6 Ağustos 2025 Çarşamba

PKK'nin Tasfiyeciliğe Yuvarlnmasında Kürdistan Devrimine Dair Dar Uluslacı Örgütlenmenin Etkisi Nedir..!

 

PKK'nin 41.Yıllık Silahlı Savaşımın Ardında .Tüm Gücüyle Savaşmasına ve Kürt Halkının Kitlesel Desteğine Arkasına Almasına Karşın TC Devletini Yenemeyerek Kendisini Tasfiye Etmesine Birde Dar Ulusalcı Örgütlenme ve Mücadelede Israrcı Olmanın Etkisi Bakışında Yaklaşamak Gerekmezmi..!
ASLINDA PKK'nin KENDİSİNİ TASFİYESİ KÜRDİSTAN DEVRİMİNİN ZAFERİNİN ULUSALCI DAR ÖRGÜTLENMLERDEN DEĞİL ÇEŞİTLİ ULUS VE ULUSAL AZINLIKLARDAN İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN ENTERNASYONAL TEMELDE BİRLEŞİK VE ORTAK BİR ÖRGÜTLENME VE MÜCADELEDE GEÇTİĞİNİ BİR KEZ DAHA AÇIĞA SERMEDİ Mİ.!
Ulusal örgütlenme ve mücadele ile Kuzey Kürdistan'ın özgürlüğe kavuşmasının güç olduğunu PKK'nin tüm ulusla ve demokratik istemlerinden vaz geçerek, kendisini feshetmesi ve yıkmak yola çıktığı TC devletinin üniter yapısı sınırları içinde hareket edeceğini açıklamasıyla Kuzey Kürdistan'ın özgürlüğünün'de Türkiye emekçi halklarının kaderiyle aynı olduğunu ve birleşik ortak bir örgütlenme ve mücadeleden geçtiğini, tek bacakla uzun maraton koşmanın zor olduğunu yakıcı olarak açığa serdi ve ulusalcı temel dar örgütlenmenin çıkmaz sokak olduğunu da tanıtladı. Yaşam yıllardan bu yana birleşik mücadele ve ortak örgütlenmeyi savunan enternasyonalist komünistleri haklı çıkardı.
Bi­lin­di­ği üze­re dev­rim­ci pro­le­tar­ya, dün­ya dev­ri­mi­ni ve dün­ya ça­pın­da ka­pi­ta­list sis­te­mi yı­ka­rak, pro­le­tar­ya dik­ta­tör­lüğünü ger­çek­leş­tir­me müca­de­le­sin­de, em­per­ya­list sis­te­min hal­ka­la­rı­nın tek tek em­per­ya­list sis­tem­den ko­pa­rı­la­rak pro­le­tar­ya dev­ri­mi­nin üst­le­ri­ni in­şa et­me stra­te­ji­si iz­ler. Bu stra­te­ji te­me­li üze­rin­de, her bir hal­ka­da­ki müca­de­le­yi ni­te­lik­li ve öz ola­rak ev­ren­sel bir müca­de­le ola­rak ele alır.
Pro­le­tar­ya­nın her bir hal­ka­da­ki dev­rim ve sos­ya­lizm müca­de­le­si ev­ren­sel ol­ma­sı­na kar­şın, dün­ya dev­ri­mi­nin eşit­siz ge­liş­me­si ve her hal­ka­da­ki eko­no­mik-top­lum­sal, si­ya­sal ko­şul­lar ve bu ko­şul­lar üze­rin­de yük­se­len si­ya­sal stra­te­ji­ler­de­ki fark­lı­lık, ön­cünün ör­güt­len­me­sin­de ulus­la­ra­ra­sı ko­münist ha­re­ke­tin bir ko­lu ola­rak her bir hal­ka­da ay­rı ay­rı par­ti­le­rin ör­güt­len­me­si­ni zo­run­lu kı­lar. Ko­mü­nist ha­re­ket her bir hal­ka­da­ki ay­rı ay­rı par­tiler ola­rak ör­güt­len­me zo­run­lu­lu­ğun­dan do­ğan du­ru­mu, ge­rek dün­ya ça­pın­da­ki ko­münist ör­güt­len­me­nin her bir hal­ka­da­ki kol­la­rı ola­rak, en­ter­nas­yo­na­list ko­münist ör­güt­len­me­yi ge­liş­ti­re­rek ge­rek­se ko­münist par­ti­le­rin ide­olo­jik ve te­mel he­def ve ni­hai amaç bir­li­ği­ni sağ­la­ya­rak, ko­münist ha­re­ke­tin ev­ren­sel ni­te­li­ği­ne uy­gun bir­li­ği­ni ger­çek­leş­ti­rir. Em­per­ya­list sis­te­min her hal­ka­sın­da pro­le­tar­ya­nın tek par­ti ola­rak ör­güt­len­me­si fik­ri, her bir hal­ka­da ger­çek­leş­me ola­na­ğı olan pro­le­tar­ya dev­ri­mi­ne ulaş­tır­ma fik­ri­ne ve bu dev­ri­min ön­cü kur­ma­yı­nı en sı­kı ör­güt­sel bir­lik il­ke­si te­me­lin­de ör­güt­len­mek görüşüne da­yan­dı­ğı gi­bi, için­de ezi­len ulus ve­ya ulus­la­rın ­da yer al­dı­ğı hal­ka­lar­da, ulu­sal dar görüş­lülüğe kar­şı her ulus­tan dev­rim­ci pro­letar­ya­nın en­ter­nas­yo­na­list ni­te­li­ği­ne da­ya­nır.
