
Tarık Akan' 12 Eylül 1980 faşist
darbesinin ardından çıktığı Almanya da yaptığı bir konuşmanın Tercüman Gazetesi
tarafında çarpıtılması ve ihbarı edilmesi nedeniyle 1981 yılının da başında
gözaltına alındı. Tercüman gazetesinin "Kültür Emperyalizmine karşı
verdiğimiz İkinci Kurtuluş Savaşı'nı kazanacağız" sözünü "Birinci
Kurtuluş Savaşını kaybettik, İkinci Kurtuluş Savaşı'nı Kazanacağız "
biçiminde haber yapınca, Tarık akan Türkiye'ye dönüşünde havalimanın da
apar-topar gözaltına alınarak, o dönemde işkenceleriyle ünlü İstanbul
Gayrettepe 1-Siyasi Şubesine getirildi.
Tarık Akan’ın Gayrettepe 1-Siyasi Şubeye
getirildiği dönem faşist cuntanın ipleri eline aldığı, saldırılarını yoğunlaştırıldığı
ve işkencenin sınır tanımdan sürdüğü ve korku duvarlarının yükseltildiği
yıllardı. Tarık Akan havaalanın da direk olarak Gayrettepe işkencehanesine
getirilmiş ve devrimcilerin kapatıldığı hücreye atılmıştı. Tarık akan uzun boyu
ve yurt-dışında gelirken giymiş olduğu temiz elbiseleri ve beyaz gömleğiyle
hücreye atılmıştı. Polisler sanırız arama sigarasını almamışlardı. Tarık Akan
gömleğinin cebinde bir paket sigarasıyla iki kişilik hücreler 15.20 kişinin
kapatıldığı, sıcakta nefes almanın oldukça zor olduğu, ağır işkencelerden
dolayı kan kokusunun havayı daha da ağırlaştırdığı devrimcilerin kapatıldığı
hücreye atıldı. Tarık Akanın hücreye getirildiğini duyan-haber alan devrimciler
hem Tarık Akan’a geçmiş olsun dileklerini ilettiler ve hem de bir devrimci
sanatçı olarak işkence ve zulme boyun eğmemesini, direnmesini salık verdiler.
Ama Tarık Akan’ın atıldığı hücrede
birden sesler yükseldi. Durum kısa zamanda belli oldu. Sigara tiryakileri işe
çoktan koyulmuş ve hemen sigara paketini boşaltarak hücrelere birer adet
sigaralar dağıtılmıştı. Hücrelere seslik çöktü ve sigaralar birer birer
yakılarak elden ele dolaşarak milim dumanın boşa gitmemesi için adeta
yutuluyordu. Tarık Akan gözaltına alınmanın paniği içinde durumu anlamaya
çalışıyordu. 1981 Mart-Nisan-Mayıs-Haziran-Temmuz aylarında
Gayrettepe’deki-1-Şube hücrelerinin bir bölümünde görevli iki polis vardı.
Bunlardan birisi -ki genelde gündüz nöbetçi olan- faşist işkenceci kemik kıran
ve gece nöbetçisi ise insani özelliklerini tümden kaybetmemiş Erbakan’a sempati
duyduğunu gizlemeyen dinci polisti.
Neki yukarıda ağır işkencelerden
geçmiş-geçirilmiş, yürümede zorlanan, sağı-solu yara bere içinde olan
devrimcileri aşağıdaki hücrelerde görevli kemik kıranın işkencesi
bekliyordu.Ağşağıdaki hücreler de kemik kıranın görevi, hücrelerde atılan
insanların tuvalet, yemek vb. ihtiyaçlarını gidermek ve yeniden işkence için
gelen polislere yardımcı olmaktı. Ama kemik kıran denilen faşist polis,
yukarıdan işkenceden getirilen yürümede zorlanan, kan revam içinde olan
devrimcileri kalın sopasıyla dayak ve işkenceye aşağıda da devam ediyordu.
Kemik kıran adeta işkence için özel yetiştirilmiş bir yaratıktı. Onun için
devrimcilere işkence yapıp dayak atmak, kafa-el kol vb. kılmak-yaralamak,
devlet düşmanlarını yok etmek için doğal bir durumdu.. Aslında kemik kıran iyi
bir gestapo şefiydi. Kemik kıran insanları su içmeye çıkartmaz, tuvalete keyfi
götürmez, çöpleri toplatmaz, yemek alma işini keyfiyete bırakırdı. Tüm bunları
işkence ve dayak eşliğinde yapardı. Kemik kıran tarafından kaç kişinin
kafasının-elinin-kolunun kırıldığı bilinmiyor. Ama, 1980 12 eylül darbesinin
ardından Gayrettepe işkencehanesine yolu düşen her devrimci, mutlaka kemik
kıranın dayağına maruz kalmıştır.
