30 Kasım 2016 Çarşamba

Kadınlar sokaktan seslendi: “Elinizi çocuklardan çekin”

Adana’da tarikat yurdunda ihmaller nedeniyle çıkan yangında 11 çocuğun ölmesine tepki gösteren kadınlar Ankara ve İstanbul’da sokağa çıktı. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir araya gelen kadınlar, “Hükümet istifa” diyerek eylem gerçekleştirdi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Besime Konca, SKM Sözcüsü Fadime Çelebi, SKM İl Sözcüsü Pınar Türk de katıldı.
Kadınlar faciaya olan öfkelerini göstermek için siyah pankart açtı, eylemde sık sık “Kaza değil katliam, kaza değil cinayet”, “Yasta değil, isyandayız” sloganları attı.
Eylemde söz alan HDK Eşsözcüsü Gülistan Kılıç, yaşanılan acının büyük olduğunu vurguladı, AKP’nin eğitime yatırım yapmak yerine özelleştirmeyi tercih ettiği için acıların yaşadıklarını belirtti. AKP’nin eğitimi dincileştirdiğine vurgu yapan Kılıç, böyle bir katliamın ilk defa yaşanmadığını ifade etti. Geçen yıl Konya’da yine yurtta çıkan yangını hatırlatan Kılıç, “Konya’da yaşananlardan ders alsaydık bugün bunları yaşamıyor olurduk” dedi.
İktidarın her katliamın ardından “fıtrat”, “kaza” diyerek kendi sorumluluğunu gizlemeye çalıştığını kaydeden Kılıç, “Yoksula ölümü, tacizi, tecavüzü reva gören bir zihniyet var karşımızda. Çocuklarımız üzerinden elinizi çekin. Bize MEB, devlet o kapıların neden kilitli olduğunun cevabını versin” şeklinde konuştu. Kılıç, acilen tüm sorumluların cezalandırılmasını istedi, kadınlar olarak bunun peşini bırakmayacaklarını vurguladı.
Kadın örgütleri adına basın açıklamasını okuyan Fadime Çelebi, “Kilitli olan yangın merdiveninin önünde sarılmış cesetleri bulunan bu çocukları korumak devletin görevidir, devlet yıllardır çeşitli özel vakıflarla işbirliği yaparak bu sorumluluğu üzerinden atmaya çalışıyor” dedi.
Çelebi, Konya’da 17 öğrencinin ölümü ile sonuçlanan “kaçak Kuran kursu davası”nın 8 yıldır sürdüğünü hatırlattı, bu davada bir tek tutuklu sanık olmadığına dikkat çekti. Çelebi şu şekilde konuştu: “Ensar Vakfı’nın Karaman’daki evlerinde cinsel istismara uğrayan çocuklar için sesimizi çıkardığımızda da gördük ki vakfa hiçbir yaptırım uygulanmadı. Hala özel vakıfların inisiyatifinde olan bu yurt ve evlerde kaç çocuğun kaldığını bilmiyoruz.”
Haziran 2016 yurdun devlet yetkililerince denetlendiği bilgisini veren Çelebi, içerisi tamamen ahşap olan yurda hiçbir uyarının yapılmadığını dile getirdi.
Cemaat ve tarikat yurtlarında yaşanan korkunç skandallar sonrasında yayın yasakları getirildiğini hatırlatan Çelebi, kamuoyunun böylelikle karanlık ve sessizliğe mahkum edildiğine vurgu yaptı.
Çelebi sözlerine şu şekilde devam etti: “AKP Genel Başkan Yardımcısı katliamın yaşandığı Aladağ’a gittiğini açıklayarak kamuoyunu teskin etmeye çalıştı. Biz kadınlar uyarıyoruz. Soma’ya gittiğiniz gibi gidecekseniz, gitmeyin! Soma’da olduğu gibi, aileleri susturmak, tekmeletmek, kravatlarınız ve tüm devlete ait soğukluğunuz ile sedyelerin yanında görünmek için gidecekseniz, gitmeyin! Çocuklar toplumundur elinizi çekin!”
Son sözü alan HDP Milletvekili Besime Konca, Ensvar Vakfı’nda yaşanan tecavüz skandalından sonra devlet yetkililerin söylediği “Bir kereden bir şey olmaz” sözünü hatırlatarak, “Bu zihniyet bugün bu ülkeyi yönetiyor, daha doğrusu yönetemiyor. Çocuklara, kadınlara, işçilere duyarsızlığın sonucu bu facia” diye konuştu.
Ankara: “Yurt yangını cinayettir, sorumlusu hükümettir”
Ankara Kadın Platformu da Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya gelerek “Yurt yangını cinayettir, sorumlusu hükümettir” diyerek basın açıklaması gerçekleştirdi.
Kadınlar, “Susma haykır, bu yanın katliamdır” sloganları attılar. Polis ise basın açıklaması öncesi kadınları “hemen açıklama yapıp dağılmaları” yönünde uyardı.
Basın açıklamasını okuyan Derman Gülmez, Adana’da yaşanan olayın münferit olmadığını söyledi. Yangının devletin denetleme yükümlülüğünü yerine getirmediği için gerçekleşen sistematik bir olay olduğunu ifade eden Gülmez, 2008’de Konya’da 17, 2015’de Diyarbakır Kulp’da 6 çocuğun benzer olaylarla yaşamını yitirdiğini kaydetti. Adana’da yaşamını yitiren çocukların tamamının kız çocukları olduğunu belirten Gülmez, olaya ilişkin en korkunç bilginin de kız çocuklarının dışarı çıkmaması için yurdun ve yangın merdiveni kapısının kilitli tutulması olduğunu dile getirdi.
Evrensel’in haberine göre Türkiye’de buna benzer çok sayıda yurt bulunduğuna dikkat çeken Gülmez, “Çocukların bu tür yurtlarda kalmasının sebebi eğitimdeki eşitsizlik ve yoksulluk. Bu da devletin sosyal devlet yükümlülüğünü yerine getirmemesinin ve ailelerin çaresizliğinin dini tarikatlar tarafından kullanılmasından kaynaklanıyor. Buna devlet göz yumuyor, hatta destekliyor” dedi. Çocukları kadınları öldüren, kız çocuklarını yurtlara kilitleyen, tecavüzcüleri iyi halden serbest bırakan, çocukları değil failleri koruyan devletten hesap sorduklarını dile getiren Gülmez, Adana’da yaşanan olayın kaza değil cinayet olduğunu vurguladı.
Olayın sorumlularının en üst düzeyden başlayarak cezasız kalmaması ve yangından kurtulan çocukların yaşamla bağlarının kurmalarını güçlendirici ve hak temelli çalışmaların yapılmasını isteyen Gülmez, ülkenin dört bir yanındaki yasa dışı yurtların kapatılması, uzman heyetler tarafından izlemeye açılması gerektiğini vurguladı.