Tür­ki­ye ve Ku­zey Kür­dis­tan em­per­ya­list sis­tem zin­ci­ri hal­ka­la­rın­dan bi­ri­ni oluş­tu­ru­yor. Dev­rim­ci pro­le­tar­ya, Tür­ki­ye ve Ku­zey Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı­nın, ön­cü kur­ma­yı­nı tek par­ti ola­rak ör­güt­le­mek zo­run­da­dır. Bu, Tür­ki­ye ve Ku­zey Kür­dis­tan hal­ka­sın­da pro­le­tar­ya dev­ri­mi­nin za­fe­re ulaş­tır­ma­nın zo­run­lu ön koşu­lu­dur. Nitekim iki ülke iki ulus gerçekliğinden hareketle Kuzey Kürdistan'da ayrı bir örgütlenmeyi gerekli olmaktan öteye zorunlu gören eğilimler özellikle PKK'nin önemli güç haline gelmesinin ardında hem sömürgecilik görüşünü kabul etme ve hem de ayrı bağımsız örgütlenmeyi savunma yaygınlaştı, hatta PKK'yi Kürt ulusunun temsilcisi olarak gören TDP, MLSPB, Kurtuluş vb. gibi örgütler Kürdistan bağımsız devrimci faaliyet yürütemeyeceklerini açıkladılar.
Aslında Türkiye ve Kürdistan devriminin etle tırnak gibi bir birinin içine geçmiş olduğu ve Kürt sorunun çözümünün de batıda güçlü işçi ve emekçi halk hareketinin yaratılmasında geçtiği gerçeği bir çok Kürt ulusalcısı örgüt ve PKK tarafından da görülmedi. Nitekim 41.yılllık silahlı mücadelenin ardında PKK, yalınızca Kürt halkının gücüne dayanarak Kürdistan'ın özgürleştirilemeyeceğini görerek, Kürtlerin statü kazanması istemlerinden tümüyle yüz geri ederek tüm devrimci iddialarından vazgeçti ve devletin sınırları içinde bazı kırıntılarla mücadelenin sonlandırılmasına karar verdi . Son gelişmelere yaşananalar Türkiye ve Kuzey Kürdistan devriminin ortak bir enternasyonalist komünist parti öncülüğünde birleşik bir devrimle zafere taşınacağı yakıcı olarak açığa serdi ve Kürdistan devriminin ayrı örgütlenme yaklaşımlarının çıkmaz sokak olduğunu netlikle ortaya koydu
Biliyoruz ki Ku­zey Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı, ulu­sal dar görüş­lülüğe düşe­rek ken­di­si­ni Kürt ulu­su­nun öz­gür­lüğü müca­de­le­siy­le böy­le bir kı­sıt­lı de­mok­ra­tik he­def­le sı­nır­la­ya­maz. Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı için ulu­sal öz­gür­lük müca­de­le­si, pro­le­tar­ya dev­ri­mi­nin yal­nız­ca ge­çi­ci bir par­ça­sı, Tür­ki­ye ve Ku­zey Kür­dis­tan’da pro­le­tar­ya dik­ta­tör­lüğü ve sos­ya­liz­me geçme­nin ge­çi­ci bir göre­vi­dir, ge­çi­ci olan de­mok­ra­tik dev­rim­ci görev­ler­den yal­nız­ca bi­ri­dir. Dev­rim ve sos­ya­lizm müca­de­le­si­nin çı­kar­la­rı Ku­zey Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı­nı bu prog­ra­ma­tik he­de­fe var­ma­ya ta­bi kı­la­rak ulu­sal öz­gür­lük müca­de­le­si­ne ka­tıl­ma­sı­nı ge­rek­li kıl­dı­ğı­na, ulu­sal öz­gür­lük müca­de­le­si­ne ken­di sı­nıf dam­ga­sı­nı bas­ma­sı­nı, ya­rı-pro­le­ter yok­sul Kürt köy­lüle­ri­ni te­mel he­de­fi doğ­rul­tu­sun­da ha­zır­lan­ma­sı­nı zo­run­lu kıl­dı­ğı­na göre, Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı, Türk ve di­ğer ulu­sal azın­lık­lar­dan pro­le­tar­ya ile tek ve sı­kı bir par­ti bir­li­ği için­de ör­güt­len­me il­ke­si­ni uy­gu­la­mak­la ken­di­si­ni yüküm­lü görür.
Ha­liy­le bu ül­ke­de her sap­ma, Ku­zey Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı ve yok­sul köy­lü­le­ri­nin, ken­di sı­nıf çı­kar­la­rı aley­hi­ne, ken­di ulu­sal bur­ju­va­zi­si ve ulu­sal bur­ju­va­zi­nin çı­kar­la­rı­nı prog­ram edi­nen ulu­sal­cı küçük-bur­ju­va­zi­nin ar­ka­sı­na ta­kıl­ma­sı an­la­mı­na, iki ulus ve ulu­sal azın­lık­lar­dan pro­le­tar­ya­nın en­ter­nas­yo­na­list bir­li­ği­ni ger­çek­leş­tir­me göre­vin­den ulu­sal dar ön­yar­gı­la­ra ka­pı­la­rak vaz­geçme­si an­la­mı­na ge­lir. Dev­rim­ci pro­le­tar­ya Kürt ulu­su­nun öz­gür­lüğü için ön­de sa­va­şır ve Kürt ulu­su­nun ay­rı dev­let kur­ma öz­gür­lüğü il­ke­si­ni be­nim­se­me­yi tu­tar­lı de­mok­rat ol­ma­nın ol­maz­sa ol­maz ko­şu­lu sa­yar.
