16 Eylül 2016 Cuma

Tarık Akanla 1-Şubede Bir Gözaltı Anısı..!

Tarık Akan' 12 Eylül 1980 faşist darbesinin ardından çıktığı Almanya da yaptığı bir konuşmanın Tercüman Gazetesi tarafında çarpıtılması ve ihbarı edilmesi nedeniyle 1981 yılının da başında gözaltına alındı. Tercüman gazetesinin "Kültür Emperyalizmine karşı verdiğimiz İkinci Kurtuluş Savaşı'nı kazanacağız" sözünü "Birinci Kurtuluş Savaşını kaybettik, İkinci Kurtuluş Savaşı'nı Kazanacağız " biçiminde haber yapınca, Tarık akan Türkiye'ye dönüşünde havalimanın da apar-topar gözaltına alınarak, o dönemde işkenceleriyle ünlü İstanbul Gayrettepe 1-Siyasi Şubesine getirildi.
Tarık Akan’ın Gayrettepe 1-Siyasi Şubeye getirildiği dönem faşist cuntanın ipleri eline aldığı, saldırılarını yoğunlaştırıldığı ve işkencenin sınır tanımdan sürdüğü ve korku duvarlarının yükseltildiği yıllardı. Tarık Akan havaalanın da direk olarak Gayrettepe işkencehanesine getirilmiş ve devrimcilerin kapatıldığı hücreye atılmıştı. Tarık akan uzun boyu ve yurt-dışında gelirken giymiş olduğu temiz elbiseleri ve beyaz gömleğiyle hücreye atılmıştı. Polisler sanırız arama sigarasını almamışlardı. Tarık Akan gömleğinin cebinde bir paket sigarasıyla iki kişilik hücreler 15.20 kişinin kapatıldığı, sıcakta nefes almanın oldukça zor olduğu, ağır işkencelerden dolayı kan kokusunun havayı daha da ağırlaştırdığı devrimcilerin kapatıldığı hücreye atıldı. Tarık Akanın hücreye getirildiğini duyan-haber alan devrimciler hem Tarık Akan’a geçmiş olsun dileklerini ilettiler ve hem de bir devrimci sanatçı olarak işkence ve zulme boyun eğmemesini, direnmesini salık verdiler.
Ama Tarık Akan’ın atıldığı hücrede birden sesler yükseldi. Durum kısa zamanda belli oldu. Sigara tiryakileri işe çoktan koyulmuş ve hemen sigara paketini boşaltarak hücrelere birer adet sigaralar dağıtılmıştı. Hücrelere seslik çöktü ve sigaralar birer birer yakılarak elden ele dolaşarak milim dumanın boşa gitmemesi için adeta yutuluyordu. Tarık Akan gözaltına alınmanın paniği içinde durumu anlamaya çalışıyordu. 1981 Mart-Nisan-Mayıs-Haziran-Temmuz aylarında Gayrettepe’deki-1-Şube hücrelerinin bir bölümünde görevli iki polis vardı. Bunlardan birisi -ki genelde gündüz nöbetçi olan- faşist işkenceci kemik kıran ve gece nöbetçisi ise insani özelliklerini tümden kaybetmemiş Erbakan’a sempati duyduğunu gizlemeyen dinci polisti.
Neki yukarıda ağır işkencelerden geçmiş-geçirilmiş, yürümede zorlanan, sağı-solu yara bere içinde olan devrimcileri aşağıdaki hücrelerde görevli kemik kıranın işkencesi bekliyordu.Ağşağıdaki hücreler de kemik kıranın görevi, hücrelerde atılan insanların tuvalet, yemek vb. ihtiyaçlarını gidermek ve yeniden işkence için gelen polislere yardımcı olmaktı. Ama kemik kıran denilen faşist polis, yukarıdan işkenceden getirilen yürümede zorlanan, kan revam içinde olan devrimcileri kalın sopasıyla dayak ve işkenceye aşağıda da devam ediyordu. Kemik kıran adeta işkence için özel yetiştirilmiş bir yaratıktı. Onun için devrimcilere işkence yapıp dayak atmak, kafa-el kol vb. kılmak-yaralamak, devlet düşmanlarını yok etmek için doğal bir durumdu.. Aslında kemik kıran iyi bir gestapo şefiydi. Kemik kıran insanları su içmeye çıkartmaz, tuvalete keyfi götürmez, çöpleri toplatmaz, yemek alma işini keyfiyete bırakırdı. Tüm bunları işkence ve dayak eşliğinde yapardı. Kemik kıran tarafından kaç kişinin kafasının-elinin-kolunun kırıldığı bilinmiyor. Ama, 1980 12 eylül darbesinin ardından Gayrettepe işkencehanesine yolu düşen her devrimci, mutlaka kemik kıranın dayağına maruz kalmıştır.