AKP Avrupada Faşist Çeteleri Örgütlüyor..!

Almanya'da Darmstadt Savcılığı’nın talimatı ve Hessen Eyaleti Krimal Dairesi’nin öncülüğünde 9 Kasım günü “Osmanen Germania” Boks Kulübü üyelerine yönelik yapılan aramaların detayları kamuoyuna yansımaya başladı.
EYALET SAVCILIĞI SORUŞTURMA BAŞLATTI
Hamburg Eyalet Savcılığı basın sözcülüğü tarafından yapılan açıklamaya göre, Osmanen Germania Boks Kulübü çetesinin Kuzey Almanya sorumlusu olarak tanınan Müslüm Cavaş'ın evinde 9 Kasım günü yapılan polis baskınında, bir adet ateşli silahın yanında, 5 mermi ile bu silaha ait 1 şarjör ve bir miktar da 'kokain şüpheli' madde bulunduğu kaydedildi. Müslüm Cavaş hakkında Hamburg Eyalet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığı açıklandı.
SOL PARTİ MECLİSE SORU ÖNERGESİ VERMİŞTİ
Sol Parti Hamburg eyalet milletvekili Cansu Özdemir, Meclis'e Osmanen Germania ve benzeri grupların’ faaliyetleri ile AKP ve Hamburg Türk Toplumu Başkanı'nın Osmanlı Germania grubu arasında bağlantı olup olmadığını içeren 6 maddelik bir soru önergesi vermişti.
ÇETENİN 7 ÜYESİ HAKKINDA TUTUKLAMA KARARI
Hessen, Bavyerya, Baden Württemberg, Nordrhein Westfalen, Aşağı Saksonya, Saarland ve Hamburg eyaletlerinde koordineli olarak düzenlenen polis operasyonları sırasında, ‘Almanyalı Osmanlılar'a ait kulüp, işyeri, büro ve evlerde belge, uyuşturucu ve ateşli silahın yanında, 53 bin avro nakit para ile çok sayıda bilgisayara da el konulduğu açıklanmıştı. Bir kişi hakkında (21) ölüme sebebiyet vermekten olmak üzere, toplam 7 çete üyesi hakkında geçici tutuklama kararı verilmişti.
SPIEGEL ONLINE: OSMANEN GERMANIA ÇETESİ MİT BAĞLANTILI
Spiegel Online'de, “Türk İstihbaratının Rocker Kulübü üzerinde görünen bir etkisi var” başlığıyla yer alan haberde, Rocker Kulübü Osmanen Germania’nın Almanya’da çok kısa sürede örgütlendiklerine ve üye sayısının binden fazla olduğuna dikkat çekildi.Çete üyelerine yönelik Almanya'nın çeşitli eyaletlerinde iki hafta önce 1500 güvenlik görevlisince gerçekleştirilen polis baskınlarında ateşli silah, mermi ve uyuşturucu ele geçirildiği açıklanmıştı.

Hessen Eyaleti İçişleri Bakanı Peter Beuth’un Osmanen Germania polis baskınlarına ilişkin “Organize suça karşı dikkatle planlanmış bir darbe” demişti. 

Kolombiya Senatosu ‘barış’ı onayladı..!

