8 Haziran 2009 Pazartesi

ENDÜSTRİYEL FUTBOLUN TACİRLERİ VE YOKSUL ÇOCUKLAR

Üçüncü Dünya ülkelerinin genç ve yoksul bedenleri, yetenek avcıları tarafından keşfedilerek endüstriyel futbolun çarklarına teslim ediliyor. Sınıf atlama özlemiyle, kendisine sunulan ücretli köleliğe katlanmak zorunda kalıyor. Yerinden yurdundan koparılan çocuklar, gelişim döneminde meşin yuvarlağın peşinde koşarken, çocukluklarını ıskalamış oluyor
İBRAHİM VARLI

Futbol popüler bir spor dalı. Trilyon dolarların döndüğü bir sektör halini alan bu oyunda yeni yıldızları keşfetmek onları yeni pazarlara sunmak endüstriyel futbolun olmazsa olmazı... Vahşi kapitalizmin tüm acımasızlığıyla hükmettiği endüstriyel futbol, tüketicilerini tatmin etmek için sürekli yeni yüzlere ihtiyaç duyuyor. Bu tüketim ihtiyacını sağlayan 'hammadde' ise genç bedenler oluyor.
Endüstriyel futbolun tüketicileri için genç ve yetenekli bedenleri bulan, piyasaya süren ise 'Scoutlar' yani 'yıldız avcıları' olarak isimlendirilen futbol menajerleridir. Scoutlar, koca bir sezon boyunca dünya liglerini takip ederek ekonomik oyuncuları keşfetmeye gayretiyle didinip dururlar. Takip ettikleri liglerde keşfettikleri yetenekli oyuncuları herkes tarafından fark edilmeden bulmaya çalışırlar.
Scoutlar dünyanın dört bir yanını tarayarak endüstriyel futbolun dişlilerine yeni bedenler sunarken, mekanizma büyük bir kapitalist disiplin içinde işletiliyor. Dünyanın dört bir bucağında mahalle maçlarını bile izleyen, genç yıldızları keşfeden Scoutlar, buldukları çocuk yetenekleri büyük takımların iştahına teslim ediyor. Scoutların bu titiz çalışmasının karşılığı ise kuşkusuz ki bol sıfırlı çekler oluyor.
Scoutların en büyük yardımcıları ise üçüncü dünya ülkelerinin yetersiz alt yapı olanakları. Yoksul ülke kulüplerinin ekonomik kaynaklarının büyük kısmı maalesef oyuncu yetiştirmek ve bu oyuncuları yurt dışına pazarlamak üzerine kurulu. Kulüpler bu çocuk ticaretinden gelen paraları altyapı çalışmaları için kullanmamakta, paralar; başkan, menajer ve işgüzar yöneticiler üçgeninde yok olmakta.

SINIF ATLAMA ÖZLEMİ BASKIN GELİYOR
Beyaz tacirlerin tuzağına düşen Üçüncü Dünya’nın yoksul çocukları ise sınıf atlama özlemiyle kendilerini rahatlıkla insafsız menajerlerin kollarına teslim ediyor. Menajerler tarafından ucuza satın alınıp dolandırılan yoksul bedenlerin en büyük hayali Avrupa'da top koşturabilmek. Kendilerine ünlü futbol yıldızlarını örnek alan, bu çocuklar birer Drogba, Adebayor, Eto’o, Messi, Kanoute olma rüyasında. Ancak futbola gönül vermiş bu genç yeteneklerin hepsi Drogba, Adebayor ya da Eto'o gibi şanslı olamıyor.
Afrikalı ailelerin de yoksulluktan kurtulmak için bulduğu çarelerin başında futbol geliyor. Yetenekli çocukların bir kısmı doğru kişilerle tanışıp dünya yıldızı haline gelirken, çoğunlukla menajerlerin marifetiyle Avrupa yollarına düşen küçük siyahi çocukların ancak bir kısmı hayallerine ulaşsa da büyük kısmı kendilerini yetenek avcısı olarak tanıtan dolandırıcıların tuzağına düşüyor.
Keşfedilme hayalinin peşinde koşan oyuncular arasındaki rekabet oldukça zorlu. Özellikle Afrikalı genç oyuncuların tek amacı kendilerini kıta Afrika’sının dışına atmak, çok para kazanarak kendilerini ve ailelerini içinde bulundukları sefaletten kurtarmak. Her yıl henüz reşit bile olmayan yüzlerce Afrikalı genç şaibeli yollarla Avrupa'ya getiriliyor. Kendini yetenek avcısı ya da futbol menajeri olarak tanıtan dolandırıcılar bu gençleri büyük kulüplerde oynatma vaadiyle kandırıp, geçerli ikamet izni ya da parası olmadığı halde kaderine terk ediyor.
Afrika'nın, Latin Amerika'nın tozlu ve taşlı sahalarında keşfedilmeyi beklemek istemeyen bu yetenekler kapitalist çarkın menajerlerine ihtiyaç duyuyor. Kendilerini içinde bulundukları sefaletten kurtaracak yegane yolun menajerlerden geçtiğinin farkındalar. Bu nedenle çocuk bedenler kendilerini olabileceklerin akışına teslim ediyor.

