Birbiri ardına koruma paketleri açıklayan ABD ve AB ülkeleri, bir yandan da birbirlerini serbest piyasa kurallarına uymamakla suçluyor
Devlet ekonomiden elini çekmeli, üretime hiç karışmamalı.” Türkiye ve benzeri ülkelere şimdiye kadar hep bu dayatıldı. Örnek olarak da serbest piyasa ekonomisini uygulayan ABD ve AB üyesi ülkeler gösteriliyordu. Krizle birlikte ise serbest piyasa ekonomisinden dem vuran bu ülkeler ardı ardına koruma paketleri açıklamaya başladı. Üstelik paket açıklayan her ülke, diğer ülkeyi serbest piyasa ahlakına uymamakla suçluyor. Bir yandan da yabancılara yönelik milliyetçi kışkırtmalar artıyor.
ABD malı kullan!
Bu tartışmayı alevlendiren son hamle ABD’den geldi. ABD Senatosu 820 milyar dolarlık bir teşvik paketini gündeme almış durumda. Paketin en tartışılan tarafı ise altyapı projeleri için sadece ABD’de üretilen demir, çelik ve mamül malların kullanılmasını öngören madde.
Beyaz Saray ve Kongreye konu hakkında bir mektup gönderen Avrupa Birliği, Amerikan malı kullanılmasına ilişkin önergenin geçmesi durumunda, tehlikeli bir emsal yaratacağı uyarısında bulundu. Avrupa Birliği’nin Washington Büyükelçisi John Bruton diğer ülkelerin ekonomik çıkarlarına gereksiz şekilde zarar vermesi halinde, Obama’nın küresel çapta liderlik rolünün önemli ölçüde azalacağını dile getirdi.
Ahlaki otorite
Kanada’nın Washington Büyükelçisi, Senatodaki liderlere mektup göndererek bu maddenin yasa tasarısının son halinde yer alması durumunda küresel çapta yansımaları olacağını söyledi. Büyükelçi söz konusu maddenin, ABD’nin serbest ticaret konusunda, ahlaki otoritesini ortadan kaldıracağını bildirdi. Bu sözlerin hemen ardından da Kanada için muafiyet talep edildi.
Beyaz Saray eleştiriler nedeniyle maddenin gözden geçirildiğini açıkladı. Ancak bir yandan da paketin onaylanması için çalışmalar sürüyor. Başkan Yardımcısı Joe Biden, maddenin yasa tasarısının son versiyonunda yer almasının meşru olduğunu duyurmuştu. ABD Başkanı Obama da son olarak paketin Senato’da görüşülmesi öncesi üyelere “Ufak görüş ayrılıkları yüzünden paketi ertelemeyin” çağrısı yaptı.
İngiltere’de yayınlanan The Independent gazetesi, Obama’nın paketinde Amerikan mallarının kullanımını teşvik eden bir maddenin Avrupa ile büyük bir tartışmayı alevlendirebileceğine dikkat çekti. Gazete “AB’nin yoğun lobi çalışmalarına rağmen korumacı söylemin Senato önergesine dahil edilmesi, konunun Dünya Ticaret Örgütü’ne sevkinin önünü açıyor” diye yazdı.
Pakete ilişkin eleştirilerin bir tarafı ise tutarın yüksek olması. Cumhuriyetçi grubun senato lideri, Mitch McConnell’ın “Milad ile yani İsa’nın doğuşundan bu yana her gün 1 milyon dolar harcasanız, bugüne gelene dek hala 1 trilyon dolar harcamış olamazsınız. Bu müthiş bir tutar” dedi.
