13 Temmuz 2009 Pazartesi

PKK'li ve PAJK'lı tutsaklardan yol haritası için öneriler

Türkiye cezaevlerindeki PKK ve PAJK'lı tutsaklar, Kürt sorununun çözümü için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın muhatap olarak kabul edilerek, sürece katkı sunması için koşullarının düzeltilmesini istedi. İnkar ve imha politikalarından vazgeçilmesinin isteyen tutsaklar, 'Sahte muhataplar yaratıp, sorunun çözüleceğini sanmak, gereksiz zaman, enerji kaybına neden olacağı gibi, sorun daha da kangrenleşecektir. Tüm sorumlu çevreler de özen göstermelidir' dedi.

PKK ve PAJK'lı tutsaklar adına bir açıklama yapan Deniz Kaya, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın açıklayacağı Kürt sorununun çözümünün yol haritası için önerilerde bulundu. Açıklamada, bastırma, sindirme ve yıldırma politikalarının derinleştiği, Kürt sorununun çözümü ve tartışmalarının da olanca sıcaklığı ile gündemdeki yerini koruduğu bir süreçte, PKK'nin eylemsizlik kararına karşın, devletin en etkili ağızlarından 'tarihi fırsat' gibi iyi niyet değerlendirmelerinin dışında olumlu bir adım atılmadığı belirtildi.

Bu süreçte 12 Eylül uygulamalarını aratmayacak türden anti demokratik uygulama ve baskılara hız verildiğinin belirtildiği açıklamada, 'Bir taraftan son yılların en kapsamlı operasyonları yoğunlaştırılırken, ardı arkası kesilmeyen hava saldırıları düzenlenirken, diğer taraftan hiçbir hukuki gerekçe dayanak yapılmadan, demokratik siyaset ve kurumlarımıza, halkımıza karşı tutuklama furyası başlatılmıştır. Bu süre zarfından 40'ı aşkın gerilla şehit düşmüş, 700'den fazla insanımız gözaltına alınarak tutuklanmıştır. Barışa, demokrasiye ve insan haklarına duyarlı basın, aydın ve demokratik çevreler baskı altına alınarak, bir konsept dahilinde Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un açıkladığı tarzda halkımızın başarma umudu, barış ve demokrasiye olan inancı kırılmak istenmektedir' denildi.

'Özgürlük mücadelemizin gelişimi karşısında tıkanan inkarcı zihniyet, yeni dönemde sorunu bireysel haklar çerçevesinde ve mikro ekonomik politikalarla çözebileceğini sanmaktadır' denilen açıklamada, şöyle denildi: 'Önderliğimizi ve PKK'yi sorunun önünde engel gören bir anlayışla ulusal ve uluslararası anlamda halkımızı tecrit ve teslimiyete zorlayarak 'entegre' edebileceklerini düşünmektedirler. Türkiye'nin son 30 yıllık tarihi ve öncesi bu acı tecrübelerle doludur. Bu süreci bilen ve yaşayan herkes bilir ki, Kürt sorununda çözümsüzlüğün ve bunun etrafında yaşanan acıların ana nedeni, imha ve inkar siyasetinin varlığıdır. Ülkemizde yıllarca uygulanan benzer politikalar, toplumsal yaraları derinleştirmekten başka bir sonuç yaratmamıştır. Küçük bir rant çevresi dışında kimseye yarar sağlamamıştır. Bugün bu gerçek çok daha açık bir hale gelmiştir.'

