Modern toplum, ne kadar yüceltilen bir anlatı olsa da içerdiği ahlaki kayıtsızlık ve ahlakdışılıktan asla arınamaz.
Modern toplumun 'acımasız' diğer yüzünün açığa çıktığı yerlerden biri amele pazarlarıdır.
Ham maddenin 'insan' ve son ürünün 'ölüm' olacağı bir zihniyetin mekanlarıdır.
İnsan emeğinin 'insani' vasfından sökülerek günübirlik satışa çıktığı yerlerdir.
Hayatlarındaki seçim yapma iradeleri ellerinden alınmışların 'seçildiği' adreslerdir
İşletmeler, patronlar, taşeronlar burada en ucuz iş gücünü mal alır gibi evire çevire seçerler.
Gündelik, çabuk tüketilecek emek için amele pazarlarında soluklanırlar.
Uygarlığın bu alacakaranlık alanlarında, toplum hayatından dışlananların beden güçleri pazarlanır.
Emek piyasasının kurulduğu, insanlık dışı, ahlak dışı ve alçaltıcı mahallerdir.
Sabahın erken saatlerinde toplanan 'güvencesizlik' ve 'umutsuzluk', kimi zaman bütün bir gün kendini kiralayacak bir işvereni boşuna bekler.
Amele pazarları gelişmişliğin aklanamayacak kirlilikteki 'insan pazarlarıdır'.
Günde 15-25 TL yevmiye için bir işe talip olacak yüzlerce insan sokakta bir günlük rızkını bekler.
Eğer siz amele pazarında iş bekleyen biriyseniz gün olur 'sizi cesedine benzetebileceğini' düşünen bir cani tarafından da kiralanabilirsiniz.
Zaten yaşamayan birisinizdir, ne sosyal bir kaydınız ne de toplumsal bir varlığınız vardır.
İflas eden işadamı İlhan Y. hayat sigortası yaptırdığı dört şirketten dört milyon TL alabilmek için fiziki olarak kendisine benzeyen işçi Beşir Acar'ı amele pazarından kiraladıktan sonra boğarak öldürdü.
Cesedi yakarak yanına kimliğini bırakan katil işadamı yakalandı.
Katil, daha önce anlaştığı ama kendisinin şüpheli davranışlarından kuşkulanarak işi bırakan başka bir kiralık işçinin ihbarı üzerine yakalandı.
Bu korkunç cinayeti işleten mantığın, nasıl da modern hayatın güvence sistemi 'özel hayat sigortası' üzerinden kurulduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor.
Düzenin keskin ikiye ayrışmışlığını, bu vahşice planlanmış cinayet sergiliyordu.
Hayat sigortasındaki teminatı kullanabilmek için ömrü boyunca güvencesiz, sigortasız çalışmış, amele pazarındaki gündelik işçinin hayatına ödünleyen 'akıl' hepimizi ürkütmeliydi .
Ölümün kiraladığı işçilerin bir kısmı ise Tuzla'da çalışıyor.
22 Eylül günü ise Tuzla tersanelerinde çalışan 128. işçi hayatını kaybetti.
Tuzla tersaneleri bir işçi kıyım makinesi gibi çalışıyor.
Çünkü Tuzla'da işçi ihtiyacı çoğunlukla 'amele pazarlarından' karşılanıyor.
Tuzla tersanelerine 300 metre uzaklıkta amele pazarları kuruluyor.
İşgüvenliği eğitiminden geçirilmiş kalifiye işçi yerine tersanelerdeki taşeron firmalar ve yan sanayi en ucuz gündeliğe razı iş gücünü tercih ediyor.
Tehlikeli iş kollarından biri olan tersane işçiliği, tedbirsiz kaza mahallerinin öteki adı.
Ölümle burun buruna çalışmaya aday çaresiz işçiler, Tuzla'daki amele pazarlarında 'ölüm' tarafından işe seçilmeyi bekliyor!
Halbuki dev Ro-Ro gemilerinin inşa edildiği Alman tersanelerinde 40 yıldır ölümlü işçi kazası olmuyor.
Çünkü ölümlü bir kaza olduğunda tersane müdürü ve sorumlular ağır hapis cezası alıyor.
Biz ise tersanecilikte son yıllarda geldiğimiz nokta ile övünüyoruz, üretim kapasitesini dört kat artırmaya 128 can yitirerek ulaştığımızı umursamadan.
Öte yandan da esnek istihdam yasalarıyla ucuzlaşan insan emeği, 'mal' olurken canı da solup gidiyor.
Modern amele pazarları olan özel istihdam büroları da bu canlardan besleniyor..
Her sabah amele pazarları kuruluken, oradan toplanan işçiler kamyonlara doldurulup geçerken, başkalarının hayatına verdiğimiz değerden daha değerli bir hayatımızın olamayacağını er ya da geç anlayacağız.