Yi­ne bağ­lı ola­rak, Kürt ulu­sal bur­ju­va­zi­si ve ulu­sal­cı küçük-bur­ju­va­zi­nin ör­güt­len­me öz­gür­lüğünü, fa­şist dik­ta­tör­lüğün il­hak­çı bo­yun­du­ru­ğu ve ulu­sal asi­mi­las­yon zul­müne kar­şı, de­mok­ra­tik bir hak ola­rak ta­nır ve bu hak­kın ger­çek­leş­me­si için ka­yıt­sız ko­şul­suz müca­de­le eder. Ama ay­nı za­man­da Mark­sizm-Le­ni­nizm adı­na Ku­zey Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı ve ya­rı-pro­le­tar­ya­sı­nı ulu­sal bay­rak al­tın­da ör­güt­le­me­nin, iki ulus ve ulu­sal azın­lık­lar­dan pro­le­tar­ya­yı dev­rim ve sos­ya­lizm müca­de­le­si et­ra­fın­da ör­güt­le­me­yi sa­bo­te eden, Ku­zey Kür­dis­tan ve ya­rı-pro­le­ter­le­ri­ni ken­di dev­rim­ci sı­nıf çı­kar­la­rın­dan uzak­laş­tı­ran ulu­sal­cı bir ilke ol­du­ğu bi­lin­ciy­le ha­re­ket eder. Pro­le­tar­ya­nın dev­rim­ci sı­nıf çı­kar­la­rı te­me­li üze­rin­de ön­cü kur­ma­yı ve tüm kit­le ör­güt­le­rin­de ( sen­di­ka­lar, ko­ope­ra­tif­ler vb.) en sı­kı ör­güt­sel bir­li­ği il­ke­si­ni sa­vu­nur ve ger­çek­leş­tirir.
Bu ne­den­le, PKK’den Rız­ga­ri’ye dek, Mark­sizm-Le­ni­nizm sa­vu­nu­suy­la or­ta­ya çı­kan küçük-bur­ju­va ulu­sal­cı ör­güt­le­rin, Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı ve ya­rı-pro­le­ter­le­ri­ni, ezen ulus pro­le­tar­ya­sın­dan ay­rı ay­rı par­ti­de ör­güt­le­me il­ke­si, pro­le­tar­ya­nın en sı­kı bir­li­ği il­ke­si­ne kar­şıt, pro­le­tar­ya­nın dev­rim ve sos­ya­lizm müca­de­le­si­ni bur­ju­va ulu­sal­cı çı­kar­lar yönün­de sa­bo­te eden ulu­sal­cı bir il­ke­dir. Kürt ulu­sal kur­tu­luş müca­de­le­si­nin yük­sel­di­ği dönem­de Ba­ri­kat vb. gi­bi der­gi çev­re­le­ri ve ba­zı ör­güt­ler geçmiş­ten fark­lı ola­rak Mark­sizm-Le­ni­nizm adı­na Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı ve ya­rı-pro­le­tar­ya­sı­nın ay­rı par­ti ola­rak ör­güt­len­me­si ge­rek­ti­ği sa­vu­nu­su, Kürt ulu­sal kur­tu­luş müca­de­le­si­nin ulu­sal bir ön­der­lik al­tın­da yük­se­li­yor ol­ma­sı kar­şı­sın­da bo­yun eği­şi küçük-bur­ju­va­zi­nin sa­bır­sız­lı­ğı­nı ifa­de et­mek­te­dir.
Ko­münist­ler, Kürt ulu­sal kur­tu­luş müca­de­le­si­ni des­tek­ler, Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı ve ya­rı-pro­le­ter köy­lüle­rin ulu­sal öz­gür­lük müca­de­le­si­ne ak­tif­çe se­fer­ber edil­me­si için ça­lı­şır­ken, bur­ju­va ve küçük-bur­ju­va ör­güt­ler­den te­mel­den fark­lı ola­rak ken­di­si­ni bu müca­de­ley­le sı­nır­la­ya­maz. Yok­sul köy­lüle­rin Kürt top­rak ağa­la­rı­na kar­şı, aşi­ret ağa­lı­ğı ve şeyh­lik gi­bi fe­odal güç­le­re kar­şı, de­mok­ra­tik müca­de­le­si­ni ör­güt­le­me­ye ça­lı­şır. Da­ha önem­li­si­ de, bütün bu müca­de­le­ler için­de aya­ğa kal­kan Kür­dis­tan iş­çi sı­nı­fı ve yok­sul köy­lüle­ri­ni sos­ya­lizm için eği­tir ve ör­güt­len­di­rir, ya­nı sı­ra iş­çi­le­rin ser­ma­ye­ye kar­şı müca­de­le­si­ne ön­der­lik eder. Ör­güt­len­dir­me işi­ni, ulu­sal te­mel­de de­ğil, Tür­ki­ye ve Ku­zey Kür­dis­tan ça­pın­da, Türk ve Kürt ulus­la­rı ve ulu­sal azın­lık­lar­dan pro­le­tar­ya ve ya­rı-pro­le­ter yı­ğın­la­rı, sen­di­ka­lar ve di­ğer kit­le ör­güt­le­ri ve par­ti ola­rak en­ter­nas­yo­na­list sı­kı bir bir­lik mey­da­na ge­ti­re­cek bi­çim­de ger­çek­leş­ti­rir.
Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı ve ya­rı-pro­le­ter­le­ri­nin Türk ulu­su ve ulu­sal azın­lık­lar­dan sı­nıf kar­deş­le­riy­le devrim ve sos­ya­lizm müca­de­le­si­nin çı­kar­la­rı, kit­le ör­güt­le­rin­de ve par­ti ola­rak sı­kı bir en­ter­nas­yo­na­list bir­lik için­de ör­güt­len­me­si­ni ge­rek­tir­di­ği gi­bi, sı­nıf düş­ma­nı olan Kürt top­rak ağa­la­rı ve bur­ju­va­zi­si­nin, Türk iş­bir­lik­çi te­kel­ci bur­ju­va­zi­si, or­ta bur­juv­azi ve büyük top­rak sa­hip­le­riy­le ay­nı ik­ti­sa­di ( şir­ket­ler, iş­ve­ren sen­di­ka­la­rı, ti­ca­ret ve sa­na­yi oda­la­rı, zi­ra­at oda­la­rı vb.) ör­güt­ler, si­ya­si ( bur­ju­va par­ti­le­ri ) ör­güt­le­ri için­de ör­güt­len­me­le­ri ger­çe­ği­ de, pra­tik bir ka­nıt ola­rak, iki ulus­tan bur­ju­va­zi­ye kar­şı, iki ulus­tan pro­le­tar­ya ve ya­rı-pro­le­tar­ya­nın, dev­rim ve sos­ya­lizm müca­de­le­si­ni, an­cak en­ter­nas­yo­na­list yek­pa­re sı­nıf ör­güt­le­rin­de ör­güt­len­mek­le ba­şa­rı­ya ula­şa­bi­le­cek­le­ri­ni gös­te­ri­yor.
Di­ğer yan­dan, pro­le­tar­ya­nın dev­rim ve sos­ya­lizm müca­de­le­si dün­ya bur­ju­va­zi­si­nin em­per­ya­list sis­te­mi­ni yık­ma müca­de­le­si­dir. Türk ege­men sı­nıf­la­rı, Ku­zey Kür­dis­tan üze­rin­de­ki il­hak ve iş­ga­li­ni em­per­ya­list­le­re sır­tı­nı da­ya­ya­rak sür­düre­bil­mek­te ve ya­nı ­sı­ra Ku­zey Kür­dis­tan’ın fe­odal-bur­ju­va top­rak sa­hip­le­ri, aşi­ret re­is­le­ri, şeyh­le­ri vb.’den olu­şan ege­men sı­nı­fın top­lum­sal da­ya­na­ğı ve iş­bir­lik­çi­si ya­pa­rak sür­dü­re­bil­mek­te­dir­ler. Ku­zey Kür­dis­tan pro­le­ter­le­ri­nin dev­rim ve sos­ya­lizm müca­de­le­si, bu em­per­ya­list ve ge­ri­ci it­ti­fa­kı he­def ala­rak, onu par­ça­la­ya­rak za­fe­re ula­şa­bi­lir. Bu he­de­fi­ni ger­çek­leş­tir­me­si ise an­cak, Türk ulu­su ve ulu­sal azın­lık­lar­dan pro­le­tar­ya ile her düzey­de sı­kı en­ter­nas­yo­na­list bir­lik ha­lin­de ör­güt­len­me­siy­le ola­nak­lı­dır.
PKK’den PSK’ye de­ğin tüm ulu­sal­cı ör­güt­ler, Mark­sizm-Le­ni­nizm ve Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı adı­na, Kür­dis­tan’da sos­ya­lizm, top­lum­sal kur­tu­luş ve sı­nıf­sız top­lum te­mel ve ni­hai he­de­fi­ni söz­de sa­vu­nu­yor ve prog­ram edi­ni­yor­lar. On­la­rın sos­ya­lizm ve ko­münizm sa­vu­nu­su­nun M-L sa­vu­nu­sun­dan özün­de fark­lı ol­ma­sı bir ya­na, bu­nu “ Kür­dis­tan”la sı­nır­la­ma­la­rı bi­le ulu­sal­cı­lık ol­du­ğu gi­bi, Kür­dis­tan dev­ri­mi­nin ilk adı­mı ola­rak, “ulu­sal dev­ri­mi” ön­gör­me­le­ri, bu düzey­de bir de­mok­ra­tik dev­rim­ci­lik­le ken­di­le­ri­ni sı­nır­la­ma­la­rı, “ulu­sal kur­tu­luş­çu dev­ri­mi” ilk aşa­ma alıp dev­ri­min top­rak ağa­lı­ğı­na kar­şı görev­le­ri­ni ayır­ma­la­rı ve ulu­sal müca­de­le­ye ta­bi kı­la­rak “ha­in top­rak ağa­la­rı­nın top­rak­la­rı­nın zor alı­mı” gi­bi sı­nır­lı ta­le­bi prog­ram edin­me­le­ri ve da­ha­sı gün­cel müca­de­le için­de yok­sul köy­lüle­ri, büyük top­rak­la­rın zor alı­mı ta­le­biy­le müca­de­le­ye se­fer­ber et­mek­ten ka­çın­ma­la­rı, ger­çek­ten küçük-bur­ju­va ulu­sal­cı­lık­la­rı­nın prog­ra­ma­tik ve siya­sal ifa­de­si­dir.
