24 Ağustos 2019 Cumartesi

 Katledilmesinin 23.Yılında Kemal Yazar Yoldaşta Öğrenerek İlerlemek ..!

Proletarya devriminin zafere taşınması ve kurumuş toprakların suyla yeniden canlanması için, özel hamurdan yoğrulmuş özel iplikte dokunmuş yaşamlarını örgütlü savaşıma adayan önderlerden özel yetenek ister, MLKP önderliğinin ihanet yüklü suikasti sonucu, 21 Ağustos 1996 yılında Almanyanın Duisburg kentinde bedenine sıkılan onlarca kurşunla katledilen Kemal Yazar yoldaş gibi önderlere ancak proletaryanın saflarında rastlanır. O proletaryanın en iyi özelliklerini kendi bünyesinde toplamıştır. Böyle olduğu içindir ki, “Kapitalizmin karşı inatla ve ısrarla isyan eden ” görünümündedir.
Elbette insanların yeteneklerini öldüren ve tek yanlı gelişmeyi dayatan kapitalist toplumda, komünist önderler kolay yetişmez. Hele Kemal gibileri daha zor yetişir. Son 40 yıllık süreç, devrimimizin neden ileri atılamadığı sorularına yanıt aramaya çalışıldığında hep karşımıza, devrimci sosyalist önderlik sorununun çıktığı görülmektedir.
Hiç şüphe yok ki komünist önderleri biçimlendirende koşullardır, mücadeledir; ama bütün bunların aynı kulvarda buluşması i gerekiyor. Kemal Yazar yoldaşın devrimci yaşamına kısa bir göz atmak bile, onun devrimci teori ile devrimci pratiği birleştirmedeki çabası ve titizliği, bu alanda göstermiş olduğu devrimci irade net olarak görülür. Kemal Yazar yoldaş 1958 yılında Erzurum’un Tekman ilçesinde Kürt yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yoksulluk Kemal’i ailesiyle birlikte daha küçük yaşında İstanbul varoşlarına taşıdı. Kemal yoldaş devrimci hareketle 1970’li yıllarda tanıştı ve bu yıllardan itibaren, teori ile pratiğin kaynaştırılmasına özel bir önem vererek, devrimci mücadelenin ortasında buldu kendisini. Devrimci teoriyi mücadele içinde kavramaya ve kavradığını pratiğe sürerek devrimin örgütlenmesini ileri taşımaya çalıştı. O genç yaşında, devrimci görevlerin ağırlığının altına girmekten ve sorumluluk omuzlamaktan geri durmadı. Her zaman en ön saflarda sorumluluk omuzladı, bu görevlere içtenlikle sarıldı, grevlerde, gecekondu direnişlerinde, kitle gösterilerinde ve yasa-dışı eylemlerde ve askeri pratiklerde hep Kemal ön saflarda; ya sorumluluk üstlendi ya da eylemin yönlendiricisi oldu.
O bir yandan gelişen kitle mücadeleleri içinde yer aldı, diğer yandan hareketin görüşlerini daha derinden kavrayarak, yeni ilişkileri örgüte taşımaya çalıştı. Genç ve tecrübesiz olmasına karşın, Kemal Alibeyköy ve çevresindeki devrimci çalışmalara sıkıca sarılarak , alanda örgütün etkinliğini yaymak için gecesini gündüzüne katarak didinip durdu. Küçük-büyük görev ayrımı yapmadan kendisini ortaya koyan yoldaş, militan mücadeleci hattıyla alanda devrimci mücadelenin ileri taşınmasına büyük katkıda bulundu. Gecekondu direnişlerinin geliştiği bir dönemde bir çok alanda emekçilerin gecekondu taleplerini kolektif bir mücadele hattıyla karşılamak için alınan kararları pratiğe sürdü, devletin saldırılarına karşı, emekçilerin gecekondu direnişini örgütlemeye çalıştı. Gazi mahallesinin kuruluşu sürecinde emekçilerin direnişinin ileri taşınması amacıyla örgütlenen hemen her eylemde mutlaka Kemal yoldaşın eli ve teri vardı. O bitmez tükenmez enerjisiyle devrimci görevlere sıkıca sarılıyor ve devrimin zafere taşınması için daha çok çalışmak gerektiğine dikkat çekiyordu.
