
1990 yılından beri her yıl “daha kapsamlı bir refah tanımı elde edebilmek” iddiasıyla İnsani Gelişme Raporu hazırlayan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) “2009 İnsani Gelişme Endeksi”ni geçtiğimiz günlerde yayınladı.
BM gibi emperyalist ülkelerin denetiminde olan bir kurumun hazırladığı rapor dahi insanlığın içinde bulunduğu duruma ayna tutuyor. Raporda, kapitalizmin küresel krizinin insanlığı daha fazla yıkıma sürüklediği son bir yıl içerisinde özellikle yoksul ülkelerdeki gerilemeye dikkat çekiliyor. Raporda zengin ve yoksul ülkeler arasındaki uçurumun daha da büyüdüğü, özellikle 182 ülkede “insani gelişimin” dengesiz bir ilerleme sağladığı ifade ediliyor.
Gayri safi yurtiçi hasılanın yanısıra doğumda beklenen ortalama ömür, yetişkinlerde okuryazarlık oranı, brüt okullaşma oranı, yoksulluk, cinsiyet eşitliği vb. göstergeleri ele alan UNDP, son raporunda Türkiye’yi “insani gelişmişlik” açısından 79. sıraya yerleştirmiş bulunuyor. Türkiye İnsani Yoksulluk Endeksi’nde ise 135 ülke içinde 40. Endekse göre Türkiye, 40 yaş öncesi ölüm oranında 50., okur-yazar olmayan yetişkinlerin genel nüfusa oranında 77. İyileştirilmiş bir su kaynağına erişemeyen insanların oranı sıralamasında da 3. ve Ekvador, Bahreyn gibi ülkelerin gerisinde bulunuyor.
Rapor, Türkiye’nin bir önceki yıla göre 3 sıra gerilediğini söylemesine rağmen aynı zamanda yetişkinlerde okur-yazarlık ve okullaşma oranlarının yüzde 23, satın alma gücü paritesine göre uyarlanmış kişi başına düşen gayrı safi yurtiçi hasılanın ise yüzde 100 arttığını, temel insani gelişme göstergelerinde son 27 yıldır tutarlı bir şekilde ilerlediğini belirtiyor.
İleri sürülen veriler, raporun gerçeği yansıtmaktan uzak olduğunu ve emperyalist kurumların “insani gelişmişlikten” ne anladığını somut olarak gösteriyor. Her geçen gün işsizliğin arttığı, sağlık hakkına ulaşmanın gün geçtikçe engellendiği, parası olanın sağlık hakkından faydalandığı, kentsel dönüşüm adı altında barınma hakkının gaspedildiği, en temel insan hakkı olan eğitimin engellendiği, dahası artan işsizlikle birlikte temel yaşamsal ihtiyaçların karşılanması için gerekli olan ücretten yoksun kalındığı bir ülkede “insani gelişim”den bahsetmek sözkonusu değildir.
Kadınların durumu her geçen gün geriliyor!
Rapor aynı zamanda “Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi” (GEM) verilerine de yer veriyor. Türkiye, bu alanda Pakistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de gerisinde kalarak 109 ülke arasında 101. sırada yeralıyor.
GEM kadınların ekonomik ve politik hayata aktif katılımı ve bunun gücüne dair göstergelere bakılarak hesaplanıyor. GEM’e ilk kez 1995 raporunda yer verilmişti. Bu yılki raporda Türkiye; Pakistan ve Ermenistan’ın altında 101. sırada yeralırken, Türkiye’yi Azerbaycan ve İran izliyor.
Raporda bir nebze de olsa gerçekliği yansıtan tablo kadınların durumuna ilişkin verilerdir. Kadınların ekonomik ve toplumsal yaşama katılımı gün geçtikçe gerilemektedir. Kapitalizmin krizi, kadınların bugüne kadar ki kazanılmış haklarını bile elinden alan, kadını eve hapseden, kadın emeğini daha da değersizleştiren sonuçlar yaratmaktadır.
Ancak gelişim kendi içinde bir bütünlük taşımalıdır. Gayri safi milli hasılada, okur-yazarlıkta vb. bir gelişimden bahsedilirken, kadınlara ilişkin tam tersi bir söylemde bulunulması raporun kendi içindeki çelişkisini ifade etmektedir.
BM’nin, “insani gelişim” adına hazırladığı raporlar, yaptığı açıklamalar toplumsal gelişim açısından herhangi bir değişimi ifade etmiyor. Zira söz konusu olan durumu tespit etmek değil değiştirmektir. Çözüm önerilerinden uzak bir şekilde mevcut tablonun fotoğrafını çekmek kendi içinde bir şey ifade etmemektedir.
Bu tabloyu değiştirecek güç emperyalistlerin denetiminde olan BM gibi örgütler ya da ona bağlı çalışan “insani yardım” kuruluşları değil, toplumsal mücadeledir, emekçilerin örgütlü gücüdür.