Öte yan­dan bütün bu ulu­sal­cı ör­güt­le­rin yi­ne prog­ram ola­rak em­per­ya­list sis­te­min Tür­ki­ye ve Ku­zey Kür­dis­tan hal­ka­sın­da dev­ri­mi ger­çek­leş­tir­me­yi de­ğil, Ku­zey Kür­dis­tan’da yük­se­le­bi­le­cek ulu­sal­cı müca­de­ley­le, “Bir­le­şik Kür­dis­ta­n’ı” he­def­le­me­le­ri de pro­le­ter de­ğil, ulu­sal ni­te­lik­le­rin gös­ter­ge­si­dir. Mark­sizm-Le­ni­nizm adı­na, “Kür­dis­tan’da ay­rı par­ti” ulu­sal­cı­lık il­ke­si ve pra­ti­ği bu prog­ra­ma­tik te­me­le da­yan­mak­ta­dır. Bu te­mel üze­rin­de Ku­zey Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı ve ya­rı-pro­le­te­ri­nin Tür­ki­ye pro­le­tar­ya­sı ve ya­rı-pro­le­ter­le­riy­le bir­le­şik bir en­ter­nas­yo­nal par­ti et­ra­fın­da ör­güt­len­me­si­ne kar­şı müca­de­le et­mek­te bu fik­re, “ sos­yal-şo­ve­nizm” sal­dı­rı­sı al­tın­da, M-L adı­na Kür­dis­tan pro­le­tar­ya­sı ve ya­rı-pro­le­ter­le­ri­ni, “ken­di ulu­sal bur­ju­va­zi­si­nin,” çı­kar­la­rı­na bağ­la­yan ken­di küçük-bur­ju­va ulu­sal­cı ni­te­lik­le­ri­ni ser­gi­le­mek­te­dir­ler.
Gün­cel ko­şul­lar­da Kürt öz­gür­lük müca­de­le­si­nin ön­de ol­ma­sı, iş­çi sı­nı­fı ha­re­ke­tin­de da­ha hız­lı ra­di­kal­leş­me­si, ka­rak­te­ris­tik ni­te­lik­le­rin­den bi­ri esen rüz­ga­ra bo­yun eğ­me olan küçük-bur­ju­va dev­rim­ci­li­ği­nin bir bölümün­de, M-L adı­na Kürt küçük-bur­ju­va ulu­sal­cı­lı­ğı­na bir bo­yun eği­şe yol açtı. Ni­te­kim TDP, MLSBP vb. gi­bi ör­güt­ler­de Kürt ulu­sal kur­tu­luş müca­de­le­si­nin yük­se­li­şi doğ­ru­dan “ay­rı dev­rim”, “ay­rı par­ti” fik­ri­ni sa­vun­ma­ya yol açtı.
El­bet­te mev­cut hal­de Kürt öz­gür­lük müca­de­le­si önem­li bir zor­lu­ğu ya­şa­mış ol­sa­da, dev­rim­ci bir rol oy­nu­yor. Düne göre ha­re­ke­tin ça­pın­da ve et­ki­sin­de bir düşüş ya­şan­sa­da, Kürt öz­gür­lük müca­de­le­si kit­le­sel ka­rak­te­ri­ni ko­ru­yor ve sür­dürüyor. Ku­zey Kür­dis­tan’da ulu­sal müca­de­le­nin ön pla­na geçti­ği dönem­den ge­çi­yor. İş­çi sı­nı­fı ve ge­nel de­mok­ra­tik halk ha­re­ke­tin­de­ki dev­rim­ci ra­di­kal­leş­me ise ya­vaş iler­li­yor. İş­çi sı­nı­fı ha­re­ke­ti, sen­di­ka ağa ve bürok­rat­la­rı­nın ­da yar­dı­mıy­la, fa­şist dik­ta­tör­lük ta­ra­fın­dan bir­le­şik bir kar­şı-dev­rim­ci rüz­gar ola­rak es­ti­ri­len Türk şo­ve­niz­mi­nin et­ki­si­ni kı­rıp dev­rim­ci sıçra­ma göre­viy­le kar­şı kar­şı­ya bu­lu­nu­yor, şo­ve­nizm rüz­ga­rı­nı kı­rıp dev­rim­ci sıçra­ma yap­ma ola­na­ğıy­la, şo­ve­nizm dal­ga­sıy­la bo­ğul­ma iç içe bu­lu­nu­yor.
Açık ki, mev­cut du­rum­da iş­çi ha­re­ke­tin­de şo­ve­nizm ze­h­riy­le ağu­lan­ma ve ha­re­ket­siz kal­ma ön­de geliyor. Bu ko­şul­lar­da Kürt ulu­sal kur­tu­luş müca­de­le­si­nin ba­şa­rı­sı, iş­çi ha­re­ke­ti­nin dev­rim­ci bir çı­kış yap­ma­sın­da bu­lu­yor ifa­de­si­ni. Ke­za iş­çi sı­nı­fı­nın yaz­gı­sı ­da Türk şo­ve­nizm dal­ga­sı­nı kı­ra­rak Kürt ulu­sal öz­gür­lüğü için müca­de­le­nin ba­şı­na geçme­si­ne bağ­lan­mış bir du­rum­da. Bu iç po­li­tik ko­şul­lar açı­sın­dan böy­le ol­du­ğu gi­bi, dün­ya ve böl­ge ko­şul­la­rı açı­sın­dan­ da Kürt ulu­sal kur­tu­luş müca­de­le­si­nin za­fe­ri iş­çi sı­nı­fı ve halk­la­rın dev­rim­ci des­te­ği­ne son de­re­ce büyük bir ih­ti­yaç du­yu­yor.