Bir kere Kemal yoldaşta öğrenirken şunun altı özenle çizilmelidir. Komünist bir örgütün önderliği her zaman ateş hattında olan savaşçı kurmayı olmak zorundadır. Bunun için önderler, en dinamik, en cesur, en bilinçli ögelerden oluşmalıdır. Devrim ve sosyalizm savaşımında uzaktan durularak başarılı bir önderlik yapılamaz ya da başarılı bir önderlik yaratılamaz. Komünist hareketin önderliği de örgüt kitlesiyle birlikte, ama örgütün kitlesinin ön safında olmalı, görevlerinin başında yer almalıdır. Kitlelerin kendiliğindenci mücadelesi ne kadar büyümüş, hareket ne kadar yaygınlık kazanmışsa, dinamik, atılgan ve iktidarı alma savaşçılığıyla yüklü komünist bir önderliğin gerekliliği kendisini bir o kadar dayatıcı olur. Kemal yoldaş tamda böyle bir önderlik özelliklerine sahip bir yoldaştı. Çok konuşan ama buna uygun hareket etmeyen önder müsvettelerinin caka attığı bir ortamda Kemal yoldaş söylediğine uygun davranan, pratik mücadelelerin ihtiyaçlarına yanıt vermeye çalışan örgütün ilerletilmesi için, sorunlara kuş bakışı bakan, büyük bir devrimci dinamizm ve inisiyatif gösteren yırtıcı bir önderdi.
Kemal yoldaş bir teorisyen değildi ama teorinin sorunlarına egemen olmasını yakalamıştı. Onu eleştiride cesur ve korkusuzluğa, kendi gücüne güvene, davaya yüksek bir bağlılığa, şaşılacak düzeyde sabıra, büyük direngenlik, uzak görüşlülük, ilkelere sıkıca bağlı kalarak, en zor alanlarda dahi yolunu şaşırmadan yürüyebilme başarısına iten şey davaya olan yüksek bağlılığı ve devrimin zaferine olan tam inancıydı. Onda hilekarlık ve düzenbazlık, devrimin ağalığını başkalarının sırtından yapmak ve emek hırsızlığı yoktu.
Bilindiği üzere iyi bir önderlik için yalnız başına inanç, yalnız başına teorisyenlik, yalnız başına profesyonel ustalık yetmez, bunların dünyayı değiştirme çizgisinde birleştirilmesi gerekir. Kemal yoldaş bir önder olarak bütün bunları kendi şahsında birleştirmiş bir yoldaştı. Elbette bütün bunların kazanılması bir süreç sorunudur. Önderlik mücadele içinde kazanılır. Masa başında oturarak, mücadeleden kopuk, uzaktan maval okunarak devrimci önderliğin kazanıldığı görülmemiştir. Bu türlü önderliğe yeltenenlerin sonu hep hüsran olmuştur.
Örgütsel alanda hareketi yönetecek etkinliğe ulaşmak için, iyi bir hazırlık ve donanım şarttır. Uyumlu ve istikrarlı bir önderlik içinde bu gereklidir. Başarılı, uyumlu ve yetenekli bir önderlik, daha çok bilgiye, daha çok etkileme, inandırma ve sürükleme gücüne, örgüt kitlesiyle daha çok diyaloğa, daha çok dinamizm ve inisiyatife, bir önder gibi devrimci görevler karşısında daha çok kararlı olmaya dayanır. Buradan olarak önderlik yetkilerle verilmez, ancak mücadele içinde, yorulmak bilmez bir çabayla kazanılır. Aynı zamanda önderlik her günkü bir iştir. Başarılı bir önderliğin olmazsa olmaz koşulu, önderliğin gerektirdiği yoğunlaşmayı gösterebilmektir.
