‘Öteki’ ile, belki de daha doğrusu ‘ötekileştirdiği’ ile sorununu, insanlığın temel ilkelerine yakışır biçimde çözmeyen, çözmek istemeyen toplumlar ve devletler, zaman içinde nasıl da çürüyor. Son İsrail kabinesi de İsrail devletindeki çürümeyi ortaya koydu. Hele
o kabinede Dışişleri Bakanı olarak Avigdor Liberman’ın yer alması, neredeyse İsrail devletinin tabutuna çakılan çivi gibi; 1948’de eşitlik ve özgürlük temelleri üzerine kurulmaya çalışılan, yeni bir dünyanın mümkün olabileceği hayaliyle inşa edilen ama daha kuruluşunda temel insanlık değerlerinden uzaklaşmaya başlayan, 1967’de, işgal politikasına başladıktan sonra, çürüdüğünü bile görmek istemeyen İsrail devletinin...
Devletleri ve egemenlikleri altındaki toplumları elbette birbirinden ayırmak gerek. Devletin dayattığı egemen politik kültürün etkisi dışında kalabilen kesimler çürümeye ‘mezarlıkta ıslık çalar’ gibi direnebilir.
Ama Liberman gibi birinin dışişleri bakanlığı onların nefesinin önemli bir kısmını tüketmiştir herhalde.
Ne kadar yazık, çünkü gerçekten barışa ve iyi komşuluğa inanan, yanı başındakini ‘ötekileştirmek’ istemeyen birileri vardı kutsal topraklarda. Onların bahara olan inancı, çürümüşlük kokusunu içine çekmeye bayılan zombilerin gücüne yenik düştü.
Ariel Şaron’un bile, fikirlerini aşırı bularak kabinesinden çıkardığı Liberman, başrol oynamaya atandı. Moldova’da doğan ve gençliğinde bar fedailiği yapan Liberman İsrail’e 1978’de 20 yaşında göç etti. Eski Sovyetler’den gelen birçok Yahudi gibi, ‘yavuz hırsız’ misali Filistin topraklarında kurulu yerleşimlerden birinde yaşıyor. Gençliğinde devletin dahi ‘ırkçı’ kabul edip, seçimlere girmesini yasakladığı ve terörist ilan ettiği Kach grubuna üyeliği iddiasını, bu grubun ‘iki itirafçısı’ ortaya attı. Liberman, siyasete girdiği günden beri, İsrail vatandaşı Filistinlilere ‘zorunlu sınır dışı’ politikasını savundu. Tıpkı Naziler gibi. Dindar Yahudilere karşı da benzer tavır takındı. Ne de olsa onlar askere falan gitmiyordu. Aslında onun açısından ‘devlete sadakat yemini etmeyen herkes atılmalı İsrail’den.
İsrail’in son Gazze yıkımı sırasında da ‘veciz’ laflar etti. Ona kalsa, İsrail yumuşak davranmıştı, 2. Dünya Savaşı’nda ABD’nin Japonya’ya yaptığını yapmış olsaydı, böyle işgal gibi bezdirici şeylerle uğraşmak zorunda kalmayacaktı. Anlayacağınız
atom bombası atılmamış olmasına hayıflanıyordu.
Liberman’ın adli sicili de parlak sayılmaz, henüz çocukken oğlunu döven çocuğu dövdüğü ve ailesini tehdit ettiği için, ceza almışlığı da var. Ayrıca elbette yolsuzluğa batmışlığı da...
İşin en acıklı yanlarından biri de, Liberman’a vaktiyle ırkçı bile demiş olan, İsrail toplumunun insani değerlerine bir zamanlar vurgu yapan İşçi Partisi’nin aynı koalisyonda olmayı kabullenmesi. İnsan düşünmeden edemiyor, acaba bu coğrafyanın havasında suyunda mı birşey var ki, eski solcuları yeni faşist haline getiriyor?
İşin diğer vahim boyutu da Liberman’ın İsrail’de giderek popülerleşmesi. Hatta azınlıktaki Dürzilerin Liberman’ı desteklemesi acıklıdan da öte. Libarman söz konusu olduğunda taç giyen başın akıllanmayacağı da açık, çünkü Liberman tacı tam da bu saydığımız özellikleri yüzünden giydi. Ne yazık ki Liberman’ın aldığı kararlar, yalnızca onu destekleyenleri değil, bir şekilde bu coğrafyanın insanları olarak hepimizi etkileyecek.
AYŞE KARABAT
Radikal