Em­per­ya­list ve fa­şist-ge­ri­ci bir­le­şik kar­şı dev­rim, özel­lik­le böl­ge­miz­de her dev­rim­ci ge­liş­me­nin ezil­me­si için İs­ra­il sa­vaş ma­ki­na­sın­dan, Tür­ki­ye’de fa­şist dik­ta­tör­lüğe ve Arap ül­ke­le­rin­de­ki mo­nar­şik dik­ta­tör­lük­le­ri eko­no­mik-po­li­tik ve as­ke­ri açı­lar­dan sürek­li des­tek­li­yor, güç­len­di­ri­yor. Hat­ta ABD baş­ta ol­mak üze­re em­per­ya­list­ler iş­bir­lik­çi dik­ta­tör­lük­le­ri aşı­rı si­lah­lan­dır­mak­la kal­ma­mak­ta, em­per­ya­list he­ge­mon­ya­yı pe­kiş­tir­mek için de­va­sı as­ke­ri güç­le­ri­ni böl­ge­ye süre­rek “so­run çı­ka­ran” ik­ti­dar­la­ra kar­şı -Su­ri­ye, İran, Irak, Lib­ya vb.- bi­le em­per­ya­list sa­va­şa baş­vur­mak­ta böl­ge­de sürek­li ola­rak as­ke­ri gücü ko­num­lan­dır­mak­ta­dır­lar.
Di­ğer yan­dan ulu­sal kur­tu­luş müca­de­le­sin­de re­form­cu­la­rı kul­la­na­rak dev­rim­ci ge­liş­me­yi iç­ten çö­ker­te­rek ye­nil­gi­ye uğ­rat­ma tak­ti­ği­ni, bu em­per­ya­list ez­me po­li­ti­ka­sıy­la bir­leş­tir­me­ye ­de ça­lı­şı­yor­lar.
Ke­za, Kürt öz­gür­lük müca­de­le­si­ne kar­şı, Kür­dis­tan’ı il­ha­kı al­tın­da bu­lun­du­ran fa­şist-ge­ri­ci dik­ta­tör­lük­ler­den, Tür­ki­ye, İran, Irak ge­ri­ci­li­ği, si­ya­si ve as­ke­ri iş­bir­li­ği­ne gi­riş­me­mek­te­dir­ler. Za­man za­man bu ge­ri­ci il­hak­çı dev­let­ler ara­sın­da çe­liş­ki­ler çık­mış ol­sa­da, Kürt so­ru­nun­da or­tak ha­re­ket et­me­ye ça­lış­mış­lar­dır. Bu ko­şul­lar, Kürt ulu­sal kur­tu­luş müca­de­le­si­nin za­fe­ri­ni, Kür­dis­tan’ı il­hak al­tın­da tu­tan her bir ezen ulusun iş­çi sı­nı­fı ve emek­çi hal­kı­nın dev­rim­ci müca­de­le­siy­le da­ha çok iç i­çe ge­çmek­te­dir.
Ge­rek em­per­ya­list ve ge­rek­se böl­ge­sel il­hak­çı ge­ri­ci­li­ğin bir­le­şik sal­dı­rı­sı, Kür­dis­tan’ı il­hak al­tın­da tutan ezen ulus, iş­çi ve emek­çi­le­ri­nin hem ge­nel dev­rim­ci da­ya­nış­ma­sı­nı ve hem de özel­lik­le her par­ça­da ulu­sal ha­re­ke­tin ezen ulus, iş­çi sı­nı­fı ve emek­çi­le­ri­ni dev­rim­ci ha­re­ke­t­le dev­rim­ci bağ­laş­ma­sı­nı, Kürt ulu­sal ha­re­ke­ti­nin za­fe­ri için zo­run­lu kıl­mak­ta­dır. Bu ol­ma­dan Ku­zey Kür­dis­tan ulu­sal ha­re­ke­ti­nin dev­rim­ci za­fe­ri ola­nak­sız de­ğil­se­ de, çok zor­dur. Bu tep­ki­le­ri­mi­zi ya­şa­nan on dört yıl­lık ge­ril­la müca­de­le­si­nin ge­li­nen düze­yi tar­tış­ma­sız­ca or­ta­ya ser­mek­te­dir.
Ni­te­kim bu zo­ru­lu­luk Ku­zey Kür­dis­tan ulu­sal kur­tu­luş müca­de­le­si­nin biz­zat ken­di­si­nin için dev­rim­ci içe­ri­ği­nin ge­liş­ti­ril­me­si­ni, özel­lik­le yok­sul köy­lü yı­ğın­la­rı­nın ulu­sal öz­gür­lük is­te­mi­nin ya­nı­sı­ra, doğ­ru­dan an­ti-fe­odal is­tem­ler­le ha­re­ke­te ge­çi­ril­me­si­ni ge­rek­tir­di­ği gi­bi, iş­çi ha­re­ke­ti­nin dev­rim­ci sıç­ra­ma­sıy­la bir­leş­ti­ril­me­si­ni, iş­çi ve ge­nel de­mok­ra­tik halk ha­re­ke­ti­nin Kürt öz­gür­lü­ğü is­te­miy­le­de dev­rim­ci ge­liş­me­ye so­ku­la­rak, iki ha­re­ke­tin da­ha sı­kı­ca dev­rim­ci bağ­laş­ma­sı­nı da ge­rek­li kıl­mak­ta­dır.
Bu görev, ko­münist ön­cüye, hem iş­çi ha­re­ke­ti­nin dev­rim­ci sıç­ra­ma­sı­nı ve özel­lik­le Kürt ulu­sal öz­gür­lüğü için müca­de­le­de ön­der­lik ro­lünü oy­na­ma­sı­nı sağ­la­ma ve hem de Kürt ulu­sal öz­gür­lük mü­ca­de­le­si­nin dev­rim­ci içe­ri­ği­nin de­rin­leş­ti­ril­me­si­ni ger­çek­leş­tir­me ve böy­le­ce dev­ri­mi ha­zır­la­ma gö­re­vi­ni yük­lü­yor ve bu yü­küm­lü­lü­ğü da­ha da ya­kı­cı ha­le ge­ti­ri­yor.