Kolombiya Senatosu, hükümet ile FARC arasında imzalanan yeni barış anlaşmasını onayladı
Kolombiya’da, hükümet ile FARC arasında imzalanan yeni barış anlaşması Senato tarafından onaylandı. Senato başkanı Mauricio Lizcano da oylamanın ardından, ‘Yaşasın Kolombiya, yaşasın barış’ dedi.
Kolombiya Senatosu, hükümet ile Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasında imzalanan yeni barış anlaşmasını onayladı. Yaklaşık 300 sayfalık anlaşma metini 75 senatörün oyuyla kabul edildi. Ülkede barışın sağlanması adına ikinci girişim olan anlaşmanın Kongre’nin alt kanadı tarafından onaylanması gerekiyor.
“ONAYLAMAMAK HATA OLUR”
Hükümetin baş müzakerecisi ve eski devlet başkanı yardımcısı Humberto de la Calle, Senato’daki oturumda, “Bu anlaşmayı onaylayarak hızla yürürlüğe koyma şansını kullanmamak hata olur” şeklinde konuştu. Senato başkanı Mauricio Lizcano da oylamanın ardından “Yaşasın Kolombiya, yaşasın barış” dedi. Devlet Başkanı Juan Manuel Santos da, Twitter’dan yaptığı açıklamada Senato’ya “barışa bağlılığı” için teşekkür etti.
TOPRAK SAHİPLERİ İSTEMİYOR
Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, müzakerelerde muhalefetin önerilerini dikkate aldıklarını söyledi. Eski liderlerden sağcı Alvaro Uribe’nin başını çektiği ve çoğunluğu iş adamları ve toprak sahiplerinden oluşan bu “muhalifler”, FARC liderlerine cezaevi yerine siyasetin yolunu açtığı ve özel mülkiyeti tehdit ettiği için anlaşmayı eleştiriyor.
260 BİNE YAKIN İNSAN HAYATINI KAYBETTİ
52 yıllık iç savaşı sonlandıran anlaşmanın ilk metni Eylül ayında imzalanmış ancak referandumda halkın onay vermemesi üzerine yeniden müzakere edilmişti. 24 Kasım’da başkent Bogota’da düzenlenen törenle anlaşmanın son hali imzalanmıştı. Ülkede yarım yüzyıldan fazla süren iç savaş, 260 bine yakın kişinin hayatını kaybetmesine 6 milyon kişinin de zorunlu göçüne neden olmuştu. Devlet Başkanı Santos da barış çabaları nedeniyle 2016 Nobel Barış Ödülü’nü almıştı. Santos, ödülden kazanacağı parayı, iç savaş kurbanlarının ailelerine bağışlayacağını açıklamıştı. Barış anlaşması, FARC’ın silahları bırakmasını ve bir siyasi partiye dönüşmesini kapsıyor.


Yurt yangınında ön rapor ihmali gösterdi..!

Adana’da 12 kişinin yaşamını yitirdiği yurt yangınıyla ilgili bilirkişi ön raporuyla, yurttaki eksiklikler ortaya çıktı. Raporda, yaşamını yitirenlerin, yangın merdiveni kapısının kolu olmadığı için dışarıya çıkamadıkları belirtildi. Yangına binanın ikinci panosundaki şartellerin eskimiş olması ve kaçak akım rolesi bulunmamasından kaynaklandığı ifade edildi.
Aladağ Cumhuriyet Başsavcılğı’nın yurt yangını ile ilgili olarak bilirkişi ön raporu hazırlattı.
İş güvenliği uzmanı bilirkişi, binanın 1’inci katındaki yangın merdivenin kapısının plastik yapıya sahip PVC şeklinde olduğu, yangın merdiveni kapısının kollarının bulunmadığı, yangın kapısının dışa açılır şekilde yapıldığı, ancak kapı kolları olmadığından ve kapı açılamadığından buradan çıkıp kurtulan kimsenin olmadığını tespit etti.
Elektrik ile ilgili uzman ise binanın elektrik ana panosunun arka kısmında bulunan dağıtım panosundan çıkmış olabileceğini, şartellerin eskimesinden veya özelliği kaybetmesinden kaynaklı ark olmuşması ve alev almasından çıkmış olabileceğini kaydetti.
Hazırlanan raporda, yaşamını yitirenlerden 7’sinin ikinci kattaki bir odada olduğu, yangın merdiveninin yanındaki odada ise 4 kişinin cesedinin bulunduğu, 1 kişinin cesedinin ise birinci katta bulunduğu da belirtildi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nden bir heyetle birlikte dün gece incelemelerde bulunan mimar Bahattin Şahin de, yurtlarda halojen kablo ve yangın merdivenlerinde özel kapı kullanılması gerektiğine dikkat çekmişti

Yüz binler Havana'da Castro'yu uğurluyor! Raul Castro: Savaşmaya devam edeceğiz

Aralarında Venezuela Devlet başkanı Nicolas Maduro ve Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales'in de bulunduğu birçok dünya liderinin de hazır bulunduğu törene yüzbinlerce Havanalı akın etti.  
 
Küba Devlet Başkanı Raul Castro, Havana Devrim Meydanı'nda yaptığı konuşmada, "Fidel'in görüş ve sözleri bu meydanda yankılanıyor. Fidel'in de dediği gibi; gençlik, gelecek sizin ellerinizdedir. Fidel'in varlığında olduğu gibi, savaşmaya devam edeceğiz" dedi.


 
Bolivya Devlet Başkanı Nicolas Maduro ise, konuşmasında, "Fidel'i yenemediler, Küba halkını da yenemeyecekler. Çok yaşa Fidel, çok yaşa Chavez! Hayalleri yenemezler, anayurt hayalini yenemezler. Görev tamamlandı Komutan, görev tamamlandı! Fidel'den bahsettiğimde, devrimden bahsediyorum. Küba Devrimi'nin desteği olmasaydı, Bolivarcı Devrimin yolu çok zorlu olurdu. Şimdi sosyalizm bayrağını Fidel için, Jose Marti için daha yukarı taşımanın zamanıdır. Ve and olsun ki taşıyacağız!" şeklinde konuştu.

Yaralı kurtulan çocuklar bakanları yalanladı: “Yangın merdiveni kilitliydi”..!

