
Necla yoldaş
10.Mart.1955 yılında Erzurum’un. Şenkaya ilçesi Gezenek köyünde çıkmış olduğu
yaşam yolculuğunu, 15 Aralık 2004’te akciğer kanser hastalığı nedeniyle noktalarken bir devrimci kadın gibi yaşadı ve
yaşama veda etti. 49 yıllık yaşamının ezici bölümü devrim ve sosyalizm
savaşımını başarısına adayan Necla yoldaş, devrimci hareket içinde az
sayıda bulunan öncü komünist kadınlardan
birisiydi. Devrimci ve komünist hareketin saflarında erkek egemen değerleri ve
eşitsiz uygulama ve haksızlıklara karşı
inatla ve inançla savaşım yürüterek, kendini kabul ettiren ve yetenekleri ve yarattıklarıyla öncü komünist
kadın olmayı pekiştiren Necla yoldaş, her gittiği yerde örgütler yaratarak
kadın emekçileri silkeleyip kendisine getirmesine ön ayak olan özellikleriyle
kitlelerin içinde silinmezce, sevgi ve sempati yarattı. Enternasyonalist bir
komünist kadın olarak çeşitli ulus ve ulusal azınlıklardan devrimci ve emekçi
kadınlarla birlikte çalışarak, Türkiye devrimini anlattı ve bir çok kadının ön
yargıları kırmasında başat rol oynadı.
Komünist bir kadın olarak her zaman örgütlü savaşımla başarının mümkün olduğunu savunarak bunun gereklerini yerine getirmeye çalıştı. En zor ve dışlanmaya çalışıldığı koşullarda bile, o hep, örgütlü hareket etmeye ve komünist hareketin bir parçası olarak davranmaya çalıştı ve olaylara ve olgulara asla bireysel bir merkezde bakmadı.
Komünist bir kadın olarak her zaman örgütlü savaşımla başarının mümkün olduğunu savunarak bunun gereklerini yerine getirmeye çalıştı. En zor ve dışlanmaya çalışıldığı koşullarda bile, o hep, örgütlü hareket etmeye ve komünist hareketin bir parçası olarak davranmaya çalıştı ve olaylara ve olgulara asla bireysel bir merkezde bakmadı.
O
biliyordu ki, kişi bir kere geriye savrulmasın. İç dünyasına kapandı mı, her
şeyi bu küçük dünyanın penceresinden bakarak yargılamaya kalkar ve devrimci
doğrultuyu kaybederek, orada bütün dünyayı küçük görmesi kaçınılmaz olur. Bu
türden kişiler kuyunun dibindeki kurbağa benzerler; kuyunun ağzından gördüğünü,
bütün bir evren sanır. Küçük burjuvazinin ruh hali ve bilinci içinde yaklaşımı
aşamayanlar böyledir. Oysa M-L bakış açısıyla bakıldığı zaman, gelişen
yanı hissedebilirsin. M-L felsefede
insana umut verir. İnsana en büyük umudu veren, diyalektiğin kendisidir.
Çünkü, zenginleşmek, komünist
kadronun en temel özellikleriyle, donanmak demektir. Burada hep esas alınan
yaşamdır. Necla yoldaş bu konuda gerçekten de nice ihanetleri ve zorlukları
yaşamasına karşın, yaşama tutunma ve
sosyalizme bağlılıkta inatla yürüyerek yüreğinin kanatılmasını sarmaya çalıştı. Bir
eş, bir yoldaş ve bir anne olarak o
yapılması gerekenleri yaptı ve özgür
kadının nasıl olması gerektiğin
pratiğiyle ortaya koyarak, bir çok
kadının özgürleşmesine önderlik ederek, daha bugünde özgür kadının
bilinçte ve ruhta yakalanacağının, kölelik zincilerinin parçalanacağını ortaya
koydu. Dahası, devrimin zafere
taşınmasını kadınların örgütlenip komünist
hareketin mücadelesini katılarak ileri atılmasından geçtiğini derinden
kavrayan Necla yoldaş bu alanda burjuva feodal erkek egemen değerlere ve
şovenizmine karşı inatla savaşım yürüterek, kadınların öncelikle kendi
sorunlarının ayırdına kendisi varması ve bunun için mücadele etmek zorunda
kaldığını yazıları ve fikirleriyle ortaya koyduğu gibi, bunların savaşımını da yürüterek örgüt saflarında
kadın sorununda komünist bakışın egemen kılınması için yoğun çaba sarf etti.
