
Suriye'de IŞİD için 100'den fazla kişiyi
vahşi işkencelerle öldürüp Türkiye'ye kaçan eski militan: Pişman değilim, artık
bir sivilim0000
Suriye, 7 yıldan uzun bir süredir kanlı
bir savaşın içinde. Devlet Başkanı Beşar Esad ve yönetimi hem isyancı silahlı
muhaliflerle savaşıyor hem de IŞİD'in cihatçılarıyla.
Ülkenin kuzeyindeki Rakka kenti,
çatışmaların kilit bölgelerinden biri oldu. Bu, Rakka'daki barışçıl bir
protestocunun nasıl kanlı savaşın içinde bir katile dönüştüğünün hikâyesi.
Uyarı: Bu haberdeki işkence
ayrıntılarını bazı okurlarımız rahatsız edici bulabilir. Haberdeki isimler de
değiştirildi.
Halit, Rakka'da bir gün ölüm ve toz
kokusuna uyanıp kendiliğinden suikastçı olmaya karar vermedi.
Kendisine özel bir davet geldi.
Halit, Halep'teki bir hava üssüne
eğitime çağrılan 6 kişiden biriydi. Bu 6 kişi, Fransız bir eğitmen tarafından
tabancalar, susturuculu silahlar ve dürbünlü tüfeklerle öldürmeyi öğrenmek için
oraya çağrıldı.
"Eğitim sırasında kurbanlarımız,
rejimin tutsak aldığımız askerleriydi" diye anlatıyor Halit ve eğitimin
ayrıntılarını veriyor:
"Onları uzakta bir yere
koyuyorlardı ve dürbünlü tüfekle vurmanız gerekiyordu. Ya da bir grup tutsağı
gönderiyorlardı, diğerlerine zarar vermeden yalnızca birini vurmamızı
istiyorlardı.
Çoğu zaman suikastlar motosiklet
üstünden yapılıyordu. Motosikleti sürmek için bir başkasına ihtiyacınız oluyor
ve onun arkasına oturuyorsunuz. Hedefinize yakın sürüyorsunuz ve kaçamaması
için yakınından ateş ediyorsunuz."
Halit, insanları takip etmeyi,
hedeflerine çok yaklaşmadan onları "nasıl satın alacağını",
hedeflerini ayırmak için araç konvoyunun dikkatini nasıl dağıtacağını öğrenmiş.
Çok kanlı, insanlık dışı bir eğitim
aldı. Suriye ordusu 2013'ün ortasında Rakka'dan çekildiğinde, şehrin kuzeyinin
kontrolü Ahrar-ül Şam liderlerine geçti.
Halit örgütün Rakka'nın güvenlik
görevlilerinden sorumlu komutanlarından biriydi.
BBC'ye konuşan Halit, 2011'de kendi
tarifiyle 'Suriye devrimi ilk nefesini almaya başladığında, çok tutucu olmasa
da biraz dindar' olduğunu söylüyor. İşi de o zamanlar Hac ziyaretleri
düzenlemekmiş.
Hükümet karşıtı protestolara katıldığı
ilk gün için "Rejim korkusuyla karışık müthiş bir özgürlük hissiydi"
diyor.
"Ülkemize yardım ettiğimizi,
özgürlük getirdiğimizi, halkın Esad'dan başka bir devlet başkanı seçebilmesine
olanak sağladığımızı düşünüyorduk. Küçük bir gruptuk, 25-30 kişilik."
'İşkence gördüm'
Halit, gösterilerin başında ellerine
silah almayı akıllarından geçirmediklerini söylüyor. "Buna cesaret
edemiyorduk" diyor ama güvenlik güçleri göstericileri gözaltına almaya ve
şiddet uygulamaya başladığında durum değişmiş.
Bir gün kendisi de gözaltına alınmış:
"Evimden alıp Kriminal Güvenlik
Departmanı'na götürdüler. Sonra diğer departmanlara... Siyasi Güvenlik
Departmanı, Devlet Güvenliği Departmanı… Sonunda Merkez Cezaevi'ne gönderdiler
ve orada bir ay kaldım.
Merkez Cezaevi'ne girdiğimde
yürüyemiyordum ve sırt ağrılarımdan uyuyamıyordum."