Önderlik işi biryerde bir sanat işidir. Hem de oldukça büyük incelikleri olan, taşı taş üstüne koymayı gerektiren bir sanat. Sorunlara kuş bakışı bakmayanlar iyi önderler olamazlar, iyi bir önder her şeyden önce yolunu bulur, başkalarına yol gösterir. Kuramı genellemeye çevirmez, aksine onu toplumsal düzeyin, ekonominin ve politikanın verili, zamansal ve mekansal koşullarına uyarlar. Yani o dogmatizme çakılıp kalmaz ve somut durumun somut tahlilini yaparak mücadeleyi bu hattan ileri taşımaya çalışır. Yine başarılı bir önderlik karar verirken üzerine sorumluluk alma yeteneğini gerektirir. Sorumluluktan korkan ve taşın altına elini sokmaktan çekinen bir insan önder olamaz. Önder odur ki, en ağır sorumluluk üstlenmekten bir an bile tereddüte düşmemeli, zorluklardan yılmamalı, en zor anda dahi yolunu şaşırmadan dimdik ayakta durabilmeli, her zaman mücadelenin gerektirdiği özveriyi gösterebilmelidir. Komünist bir önder yenilgilerde ne yapacağını şaşıran, başarılarda başı dönen insan olamaz. Kemal yoldaş hem başarıları ve hem de yenilgi ve ihanetleri tatmış bir önderdi. O ne yenilgilerden yolunu şaşırdı ve ne de başarılardan başı dönerek ne oldum delisi oldu. Yaşananların devrimci mücadelenin gerekleri olduğu bilincinde olarak hareket etti. Kendisine bir dönemler yoldaş dedikleri MLKP’lilerce ihanet namluları çevrildiğinde de aynı devrimci tutumunu sürdürdü.
Kemal yoldaş devrimin zafere taşınması mücadelesinde tam bir enerji küpüydü. Bitmez tükenmez enerjisiyle mücadelenin her alanında görevlere koştu. Kah yayın dağıtıp, afiş asıp, bildiri dağıtmada, kah yasa-dışı eylem örgütleme ve güvenliğini sağlamada, kah gecekondu direnişlerine önderlik etmede, grev ve direnişler örgütlemeye, kah istihbarat çalışmasında askeri eylemler düzenlemeye, kah düşmanla göğüs gögüse çarpışmalarda, işkence, zindanda ve mahkemelere kadar her alanda büyük-küçük hiç bir görev ayrımı yapmadan, enerjisini son damlasına kadar davanın emrine sunmaktan ve yeni enerjiler yaratarak, 24 saati daha da ileri taşımaya çalıştı. Başarılı bir önderlik için geniş ve cesur planlar yapmak da vazgeçilmez bir görevdir. Ama çalışmaların gerektirdiği dinamizm, girişkenlik ve ataklık olmadan bu olmaz, uyuşukluk ve gevşeklik içinde olanlar, var olanla yetinenler iyi önderler olamazlar.
Mücadelenin en çeşitli ve değişen koşullarına uyma yeteneği göstermeyenler örnek tipler olamazlar. Kemal yoldaş mücadelenin önümüze sürdüğü görevleri yakalama ve bu görevlerin gereklerine uygun olarak mücadele ve örgüt biçimleri ileri sürmede hep önde durmuş, olaylara ve gelişmelere enerjik bir müdahalede bulunmada yenilikçi olmuştur. 1990 yılında kitle mücadelesinin gelişim seyri ve egemen sınıfların devrimci ve komünist hareketi ezip dağıtma planlarını görerek ve devrimci hareketin hem kendisini koruma ve hem de daha bugünden silahlı savaşım gereklerine uygun askeri bir cephe açmak bakımından Mayıs 18 (M18) askeri örgütünün kurulmasını ve bu görevin başına kendisinin getirilmesini önermiştir. Tabanın ve kadroların zorlaması ve askeri alanda sorumluluk üstlenen yoldaşların çabasıyla 1990 yılında M18 kurulmuş ve örgütün başına Kemal yoldaş getirilmiştir. Kısa zamanda M18 bir çok eylem gerçekleştirmiş ve örgütün önünü açıcı olmuştur.
Örgütte militan dinamizmin açığa çıkması ve taze güçlerin örgüte akmasında M18’in kuruluşu ve eylemlerinin önemli etkisi olmuştur. Fakat silahlı mücadele ve bunun gerekleri konusunda kafası revizyonizmle dolu olan sağ pasifist eğilim kitle mücadelesine bağlanmış askeri eylemlerin örgütlenmesi ve geliştirilmesinin önüne hep engel olarak dikilmiştir. Kemal yoldaş bu sağ pasifist ve militan mücadeleden uzak statükocu çizgiyi eleştirmiş ve önderliğin aldığı kararların iddialı savunucusu olmadığını ortaya koymuştur. Kemal yoldaşın komutanlığında M18 bir çok kamulaştırma, bombalama ve aynı zamanda silahlı eylemler gerçekleştirmiş ve örgüt bu dönemde önemli ölçüde silahlandırılmıştır.