Su içmeyi, el yüz yıkamayı, yemek almayı, çöpü dışarıya bırakmayı ve tuvalete gitmeyi adeta bir işkence haline dönüştüren kemik kıranın nöbetçi olduğu bir zamanda Tarık Akan Gayretpeye getirildi. Kemik kıran, Tarık Akanın atıldığı hücreye kısa bir süre sonra geldi ve hakaretler yağdırarak hücreden dışarıya çıkmasını ve meydancı yani temizlikçi olmasını söyledi. Buna söyledi, devrimci tutuklular müdahale ettiler ve Tarık Akana sahip çıktılar . Tarık akana baskı ve yaptırımlara boyun eğmemesi gerektiğini dillendirdiler. Kemik kıranın amacı devrimci bir sanatçı olan Tarık Akanın onuruyla oynayarak ona boyun eğdirmekti. Neki devrimciler Tarık Akan’ın çöp toplam ve etrafı temizlemesine izin vermediler ve kendi işlerini kendileri yaparak kemik kıranın Tarık Akanı aşağılamasına geçit verilmedi.
İşkencenin sınır tanımadan sürüdüğü ve Gayrettepe işkencehanesinin tıka basa dolu olduğu, sıcakta hemen herkesin bitlendiği ve her hücre ve her odada işkence çığlıklarının yükseldiği, koridorlarda işkencenin sürüp gittiği 1-Şubede Tarık Akan’a da işkence yapıldı. Aslında Tarık Akanın politik bilincini derinleştirip ete kemiğe büründürmesini sağlayan 12 eylül askeri faşist darbesiydi dersek yeridir. Tarık Akan 1-Şubede devleti daha iyi gördü ve tanıdı, kafasındaki bir çok soruna yanıtta bulmuş oldu. Ama her şeye rağmen Tarık Akan polisin faşist baskı ve dayatmasına tutum almaması, sesiz kalarak uzlaşması ve devrimcilerin direniş çağrısına yanıtta vermemesi olumsuz bir durumdu
Bir gün ağır işkencelerin ardında aşağıda hücrelere indirildim. Burnum kanamış, dudağım ve ayağımın altı patlamış, yüzüm şişmiş yürümede zorluk çekiyordum. Yavaş yavaş en alt kata indirildim ve “ lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayacağımı” söyledim. Kemik kıran “git gel” dedi. Yavaş yavaş lavaboya yürüdüm. Baktım Tarık Akan lavaboda elini-yüzünü yıkıyor. Sanırım oda işkencede getirilmiş.
“Geçmiş olsun” dedim kafasını kaldırdı ve hiçbir şey demeden yalnızca yüzüme baktı,elini-yüzünü yıkamaya devam etti. Ayakkabısını pabuç gibi yapmış pantolonun ütüsü gitmiş ve beyaz gömleğinin sırt tarafı işkence için yere yatırıldığı için siyahlaşmıştı. Yalnızca bakıştık ve bunlar geçecektir, aydın sanatçı olarak direnmesi gerektiği söyledim . Yalnızca yalınızca yüzme bakarak sessizce lavabodan çıkıp gitti.
Tarık Akan yıllar sonrasında Gayrettepe de kendine yapılan işkence zulmü teşhir en bir kitap yazdı. O kitapta yazılanların yaşananların onda birisini ifade etmediğini ve kendine yapılan zulümleri yeterince teşhir etmediğini belirtmeliyiz. Kuşku yok ki bu politik sınıf bilinci ve devleti yeterince tanımamakla bağlıdır. Politik olarak aynı kulvarda durmasakta ,Tarık Akan Yılmaz Güneyin izinde yürüme çabasından dolayı hedef alınmış ve gözaltına alınarak korkutulup-sindirilmeye çalışılmıştır. Hataları, eksiklikleri, yetmezlikleri, aydınlanmacı toplumsal filmleri ve muhalif duruşuyla Tarık Akan anılarımızda daima yaşayacaktır.
16-Eylül-1016

S.Gür