Kapitalizm tarihi işçi sınıfının pasifizasyonunu 'emeği' tüketici konumuna getirerek başarmıştı.
Üretici kesimleri müşteri kılarak talep dünyasına katmıştı.
20. yüzyıl işçi hareketinin toplumsal değişimci özünü de kaybedeceği kapitalist bir evreydi.
Globalleşen sermayenin dizginlenmeyen hareketleri üretimin insani boyutunu tepetaklak ederek yoksunlaştırırken tek hakim ideoloji 'tüketim'i de ilan etti.
Politik mevzilerinden tüketiminin kalıplarına tasfiye edilen emeğin geldiği son konum ise 'metalaşma' oldu.
İnsani, ahkaki niteliklerinden arındırılan emek bugün alınıp satılan, kiralanan bir mal...
26 Haziran gecesi TBMM'de kabul edilen yasa özel istihdam bürolarına, işçileri başka bir işverene kiralama yetkisi veriyor.
İşçinin asıl işvereni olacak bu bürolar işçiyi başka bir işverene 18 aylığına kiralayabilecek.
İş hukukunun temeli olan işveren ve işçi arasındaki iş sözleşmesi dönemi bitiyor.
Tedrici olarak emeğin hukuksal ve insani yanı yok ediliyor.
Emeğin örgütlenmesi ve sendikal hakları parçalayan bir uygulama yürürlüğe girecek.
Daha önce danışmanlık hizmeti veren istihdam büroları da kiraladıkları işçiden komisyon kazanacaklar.
Yasalarla desteklenen emek sömürüsü çok yönlü karlılık arz ediyor.
Bir büro açıp, İşkur'dan izin alınıp 20 milyar bir teminatla işçi taşeronluğuna başlanabiliyor.
Piyasa rekabeti içinde işçiler %30'a varan ücret indirimleriyle işverene sunuluyor.
Bu arada işverenlerin de çalışanlarına 'ya sizi işten çıkartırım ya da gidin özel istihdam bürosunun elemanı olun' dayatmasına gireceği belirtiliyor.
Kıdem tazminatı hakkı kalmıyor.
Daha ucuz ve güvencesiz işçi çalıştırmanın yolunu açacak bu yasa, ekonomik kriz önlemlerinden biri olarak takdim ediliyor.
Ekonomik krizin ağır bedelleri işçilerin sırtından çıkarılmaya çalışılırken, kriz nedeniyle işini kaybedenlerin sayısı her geçen gün katlanıyor...
İşverenler kıdem ve ihbar tazminatlarından kurtuluyorlar, işçilerin sendikalaşmaları ise mümkün değil.
Tamamen sterilleştirilen emeğin sözleşmesiz, sigortasız, sendikasız, ikramiyesiz ve ucuza pazarlanacağı bir dönem başlıyor.
Emeğin dilini ve özerkliğini budayarak modern dönemin en vahim eşitsizliği ortaya çıkıyor.
Bu yasa, gece yarısı onaylanırken, işçi sendikalarının başkanları İLO'nun Cenevre'deki toplantısına katılmak üzere yola çıkıyorlardı.
Türkiye'den 46'sı işçi temsilcisi 86 kişilik ekip Cenevre'ye gitti.
Çin'in bile 14 kişiyle katıldığı toplantıya Türkiye'den katılım çok yüksekti.
Günlük 300 dolardan 5 gün harcırah alan 46 kişilik ekip maalesef toplantılara iştirak edemiyor.
Dil bilmediklerinden işçi aidatlarından aldıkları harcırahlarıyla gezip dolaştılar
Disk ve Kamu-Sen yöneticileri kendi masraflarını üstlendi.
132 milyon işçisi olan Çin bile 14 kişi, Almanya11 kişi, Hollanda 8 kişiyle temsil edildi.
Bir tek Gabon 96 ve Türkiye 46 kişilik katılımla rekor kırdı.
Üstüne üstlük İLO sözleşmelerine uyulmadığı için Etiyopya, Kolombiya, Guatemala ve Türkiye'nin içlerinde bulunduğu ülkeler uyarıldı.
Geçtiğimiz hafta emekçiler ve sendika liderleri için önemli gelişmeler içeriyordu, anlayacağınız.
Nihal Kemaloğlu
Akşam / 07.07.09