Neki bu militan çizginin gittikçe örgütte egemenlik kurması sağ pasifist ve silahlı mücadelenin gereklerine göre konumlanmadan uzak duran ve böyle bir sorumluluğu taşımaktan fersah fersah kaçan önder müsvetteleri örgütün kendisine daha fazla ihtiyaç duyduğu koşullarda -o dönemde kampa gidişlerde önemli yakalanmalar olmuş ve Kürdistan çalışması ve askeri çalışmalarda boşluk doğmasına karşın- Kemal yoldaşın bir an önce alanda uzaklaştırılması için yurtdışına gönderilme kararı çıkarılmıştır. Kemal yoldaş bu karara şiddetle karşı çıkmasına karşın, disiplin gereği kabul etmiş, 93 yılında yurtdışına çıkarken İzmir’de yakalanmış. Defalarca işkence çemberinden geçerek önderi ibrahim Kaypakkaya’nın kızıl direniş ruhunu yaşatan Kemal yoldaş yine düşmanı işkencehanelerinde yenilgiye uğratarak direniş geleneğini ileri taşıyarak çıkmıştır.
Sınıf düşmanlarına karşı olduğu gibi, M-L’den sapmaya karşı mücadelede de o büyük bir dava adamıydı. O bir dava adamı olarak akıntıya karşı yüzmekten asla korkmazdı. M-L canlı ve devrimci ilkelerini ölü, boş formüller haline getirilmesine her zaman karşı durdu. İlkeler uğruna gerektiğinde tek başına kalmaktan korkmayacak denli korkusuzdur. 1994 yılında hareketi açıktan TKİH’e peşkeş çekerek M-L ilkeleri ayaklar altına alarak örgütte gizli dümenler çevirerek, örgütü kendi kariyerist amaçları için pazarlayan kariyeristler güruhunun gerçek komplocu yüzünü gördüğünde bunlara karşı tereddütsüzce tutum alarak MLKP-K sürecine katılmadığı gibi aynı zamanda yalan ve dolan üzerine kurulu, ilkesiz bir zemin üzerinde yükselen bir oluşumun figüranı olmayacağını açıklayarak ilişkisini kesmede tereddüt etmemesi onun M-L ilkelere ne kadar sıkıca bağlı olduğunu göstermektedir. Onun kitabında kariyer uğruna mücadele etme ya da evet efendimci olarak sırt sıvazlama yoktu.
O her zaman devrimci eleştiri silahını sağlamca elinde tuttu, değiştirip dönüştürecek bir ortam kalmadığını gördüğünde devrimci ilkelerinden ve yaşamında taviz verme yerine bağlarını bir bıçak gibi keserek temiz bir devrimci olarak hareket etmekten geri kalmadı. O sürekli ileri bakıyordu. MLKP-K’nın sağlam ilkeler zemini üzerinde yükselmediğini gördüğü gibi aynı zamanda, önderlerinin devrimci mücadeleyi militan bir çizgide ileri taşıma başarısını gösteremeyeceğini de biliyordu. Nitekim, birliğin hemen ardında keskin birlikçi kesilenler ve önderlikte yer alan 3 kişi mücadeleden toz oldular ve köşelerine çekildiler. Birlik sürecinde ideolojik birliktelik sağlanamamıştı. Tam bir çorba görünümü vardı. Kemal yoldaş uzak görüşlü yaklaşımıyla bu oluşumun fazla uzun süre gitmeyeceğini görerek, önemli gelişmelerin olacağını bekliyordu. Nitekim yaklaşık bir yıl sonra Kemal’in öngörüleri doğrulandı ve oportünist uzlaşmacılık la yürünemeyeceği açığa çıktı. Bir grup TKP-ML Hareketinin düşünlerini ve değerlerine bağlı olan yoldaş 21Ağutos 1995 yılında MLKP-K ile yollarına ayırarak Komünist Parti-İnşa Örgütü’nü kurdu.
