
Özellikle savaşlarda ve büyük
buhranlarda çocuk sayısında artış olur
Ülkesindekii, toprağındaki savaşlardan
kaçan ve sığınmacı olarak başka ülkelere giden halka dikkat edin. Hepsinin
çocukları hemen hemen çıkan savaşlarla ya aynı dönemde doğmuş ya da o sıralar
kadınlar hamile kalmışlardır.
Zor şartlar altında insanlar bilinçli
olarak mı ürerler?
Dünyanın adaletsiz şartlarında kimi
insanlar yiyecek yemek, içecek su, hastalandıklarında ilaç, barınacak ev,
giyecek kıyafet bulamazken hemen hemen hepsinin bu şartları gözardı ederek
çocuk sahipleri olduklarını görürüz. Onlara kızar, sinirlenir ve sorgularız;
"o çocuğa nasıl bakacaksın; neden doğurdun?"
Sorgulamadan önce mantıklı nedenlerini
düşünün… Hala bulamadıysanız yanıtınız burada!,
Bilinçaltı kodlarımız insana
"hayatta kal ve bir sonraki nesli oluştur, çoğal, üre" talimatı
verir. İnsan özellikle zor şartlar altında bunu içgüdüsel olarak yapar.
İnsanın hayatta kalmasını sağlayan çok
önemli bir faktör olan " korku" duygusu devrede!
Özellikle ölüme yakın insanlar ne kadar
çok ürerler ise ölmeyeceklerini düşünürler. Bu düşünce elbette ki bilinçli
değildir. Bilinçaltımız içgüdülerimizi harekete geçirir ve bizleri sevişmeye,
üremeye ikna eder.
Çocuk yapmak savaşa has bir durum
değildir; kötü durumdaki insanlar, iyi durumdaki insanlara oranla çocuk yapmaya
daha fazla meyillidirler.
Ingmar Bergman'ın Skammen (Utanç) adlı
1960 yapımı, savaşın siviller üzerindeki psikolojik etkilerini bir hayli
başarılı anlatıyor. Hatta filmi izlerken Ahmet Kaya'nın "şehirlere
bombalar yağardı her gece biz durmadan sevişirdik" sözlerini
anımsayacaksınız.