5 Kasım 2008 Çarşamba

BAŞBAKAN MASKESİNİ ATTI KÜRTLER KIRILMALIDIR

Başbakan Erdoğan, Kürt serhildanının yayılması ve Diyarbakır da başlayarak Hakkari de Kürt emekçilerinden gereken protestoyu alması Kürt düşmanlığında sınır tanımayan gerçek yüzünü açığa serdi. Hakkari’deki konuşmasında sokağa korkusundan çıkmayan Erdoğan yaptığı konuşmada” tek bayrak,tek millet,tek devlet diyoruz, buna kim itiraz eden beğenmeyen bu ülkeden çekip gitsin!”” diyerek Kürtlere “Ya sev Ya terket ” dayatmasını yaparak Türkçü ırkçı özünü açığa sererken, ardından İstanbul Taksimde Kürt gençlerinin düzenlemiş oluğu protesto gösterisine, pompalı tüfekle müdahale edilmesini “ her şeyin de bir sınırı vardır, halkın doğal tepkisi “ olarak doğal karşılaması aslında Erdoğan’ın ve AKP’nin Kürt düşmanlığında Genelkurmaydan geri kalmadığını ve savaş hükümeti zırhını giydiğini ilan ediyordu.
Hatırlanacağı üzere İki yıl önce, Diyarbakır’da gösteri yapan Kürt yığınlarının direncini kırmak için polise, “Kadın çocuk dinlemeyin vurun” emri vermişti. Emniyet güçleri kadınları çocukları meydanlarda coptan, gazdan geçirip; birkaç gün içinde 12 gösterici öldürülmüş, onlarcası yaralanmıştı..
Başbakan aynı şeyi geçtiğimiz hafta başka türlü söyledi; Diyarbakır, Hakkari gibi illerde başbakan’ı protesto eden göstericileri önce “PKK’ nin uzantısı” ilan etti, sonra “çocukların arkasına sığınan, çocuklarına değer vermeyen korkaklar ve insanlıktan nasibini almayan kalabalıklar” olarak suçladı... Emniyet güçleri bundan göstericileri vahşice dağıtma, mahkemeler 12 yaşındaki çocukları bile “terör örgütüne üye olmaktan tutuklama” görevini çıkardı...
Bu sefer herkes önceki söylediklerini; “kadın çocuk dinlemeyin vurun” dediğini anımsadı. Bu yola giden burada kalamazdı; Erdoğan da kalmadı ve Kürt yığınların direnci karşısında bir hamle daha yapıp “Ya sev ya terk et”e uygun olarak, “Tek ülke, tek bayrak, tek dil, tek vatan diyoruz; beğenmeyen bu ülkeden çekip gitsin!” diyerek aklı başında hiçbir başbakanın, hiçbir kişinin etmeyeceği lafları etti.
Herkes, “Başbakan ne diyor, gerçekten bunları söylemiş olabilir mi; sakın basın saptırması olmasın?” diye düşünürken; başbakan bir hamle daha yaptı. Barışçıl eylemler yapan küçük bir Kürt gösterici gençlik grubuna “pompalı tüfek”le ateş eden bir esnafa (bu kişinin esnaf olup olmadığı da belli değil) sahip çıktı; vatandaşların kendi güvenliklerini sağlamak amacıyla silah kullanabileceklerini iddia etti. Bu, silahsız gösterici gençleri, çocukları, vatandaşları vurmanın caiz olduğunu ilan etmektir. Bugün Türkiye’nin koşullarında; Kürtlerin (elbette yerine göre işçilerin, emekçilerin de) en küçük kıpırdanışı karşısında (bir zamanlar ABD’de olduğu gibi “Vatandaş Birlikleri” adı verilen ırkçı faşist örgütlenme) faşist, ırkçı güç odaklarının; çeşitli türden provakatör grupların silahla saldırmasını meşru görmektir ve böyle odakların hemen ortaya çıkması için beklemeye bile gerek yoktur. Dünün linççilerinin silahlanması yeterlidir!
Bir ülkenin başbakanı; yani ülkedeki herkesin can emniyetinden sorumlu olması gereken başbakan, vatandaşa; “kendini kendin savun, bunun için gerekli görüyorsan silah al ve silahla savun!” diyorsa, artık söylenecek bir söz kalmamış demiştir.
Başbakan genelkurmayın savaş ilanının gereklerini yaparak DTP’ ye “malum parti “diyerek, Kürt direnişine terörün kışkırtılması ve bunun bastırılması için gereğinin yapılması gerekir diyerek gözü dönmüş çağrılar yapmaktan geri durmuyor , Türk-Kürt çatışmasını kışkırtmaktan ve Kürtlerin sivil faşist çetelerce sokaklarda katledilmesi için: “Ey vatandaş, silahlan ve kendini Kürt göstericilerden koru!..” diyerek açıktan hedef gösteriyor
Bundan böyle sivil faşist çeteler sokaklar da Kürtleri sıradan tartışmaları bahane ederek çekip vurursa; bundan da herhalde tetikçiden de fazla başbakan sorumlu olacaktır.
Çözümü gündemde olan ve inkar ve imha politikalarıyla daha da ağırlaşan Kürt sorununda demokratik halkçı açılımlar yaparak sorunu çözme yerine açıkça; batı illerindeki faşist gerici, milliyetçi-şoven güç odaklarına “Kürtleri vurun” çağrısı yapmak ancak Kürt düşmanlığında sınır tanımayan kirli savaş kışkırtıcı ve yürütücüsü Erdoğan ve AKP hükümetine yakışır. Tüm bu olgular, Erdoğanın yüzündeki sahte maskenin düştüğü Kürt düşmanı ırkçı Türkçü yüzünün yere serildiğini gösterir . Başbakan Erdoğanın Kürt düşmanlığını körükleme ve Kürtleri sivil faşit çetelerin hedefine oturtma çağrısına sessiz kalmayarak, faşist ırkçı şovenizm dalgasına karşı birleşik savaşımı geliştirerek yanıt olalım