14 Kasım 2009 Cumartesi

Şehit ailelerini tahrik ediyorlar”


Demokratik Açılım tartışmalarıyla birlikte, şimdiye kadar Kürt düşmanlığı ve Türk milliyetçiliğinin kışkırtılmasında araç olarak kullanılan kesimlerden çarpıcı açıklamalar geliyor.

www.sehitlerolmez.com adlı internet sitesinin editörü Yusuf İnan, haftalık Aktüel dergisine verdiği röportajda çatışmalarda yaşamını yitiren askerlerin ailelerinin nasıl kışkırtıldığını anlatıyor. İnan, ölen asker ve gerilla annelerinin Diyarbakır'da bir araya gelmelerine ilişkin şunları söylüyor: “Bir ailenin bir çocuğu terörist olarak, diğeri asker olarak ölmüş ve ikisinin de ölümü anne yüreğini yakmış. Bu iki annenin buluşması ve çocuklarını affetmesi çok önemli bir olay. Bu konuda kimse affedemez; affedecek olan sadece analardır. Analar affetmişse artık kimseye söz düşmez.”

Şehit aileleri derneklerini çok yakından tanıdığını ve onlarla devamlı iletişim halinde olduğunu belirten İnan, şehit ailelerinin akan kanın durmasını, bu sorunun artık başka yürekleri yakmamasını istediğini ifade ediyor.

İnan, şehit ailelerini tahrik eden insanlar olduğuna dikkat çekiyor: “Bu insanlar şehit ailelerine giderek 'sizin çocuğunuz şehit oldu. Devlet teröristleri affediyor' diye tahrik ediyor. Türkiye'de maalesef çok ciddi şekilde bu gibi bir girişim var.”

Yusuf İnan, bu girişimlerin demokratik açılım sürecini baltalama çabaları olarak değerlendiriyor ve son 2-2.5 aydan bu yana sistemli bir şekilde yapıldığını söylüyor. İnan, “Birçok şehit ailesi evlerinde ziyaret ediliyor, dernek başkanları ziyaret ediliyor, bu insanların yaraları kaşınarak kanatılıyor. Basına yaptıkları pek çok açıklamayı da emrivakiyle son anda değiştiriyorlar. Mesela şehit aileleri dağdan inen insanların kendi üniformalarıyla gelmelerini eleştiren bir basın açıklaması yapacak iken son anda açıklama metni değiştirilerek demokratik açılım sureci hedefe konuluyor” diyor.

Ergenekon'la ilişkili

Yusuf İnan, ailelerin yarasını kaşıyanların Ergenekon yapılanmasıyla ilişkili olduğuna dikkat çekiyor ve “tahrik mekanizması”na işaret ediyor: “Bizim sehitlerolmez.com sitemize Türk halkını ayaklandırmak isteyen insanların gönderdiği 8-10 bin e-postayı ben kendim sildim. Gelen postalarda 'Siz bir çağrı yapın biz bütün halkı sokağa dökelim' gibi şeyler yazıyor. Bu e-postaların gönderildiği IP adreslerine baktığımızda, hemen hepsinin aynı adresten geldiğini fark ettik. Yani bu tahrik mekanizması bir yerden kumanda ediliyor ve bir yerden binlerce mesaj yazılıyor.”

İnan, “Bu tahriklerden sizin haberiniz varsa elbette devlet yetkilileri de haberdardır. Bu durumun sonlandırılması için bir çalışma yürütülüyor mu?” şeklindeki soruya ise şöyle yanıt veriyor: “Bir çalışma var mı yok mu bilmiyorum ama derhal bir çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda şehit aileleri ve derneklerle devletin bürokrasiden sıyrılarak ilgilenmesi gerekiyor. Aksi takdirde bugün karşılaştığımız gibi başka kesimler bu sahiplenme işini üstlenir ve insanlar tahrik edilmek için yaralar kaşınır. Mesela 8 Kasım'da İzmir'de düzenlenen mitingin bir bildirisi geldi. İşçi Partisi tarafından hazırlandığı belli olan bildiride mitinge destek verenler arasında İzmir Şehit Aileleri Derneği'nin de adı geçiyordu. Dernek başkanını derhal aradım ve öğrendim ki derneğin bu mitingle uzaktan yakından ikisi yokmuş.”

Bir Gazi'den ezber bozan açıklama

Yusuf İnan'ın söyledikleri, alışılmışın dışında açıklamalarda bulunan OHAL Gazileri ve Şehit Aileleri Dayanışma Derneği Başkanı Müslüm Öztürk'ün sözlerini hatırlattı. Diyarbakır'daki asker ve gerilla annelerini buluşturan derneğin başkanı Öztürk, gazetemize verdiği röportajda şehit ailelerinin kışkırtılmasını şöyle anlatmıştı: “Şehit aileleri barış istiyor elbette ve huzur istiyor ülkemizde. Bakınız, barışı istemeyenler belli. Şehit annelerinin sokakta işi olmamalıdır. Ama onları sokaklara salanlar var. Biz, Diyarbakır'a gittik. Neler gördüm neler duydum. Kimin ne yapacağını, neler yaptığını çok iyi biliyorum. Zübeyde Hanım Vakfı döneminde ne entrikalar çevrildiğini çok iyi biliyorum. Söyleyeceklerim karşısında orada görev yapanlar, bu söylediklerimi yalanlayamazlar ve buna cesaret edemezler. Çünkü elimde belgeler var.