Özet­ler­sek; M-L’ler, Ku­zey Kür­dis­tan ulu­sal kur­tu­luş müca­de­le­si­nin dev­rim­ci yön­de ge­liş­me­si­ni, Ku­zey Kür­dis­tan’da dev­rim­ci bir du­rum ya­rat­mış ol­ma­sı­nı dev­rim et­ki­si­ni ar­tı­ran ola­nak ola­rak des­tek­le­mek­le ye­tin­mez­ler. İş­çi ha­re­ke­ti­nin dev­rim­ci sıçra­ma­sı­nı ha­zır­la­yan ama ko­nu­muz açı­sın­dan özel­lik­le faşist dik­ta­tör­lüğe kar­şı Kürt ulu­sal öz­gür­lüğü için müca­de­le­yi yük­sel­t­me­si­ni ör­güt­le­ye­rek, Kürt ulu­sal müca­de­le­si için­de yok­sul köy­lüle­rin ulu­sal öz­gür­lük ve an­ti-fe­odal is­tem­ler­le müca­de­le­si­ni yük­selt­me­yi ör­güt­le­me­ye ça­lı­şa­rak, Tür­ki­ye ve Ku­zey Kür­dis­tan ça­pın­da dev­ri­mi ha­zır­la­ma müca­de­le­si ve­rir­ler. An­cak bu müca­de­le, Ku­zey Kür­dis­tan’da öz­gür­lük is­te­miy­le be­lir­le­nen dev­rim­ci du­ru­mu sürek­li ayak­ta tu­tar ve dev­rim­ci içe­ri­ği­nin ge­liş­me­si­ni sağ­la­ya­rak za­fe­ri­ni ko­lay­laş­tı­ra­bi­lir, ya­nı­sı­ra pro­le­ter dev­ri­mi­nin kop­maz bir par­ça­sı ha­li­ne ge­ti­re­rek, sos­ya­list dev­ri­me dönüşe­cek an­ti-em­per­ya­list de­mok­ra­tik dev­ri­mi za­fe­re doğ­ru iler­le­te­bi­lir.
Bu ola­nak­lar var­ken Ku­zey Kür­dis­tan dev­ri­mi­nin ay­rı ba­ğım­sız bir dev­rim ola­rak ge­liş­ti­ği oy­sa iş­çi hare­ke­ti­nin dev­rim­ci sıçra­ma ola­na­ğın­dan yok­sun ol­du­ğu opor­tünist sap­ma­sı­na git­mek ya da an­cak böy­le­si ko­şul­la­ra denk düşen, “ay­rı dev­rim”, “ay­rı par­ti” sa­vu­nu­su, küçük-bur­ju­va­zi­nin pro­le­tar­ya­ya ve pro­le­ter dev­rim ola­na­ğı­na inançsız­lık­tan ge­len Kürt ulu­sal­cı­lı­ğı önün­de opor­tünist bo­yun eği­şin ifa­de­si­dir.
Ne­ki M-L’ler Ku­zey Kür­dis­tan’da­ki dev­rim­ci du­ru­mun Tür­ki­ye ve Ku­zey Kür­dis­tan’da pro­le­ter dev­ri­mi­ni oluş­tur­ma­nın ara­cı ya­pan bir çiz­gi iz­ler­ler, bu çiz­gi­ye bağ­lı ola­rak iki ulus ve ulu­sal azın­lık­lar­dan pro­le­ter ve ya­rı-pro­le­ter­le­rin en sı­kı bir­lik ha­lin­de ör­güt­len­me­si­ni sa­vu­nur ve ger­çek­leş­tir­mek için yıl­maz bir müca­de­le yürütür.

Her Şeyiyle Örnek Bir Kadın Savaşçı Sakine Tolu..!

 

4 Ağustos 1991 günü ailesiyle birlikte Almanya dan Türkiye’ye izine giderken, K. Maraş’ın, Göksun ilçesinde geçirdiği trafik kazası sonucu, devrim ve sosyalizm davamızın inançlı, kararlı ve dirençli savaşçısı, sevgili yoldaşımız Sakinemiz’i kaybettik. Sakinemiz devrimci bir görev için izine gitmişti. Görevinin başına dönmeden önce kısa bir süre için hasta olan babasını ziyaret edip görev yerine dönmek için yoldaşlarından izin almış ve hemen yola koyulmuştu. Yolculuk esnasında bir yandan görevlerinin ağırlığını düşünüyor ve diğer yandan ailesiyle hasret gidermek için heyecanlanıyordu. Yoldaşlar, Sakine’nin dönmesini beklerken, beklenmedik ölüm haberiyle sarsıldılar.
Acımız büyüktü. Genç ve davamıza daha uzun yıllar hizmet edecek parti işçisi, militan, kararlı bir savaşçımızı kaybetmiştik. TKP-ML Hareketi için aldığı görevleri alçak gönüllülükle yerine getirmede, başarmada ve yeni görevlere kendisini hazırlamada, coşku doluydu. Tam bir görev militanıydı. Onda mızmızlık, görev ayrımı yapmak, işleri hafife almak yoktu. O kavga da bütün olanakları ve yaşamıyla vardı.
