
Bazı illerimizdeki yoksul yurttaşların
sayısının, illerin toplam nüfusunun yüzde 30-40’ını, seçmen sayısının ise yüzde
60 -70’ni geçtiği bir Türkiye. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verilerine göre
2017 yılında herhangi bir kapsamda sosyal güvencesi olmayan, çalışmayan,
SGK’den gelir ve aylık almayan, 18 yaşını doldurmuş ve öğrenci olmayan ve aylık
geliri asgari ücretin üçte birinden ( 2017 yılı için 592,50 TL) az olan 8
milyon yurttaş tespit edildi. 6,4 milyon yurttaşın ise aylık gelirinin asgari
ücretin 1/3’ünden fazla olması nedeniyle Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi
ödemesi gerektiği halde prim borcunu ödeyemedi.
AKP hükümetinin yaptığı propagandaya
bakılacak olursa işsizlik azalıyor, GSS prim borçları ödeniyor, zenginlik
yaygınlaşıyor ve herkes sağlık hizmetine rahat ulaşabiliyor. Oysa SGK
istatistiklerinde 2017 yılında aylık geliri asgari ücretin 1/3’ünden az olan 8
milyon 40 bin 659 yurttaşın olduğu; SGK Başkanı’nın açıklamasında ise aylık
geliri asgari ücretin 1/3’ünden fazla olan 6,4 milyon yurttaşın ise GSS prim
borcunu ödeyemediği belirtiliyor. Yani böylece sosyoekonomik durumu iyi olmayan
ve muhtaç durumda olan toplam yurttaş sayısının 14,4 milyona ulaştığı
anlaşılıyor.
Birgün gazetesinin aktardığı habere
göre, Yurttaşın, Genel Sağlık Sigortası kapsamında sağlık hizmeti alabilmesi
için GSS primini yatırması zorunlu. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2017
istatistiklerinde, toplam nüfusun yüzde 86,8’nin sosyal güvenlik kapsamında
sigortalı nüfusun yüzde 13,2’sinin ise kapsam dışı olduğu kaydediliyor.
Herhangi bir kapsamda sosyal güvencesi
olmayan, çalışmayan, SGK’den gelir veya aylık almayan çocuklar 18 yaşını,
liseye gidiyorsa 20 yaşını, üniversiteye gidiyorsa da 25 yaşını tamamlayarak
ailesinin bakmakla yükümlü olduğu kişiler statüsünden çıkıyor. Bu durumda olan
her birey GSS primi ödemek zorunda. Kişiler ancak bu şartlarda genel sağlık
sigortası kapsamında sağlık hizmeti alabilecekler.
GSS primlerini ödeme imkânı olmayanlar
ve prim borcu olanlar için 8 Mart 2017 tarihli Resmi Gazete ’de yayımlanan, “bazı
alacakların yeniden yapılandırılmasına dair” 6824 Sayılı Torba Kanun çıkarıldı.
Bu torba kanun ile 5510 sayılı Kanun’un 80. ve 81.maddelerine ek, 60.maddeye de
geçici madde eklenerek, GSS prim borcunun yeniden hesaplanması sağlanmış ve
hesaplanan yeni borcun ödeme şekli değiştirilmişti.
Yapılan değişiklikler ile:
1-Primlerin gelire göre değil, prime
esas kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının yüzde 3’ü üzerinden
hesaplanması,
2-Prim borcunun 12 ay içerisinde peşin
veya taksitle ödenmesi halinde faiz uygulanmaması,
3-Aylık geliri asgari ücretin üçte
birinden az olan yurttaşlar ile aylık geliri asgari ücretin üçte birinden fazla
olup ancak GSS primini yatıramayan yurttaşların sağlık hizmetlerinden
yararlanabilmeleri için gelir testine girme zorunluluğu getirilmesi, ancak
gelir testine girmeyenlerin asgari ücretin % 3’ü üzerinden borçlu duruma
düşmesi sağlandı.