Kore savaşından bu yana yoksul ailelerin çocukları şehit oldu. Türkiye'de 55 bin şehit ailesi var ve bunların hiçbiri zengin çocuğu değil. Bir tane istisna olmaz mı? Hayır, yok işte. Bedel veren yine yoksul halk. Bunun şovenistliğini yapanlar da tam aksine idareciler.

Bu tür şoven dalganın oluşmasına, dernek olarak tam da karşısındayız. Muhalefet söylemleriyle aba altından sopa göstermeye devam ediyor. Kendi tabanına artık sokağa çıkın demeye başladılar. Çok tehlikeli ve hassas bir dönemden geçiyoruz. Biz bu söylemlere katılmıyoruz ve doğru da bulmuyoruz.

Bizim görüştüğümüz ve bizimle birlikte hareket eden bütün aileler barıştan yana. Bu bir çete oyununa dönmeye başladı. Bakın Diyarbakır'da anneler ne demişti? Bu terör bataklığında başka anneler ağlamasın diyerek barış annelerini karşılayan ve kucaklayan anneler, bu terörün bir insanlık ayıbı olduğunu ifade ettiler. Bu savaşın bir Kürt-Türk savaşı olmadığını gösterip, bu rantla beslenen çetelerin oyununu bozmuşlardır. Analar birbirini kucaklamaya hazır, bazı siyasi grupların tam tersine. Yeter ki bir şans verilsin barış için.”

Medikalciler bile savaş istiyor

Batıda hayatını kaybeden trafik polislerinin ailelerinin dahi savaş kışkırtıcılığı için alet edildiklerini belirten Öztürk, “Televizyonlara çıkıp konuşuyor ve beyanatlarda bulunuyorlar. Orada ölenlerin bölgede yaşanan olaylarla ne alakası varsa” diyor. Müslüm Öztürk, savaşı kışkırtan başka bir gruba daha işaret ediyor: Gazilerin protezlerini yapan medikal şirketler. Öztürk, “Gazi arkadaşlarımızı kışkırtan bunlar. Gazi arkadaşlarımız protezlerini orada yaptırıyor. Anlayacağınız medikalcilere kadar bu savaşın bitmesini istemeyenler var” diyor. Öztürk, savaştan en çok rant sağlayanın ise MHP olduğuna işaret ediyor ve Bahçeli'nin 'biz bu terörün bitmesi için 50 yıl daha dağda kalırız' dediğini hatırlatıyor.

Tehdit aldılar

Diyarbakır'a gitme kararından sonra bir çok kez tehdit aldıklarına da dikkat çeken Öztürk, bölgede görev yapan koruculardan ölüm mesajları aldıklarını söylüyor. Müslüm Öztürk, “Şehit aileleri, Meclisin önüne gidip eylem yaparak madalyalarını yere atıyorlar. Madalya bırakılacak yer Genelkurmay binası önü” dedikten sonra, Diyarbakır'a gidip açıklama yapmadan önceki gece tehdit telefonu aldıklarını belirtiyor: “Bu açıklamayı yapmadan dönmemiz için defalarca arandık çeşitli yerlerden. Türkiye'de insanları istedikleri gibi yönetmeye alışmışlar, böyle bizim gibi iki tane insan çıkınca rahatsızlık duyuyorlar.

Hangi paşanın bölgede uyuşturucu ticareti yaptığını, kimlerin ne dolaplar çevirdiğini, keşke her şeyi bir açıklayabilseler. Türk halkının geçmiş bir tarih ve hafızası olmadığı için, biz şimdi sokakta taleplerimizi dillendiriyoruz. Bu kadar insan öldü gitti. Bunların akan kanından bari rant sağlamayın. Bunların hiç birisi yattığı yerde rahat yatmıyor bana göre.”

Şehit dernekleri TSK belgesinde

Son dönemde gündeme gelen TSK'ya ait belgelerden bir tanesinde şehit ve gazi derneklerine ilişkin ifadeler dikkat çekiyor. Korgeneral Nusret Taşdeler’in adını taşıyan Eylül 2007 tarihli beş sayfalık belgede 22 Temmuz 2007 seçimleri sonrası Türkiye’nin durumuyla ilgili tespit ve değerlendirmeler yer alıyor. Bu belgenin, “Gaziler” başlıklı bölümünde “Üst düzey komutanlarca şehit ve gazi ailelerine yapılan ziyaretler, kamuoyuna yansıtılacaktır. Medyanın ilgisinin çekilmesi için gerekirse şehit ve gazi aile ziyaretleri mülki makamla birlikte yapılabilecektir. Askeri personel eşleri yardımların toplanması ve dağıtılması hususlarında organize edilecektir. Dernek başkanlarının bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi ve yapacakları faaliyetlerin maliyetleri işlem makamlarınca karşılanacaktır” ifadeleri yer alıyor