Adana’nın Aladağ ilçesinde Süleymancılar Cemaati’ne ait yurtta 11’i çocuk 12 kişinin yanarak yaşamını yitirmesinin ardından Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak ile üç bakan ilçeye giderek incelemelerde bulundu. Heyet adına konuşan Kaynak, ellerine ulaşan ilk bilgilere göre yangın merdiveninin kilitli olmadığını iddia etti.
Kaynak’ın, bakanların ve bürokratların “ellerine ulaşmayan bilgi” ise katliamdan yaralı olarak kurtulan çocuklardan geldi. Evrensel’in Adana TOKİ Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ziyaret ettiği çocuklar ile dört görevli yaşananları anlattı.
Önce duman kokusu aldıklarını, ardından “Yangın” diye sesler duyduklarını söyleyen çocuklar, aşağı kata indiklerinde görevlilerin kendilerine “Siz yukarı çıkın, biz yangını söndüreceğiz” dediğini aktardı. Çocuklar, yangının büyümesi üzerine yangın merdivenine gittiklerini, merdivenin kilitli olması nedeniyle dışarı çıkamadıklarını ve can havliyle pencereden atlayarak kurtulduklarını söyledi.
Yangından sağ kurtulan bir görevli zeminin halı ve merdivenlerin ahşap olması nedeniyle yangının hızla üst katlara yayıldığını ifade etti.
Yeğenini kaybeden ve yaralı kurtulan bir yurttaş da devlete ait olan yurdun eski olduğu gerekçesi ile yıkıldığını, buradaki öğrencilerin Süleymancılar’a ait cemaat yurduna yerleştirildiğini, kendi çocuklarının da devlet yurdunda kaldığını sandıklarını dile getirdi.


Türkiye’de Mahpus Olmak Konferansı 2

-4 Aralık 2016 tarihlerinde düzenleyeceğimiz Türkiye'de Mahpus Olmak - 2 başlıklı konferansımızın programını aşağıda bulabilirsiniz. İlgilenen herkesi bekleriz:
CİSST/TCPS Konferansları
Türkiye’de Mahpus Olmak - 2
3-4 Aralık 2016
1. Gün
10:00-10:30 - Açılış ve Kayıt
10:30-10:45 - Açılış Konuşması: IŞIK ERGÜDEN
10:45-12:15 - Hapishaneler ve Sivil Toplum
Moderatör: Av. GURBET UÇAR – İHD
1- Sivil Toplumun Hapishanede Çalışması Neden Önemli?
Av. KAYA KARTAL/MAZLUMDER
2- Hapishanelerde Son Durum ve İnsan Hakları
ÜMİT EFE/TİHV
3- "Hapishaneler, Sivil Toplum ve Üniversitelerin Rolü" Proje Aktarımı
ZAFER KIRAÇ /İnsan Hakları Çalışanı
12:15-13:45 - Öğle Yemeği
13:45-15:15 - Hapishaneler ve Akademi
Moderatör: Prof. Dr.UĞUR TEKİN – Aydın Üniversitesi
1- Hapishaneler ve Akademi: Genel Bir Bakış
Sos. MUSTAFA EREN/CİSST-TCPS
2- Çocuk Ceza İnfaz Kurumlarında Akademik Çalışma için Öneriler
Yard.Doç.Dr. EYLEM ÜMİT ATILGAN /ANKARA ÜNİ.
3- Bir Saha Anlatısı: "Kilidin Bir Tarafında Biz, Ardında Hükümlüler”
Dr. YONCA GÜNEŞ YÜCEL
15:15-15:30 - Kahve Arası
15:30-17:00 - Hapishaneler ve Kamu
Moderatör: Hakim MUZAFFER ŞAKAR
1- Yargı ve Yargıçlardaki Ceza ve Hapishane Algısı
Hakim FARUK ÖZSU
2- Cezaevinde Psikolog Olmak
Uz. Psk. ÖZGÜN ERGİN
3- Hapishanelerin Tarihsel Gelişimi Işığında Kamu Politikaları
Prof. Dr. ALİ TİMUR DEMİRBAŞ/YAŞAR ÜNİVERSİTESİ
2. Gün
11:00-12:30 - Hapishaneler ve Çıplak Arama
Moderatör: Av. EREN KESKİN / İHD
1- Hapishanelerde Güvenlik Uygulamaları ve Ruh Sağlığı
Psk. BURCU ÇOLAK/TODAP
2- Hukuki Çerçevede Hapishanelerde Çıplak Arama
Av. EZGİ DUMAN/CİSST-TCPS
3- Uluslararası Standartlar ve Alternatifler
Kriminolog EVA TANZ/CİSST-TCPS
12:30-14:00 - Öğle yemeği
14:00-15:30 - Hapishaneler ve ATK
Moderatör: FERAY SALMAN / İHOP
1- Adli Tıp Kurumları: Bir Deneyim Aktarımı
DİLAN KAYA (MAHPUS YAKINI)
2- Adli Tıp Boyutunda Hasta Mahpusların Yaşam ve Sağlık Hakkına Müdahaleler Prof. Dr.ÜMİT BİÇER /TİHV
3- Adli Tıp Kurumu ve Hasta Mahpuslar
Sos. BERİVAN KORKUT/CİSST-TCPS
15:30-15:45 - Kahve Arası
15:45-17:15 - Hapishaneler ve İşçi Mahpuslar
Moderaötr: Doç. Dr. MAHMUT HAKAN KOÇAK /KOCAELİ ÜNİ.
1- Türkiye'de İşçi Mahpus Olmak ve İşyurtları Kurumu
Sos. TAYFUN KOÇ/CİSST-TCPS
2- Hapishanede İşçi Olmak: Uluslararası Örnekler
Av. İDİL AYDINOĞLU/CİSST-TCPS
Konferans Mekanı: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti Kampüsü
Cumhuriyet Mh. Silahşör Cd. No: 89 Bomonti - Şişli / İstanbul
Not: Konferansa 2 gün katılan kişilere katılım belgesi verilecektir. Bunun için giriş esnasında kayıt yapılması gerekmektedir.
Sorularınız için info@tcps.org.tr adresine mail atabilirsiniz.