Açıklamada, sorunun çözümsüzlüğünü ifade edecek bu yaklaşım, uygulama ve politikalardan artık vazgeçilmesi gerektiği belirtilerek, 'Halkımıza biat ettirilerek, teslim alınmayacağı 30 yıllık süreçte çok net bir şekilde gösterildiğinden, tekrar bu acı deneyimlere sebep olmamak için, devletin demokratik siyasetin önünü açması hayati bir seçenek olarak önümüzde durmaktadır' denildi. Bütün baskı ve provokatif yaklaşımlara rağmen, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın onurlu bir barış için ısrarlarını sürdürdüğü kaydedilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: 'Kalıcı bir çözüm arzulanıyorsa, uzatılan bu tarihsel elin havada kalmaması gerekiyor. Gelişecek bir barış sürecinin bütün aşamalarında sonuç alınmak isteniyorsa, tartışmasız tek irade ve muhatap Öcalan ve PKK'dir. Sahte muhataplar yaratıp, sorunun çözüleceğini sanmak, gereksiz zaman, enerji kaybına neden olacağı gibi, sorun daha da kangrenleşecektir. Devlet ve sorunun çözümünü isteyenlerin samimiyet testinin en önemli göstergesi bu olacaktır.'

Kürt sorununun çözümü için, tüm sorumlu çevrelerin de özen göstermesi gerektiğine vurgu yapılan açıklamada, askeri operasyonlara, anti demokratik uygulamalara, baskı, tutuklama ve yasaklamalara son verilmesi istendi. Açıklamada son dönemlerde başta çocuklar olmak üzere tutuklananlar hakkında başlatılan kovuşturmaların durdurularak, cezaevlerindeki hasta tutuklular dahil, tümünün serbest bırakılması istendi.

Açıklamada Kürt sorununun çözümü için şu önerilerde bulunuldu:

# Öncelikle önder Apo Kürt sorununun çözümünde temel muhatap olarak kabul edilmelidir. Bu temelde bütün anti demokratik uygulama ve izolasyon koşulları düzeltilmeli, çözüm sürecinde aktif rol üstlenmesi için her türlü imkan sağlanmalıdır. Gelişecek sürece paralel önderliğimizin özgürlüğünü sağlayacak, adımların tanımı yapılmalı ve bunun için gerekli düzenlemeler hayata geçirilmelidir.

# Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı, siyasal partiler ve seçim yasası demokratik ölçülere göre yeniden düzenlenmeli, demokratik bir yerel yönetim yasası, çıkarılarak, özgür ve demokratik bir ortam yaratılmalıdır.

# Kürt olgusu demokratikleşmenin temel bir olgusu kabul edilmelidir. Kürt coğrafyası, kimliği, dili, kültürü, tarihi ve toplumu üzerindeki her türlü asimilasyon uygulamalarına son verilmelidir. Kürt halkının uluslararası ve evrensel sözleşmelerde tanımlanan demokratik siyasal, kültürel, ekonomik, sosyal temel hak ve özgürlükleri, yasal ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Bu çerçevede 1921 Anayasası'nın ruhuna denk yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.

# İnkar ve imha politikaları sonucu yurtlarından göçertilen, diasporada yaşamak zorunda kalan küm insanlarımızın maddi-manevi zararları karşılanarak yurtlarına ve köylerine dönüşleri sağlanmalı, gerekli idari, hukuki, ekonomik ve sosyal tedbirler alınmalıdır.

# Devlet içinde yuvalanmış gayrı meşru güçler, çeteler lağvedilmeli, koruculuk sistemi kaldırılmalı ve bunun ekonomik-sosyal tedbirleri alınmalıdır.

# Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurularak, yaşanan sürecin yüzleşmesi yapılarak, adalet kavramı, toplumun vicdanı gözetilerek yerli yerine oturtulmalıdır.

# Barış sürecinin ilerlemesine paralel olarak toplusal barış ve demokratik katılım yasası çerçevesinde dağdakilerin, sürgündekilerin ve cezaevlerindekilerin demokratik sürece katılmalarının alt yapısı sağlanmalı, tüm siyasi ve yasal hakları iade edilmelidir.

# Kürt halkının demokratik, siyasal ve yasal hakları güvenceye alınmadan, gerilla bir meşru savunma gücü olarak konumunu değiştirmemelidir.

ANF