Bilindiği gibi yükselme dönemlerinde herkes devrimcidir ve tasfiyecilik doğmaz. Yükselme döneminde küçük burjuvazi en öndedir. Herkes devrimcidir ya, o herkesten daha fazla öndedir. Faşist gericilik yani gerileme ve durağanlık dönemlerinde; karşı devrimin saldırıya geçtiği, devrimin savunmada olduğu koşullarda yalpalamalar başlar ve küçük burjuvazi en önden en arkaya geçer ve ortalığı telaşa boğar, kararsızlığı, kaypaklığı, korkaklığı yayar, istikrarsızlığı örgüt içine sokar ve örgütü dağıtmaya çalışır. Biz bunları çok gördük ve yaşadık. Bunları kişilere bağlamak yeterli değildir. Dönem, sınıf karakteri, kişilik özellikleri önemli. Mesele falan kişinin meselesi değil, bir sınıf meselesidir. İşte küçük burjuvazinin istikrarsızlığın kölesi olmuş abbas yolcuları, Necla yoldaşa en çok saldıran ve iftara atmaya çalışanlar arasında bulundular. ama bu abbas yolcular hızla devrime sırt çevirip düzen dönerlerken Necla yoldaş son nefesine kadar devrime ve sosyalizme bağlı kaldı.
Başlangıçta amatör yaklaşımlardan kurtulamayanlar, kendilerini yinelemeyenler sonra geriye savrularak aşağıya düşerler ve yeterince devrimcileşemeyenler ve kendilerini aşamayanlar, en zor dönemlerde birer dönek, hain ve tasfiyeci olarak karşımıza çıkarlar. Zor dönemlerde Necla yoldaş yolunu şaşırmayan ve örgüte, ilkeler bağlı davranan ve bunu sonuna kadar taşıyanların başında yürüdü ve örgüt ilkelerini yozlaştırıp ayağa düşürenlere, ilkesiz ilişkiler için yol almaya çalışanlara karşı, hep ön görülü ve doğru isabetli değerlendirmeleri ile cepheden tavır aldı ve ilişkilerinde devrimci düzeyi asla aşağıya düşürmedi. Dedikodu ortamlarında uzak duran Necla yoldaş devrimci çalışmada ölçüyü başarıya göre ele aldı. Çünkü insanlar hayallerinin büyüklüğü ölçüsünde özgürdür. Ve Necla yoldaşta devrimci bilinci, bakış açısı, ürettikleri, yarattıkları ve hayalleriyle özgür kadındı.
Elbette hayallerimiz olmalı. Hayaller, elle tutulacak şeylerin ötesindedir. Hayaller, biraz da ihtiyaçlardır, ütopyalardır. Hayal biraz da: Açık gözle rüya görebilmektir. O zaman ütopyaların senin için bir anlamı olabilir. Gerçekten çok ciddi hayalleri var. Devrim ve sosyalizmde öyle bir şey. Ama aynı zamanda müthiş uygulanabilir bir hedef. Bir hayalin ötesinde, somut uygulanabilir bir tez durumunda. Bunu bir strateji haline getirmişiz ve bunun için dövüşmekteyiz.
Haliyle dünyayı ve topluma tanıma ve değiştirmek için bakış açımızı Necla yoldaş gibi ML doğrultuda değiştirmek zorundayız. Peki komünistler neyin peşinden koşuyoruz? Komünistler, güzelliklerin peşinden koşan insanlardır. Doğru yapma, doğru düşünme, doğru uygulama; bunlar, doğruluğun arayıcısı olduğumuz anlamına geliyor. Necla yoldaş hep iyini ve güzelliklerin, arayışçısı oldu. Hep başkalarının daha mutlu olması için uğraş verdi. Çünkü, o eksikliklerle uğraşmayı, kendindeki doğruları ortaya çıkarmak amacıyla yapıyordu. O gübreliklerle uğraşan insanlarda değildi; çünkü O gübreleri temizleyen, içindeki cevhere ulaşmak isteyen insandı. O hep kendindeki cevheri açığa çıkarmanın savaşımı içinde oldu; çünkü O, özgür kadına ulaşmak istiyordu. Bütün mücadelesi ve çabası bunu yakalamaya bağlanmıştı.
Bilindiği gibi yükselme dönemlerinde herkes devrimcidir ve tasfiyecilik doğmaz. Yükselme döneminde küçük burjuvazi en öndedir. Herkes devrimcidir ya, o herkesten daha fazla öndedir. Faşist gericilik yani gerileme ve durağanlık dönemlerinde; karşı devrimin saldırıya geçtiği, devrimin savunmada olduğu koşullarda yalpalamalar başlar ve küçük burjuvazi en önden en arkaya geçer ve ortalığı telaşa boğar, kararsızlığı, kaypaklığı, korkaklığı yayar, istikrarsızlığı örgüt içine sokar ve örgütü dağıtmaya çalışır. Biz bunları çok gördük ve yaşadık. Bunları kişilere bağlamak yeterli değildir. Dönem, sınıf karakteri, kişilik özellikleri önemli. Mesele falan kişinin meselesi değil, bir sınıf meselesidir. İşte küçük burjuvazinin istikrarsızlığın kölesi olmuş abbas yolcuları, Necla yoldaşa en çok saldıran ve iftara atmaya çalışanlar arasında bulundular. ama bu abbas yolcular hızla devrime sırt çevirip düzen dönerlerken Necla yoldaş son nefesine kadar devrime ve sosyalizme bağlı kaldı.