Halit, en zalim gardiyanın Kriminal
Güvenlik Departmanı'ndaki bir gardiyan olduğunu, ona Devlet Başkanı Esad'ın
fotoğrafını gösterip Halit'i diz çökmeye zorladığını, "Allah'ın ölecek
Esad ölmeyecek. Allah ölür, Esad kalır" dediğini anlatıyor:
"Her gün çalışıyordu, mesaisi
başladığında işkence göreceğimi biliyordum. Kollarımdan zincirlerle tavana
asıyordu. Soyunmaya zorluyor, sonra beni 'uçan halı'ya koyup sırtımdan
kamçılıyordu. Bana, 'Senden nefret ediyorum, senden nefret ediyorum, ölmeni
istiyorum, umarım ellerimde ölürsün' diyordu.
Cezaevinden felç halde ayrıldım,
götürdükleri Merkez Cezaevi'nde beni görenler ağlamaya başlıyordu. Beni sedyede
taşıdılar.
Cezaevinden çıkınca Halit silaha
sarılmış. Ülkenin kuzeydoğusunda konuşlanan 35 Suriyeli askerin ordudan
ayrılmasına "yardımcı olduğunu" söylüyor.
Bazıları kaçırılmış, kaçırılanların
eşyaları da silah almak için satılmış.
Bazıları için de araya çekici kadınlar
sokmuşlar ve 'evlilik vaadiyle' kandırıp ailelerini dağıtarak çektikleri
videolarla şantaj yapıp ordudan ayrılmaya zorlamışlar.
'İntikam için öldürdüm'
Halit cezaevindeki gardiyanlarından
birine hiç acımamış. Neler yaptığını anlatıyor:
"İnsanlara Kriminal Güvenlik
Departmanı'nda çalışan gardiyanı soruyordum. Sonunda buldum. Evine kadar takip
ettik ve kaçırdık.
Cezaevindeyken bana 'buradan canlı
çıkarsan ve beni yakalarsan bana acıma' demişti.
Gardiyanı Merkez Cezaevi yakınlarındaki
bir çiftlik yakınlarına götürdüm. Ellerini kasap bıçağıyla kestim, dilini
çıkardım ve makasla kestim. Ama hala tatmin olmamıştım.
Öldürmem için yalvarınca onu öldürdüm.
İntikam için gelmiştim, korkmuyordum.
Onca işkence uygulamama rağmen pişmanlık
ya da üzüntü hissetmiyorum. Tam tersine, eğer hayata yeniden gelecek olsa, yine
aynısını yapardım.
Eğer o dönem gardiyanların yaptıkları
işkenceleri ve küçük düşürücü uygulamaları anlatacak bir kurum olsaydı ona
bunları yapmazdım. Ama şikâyet edecek kimse yoktu, onu durduracak bir devlet de
yoktu."
Halit 'devrime' olan inancını
kaybetmişti. Kendi kurtuluşu için yürüttüğü mücadeleye odaklanmıştı. Suriye'nin
vahşi çatışmasında kendisine yeni, daha karanlık bir görev düşecekti: IŞİD'in
suikastçısı olmak.
Dostluklar ve ihanetler örgüt için güç
dengelerini de değiştiriyordu. Halit, IŞİD'den ayrılıp kendisini katil olarak
eğiten Ahrar uş-Şam'a geçti, sonra El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi'ne
katıldı.
Rakka, 2014 yılı başlarında diğer
örgütlerin çekilmesiyle IŞİD'in kalesi oldu.
IŞİD militanları, kafa kesmelerle,
idamlarla ve işkencelerle halka korku salıyordu. "IŞİD mülklerine el
koyuyor, öldürüyor ve saçma gerekçelerle onları tutsak ediyordu" diyor
Halit.
"Eğer 'Oh Muhammed' derseniz, dine
küfür etme suçundan öldürülüyordunuz. Fotoğraf çekmenin, cep telefonu
kullanmanın cezası vardı. Sigara içenlerin sonu hapisti. Her şeyi yaptılar,
öldürdüler, çaldılar, tecavüz ettiler.
Masum bir kadını zinayla suçlayıp
recmediyorlardı. Çocuklara izlettiriyorlardı. Ben kardeşlerimin yanında tavuk
bile kesemem."