Tel: 0212 293 69 82

29 Kasım 2016 Salı

Olağanüstü halde sandık kurulur mu? MHP Genelbaşkanı Bahçeli Kurulur Dedi..!

Olağanüstü hal koşullarının referandumunda 1982 Anayasası, Evren’in cumhurbaşkanlığı ve darbecilere ömür boyu dokunulmazlık zırhı için yüzde 91,7 oranında “evet” oyu çıkar. Amaç hasıl olmuştur…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısını bitirmiş, Meclis kulisinde gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. “OHAL koşullarında referandum olur mu” tartışmasını hatırlatıyor bir gazeteci.
Bahçeli, son zamanlarda yüzünde görmeye alıştığımız o hınzır gülümsemeyle yanıt veriyor:
“OHAL olunca evinizden çıkıyorsunuz, evinize gidiyorsunuz, iş yerinize gidiyorsunuz. Sandık kurulursa herhalde oy vermeye de gidebilirsiniz.”
Olağanüstü koşullarda eve gidip gelebiliyorsanız, sandık da kurulabilir diyor, Bahçeli… Dün, 29 Kasım 2016 günü söylüyor bunu… Bu ‘olağanüstü’ günlerde, ‘çeşitli nedenlerle’ evlerine gidemeyen ve aralarında milletvekilleri, belediye başkanları, genel başkanların bulunduğu binlerce insanı bir an olsun unuttuğumuzu düşünelim; eve gidip gelmekle sandık kurup oylama yapmak aynı şey mi? İlki ikincisinin yeter şartı mı?
Yanıt aslında çok açık… Ama, pek çok ‘olağanüstü dönem’ yaşamış ve bu dönemlerde de halkın önüne sandık konulmuş tarihimizin benzer bir yaprağına bakalım biz yine de. 12 Eylül cuntasının, 1982’de tertiplediği (evet “tertiplediği”) Anayasa referandumuna…
Cemal Süreya’nın 5 bölümden oluşan “Kısa Türkiye Tarihi” şiirinin ikinci bölümü şöyledir:
Üç anayasa
ortasında büyüdün;
Biri akasya
Biri gül
Biri zakkum.
Süreya’nın zakkum, halk tabiriyle söylersek “zıkkım” dediği 1982 Anayasasıdır. Bu anayasa, darbecilerin oluşturduğu “Danışma Meclisi” tarafından yazılmış ve darbeci konseyin onayından geçmiştir. Ama usulen de olsa bir meşruiyete ihtiyaç duyulur: Eylül ayında yazımı tamamlanan anayasa için 7 Kasım 1982 günü bir referandum “tertiplenecektir”. Ülkenin önemli bir bölümünde olağanüstü hal ve sıkıyönetim uygulanmaktayken…
Bu referandum sadece 1982 Anayasası’nın halk tarafından kabul edildiği görüntüsünü değil; cunta lideri Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığını ve “geçici 15. Madde” ile darbecilerin ömür boyu dokunulmazlık zırhı kazanmasını da hedeflemektedir.
Darbe rejimi sandıktan çıkacak sonuca öylesine odaklanmıştır ki halk oylamasının olağanüstü koşullarda, birçok yerde sıkıyönetim altında yapılması da onları ‘kesmez’. 7 Kasım’daki referandumdan 16 gün önce, 21 Ekim 1982 günü, Kenan Evren başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Konseyi’nden şu karar çıkar:
“Parlamenter demokratik rejime sağlıklı ve güvenli bir biçimde süratle geçebilmeyi sağlamak amacıyla düzenlenmiş olan Anayasa’nın geçici maddeleri ile Devlet Başkanı’nın radyo – televizyonda ve yurt gezilerinde yapacakları Anayasa’yı tanıtma konuşmaları hiçbir surette eleştirilemez ve bunlara karşı yazılı ve ya sözlü herhangi bir beyanda bulunulamaz.”
Bu ‘tarihi’ karar “yayımı ile birlikte yürürlüğe girer”.
1982’deki olağanüstü halin sahipleri, olağanüstü koşulların kendilerine verdiği yetkiden yararlanarak referandumda “evet” seçeneğini savunan devlet başkanının, yani Kenan Evren’in eleştirilmesini yasaklamıştır. Bu yasak, elbette, “hayır propagandasının yasaklanması” olarak uygulanır. Zaten siyasi partiler, sendikalar ve kitle örgütleri dağıtılmış, aydınlar ya hapse atılmış ya sürgüne gitmek zorunda bırakılmıştır. Muhalif tüm medya kuruluşları kapatılmış, “ana akım”ın nefes almasına ancak cuntayı, Evren’i ve elbette 82 anayasasını savunması şartıyla yayın izni verilmiştir.
Olağanüstü hal koşullarının referandumunda 1982 Anayasası, Evren’in cumhurbaşkanlığı ve darbecilere ömür boyu dokunulmazlık zırhı için yüzde 91,7 oranında “evet” oyu çıkar.
Amaç hasıl olmuştur…
Bahçeli’nin dün, “Evinize, işinize gidip gelebiliyorsanız referandum da yapılabilir” demesinin ardından HDP sözcüsü Ayhan Bilgen, “Evet, olağanüstü halde referandum olur; Kenan Evren yaptı, oldu; siz de yapınca olur tabi” demişti. İşte Kenan Evren’in yaptığı referandum yukarıdaki gibi bir referandumdu. Ve Türkiye, halen çalışmakta olan bir “kayıp zaman saati”yle 34 yıl kaybetti.
Hakkı Özdal
gazete duvar