GSS prim borcunun son ödeme tarihinin 30
Nisan 2018 olduğu, prim borcunu ödeyenlerin gecikme cezası ve gecikme zammının
silineceği belirtildi.
İşsiz ve çalışmayan yurttaşlar 2018 yılı
için SGK’ye aylık 60,89 TL prim ödeyerek sağlık hizmetlerinden
faydalanabilecek. GSS primlerini ödeme imkânı olmayan ve aylık geliri asgari
ücretin 1/3’ünden az (2018 yılı için 676 TL’dir) olan yurttaşların ise en yakın
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfına giderek gelir testini yaptırması
gerekiyor. Artık gelir testi kalktı propagandasının yalan olduğu Kanun’da açık
bir şekilde belirtilmekte.
Türkiye’nin yoksul yüzü
Bazı illerimizde, herhangi bir kapsamda
sosyal güvencesi olmayan, çalışmayan, SGK’den gelir ve aylık almayan, 18 yaşını
doldurmuş ve öğrenci olmayan, aylık geliri asgari ücretin üçte birinden az olan
ve GSS Primleri Devlet tarafından ödenenlerin (yoksulların) sayısı bazı illerin
toplam nüfusunun yüzde 30-40’ını, seçmen sayısının ise yüzde 60 -70’ni geçiyor.
2017 yılında GSS primlerinin devlet
tarafından ödenenlerinin sayısının toplam il nüfusuna (yüzde 44,2) ve il seçmen
sayısı oranına( yüzde 80,8) göre Ağrı ilk sırada yer alırken, kişi bazında
(686.231) ise Urfa ilk sırada yer alıyor.
AKP hükümetinin uyguladığı ekonomik
politika ve buna bağlı olarak küresel sermayenin saldırıları zenginleri daha
zengin hale getiriyor; alt tabakada yer alan yoksul ve dezavantajlı kesimleri
ise daha yoksul duruma düşürüyor. Bu şekilde yurttaşın tebaaya dönüştüren ve
böylece siyasilerin ulufelerine bağımlı kılan bir sistem oluşturuyor.
Yoksulluk giderek artıyor
Acı tablo; hükümetin reklamlarla halka
pazarladığı bu mutluluk tablosu değil; toplam Türkiye nüfusunun yüzde 17,8’inin
ocağında “aş yerine yoksulluk” kaynadığı gerçeğidir. Muktedirlerin söylediği
gibi sosyoekonomik düzey ve refah değil; aksine insani koşullarda yaşamı
sürdürebilmek için yeterli gelire sahip olamama durumu yani yoksulluk giderek
artıyor.
Yoksulluk ile sağlık, birbirini hem
doğrudan hem de dolaylı olarak etkilemekte. Düşük sosyoekonomik düzey; eğitim
olanaklarını sınırlandırmakta, güvencesiz istihdama yol açmakta ve bu durum,
hayatın tüm evrelerinde sağlıksız koşulları beraberinde getiriyor.
Toplumlarda düşük sosyoekonomik
düzeydeki kesimin yaşam beklentisi daha kısa olmakta ve birçok hastalık daha
yaygın görülmekte, ciddi hastalık riski en az iki kat artmakta ve erken ölümler
neredeyse en üst düzeyde görüldü.
Çözüm: Eşitsizliğin ortadan kaldırılması
Yoksulluğun, eşitsizliğin,
sağlıksızlığın temel belirleyicileri siyasal, ekonomik ve toplumsal yapıdır.
İşsizliği, yoksulluğu ve beslenme bozukluğunu üreten sistemin bunlara çare
bulması beklenemez. Yoksulluğun ve arkadaşı olan sağlıksızlığın giderilmesi
için çözüm; gelir dağılımındaki eşitsizliğin ortadan kaldırılması ve
kaynakların eşit dağılımının sağlanmasıdır.
Dr. Ergün Demir İzmir Tabip Odası Üyesi
Dr. Güray Kılıç İstanbul Tabip Odası YK
Üyesi