12 Kasım 2009 Perşembe

Dersim'in kayıp kızları

Modernlik kendini ileri, gelişmiş ve üstün addeden vehimlerle maluldür...

Ve bu vehimlerle giriştiği modern toplum inşaatının harcına 'köksüzleştirdiği' çocukları katar.

Her medenileştirme projesinin içerdiği zulüm, çocuklardan geçirilerek gelecek kurgulanır. 'Görece geri' tanımladığı toplulukların çocuklarını toplayarak onların 'çocukluk' kimliğini ve geçmişini emerek projeye dahil ederler.

Çocukların hafızalarına oyulan gedikler tarihimizin de kapatılamayacak kara delikleridir. Tarih müfredatının atlanmış sayfasından, sararmış bir fotoğraf daha düşüyor. Dersim'den yani Gümüş Kapı'dan sürülerek sökülen ve geri dönemeyen kızların fotoğrafı...

Geçmişin geçmemiş olduğuna inat edercesine bu defa saçları kazınmış, küçük kızlar Erzincan garında toplatılmış, bekleşiyorlar. Birazdan trene binecekler, kendileri ve kökleri arkalarında kalarak. Ucu olmayan bir çile, onların kucaklarına hayat diye verilecek.

Toprağından devşirilmiş küçük kızlar, batıya giden trenlerde 'unutmanın' zifiriliğine yolcuydular. Ailelerinin ve kendi iradelerinin dışında 'başka biri olmanın' yolculuğu 71 yıl sürdü...

Böyle bir fotoğraf var mı bilinmiyor ama tarihin kilitli odaları açıldıkça kırık çocuk sesleri yükseliyor. Dersim'in kızları o tarihlerde kayboldu. Cumhuriyet tarihinin kırılgan geçididir Dersim, dört dağın arasındaki suskun ve vakur mazi. 1937-1938'in Dersim olaylarında insanlık hikayelerinin acıtıcı parantezlerinin birinde de kayıp kızlar yer alıyor.

Ve bugün 80 yaş civarında oldukları tahmin ediliyor. O dönemde aileleri öldürülmüş ya da ailelerinden zorla alınmış küçük kızların, evlatlık olarak bürokrat ve asker ailelerine verildiği 'ehlileştirme' projesini, 71 yıl sonra konuşurken insan zorlanıyor. Hele bir de bunu meşrulaştırmaya çalışan mantık, ziyadesiyle içinizi zehirliyor. Bu çocukların isimleri, onları beraberinde götürenler ve akıbetleri bilinmiyor.

Hayattaki yakınları onları aramaya devam ediyor. Parçalanmış aileler, 'silinmiş çocukluğun' nerede olduğunu öğrenmek istiyor. Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu Başkanı Faruk Kaya; Cumhurbaşkanı Gül'e Tunceli ziyaretinde ilettiği mektupta 1938'de evlatlık verilen, çocuk esirgeme kurumlarına bırakılan, dönemin yetkililerince evlatlık alınan Dersimli çocukların tam listesinin açıklanmasını istedi. Aradan geçen 71 yıldan beri kendi akrabalarını arayan yüzlerce insanımızın acıları dindirilsin dendi.

Erzincan tren garında, yetim kalan yüzlerce çocuğun mal seçer gibi seçilip, sorgusuz sualsiz alıp götürüldüğü, binlerce çocuğun evlatlık olarak kaydedilmiş ya da hizmetçi olarak kullanıldığı belirtiliyor... Nezahat Erdoğan ise 1938'de kaybolan Dersimli kızların öyküsünü belgesel olarak hazırlamış.

Tanıkları bulup onları dinlemiş, 10 tane yaşayan hikayeye ulaşmış. Bu çalışma da yakında yayınlanacak. Ama biliyoruz ki 'Islahat yöntemlerinin' açtığı insanlık yaraları kabuk tutamıyor.
Bugün nine, anneanne, babaanne olan bu kız çocuklarının hayatlarından neyin esirgendiğini hangimiz söyleyebiliriz ki?

Kızlara ve kadınlara yönelik 'ehlileştirme' projesinin hala devam etmediğini de... İdeolojik seferberliğin icraatlarının 'yoğun ve parlayan insan temizliği' kimlerde 'neyi' kazıyıp yok etti. Nitekim modern devletin toplum mühendisliği hevesi bir uygarlık hezimeti olup geçen yüzyılda batmadı mı?

Nihal Kemaloğlu
Akşam / 12.11.09