Kemal yoldaş gelişmeyi duyunca sevindi ama KP-İÖ’ye katılması yaklaşık Şubat ayını buldu. Kemal yoldaş örgüte katılmasının ardında KPİÖ GMK’sin atandı ve işlere sıkıca sarılarak örgütü geliştirip güçlendirmek için işe koyuldu. Bir çok yeni genç insanı örgütlü savaşıma seferber etti ve başka akımlardan aradıklarını bulamayan devrimcileri KP-İÖ saflarında örgütlemeye çalıştı. Bir dönemde legal alanı toparlamak için yoğun çaba içinde oldu ve MLKP'nin bitmek bilmeyen karşı devrimci saldırılarına karşı önlem olarak illegal çalışmaya çekildi. Yurt-dışı çalışmalarında doğan boşluğu gidermek amacıyla örgütün kararıyla yurt-dışı çalışmalarının başına atandı. İnsaya katıldığından itibaren saflarda görülen çekingenlik ve militanlıktan uzak tutumlara karşı savaş açtı. Bir çok yoldaş yeniden aktif hale geldi ve kendilerine olan güvenleri arttı. Kemal yoldaşın yurt-dışı çalışmalarının başına atanması en çok MLKP önderliğini paniğe itti. Ve derneklerini basıp yoldaşlarını katleden MHPli faşist çetelere sesini çıkarmayan-çıkaramayan MLKP önderliği kendi iktidarlarının devamı için Kemal yoldaşı suikastler katletmekte beis görmedi. Faşist karşı devrimin başaramadığını MLKP başardı: devrime ve sosyalizme daha fazla yararlı olacağı bir zamanda Kemal yoldaşı katlederek nereden durduğunu ortaya koydu.
Bir yaz sana ihanetçiler acımasızca kurşun sıktılar. Ve O yazda daha sıkı tanımıştı tarihin içinde yaşanmış olup şu an hala yaşanan insanların yaşayış biçimlerini. Yaz birçok farklılığın olduğu mevsimdi o gün. Yaz mevsimdir ki, yoksullara soluk aldıran güneşin daha özgürce salındığı coşkulu haykırışlarıyla yaşama fitilim sağlayan dı. Bu mevsimdir yeniden diriliş ve direnişleridir süre gelen zamanlarda. Sevilmez mi bu mevsim. En güzel ve coşkulu duygularla sevilir. Evet yaşamımda akıp giden cümleler ve beyaz sayfaları karalayan kalemler ilklerin çoğunu o yaz mevsimde yaşadı ve tanıdı. Burada yaşananların bazıları unutmuş ya da uzun bir zamandı yalnızlığıyla baş başa bırakılmıştı. Ama anıları hiç unutulmayacak ve hep hissedilecektir. Kemal yoldaşın bizlere bıraktıkları büyüyen ve olgunlaşıp güçlenen umut ve fikirleridir.
Unutulmayan toprağa dökülen kızıl kanının yarattığı süsleyişlerdir ve yaralarının kavgaya işlenmesidir. Onun içindir ki devrimci arayışlarının temelini oluşturan tarih olmuştur. Zaten yaşamak istediğimizin anlamı geçmişte yitip giden savaşçıların geçmişi ve bizlere bu geleceği yaratan iradenin ifade bütünlüğü olmuştur.
Yolcu edilen yolda ve inadına, devrim ve sosyalizm diye dönmeyenlerin yolunda yazın yarı hüzünlü coşkusuyla izlerinizin üzerinde yol alıyoruz. Sizleri yolcu ederken yol ve izleri güneşin şavkıyla parlıyordu.
Ama bugün güneşin sıcaklığı ve toprağın kokusu karışıyor nefeslerimize. Topraktan onların kokusu karışıyor nefeslerimize ve kalp atışımızı sağlayan onların gerçekliği oluyor. İşte yazda duygu yeniden can bulur toprak kokan kokularıyla. Hepsi onların olmadığı bir zamanda oluyor ama hep toprak gerçekliği gibi olacak. İzler patikada kaybolmuş. Yol alırken patikada o zaman yaşanan bütün zorlukları ve herşeye rağmen yaşatmak istedikleri umudu hissedebiliyoruz. Uzak bir seyirci gibi canlanıyordu kavganın örülmesi gözlerimizin önünde. Bu yazda, her yazda olan değişiklik vardı. Ama içinde bir yaşam, bir fikir ve yarıda kalan umutları vardı. O ölümsüz Kemal yoldaşın anılarıydı bize bu devrimci patikada yürüme gücü veren.
 Yüreğimizde Kemal yoldaşın anılarıyla ilerliyoruz. Bıkıp usanmazcasına genç kuşaklara ve yeni yoldaşlara anlatacağız sizleri. Bir tebessüm belirlenir yüreğimizde ve seni gördüğümiz yerde hoşça kal demeden tekrardan buluşmak umuduyla. Devrim ve sosyalizm yürüyüşçüleri dönmediğiniz yolda inatla ve ısrarla yol alıyor. Acı veren ne varsa bu yolda aşılmak üzere hüküm sürüyor bu siz ölümsüz şehitlerimizsiniz Kemal yoldaş. Katledilmesinin 23.yılında Kemal Yazar yoldaşı bir kez daha saygıyla anıyoruz.