Başlangıçta amatör yaklaşımlardan kurtulamayanlar, kendilerini yinelemeyenler sonra geriye savrularak aşağıya düşerler ve yeterince devrimcileşemeyenler ve kendilerini aşamayanlar, en zor dönemlerde birer dönek, hain ve tasfiyeci olarak karşımıza çıkarlar. Zor dönemlerde Necla yoldaş yolunu şaşırmayan ve örgüte, ilkeler bağlı davranan ve bunu sonuna kadar taşıyanların başında yürüdü ve örgüt ilkelerini yozlaştırıp ayağa düşürenlere, ilkesiz ilişkiler için yol almaya çalışanlara karşı, hep ön görülü ve doğru isabetli değerlendirmeleri ile cepheden tavır aldı ve ilişkilerinde devrimci düzeyi asla aşağıya düşürmedi. Dedikodu ortamlarında uzak duran Necla yoldaş devrimci çalışmada ölçüyü başarıya göre ele aldı. Çünkü insanlar hayallerinin büyüklüğü ölçüsünde özgürdür. Ve Necla yoldaşta devrimci bilinci, bakış açısı, ürettikleri, yarattıkları ve hayalleriyle özgür kadındı.
Elbette hayallerimiz olmalı. Hayaller, elle tutulacak şeylerin ötesindedir. Hayaller, biraz da ihtiyaçlardır, ütopyalardır. Hayal biraz da: Açık gözle rüya görebilmektir. O zaman ütopyaların senin için bir anlamı olabilir. Gerçekten çok ciddi hayalleri var. Devrim ve sosyalizmde öyle bir şey. Ama aynı zamanda müthiş uygulanabilir bir hedef. Bir hayalin ötesinde, somut uygulanabilir bir tez durumunda. Bunu bir strateji haline getirmişiz ve bunun için dövüşmekteyiz.
Haliyle dünyayı ve topluma tanıma ve değiştirmek için bakış açımızı Necla yoldaş gibi ML doğrultuda değiştirmek zorundayız. Peki komünistler neyin peşinden koşuyoruz? Komünistler, güzelliklerin peşinden koşan insanlardır. Doğru yapma, doğru düşünme, doğru uygulama; bunlar, doğruluğun arayıcısı olduğumuz anlamına geliyor. Necla yoldaş hep iyini ve güzelliklerin, arayışçısı oldu. Hep başkalarının daha mutlu olması için uğraş verdi. Çünkü, o eksikliklerle uğraşmayı, kendindeki doğruları ortaya çıkarmak amacıyla yapıyordu. O gübreliklerle uğraşan insanlarda değildi; çünkü O gübreleri temizleyen, içindeki cevhere ulaşmak isteyen insandı. O hep kendindeki cevheri açığa çıkarmanın savaşımı içinde oldu; çünkü O, özgür kadına ulaşmak istiyordu. Bütün mücadelesi ve çabası bunu yakalamaya bağlanmıştı.
Çünkü
diyalektik, gelişmenin felsefesidir. Bunlardan habersiz olan, bunlarla fazla
bütünleşmemiş olan, karamsarlıklara düşer; kötümserlikleri, hayal
kırıklıklarını yaşar ve savrulmaktan kurtulamazlar. Necla yoldaş 49 yıllık
yaşamına bir komünist kadın olarak çok şeylerle doldurdu ve komünist hareketin çalışmalarına önemli
katkılarda bulunarak ölümsüzler ordusuna
katıldı. Necla yoldaşı nasıl anlatmak gerekir diye sorulsaydı sanırız onu en iyi tarif edecek
olan Che Guveranın;”İnsan Bilinci Kadar Özgürdür” sözüydü. Necla yoldaş
yaşamı sürecinde bir çok değerler
yarattı ve bu değerlerini yakınen tanımak ve özgür kadın pro-tipini
içselleştirmek bakımından onu her bakımdan tanımaları, kitlelere tanıtmalı,
özgür kadın sayısını artırmak ve yeni Necla yoldaşlar yetiştirerek saflarımız komünist kadın öncü ve
militanlarla doldurmak için daha çok çalışmalı ve O’nu savaşımımızın her cephesinde
yaşatmalıyız.