Paket açan açana
ABD ve AB arasındaki “korumacılık” tartışmaları sürerken bir yandan da yeni paketler açıklanmaya devam ediyor. Son olarak Fransa Başbakanı François Fillon, ülke ekonomisini canlandırmayı hedefleyen, 26 milyar avro değerinde bir dizi önlem açıkladı. Paket, işletmelere yardım amacıyla 11 milyar avro, altyapı ve kamu hizmetlerinin geliştirilmesi için de 4 milyar avro harcanmasını öngörüyor. Ancak hükümet kanadından yapılan açıklamalarda bu desteğin yeterli olmayacağı, ekonomideki küçülmenin ve işsizlikte yaşanan artışın devam edeceği belirtiliyor.
Başka bir paket de Avustralya hükümeti tarafından hazırlanıyor. 26 milyar dolarlık teşvik paketinin, büyük kısmı altyapı yatırımları, okullar ve konutlar için kullanılacak. Kalanı ise düşük ve orta gelirlilere mart ayında ödenecek nakitten oluşacak.
Japonya Merkez Bankası (BOJ), küresel finansal krizin olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla bankaların elinde bulunduğu hisse senetlerini almak için 11 milyar dolar harcayacağını bildirdi. Bu açıklama Japonya’nın en büyük bankası konumunda olan Mitsubishi UFJ Financial Group’un nisan ayından aralık ayına kadar olan dönem için zarar açıklayacağı yönündeki haberlerin ardından geldi. Japonya Merkez Bankası, benzer bir uygulamayı 2000 yıllarının başında yapmıştı.
Milliyetçilik kışkırtılıyor
İngiltere’de koruma tartışmalarına İngiliz işçiler de dahil edilmek isteniyor. Milliyetçiliğin kışkırtıldığı bu tartışma İngiltere’de taşeron bir şirketin ihaleyi yabancı işçilere vermesinin ardından başladı. “İngiliz işleri İngiliz işçilere” talebiyle rafineri ve santrallerde izinsiz iş bırakma eylemleri başladı. İktisadi faaliyetlerden sorumlu bakan Lord Peter Mandelson’ın istihdamda İngilizlere öncelik isteyen işçilerin “yabancı düşmanlığı siyasetinin işaretlerini” gösterdiği uyarısı geniş yankı buldu. Times’ta yazan Peter Riddell bunu “göç ve işsizliğin bir araya gelmesi ile oluşan zehirli bir karışım” olarak niteledi.
Independent’ın başyazısında ise yaşanan gelişme şöyle değerlendirildi: “Korumacılık ekonomileri canlandırmaz. İstihdamı da korumaz. Rafineri çalışanlarının eylemlerine sempatiyle bakanlar, bu eylemcilerin hükümetimizden istediği şeyi Avrupalı ortaklarımız yaparsa ne olabileceğini de düşünmeli. AB üyeliğinin yarattığı fırsatlar sayesinde kıtada çalışan 1.5 milyon İngiliz’in evlerine dönmesini istiyorlar mı gerçekten? Çünkü AB istihdam anlaşmalarının dokusu parçalanmaya başlarsa oluşacak kabus senaryosu bu. Şimdi tüm siyasetçilerin yapması gerekeni ekonomide liberalizmi dolaysız şekilde savunmaya devam etmek.” (EKONOMİ SERVİSİ)
İsveç 6 milyar dolar daha verecek
İsveç hükümeti, ulusal bankalara 6 milyar dolar daha vermeye hazır olduğunu bildirdi. Bankalara verilecek parayla, kredi sıkışıklığından etkilenen İsveç şirketlerine kredilerin artırılması hedefleniyor. Hükümet, söz konusu paranın daha önce duyurulan istikrar fonu aracılığıyla bankalara kullandırılabileceğini belirtti. Maliye Bakanı Andres Borg, yeni planın, bankaların kişilere ve şirketlere kredi verme kabiliyetini geliştirmeye yardımcı olmayı sağlayacağını söyledi. İsveç hükümeti daha önce ulusal mali sektöre yönelik kurtarma paketi ile 200 milyar dolarlık bir bütçeyi onaylamış ve bankalara da kredi garantisi sağlamıştı.