21 Ağustos 2019 Çarşamba

Kürt Halkın İradesi Gasp Edilemez Faşist 19 Ağustos Darbesine Sesiz Kalmayalım..!



Erdoğan'ın önderliğindeki Hitler taslağı faşist şeflik rejimi içeride ve dışarıda sıkışmışlığı açmak adına Kürt halkının ezici çoğunluğunun iradesiyle seçilmiş olan HDP'nin kazanmış olduğu Van, Mardin ve Diyarbakır büyükşehir belediyelerini içişleri bakanlığının darbesiyle gasp etti. 23 Haziran yerel seçimlerinde önemli oy kaybı sonucu bir çok metropol kenti kaybeden Cumhur ittifakı, sandık kaybettiğini devletin gücünü devreye sokarak ve halkın iradesini hiçe sayarak intikam saldırılarına girişti. Derin ekonomik kriz, AKP'nin bölünme olasılığının artması ve dış politikada Neo-Osmanlı hayallerinin çökmesi saray iktidarının daha pervasız davranmaya itti.
Demokrasi adına faşizmi pekiştiren ve en küçük muhalefeti bile "yıkıcı ve bölüçü odak" olarak damgalayan Saray faşizmi birkez daha Kürt düşmanlığını kaşıyarak ve Kürt halkının iradesini hiçe sayarak dağılmaya yüz tutmuş faşist dinci tabanını "Vatan, Millet, Sakarya" yalanıyla konsolide etmeye çalışıyor.
Neki onlarca yıldır uygulama da olan kirli savaş ve Kürtleri, demokrasi ve özgürlük güçlerini devletin demir yumruğuyla ezme politikası artık piyasada pek alıcı bulmuyor. Bunun vermiş olduğu hırçınlıkla Saray daha fazla faşist yöntemlerle ve yasaklar, hak gasplarıyla toplumsal muhalefetin sesini boğmak ve şeflik rejimini pekiştirmek istiyor.
Saray faşizmi bugüne kadar emekçilerin örgütsüz ve dağınıklığından yararlanarak faşist halk düşmanı politikalarını kolayca uygulamaya sokuyordu. Gelinen durumda faşist terör, baskı ve kayyum politikaları ve işgallerde Saray iktidarının güç kaybetmesine çare olmamıştır. 23 Haziran yerel seçimlerinde Saray iktidarı ve ittifak güçleri ağır darbe almış ve güç kaybına uğramışlardır. Verilen sözlerin hiç birisi yerine getirilmemiş be küçük bir azınlığın zenginleşmesi ve egemenliğini güçlendirme dışında Saray iktidarı emekçi halklarımızın çözüm bekleyen; demokrasi, özgürlük, iş, ekmek, eğitim, sağlık vb. sorunlarına yanıt olamamıştır.
Saray iktidarının elinde, faşist terörü artırma ve devletin sopasını sallama dışında başka birşey kalmamıştır.
Buradan olarak faşizmin anladığı tek dil demokrasi ve özgürlük , iş ve ekmek için mücadele eden tüm güçlerin eylem ve güç birliği içinde bir arya gelerek HDP belediyelerine yönelik Kayyum darbesinin karşısında durmak ve birleşik direnişi örmektir.
Halkın İradesi gasp edilemez Kayyum Kararları iptal edilsin Belediyeler Halkın seçtiği iradeye teslim edilsin. Bugün Van, Diyarbakır ve Mardin belediyelerinin kayyum darbesiyle ele geçirilmesine sesiz kalmak, yarın İstanbul, Ankara, İzmir be muhalif belediyelerin Saray faşizmi tarafından kolayca gasp edilmesinin yolu açacağını unutmayalım.
Saray  faşizminin çöktürerek teslim alma planını boşa çıkarma ve kazanılmaları korumak için, tüm  demokrasi ve özgürlük güçlerini sokağa eyleme ve HDP belediyeleriyle dayanışmayı yükseltmeye çağırıyoruz..!
Halkların İradesi Gasp Edilemez..!
Kahrolsun Faşist saray Rejimi..1
Yaşasın Emekçi  Halkların  Birleşik Direnişi..!

20 Ağustos 2019
HALKIN BİRLİĞİ