Fidel Castro'ya 'Elveda' kuyruğu

Küba’nın 90 yaşında ölen efsane lideri Fidel Castro için dün başkent Havana'da 21 pare top atışı yapılırken binlerce kişi Devrim Meydanı'na akın etti.
Meydanda Castro için kurulan geçici anıtın önünde Kübalılar uzun kuyruklar oluşturdu. Kimi telefonuyla fotoğraf çekti, kimi hıçkıra hıçkıra ağladı. Sırası gelen herkes, Fidel'in devrim yıllarından kalma eli silahlı fotoğrafı ve çiçeklerle donatılmış anıtı önünde El Commandante'ye son vedasını etti.
Öğrenciler, askerler, gaziler, doktorlar ve diğer kamu çalışanları gecenin ilerleyen saatlerine dek uzun kuyruklar oluşturdu. 66 yaşındaki Lourdes Rivera adlı kadın hıçkırıklar içinde s"Tüm Kübalıların babası o. Benim babam, öz babam da olsa Castro'nun bana verdiklerini veremedi. O bana herşeyi verdi. Özgürlüğümü... İtibarımı..." diye konuştu.
Koyu renkli ahşap bir kutunun içindeki Fidel’in külleri dün ilk kez Küba devlet televizyonunda gösterildi.
Havana'daki iki günlük törenin ardından Küba'nın "devrim yollarını" dolaşacak küllerin 4 Aralık'ta Santiago'da gömülmesi törenine katılacak dünya liderleri belli olmaya başladı.
Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, Zimbabwe Devlet Başkanı Robert Mugabe, Güney Afrika Devlet Başkanı Jabob Zuma, Çin Devlet Başkan Yardımcısı Li Yuanço, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras.
Silahlı Kuvvetler Bakanlığı'nda Fidel için düzenlenen törene kardeşi ve Küba Devlet Başkanı Raul Castro da katıldı.
Kübanın dört bir yanındaki devlet binalarında da “devrim savaşını sürdürme” antı içildi.

İstanbul Metroda 'bacak bacak üstüne attın' şiddeti..!


Müzik yazarı ve programcı İpek Atcan 'metroda bacak bacak üstüne attığı için tekmelendiğini' söyledi.
Atcan olayın ayrıntılarını kişisel internet sayfasında yazdı. Akşam saatlerinde metro istasyonundaki banka oturup, metronun gelmesini bekleyen Atcan, bir adamla göz göze geldikten sonra, adamın “Ne oturuyorsun lan öyle bacak bacak üstüne'' dedikten sonra tekme attığını ifade etti. Olayın şokuyla tepki veremediğini, tekmeci saldırganın yürüyüp gittiğini de anlatan Atcan, en çok çevredeki insanların tepkisiz kaldığına üzüldüğünü söyledi.
Atcan yaşadıklarını şu şekilde ifade etti:

"...Bugün akşam saatleri, metrodaki bankta oturmuş metroyu bekliyorum. Gelmesine 3 dakika var. Sağımda solumda insanlar, yanımda tatlı bir teyze. Bir adam yürüyor, sağa sola bakmadan, kendi halinde. Ben adama bakıyorum. O adama da bakıyorum başka insanlara da. Severim insanları seyretmeyi. Herkesin göz göze gelmekten çekindiği şu günlerde hala ve de inatla severim. Sonra göz göze geliyoruz, 'Ne oturuyorsun lan öyle bacak bacak üstüne?!' diyor ve atıyor tekmeyi. Ben de teyze de şok geçiriyoruz. Birkaç insan görüyor. “ck ck ck”lar, 'ne hale geldikler' havada uçuşuyor, 'Biz n’olduk lan?' diyorum içimden, yürüyüp giden adam ve ardından bakan bizler. Tepki bile veremedim. Belki de ilk defa. Sanmayın ki dayak yedim. Sanmayın ki bacağım mosmor. Ama ruhum dayak yedi, kalbim de mosmor."

Adana da Yoksul Çocukların kaldığı Tarikat Yurdunda Yangın Çıktı 12 Kişi Öldü..!

