11 Kasım 2009 Çarşamba

Erdoğan'dan tarih çarpıtması

Başbakan Erdoğan'ın dile getirdiği, antisemitizmin insanlık suçu olduğunu ilan eden ilk lider olduğu yönündeki gülünç iddiası, sol ve sağ iktidarların siyonizmle mesafesini bir kez daha hatırlattı.
.
Son bir haftanın siyasi gündemine damgasını vuran ve Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra AKP ileri gelenlerinin de çeşitli konuşmalarında yanıt üretmek zorunda kaldığı "Türkiye yüzünü Doğu'ya mı döndü" tartışmalarının hayhuyu arasında gözden yiten bir ifade oldu: "Antisemitizmin dünyada insanlık suçu olduğunu ilan eden ilk lider benim. İlk defa ben ilan ettim."

Söylendiği anda komikleşen ve tarihi çarpıtmanın bu kadarı da olmaz dedirten bu ifade Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, 3 kasım tarihli AKP Grup toplantısındaki konuşmasının dış politikada eksen kayması tartışmalarına yanıt niteliğinde olan bölümünde yer aldı. Başbakan'ın bu "masum" yalanını basının da görmezden geldiği, Erdoğan'ın partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasındaki başka vurgularının spotlara başlıklara çekildiği haberler üretildi. En sevileni ise Başbakan'ın "Türkiye'nin eksen değiştirdiği değil normalleştiği" yönündeki iddiası idi.

Erdoğan, "Antisemitizmin dünyada insanlık suçu olduğunu ilan eden ilk lider" olduğu iddiasını yerleştirdiği bağlam kısaca şöyleydi: "Gazze'de yapılanlara karşı hakkı savunmak, hukuku savunmak, en önemlisi de insaniyeti savunmak dış politikada yön değiştirme olarak nitelendirilemez. Orada 1500 yavru, kadın, savunmasız insanlar öldürüldü. Bini aşkın insan yaralandı. Altyapı üst yapı hepsi çökertildi. Şimdi bunları söylüyorum diye beni kalkıp, bu konuda İsrail karşıtı, Musevi karşıtı... Hayır... Benim ülkemde bu kadar Musevi vatandaşım var. Hangisiyle acaba benim ülkemde onların güvenliğine yönelik bu güne kadar bir şey oldu? Efendim antisemitizm Türkiye'de ilerliyor. Antisemitizmin dünyada insanlık suçu olduğunu ilan eden ilk lider benim. İlk defa ben ilan ettim. Yine aynı şeyi savunuyorum."

Asıl siyonizmle mesafe tayini önemli
7 Kasım'da Ekim Devrimi 9 Kasım'da Berlin duvarının yıkılışı gibi önemli iki tarihi gelişmenin yıl dönümleri, İsrail'in Filistin'de uyguladığı vahşet, bugün Yahudilere uygulanan soykırım nedeniyle lanetlenen Alman faşizmini yenen SSCB'nin ve sosyalist bloğun ortadan kalkışının dünya çapındaki acı sonuçlarından biri olduğu gerçeğini bir kez daha gösterdi.

Başbakan Erdoğan'ın, siyasi iktidarı, antisemitizmle değil siyonizmle ABD planları doğrultusunda biçimlendirdiği ilişkisine ve mesafesine göre tariflemenin kaçınılmaz olduğunu bir kez daha hatırlatan grup konuşmasına karşın, Erdoğan'ın, ABD emperyalizminin emrindeki "antisemitizm karşıtlığı"nı ve bunu dile getiren ilk lider olduğu iddiasını gülünçleştirecek tarihi gerçekler de ortadaydı.

SSCB antisemitizme karşı
ilkesel davranan ilk örnekti
Ekim Devrimi "halklar hapishanesi" olan çarlık Rusya'sını değiştirdi, tüm halklara özgürlük verdi. İkinci Dünya Savaşı'nda ise soykırıma uğrayan Yahudilerin İngiliz mandası altındaki Filistin'de ayrı devlet kurma hakkını destekleyen ve ilkesel davranarak İsrail'in kuruluşuna destek veren SSCB, İsrail'in soğuk savaşta ABD eksenine yerleşeceğini öngöremese de, antisemitizme karşı büyük bir adımın da mimarı olmuştu.

İsrail başbakanlarından Golda Meir anılarında, "Sovyetler için esas olanın İngiltere'yi Ortadoğu'dan kovmak olduğundan kuşku duymuyorum. Ancak 1947 güzünde BM'de tartışmalar sürerken Sovyet blokunun kendilerinin de zaferi korkunç bir bedel ödeyerek kazandıkları için Nazilerden çok çekmiş olan Yahudilere derinden sempati duyarak onların kendi devletlerini kurmayı hak ettiklerini anladıklarını düşünüyordum" diyordu.

İsrail'in ABD'nin yanında yer almaya başladığı iyice belirginleşince, ABD emperyalizmi karşısında Ortadoğu'nun ezilen halklarını destekleyen SSCB, İsrail'i durduran ülke oldu. 1973'te Yom Kippur Savaşı'nda İsrail Arapları yine yendiğikten sonra, Sovyet lideri Brejnev ABD başkanı Nixon'a gönderdiği mektupta İsrail'in ilerlemesini durdurmaması halinde, SSCB'nin askeri müdahalede bulunacağını bildirdi. İsrail'i durduran da SSCB'nin bu ültimatomu olmuştu.
.
Latin Amerika'nın
"komşularla sıfır sorun" derdi mi yok
Erdoğan'ın "masum" yalanının çağdaşı liderleri de görmezden gelmeye yeltenen bir yanı olduğu da muhakkaktı. Ne var ki, Erdoğan anti-semitizmi lanetleyen ilk değilse de tek lider olmadığını gösteren başka gelişmeler de yaşandı.

İsrail'in 2008 yılının son günlerinde Gazze Şeridi'ne yönelik başlattığı "Dökme Kurşun" saldırısının Davos'ta Erdoğan'ın "bir dakika" çıkışının Türkiye'nin Arap dünyasına girişini kolaylaştırmak için ABD etkilenimli bir şov olduğu zaman içerisinde daha da belirginlik kazanırken, sol iktidarlar tarafından yönetilen Latin Amerika ülkelerinden biri olan Venezula'nın Devlet Başkanı Hugo Chavez, sol iktidarların Gazze'ye bakışındaki samimiyeti sergileyen bir lider portresi ile akıllarda yer etti. İsrail'in Gazze saldırısı sırasında ve sonrasında, bir yandan çok sayıda Yahudi yurttaşı olan ülkesinde tırmandırılmaya çalışılan anti-semitik gösterilerle, sinagog saldırılarıyla uğraşırken bir yandan da İsrail diplomatlarını ülkesinden kovan Chavez, Tayyip Erdoğan'ın sınırları olan "antisemitizm karşıtlığı"nın karşısında olumlu bir örnek oluşturmuştu.
Dış politikasını "komuşularla sıfır sorun" ilkesi üzerine oturttuğunu sıklıkla vurgulayan AKP iktidarının karşısında, ABD emperyalizmi ile komşu olup ona ve müttefiklerine kafa tutan Venezuela liderliği, sol bir iktidarın siyonizme iyi bir ders verebileceğini de gösterdi.