Su içmeyi, el yüz yıkamayı, yemek
almayı, çöpü dışarıya bırakmayı ve tuvalete gitmeyi adeta bir işkence haline
dönüştüren kemik kıranın nöbetçi olduğu bir zamanda Tarık Akan Gayretpeye
getirildi. Kemik kıran, Tarık Akanın atıldığı hücreye kısa bir süre sonra geldi
ve hakaretler yağdırarak hücreden dışarıya çıkmasını ve meydancı yani
temizlikçi olmasını söyledi. Buna söyledi, devrimci tutuklular müdahale ettiler
ve Tarık Akana sahip çıktılar . Tarık akana baskı ve yaptırımlara boyun
eğmemesi gerektiğini dillendirdiler. Kemik kıranın amacı devrimci bir sanatçı
olan Tarık Akanın onuruyla oynayarak ona boyun eğdirmekti. Neki devrimciler
Tarık Akan’ın çöp toplam ve etrafı temizlemesine izin vermediler ve kendi
işlerini kendileri yaparak kemik kıranın Tarık Akanı aşağılamasına geçit
verilmedi.
İşkencenin sınır tanımadan sürüdüğü ve
Gayrettepe işkencehanesinin tıka basa dolu olduğu, sıcakta hemen herkesin
bitlendiği ve her hücre ve her odada işkence çığlıklarının yükseldiği,
koridorlarda işkencenin sürüp gittiği 1-Şubede Tarık Akan’a da işkence yapıldı.
Aslında Tarık Akanın politik bilincini derinleştirip ete kemiğe büründürmesini
sağlayan 12 eylül askeri faşist darbesiydi dersek yeridir. Tarık Akan 1-Şubede
devleti daha iyi gördü ve tanıdı, kafasındaki bir çok soruna yanıtta bulmuş
oldu. Ama her şeye rağmen Tarık Akan polisin faşist baskı ve dayatmasına tutum
almaması, sesiz kalarak uzlaşması ve devrimcilerin direniş çağrısına yanıtta
vermemesi olumsuz bir durumdu
Bir gün ağır işkencelerin ardında
aşağıda hücrelere indirildim. Burnum kanamış, dudağım ve ayağımın altı
patlamış, yüzüm şişmiş yürümede zorluk çekiyordum. Yavaş yavaş en alt kata
indirildim ve “ lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayacağımı” söyledim. Kemik kıran
“git gel” dedi. Yavaş yavaş lavaboya yürüdüm. Baktım Tarık Akan lavaboda
elini-yüzünü yıkıyor. Sanırım oda işkencede getirilmiş.
“Geçmiş olsun” dedim kafasını kaldırdı
ve hiçbir şey demeden yalnızca yüzüme baktı,elini-yüzünü yıkamaya devam etti.
Ayakkabısını pabuç gibi yapmış pantolonun ütüsü gitmiş ve beyaz gömleğinin sırt
tarafı işkence için yere yatırıldığı için siyahlaşmıştı. Yalnızca bakıştık ve
bunlar geçecektir, aydın sanatçı olarak direnmesi gerektiği söyledim . Yalnızca
yalınızca yüzme bakarak sessizce lavabodan çıkıp gitti.
Tarık Akan yıllar sonrasında Gayrettepe
de kendine yapılan işkence zulmü teşhir en bir kitap yazdı. O kitapta
yazılanların yaşananların onda birisini ifade etmediğini ve kendine yapılan
zulümleri yeterince teşhir etmediğini belirtmeliyiz. Kuşku yok ki bu politik
sınıf bilinci ve devleti yeterince tanımamakla bağlıdır. Politik olarak aynı
kulvarda durmasakta ,Tarık Akan Yılmaz Güneyin izinde yürüme çabasından dolayı
hedef alınmış ve gözaltına alınarak korkutulup-sindirilmeye çalışılmıştır.
Hataları, eksiklikleri, yetmezlikleri, aydınlanmacı toplumsal filmleri ve
muhalif duruşuyla Tarık Akan anılarımızda daima yaşayacaktır.
16-Eylül-1016
S.Gür