Cihatçılar, üst düzey muhalif liderleri
nakit para ve daha üst pozisyonlar teklif ederek satın alıyorlardı.
Halit'e de güvenlik sorumlusu olarak bir
pozisyon önerdiler ve o da kabul etti.
Üst düzey El Nusra Cephesi lideri Ebu el
Abbas'ın önerisiyle iki taraflı çalışan bir ajan oldu.
"IŞİD'e dost görünüyor, ama gizlice
üyelerini kaçırıp sorguluyor sonra öldürüyordum. İlk kaçırdığım Suriyeliydi,
IŞİD'in eğitim kampı sorumlusu" diyor Halit ve ekliyor:
"Ebu el Abbas'ın benden sızdırmamı
istediklerini IŞİD'e sızdırıyordum. Bazıları doğru bilgilerdi, IŞİD'in bana
inanması için sızdırıyorduk. Ama aynı zamanda onlardan da sırlar
topluyordum."
İkili casus oldu
El Nusra Cephesi, 2013'te IŞİD lideri Ebu
Bekir el-Bağdadi'nin önerdiği birleşme önerisini reddetmişti ve diğer
örgütlerle yakınlaşmıştı.
Halit'in kararı ölüm fermanı gibi
görünse de onun gibi başkaları da vardı. IŞİD için yaklaşık 16 kişiyi
öldürdüğünü, evlerinde vurduğunu ve silahla susturduğunu söylüyor.
Halit'in kurbanlarından biri el Bab'da
yaşan bir İslam akademisyeniydi, "Kapısını çaldım ve açtı. Hemen girip
yüzüne silah doğrulttum. Karısı çığlık atmaya başladı. Onu öldürmeye geldiğimi
biliyordu" diyor.
"Ben daha bir şey söylemeden 'Ne
istiyorsun? Para mı? Bütün param bu ne kadar istiyorsan al' dedi. Ben de
'hayır' dedim, para istemiyorum. Karısını diğer odaya kilitledim.
Sonra 'Parayı al, istiyorsan gözümün
önünde karımla yatabilirsin ama beni öldürme' dedi. Söyledikleri beni onu
öldürmeye itti."
Rakka'daki IŞİD emirleri örgüte yeni kan
girmesi için bazen eski üyeleri öldürüyordu. Bazen ölümlerden ABD öncülüğündeki
koalisyonun hava saldırılarını sorumlu tutuyorlardı. Bazen de hiçbir gerekçe
göstermiyorlardı.
IŞİD'in önerdiği işi kabul ettikten bir
ay sonra Halit, ölüm sırasının kendisine geleceğinden emindi.
Halit canını kurtarmak için kaçmaya
karar verdi. Önce doğu kenti Deyrizor'a sonra da Türkiye'ye.
Pişman olup olmadığı veya bir gün hakim
karşısına çıkması gerekebileceğine ilişkin soruya Halit şu yanıtı verdi:
"Tüm düşündüğüm nasıl kaçabileceğim
ve nasıl hayatta kalabileceğimdi.
Yaptığım bir suç değil. Size bir silah
doğrultulduğunu ve babanızın, ağabeyinizin ve akrabalarınızın öldürüldüğünü
gördüğünüzde sessiz kalamazsınız ve sizi hiçbir güç durduramaz. Yaptığım nefsi
müdafaaydı.
Rejime ve IŞİD'e karşı 100'den fazla
kişiyi öldürdüm ve pişmanlık duymuyorum çünkü Allah hiçbir sivili veya masum
bir kişiyi öldürmediğimi biliyor.
Aynaya baktığımda kendimi bir prens gibi
görüyorum. Geceleri rahat uyuyorum çünkü benden öldürmemi istedikleri herkes
ölümü hak ediyordu.
Suriye'den ayrıldığımda yeniden bir
sivil oldum. Şimdi bana biri kaba bir şey söylediğinde, 'Nasıl istersen' deyip
geçiyorum."
Halit ile, BBC'de yayımlanan Suriye:
Dünya'nın Savaşı (Syria: The World's War) adlı belgesel için görüşüldü.
Belgesel tüm dünyada yayın yapan BBC World'de 26 Mayıs ve 2 Haziran'da
gösterilecek.
KAYNAK: BBC