AKP iktidarı, bir yandan eğitimi dinselleştirirken
çocukları cemaat,tarikat evlerine,yurtlarına mahkum edip tecavüz edip ucuza çalıştırırken öte yandan diri diri yakmaktan geri kalmadılar.
Adana’nın Aladağ ilçesi Sinanpaşa mahallesinde bulunan ve çevre köylerde oturan ailelerin orta okul ve lise dengi okullarda öğrenim gören çocuklarının kaldığı yurtta bugün (29 Kasım) akşam saatlerinde yangın çıktı.
Henüz belirlenemeyen nedenle çıkan yangın kısa sürede büyüdü. Alevler bir anda binayı sararken içeride bulunan öğrenciler korku içerisinde camlardan atladı. Ekipler söndürme çalışmalarını sürdürürken, yaralanan öğrencilerin Adana’daki çeşitli hastanelere kaldırıldığı belirtilmişti.
DHA’nın haberine göre; Adana İtfaiye Daire Başkanı Fatih Durukan, Aladağ ilçesindeki ahşap olan kız öğrenci yurdunda çıkan yangında 11 öğrenci ile 1 görevlinin yaşamını yitirdiğini belirtti. 22 kişinin de yaralandığı belirtildi.
Süleymancıların yurdu
Aladağ’daki 31 kız öğrencinin kaldığı yurdun 3 katlı Özel Aladağ Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdu olduğu ve yurdun Süleymancılar cemaatine bağlı olduğu belirtildi.
Çocuğunun kayıp olduğunu belirten bir baba, “Burası Süleymancıların yurdu. Yurdu yıktılar, bizim çocuklarımızı buraya yerleştirdiler” dedi.
Tarikat yurtları kapatılsın

Aliboğazı’ında Askerlerle Girilen Çatışma da 8 TKP/ML -TİKKO Gerillası Katledildi..!

TC’’ ordusunun Dersim’in Aliboğaz bölgesinde önce çatışma ve ardından gerçekleştirilen m hava bombardımanı sonucu 8 gerillanın yaşamını yitirdiği ifade edildi. Yaşamını yitiren 8 gerillanın TKP/ML-TİKKO gerillası olduğu açıklandı. Bu çatışmada aynı zamanda bu çatışmada 2 askerinde öldüğü belirtildi.
Dersimde katledilen 8  gerilla cenazesinin Malatya Adli Tıp Kurumuna götürüldüğü ve bunlardan ikisinin Ersin Erel’in(Hakan) ve Hasan Karakoç olduğu tespit edilerek cenazelerinin alınması için  ailelerine haber verildiği açıklandı.
Faşizme karşı emekçi halkaların özgürlüğü için elde silah direnerek şehit düşen TKP-ML-TİKKO gerilları ölümsüzdür.

Devrimciler Ölür Devrim Davası  Sürer..!

Ölümüzde Korkuyor Faşistler; Tunceli Valiliği, Armenak Bakırcıyan’ın anıt mezarını yıktıracak..!

Tunceli Valiliği, TİKKO yöneticilerinden Armenak Bakırcıyan’a ait anıt mezarı yıktırma kararı aldı.
Dersim'in (Tunceli) Nazımiye İlçesi’ne bağlı Aşağıdoluca Köyü’nün Pembelik Baraj Gölü’nün kıyısında inşa edilen ve üzerinde “Ermeni soykırımını lanetliyoruz. Armenak Bakırcıyan’ı anıyoruz ve Hrant’ı anıyoruz. 100’üncü yılında Ermeni soykırımı devam ediyor” yazılı anıt yıkılıyor.
26 Nisan 2016 tarihinde yapılan anıtın açılışına Yunanistan’dan, Fransa’dan Ermeni diasporasının temsilcileri de katılmıştı.

Armenak Bakırcıyan, Elazığ Karakoçan’da, 13 Mayıs 1980’de jandarmayla girdiği çatışmada hayatını kaybetmişti. AKP faşizmi halka gözdağı vermek için halk için yaşamlarını ortaya koymuş devrimcileri mezarlarında bile korkuyorlar. 

Erdoğan Önderliğindeki T.C Devletinin Orta-doğu Politikasının Özünü Kürt Düşmanlığı Oluşturuyor..!