Kavgaya girdin mi, herşeyinle gireceksin diyenlerin izinde yürüyen Sakine yoldaş, evli ve üç çocuk annesiydi. Çalışmasına ve bütün ev işlerini yapmasına rağmen, devrimci görevlerini de aksatmadan en iyi bir şekilde yerine getirmeye çalışan Avrupa da örnek kadınlardan biriydi. 1982 yılında enternasyonalist politika adına yurt-dışında kitle çalışmasını tasfiye edenlerin inadına Almanya da çok az sayıda TKP-ML Hareketine ve devrime bağlı kalan yoldaşlık ilişkilerinde samimi, fedakarlıkta sınır tanımayan, , tüm olumsuzluk ve zorluklara rağmen, yüzünden hiç bir şekilde gülümsemeyi eksik etmeyen yoldaşlar arasındaydı. Hareketin 1986 yılında Almanya da yeniden silkinip ayağa kalkmasında Sakine yoldaşın çok önemli katkısı olmuştur. Kadın militanlar arasında öne çıkan Sakine yoldaş olgunluğu, sakinliği, çalışkanlığı ve sessizce görevlerini başarmadaki örnek tutumlarıyla hemen hemen tüm örgüt ve çevresinde en çok sevilen ve takdir edilen yoldaştı.
Böylesine erdemli olan bir kavga gülünü kısa bir yazıda anlatmak zor. Bugüne kadar şehitlerimizden ayrı olmadık ve bugünden sonrada siz siz olmayacağız. Sen ve diğer şehitlerimizin yarattığı değerlere burun bükenler, devrimci ve komünist değerleri, devrimciliği ayağa düşürenler, çamura batırmaya çalışanlar var bugün Sakine. Ama, hareketimiz ve sizlerin yarattığı değerleri titizlikle koruyanlar, bu değerlere yeni değerler katarak devrimci politikanın yalanlarla, olmayacağını bilen komünistler var. . Bu mücadelenin yürütücüsü olan yoldaşların olarak, sizlere verdiğimiz sözlere bağlı kalarak savaşımızı sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz.
Sakine Tolu, 1963 yılında Elbistan’ın Özbek köyünde doğdu. Evlilik dolayısıyla Almanya’ya gidene dek yaşamını köyde geçirdi. Yoksul bir köylü çocuğu olan Sakine yoldaş, 1970’li yıllarda Elbistan’ın çevresindeki faaliyetlerin de etkisiyle TKP-ML Hareketine sempati duyuyordu. Evlendikten sonra eşinin işi nedeniyle Almanya’ya göç etti. Yurt-dışında örgütüyle bağ kurarak çalışmalarına katıldı. Her türlü gerici engellere, barikatlara karşı mücadele vererek devrim ve sosyalizm kavgasının bir neferi oldu, canı gibi sevdiği, koruduğu örgüt ve yoldaşlık ilişkilerine en büyük değeri verdi.
Sakine, devrim ve sosyalizm kavgasında örgütüne ve yoldaşlarına bağlılığıyla örnek bir yoldaştı. Emperyalist-kapitalist sistemin bireyci ve yoz ilişkilerinden uzak, o güzel adı gibi sakin ve sade yaşamıyla örnekti. Onda yok, yoktu. Onun için herşeyden önce örgütü, yoldaşları ve kavgası geliyordu. Siyasi olarak geri olmasına karşın öğrenme azmiyle dolu ve örgütünün sorunlarına kafa yorar, çözmeye çalışır ve yardımcı olacak yolları gösterirdi. O iki eli kanda da olsa mutlaka görevini yerine getirmek ve üzerine düşeni yapma çabasında olurdu. Aldığı görevleri yerine getirmede büyük bir sorumluluk bilincine sahipti. Birlikte çalıştığı yoldaşlar Sakine’nin bu yanından mutlaka etkilenirlerdi. Örgütlü çalışmada ve örgüt ilişkilerinde en ince değer yoldaşlık ilişkileridir. O, bunu bilince çıkaran ve değer verenlerin başında gelirdi. Ona “bu, bizim yoldaştır” demek yeterdi. Yoldaşlarını yoldaş sıcaklığıyla sarıp sarmalardı. Sakine o kadar alçak gönüllü idi ki, hiçbir dönem, hiç bir yoldaşını kırıp incitmemiştir. Hiçbir zaman hiç bir yoldaşı yüzünü asık görmemiştir.
Sakine yoldaş, özgür toplumun özgür kadını olma mücadelesinde militan bir kadın savaşçıydı. O, ev-çocuk ilişkisi içinde dönüp dolaşanlardan değildi. Tüm bunlarla birlikte devrim için kendisini ortaya koyan ve kölelik zincirini kırarak özgürleşmenin yolunu aralamada ileri doğru atılan ve örnek olan devrimci kadınların başında geliyordu. Kadınların kölelik zincirini kırmada, yeni kadın savaşçıları saflara kazandırmada canla başla çalışan sevgili Sakine yoldaşımızın kısa ama onurlu bir yaşamı oldu. Onun yaşamından öğreneceğimiz çok şey var. Onun bu kısa ve örnek yaşamı, her zaman onur duyacağımız mücadele ve yoldaşlık anılarıyla örülüdür. Trafik canavarı onu bizden erkence ayırdı ama o, herşeyiyle bizimle birlikte yaşıyor ve savaşıyor.
Sakine Tolu yoldaşın adı, bugün de işçi sınıfı ve emekçi halkın haklı davasına, örgüte ve görevlere bağlı kalma mücadelesinin çağrısıdır. Faşist terörün ayyuka çıktığı ve zulmün at koşturduğu Türkiye’de Kuzey Kürdistan’da mücadele ederken genç yaşta kaybettiğimiz Sakine gibi temiz ve militan yoldaşlara her geçen gün daha çok gereksinim duyuyoruz. Ölümünün 34. yılında Sakine Tolu yoldaşı saygıyla anıyor ve ideallerini bayraklaştıracağımıza söz veriyoruz.