6 Kasım 2008 Perşembe

İşkenceyle yüzleşme ilk adımda kayaya çarptı

Yürüyüş dergisi dağıtıcııs devrimci Engin Çeber’in önce poliste sonra cezaevinde işkence ile öldürülmesine ilişkin olarak biri cezaevi müdür yardımcısı beşi gardiyan altı kişi tutuklandı. Çeber’in avukatıysa uyardı: “Tutuklamalar TCK’da işkence suçunu düzenleyen maddeden değil, kasten adam yaralama ve bu şekilde ölüme sebebiyet vermeden yapıldı.”
Yani, ‘dava daha ilk adımda, işkence davası olmaktan çıktı.’
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin 14 Ekim günü kameraların önüne çıkıp Çeber’in ölümüyle ilgili olarak ‘hükümeti adına’ özür diledi. Özür ve ardından gelen soruşturmalar, devletin, devlet çatısı altında ve devlet görevlisi olmanın gücüne dayanarak uygulanan şiddetle yüzleşmesi konusunda umut doğurdu.
Ama bu özürden sadece 21 gün sonra gelen ilk tutuklamalar, daha doğrusu tutuklama nedenleri ‘yüzleşmenin derinliği’ konusunda şüphe yarattı.

Sanki sokakta adam dövüldü
Çeber’in öldürülmesiyle ilgili yürütülen soruşturmada, Metris Cezaevi’nin o günkü sorumlu müdürü Fuat Karaosmanoğlu, gardiyan Yavuz Uzun ve Murat Cise ‘kasten yaralamak suretiyle öldürmeye sebebiyet vermek’; Selahattin Apaydın, ‘kasten yaralamak suretiyle adam öldürmek’; Sami Ergazi ve Nihat Kızılkaya ise ‘kasten yaralamaya yardım etmek’ suçlarından tutuklanarak Paşakapısı Cezaevi’ne gönderildi.
Çeber Ailesi’nin avukatı Taylan Tanay’a göre tutuklular hakkında, ‘işkence’ suçunu düzenleyen TCK’nin 94. maddesinden işlem yapılması gerekiyordu, yapılmadı. Eğer yapılsaydı, yani sanıklar TCK 94’ten (işkence) tutuklansaydı, haklarında üç-12 yıl arasında hapis istenecek; olay Çeber’in ölümüyle sonuçlandığından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülecek ve sanıkların ağır ceza mahkemesinde yargılanmaları gerekecekti.
Ama böyle yapılmadı. Avukat Tanay’ın yorumuna göre şu durumda, gardiyan Apaydın için sekiz-12 yıl, diğer beş sanık için ise iki-beş yıl hapis cezası istemiyle dava açılabilir. İki-beş yıl hapis istemiyle yargılanan sanıklar, ‘suçlu bulunsalar bile’ eğer alt sınırdan ceza alırlarsa, iki yıllık cezaları da ertelenebilir.

İşkence dediğin karakolda olur!
Çeber ailesinin avukatı Tanay’a göre tutuklama kararıyla ‘İşkence yok’ hükmü peşinen verildi: “Savcılar işkence olmadığına kanaat getirmişler. Tartıştık. Bana ‘İşkence ancak karakolda yapılır’ dediler. Hapishanede yapılırsa değil mi? Bu sadece polisin işlediği bir suç değildir. Maddeye bakıldığında, bu işkence maddesi değil. Zamanaşımı, ertelemesi ve ceza miktarı açısından farklılıkları var. Hukuk bilgisinin zayıflığı mı desem, zamanaşımından kurtarmak mı...”

Cezaevi halleri Başgardiyan Yılmaz Aydoğdu, Engin Çeber’le B-8 koğuşunda kalan dört adli tutuklu, birlikte tutuklandığı ve geçici koğuşta üç gün geçirdiği Cihan Gün ve Özgür Karakaya’nın ‘ifadelerine göre’, tutuklanma eylemleri şöyle:
Selahattin Apaydın: İddiaya göre 7 Ekim’de B-8 koğuşuna girip iki gardiyanla birlikte Çeber’i dövdü. İki-2.5 dakika süren dayak sırasında Çeber’in ensesine vurdu, boğazından tutup darp etti. Çeber’i suratından tutarak kafasını duvara vururken gördü.
Nihat Kızılkaya: İddiaya göre 7 Ekim’de B-8 koğuşunda iki gardiyanla birlikte Çeber’i dövdü; o avucunun içiyle yüzüne vuruyordu. 30 Eylül ve 1 Ekim’de geçici koğuşta Çeber’in sırtına vurdu.
Sami Ergazi: İddiaya göre 7 Ekim’de Çeber’in kafasına vurdu. Çeber’e bir kaç kez yerde vurduktan sonra sürükleyerek koğuş bahçesine çıkardı. Diğer gardiyanların müdahalesi sırasında Çeber’e bir de tekme salladı.
Yavuz Uzun: İddiaya göre 1 Ekim’de Çeber henüz geçici koğuştayken, Çeber’e yumrukla vurdu. Çeber ve arkadaşlarını su doldurduğu maşrapayla beş-altı kez ıslatarak tahta sopayla ‘20 dakika’ boyunca vurdu.
Murat Çise: İddiaya göre 30 Eylül tarihinde geçici koğuşta kapı açma demiriyle Engin Çeber’in kafasına ve beline, bir başka tutuklunun da sol bacağına vurdu.