Erdoğan önderliğindeki TC devleti Esad'ın kısa zamanda yıkılıp gideceği ve Suriye de Sünni şeriatçı bir işbirlikçi iktidarın kurulacağı hayaliyle çıktığı yolda, emperyalistler de istediği desteği alamayınca yeni Osmanlı politikası erken çöktü. Komşu ülkelerle sıfır sorun politikası yerini tüm ülkelerle sorun yaratma kanlı bıçaklı olmaya bıraktı. Orta-doğuda umduğu sonucu alamayan Erdoğan'ın önderliğindeki AKP iktidarı, bir yandan yayılmacı işgal adımları öte yandan ABD'ye kafa tutar sahte efelenmeler yanında, AB ile gerilim yaşamaya başladı. 15 Temmuz darbe girişimini OHAL ilanıyla karşı darbeye dönüştüren Türkiye Şangay Beşlisi’ne dahil olma talebini silah olarak kullanmaya kalkıştı. Tüm bu gelişmelerin arka yüzünde aslında demokrasi ve Kürt düşmanlığı yatmaktadır. Nitekim T.C. devleti, özellikle bölgede PKK önderliğindeki Kürt özgürlük hareketinin yeni mevziler kazanmasında rahatsızlık duyuyor ve bunun önünü kesmek için Kürt düşmanlığını tırmandırmaya devam ediyor
Orta-doğu genelinde halkların umutsuzluğuna umut olaya olmaya devam eden Kuzey Suriye ve Rojava devriminde ortak yaşam zeminlerinin inşası önemli bir çaba harcanırken buna karşı Lozan’ı yeniden tartışmaya koyan Türkiye ve işbirlikçileri, Kuzey Suriye ve Rojava’da halkların kazanımlarına karşı düşmanca politikalar yürütmeye devam ediyor.
Cerablus ile başlayan ve Bab bölgesine doğru yayılan ve Erdoğan'ın Küdüs Parlamenterleri toplantısında yaptığı konuşmayla açıktan Suriye topraklarına Esad'ı yıkmak amacıyla işgal planlarını hayata geçirmesi amaçladıkları dillendirmesi, AKP/T.C. devleti, Rakka’yı özgürleştirme operasyonuyla birlikte Menbic’deki sivillere dönük saldırılarını artırdı.
Ancak bu saldırılarında da Erdoğan’ın önderliğindeki AKP iktidarı bir kez daha hüsrana uğramakla karşı karşıya.Uğradığı hüsranı telafi etmek için her yolu mübah gören Erdoğan önderliğindeki AKP hükümeti, yürüttüğü diplomatik çabalarla işgal ısrarlarını ‘batıda’ AB üyeliğinde noktasında aldığı cevapla bu kez ‘aşina’ olduğu cephelerle sürdürmek istiyor.
AB’ne üyeliği askıya alınan ve ardı sıra AB ülkeleri tarafından kararı verilen silah ambargosu ile çözümü Şengay Beşlisi’ne dahil olmada arayan T.C. devleti, AB ülkelerine tehditler savurmakta.
Şengay’dan istediği cevabı alamayan Türkiye, 24 Kasım’da- ki geçen yıl bu tarihte Türkiye Rus savaş uçağını vurmuştu- Rojava topraklarına dönük aktif hava saldırı düzenledi.
Bölgedeki tüm bu gelişmelerin ardından bir yandan işgali yayarken öte yandan diplomasi trafiğini artıran Erdoğan/ AKP hükümeti, 23 Kasım’da Güney Kürdistan Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani Türkiye’de görüşmelerde bulundu.
AKP/Erdoğan hükümetinin, MHP ile ittifak içinde başkanlıkta ortaklaşma ama Kürt direnişini kirli savaşla ezme ve Kürdistan, Suriye ve Irak’ta yeni işgal planları çerçevesinde Kandil şahsında PKK'ye yönelik Medya Savunma Alanları alanlarında askeri operasyon başlatılacağı iddiaları, AKP-MHP ittifakını nedenlerini daha net açığa seriyor.
Öte yandan,Güney Kürdistan Hükümeti başbakanı Neçirvan Barzani ile görüşmenin yapıldığı tarihte Türk ordusunun günlerdir Silopi’de üzerinden Güney Kürdistan’a gerçekleştirdiği askeri sevkiyat sürüyor
T.C. devleti bölge devletleriyle Kürt özgürlük hareketinin önünü almak için, yoğun bir çaba gösteriyor. Keza MİT müşteşarı Hakan Fidan ve Türk Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Tahran’da İran Dışişleri bakanı Cevad Zarif’le görüştü. Tahran’daki Dışişleri Bakanlığı binasında gerçekleşen basına kapalı görüşmede, başta Suriye olmak üzere bölgesel konuların ele alındığı bildirildi.
Ruhani ile yaptığı görüşmede ise, Kuzey Suriye’de yaşanan krizli ortamda işgalciliğini ‘iç güç’ olarak addeden Çavuşoğlu, “Büyük bölgesel güçler birlikte hareket edebilirse, Irak ve Suriye’deki sorunlar da dış güçlere gerek kalmadan çözüme kavuşturulur” şeklinde konuştu.
Bir kez daha Rojava ve Güney Kürdistan da PKK'nin denetimi altındaki Medya Savunma alanlarının işgali hayallerini ifşa eden Çavuşoğlu, işgal saldırılarında kendilerine destek sunulması talebini “”Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunması hem İran ve Türkiye’nin hem de bölgesel barış ve istikrarın çıkarınadır” sözleri ile dil getirdi.
Suriye ve Rojava’daki işgal planları için yeni bir arayış maksadı ile gerçekleştirilen ziyarete dair, İran Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan kısa açıklamada ise, Suriye ve Irak konusunda kimi değerlendirmelerde bulunulduğu belirtildi.
Türkiye’nin İran ile diplomasi trafiği öncesinde Esad ve Hizbullah Genel Sekreteri Hassan Nasrallah’ın gizli bir buluşma gerçekleştirdiğini iddia etti.
Lübnan gazetesi ad-Diyar, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Hizbullah Genel Sekreteri Hassan Nasrallah’ın, Suriye-Lübnan sınırında gizli bir buluşma gerçekleştirdiğini duyurdu.
Ne tesadüftür ki; bu diplomasi trafiği ardından T.C devleti cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin 24 ve 26 Kasım tarihlerinde 2 telefon görüşmesi yaptı.
Görüşmelerde Türkiye ile Rusya arasında, özellikle de Suriye konusunda görev üstlenmiş birliklerin en üst düzeydeki komutanların iletişim ve işbirliğini artırmasının kararlaştırıldığı öne sürüldü.
Hali hazırda Suriye Baas rejiminin en önemli müttefiklerinden biri olan Rusya’nın Erdoğan hükümeti ile yaptığı görüşmeler dikkat çekiyor.
Öte yandan Şangay Beşlisi’ne dair taleplerini dillendirdiği şu günlerde birliğe üye olmadığı halde Türkiye, Şangay Enerji Kulübü’nün 2017 dönem başkanı oldu.


Verilen bu başkanlık, Türkiye’ye işgal saldırılarında tıkanma yaşadığı bir zaman diliminde İran, Rusya ve birlikte hareket ettiği Suriye rejiminin araladığı yeni bir kapının habercisi olabilir.