‘ZENGİN KULÜPLER YETENEKLERİ ÇALIYOR’
Çocuk bedenlerin endüstriyel futbola acımasızca sunulması tüm dünyada tartışılan bir konu. Özellikle İngiliz kulüpleri aşırı liberal yapılarıyla eleştirilerin odağında yer alıyor. Kulüplerin henüz 12-15 yaşındaki çocukları, gerekirse ailelerinden kopararak, İngiltere'ye taşıması diğer ülke kulüplerini de çılgına çeviriyor. Manchester United'ın, Lazio'nun alt yapısından çaldığı ve ailesiyle birlikte adaya götürdüğü Federico Macheda, İngiliz ve İtalyan kulüplerini birbirine düşürmüştü. Sir Alex Ferguson, Macheda için "Bir kumar oynadım ve tuttu" dese de, Macheda'nın alt yapısından yetiştiği Lazio Başkanı Claudio Lotito, "İsyan ediyorum. Zengin İngiliz kulüpleri ailelerini kandırarak yeteneklerimizi çalıyor. 15'lik bir delikanlının hayvan pazarından alınır gibi transfer edilmesi akıl alır gibi değil" diyerek tepkisini dile getirmişti.
İtalyan kulüplerinin söyleyecek fazla sözü olmasa da İngiliz kulüplerinden az da olsa farklı bir işleyişe sahip. Çünkü İtalya'daki mevcut sistemde genç oyuncular 18 yaşına gelmeden profesyonel sözleşme imzalayamıyor. Bu açığı iyi değerlendiren Ferguson da Macheda'yı Lazio'dan çalmıştı. Benzer bir olay Roma'lı Petrucci'nin transferinde de yaşanmıştı.
Real Madrid'in, Manchester United'ın, Arsenal'in, Chelsea'nin, Milan ve Juventus'un futbol akademileri için devşirilen genç yetenekler, kısa süre içinde değerlerini arttırarak, iyi birer katma değer yaratmış oluyor. Arap ve Rus oligarkları tarafından satın alınan İngiliz kulüplerinin aşırı liberal yapıları bu işleyişten büyük vurguna ulaşıyor.
İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika gibi Avrupa'nın gelişmiş ülkeleri sömürgeciliklerinden gelen alışkanlıkla Afrikalı oyuncuları önce altyapılarına, sonra da takımlarına dahil ediyor. Ancak Afrika'yla ilgili tüm öyküler mutlu sona ulaşmıyor. Afrika'daki potansiyeli fırsat bilenler, oyuncu menajerliği kisvesi altında köle ticareti yapan insanlarla dolu.
Futbol oligarklarının oyuncağına dönüştürülen kulüplerin, genç bedenleri eski Roma gladyatörleri gibi arenaya sürmesi futbolun masumiyetini öldürüyor. Genç yeteneklerin kendi çocukluklarını ıskalamadan meşin yuvarlak peşinde koşmasının yolu endüstriyel futbolun aşırı kapitalist yapısına itiraz etmekten geçiyor.