2 Şubat 2009 Pazartesi

Bereket değil yoksulluk getirdi

Toprağı olana bereket getiren Atatürk Barajı, topraksız köylüyü ise göçe zorladı
Adıyaman’ın Samsat ilçesinde 20 yıl önce başlayan baraj yapımı ile birlikte binlere insan göç etmek zorunda kaldı. Adıyaman’ın en yoksulları olarak bilinen Samsatlı göçzedeler, tek odaya sıkıştırdıkları yoksulluklarını anlattılar.
Samsat’ta 20 yıl önce Atatürk barajı’nın yapımı ile birlikte 12 köy ile 46 mezrada yaşayanların tamamı göç etmek zorunda kaldı. Toprağı olan için kurtuluş olan baraj, topraksız köylü içinse bugün açlık, yoksulluk ve daha çok sefalet oldu. Topraksız birçok Samsatlı köylü, bugün Adıyaman ve diğer metropol kentlerinde yoksunluklarla boğuşuyor. Birçoğu da mevsimlik işçi olarak çalışanlar kervanına katılmak zorunda kaldı. Samsat’ta barajla birlikte “Komagene” uygarlığına da başkentlik yapmış olan tarihi ilçe merkezi de sular altında kalarak yok olmuştu.
Burada yaşamak zorundayız
38 yaşındaki 4 çocuk annesi Fatma Çoban’ın da göç nedeni baraj olmuş. Ailesiyle tek odaya sığarak yaşamını sürdürüyor, yazın mevsimlik işçi olarak çevre illere, Adana ya da Karadeniz’e gidiyor. Çoban, şöyle anlatıyor: “Biz maddi imkanlarımız olmadığı için burada yaşamak zorundayız. Ev kayınbabamın. Çocuklarımı giydiremiyorum. İstedikleri gibi besleyemiyorum. Maddi durumumuz çok zayıf. Sıkıntıyla geçiyor her günümüz.”
Nezahat Çoban da tek odada yaşıyor eşi ve 2 çocuğuyla birlikte. Devletin herkesi eşit görmediği düşüncesinde. Çünkü şimdiye kadar hiç destek görmemişler. Çoban, “Yardımı işine gelene veriyorlar. Adıyaman’da zaten yardım dışında gelir yok. Fabrika yok. Olana da torpili olan giriyor” diyor.
Ekonomik krizle yaşamın daha da zorlaştığını dile getiren Nezahat Çoban, “Sağlıklı güzel bir evde yaşamak isterim. Tek odada yaşıyoruz. Mutfak da banyo da salon da yatak odası da aynı” diyor.
Remziye Kaya da belediye hizmeti bile alamadıklarını dile getiriyor. Kaya, “İşsizlik var. Su sıkıntımız var bir de. Evimiz yok. Bugün karnımızı doyursak şükrediyoruz. Köyümüzde toprağımız olmadığı için hiç paramız olmadan geldik buraya. Ve açlık içinde yaşamak zorunda bırakıldık. Tek gelirimiz başka illere giderek mevsimlik işçi olarak çalışmak” diye konuştu.
Torununu sırtına almış, birçok kadın gibi yoksulluğunu anlatıyor etkili cümleler kurarak. Ama her kurduğu cümle yetersiz geliyor ki aynı şeyleri yeniden yeniden anlatıyor. 40’ındaki Sakine Yozgat, özürlü doğan oğlunu evlendirmiş erken yaşta. Gelin bu duruma fazla tahammül göstermemiş ve ailesinin yanına dönmüş, 1 yaşını doldurmamış çocuğunu da arkasında bırakarak. Mevsimlik işçi olarak gittiği bildik illeri tek tek sıralıyor. Akıcı Kürtçesiyle, barajdan sonra yaşadıkları göç ve göçten sonra bitmeyen yoksulluğun özetini yaparak son sözlerini söylüyor: “Devlet sahip çıksın oğluma ve bu çocuğa. Ben bakamıyorum. Zaten 10 çocuğum var. Onlara bakamıyorum. Bir de torun başıma kaldı.”