
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş, 9 Eylül 2015 tarihinde Diyarbakır'da yaptığı konuşmada "Akan
kanla ilgili HDP'nin zerre-i miskal siyasi sorumluluğu yoktur. Siyasi kararı
alan Cumhurbaşkanı ve Başbakan ikilisidir" dediği için hakkında açılan,
'Cumhurbaşkanı'na hakaret' soruşturmasında ifade verdi. Soruşturmayı yürüten
savcıya SEGBİS sistemi ile dün ifade veren Demirtaş, konuşmasında tek bir
hakaret cümlesi olmadığını, konuşmanın bir siyasi partinin Eş Genel Başkanı
olarak, başka bir siyasi partiye yönelik eleştiri ve mesajlardan ibaret
olduğunu kaydetti.
ETNİK ÇATIŞMA ÇIKARMAK İSTEDİLER
Konuşmayı yaptığı dönemde 400’den fazla
parti binası ve Genel Merkezin kendisine 'Türk milliyetçisi' diyen kesimlerce
yakılıp yıkıldığını belirten Demirtaş, "Hatta partimizle ilgili olmadığı
halde, yalnızca Kürt olduğu için bir çok insanın evi, iş yeri, mevsimlik
işçilerin çalıştıkları ve kaldıkları yerler ateşe verildi. O yüzden konuşma
metninden görüleceği üzere, Kürt adına ne varsa, Kürt’e benzeyen ne varsa saldırarak
etnik çatışma çıkarmayı amaçladıklarını ifade ettim" dedi.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın HDP'yi
hedef gösteren açıklamalarının savcılık tarafından tespit edilmesini istediğini
belirten Demirtaş, "Benim eleştirdiğim, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın
HDP’yi hedef gösteren konuşmalarıdır. Konuşmalarımın tamamı incelendiğinde,
tümüyle ifade ve fikir özgürlüğü kapsamında olduğu zerre kadar şüphe götürmez,
tümüyle barış çağrısı içerdiği çok net anlaşılmaktadır. 'Çözüm süreci
bitmiştir, bundan sonra çözüm yoktur' diyen siyasetçilerin tespit edilmesini
talep ediyorum. Bunlar tespit edilmelidir ki, çözüm sürecinin bitmesine ve
şiddet ortamının oluşmasına neden olan siyasetçiler belirlenebilsin" dedi.
O dönemde bazı basın yayın organlarının,
PKK’nın yaptığı bazı saldırılardan doğrudan kendisini sorumlu tuttuğunu da
ifadesinde belirten Demirtaş, "Ben PKK’nin ne yöneticisi, ne üyesi, ne
sözcüsü, ne de sempatizanıyım. Ben HDP Eş Genel Başkanıyım, bütün şiddet ve
savaş araçlarını eleştiriyorum ve politikalarına karşı çıkıyorum" dedi.
"HUKUK BANA AYRI, DEVLET BAHÇELİ'YE
AYRI İŞLİYOR"
Bir siyasi parti olarak hükümetin karar
ve eylemlerini eleştirmek ve denetlemekle yükümlü olduklarını belirten HDP Eş
Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ifadesinde şöyle dedi:
"Cumhurbaşkanı, kendisini aktif bir
siyasetçi olarak görmektedir. Cumhurbaşkanı sıfatıyla 7 Haziran seçimleri
öncesi 37 ilde seçim mitingi yapmıştır. Mitinglerde seçmenleri oy vermeleri
gereken partiye yönlendirmiş ve AKP’yi işaret etmiştir. Bu tarz siyaset yapan
bir şahsiyetin eleştiriyi göze alması gerekir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gibi siyaset üstü kalamamıştır.
Bir siyasi partinin genel başkanı gibi hareket etmiştir. Biz de bunun üzerine
kendisini muhatap kabul ederek, Cumhurbaşkanı’ndan ziyade siyasi parti genel
başkanı gibi eleştirilerimizi sunduk. Kendisi benim hakkımda hakaret içerici
bir çok beyanda bulunmuştur. Buna rağmen biz sarf edilen sözleri siyasi
atmosferin gerekliliği olarak kabul ettik. Zaten bana yönelik sarf edilen
sözlerden dolayı suç duyurusunda bulunmuş olsam bile, yasal mevzuat gereği
Cumhurbaşkanları vatana ihanet dışında herhangi bir suçtan yargılanmamaktadır.
Dolayısıyla kendisinin bulunduğu konum ile bizim bulunduğumuz konum arasında
hukuki koruma yönünden çok büyük farklılıklar vardır. Dolayısıyla
eleştirilerimizin bu çerçevede değerlendirilmesini talep ediyoruz.
Soruşturmalar politik siyasi kimliğim nedeniyle açılmıştır. Devlet Bahçeli’nin
Cumhurbaşkanı’na yönelik ‘hırsız’ ve benzeri sözler sarf ettiği sadece 2015
yılında 15 ayrı konuşma mevcuttur ve bu konuşmalarla ilgili fezleke
düzenlenmemiştir. Hukuk bu ülkede bana ayrı, Devlet Bahçeli’ye ayrı
işlemektedir. Şu anda ifademi size yaklaşık bin 700 kilometreden, yüksek
güvenlikli cezaevinden veriyorum. Bu, yargının herkes için eşit olmadığının
göstergesidir" dedi.
İfade vermeden önce avukatları ile
savunmaya ilişkin bir görüşme yaptığını kaydeden Demirtaş, "Avukatlarım
soruşturmayla ilgili bana bilgi verdi. Ama bu görüşme savcılığın talebi ve Sulh
Ceza Hakimliği kararıyla kayıt altına alındı. Ayrıca görevli huzurunda
gerçekleşti. Oysa ki, hakimliğin kararı bu dosyayı kapsamamaktadır. Benim
hakkımda 100’e yakın bu tarz soruşturma vardır. Avukatlarım ile yaptığım
görüşmeler hakimlik kararıyla dinlenmektedir. Oysa karar sadece bir dosyaya
ilişkindir, bu da adil yargılanma ilkesine net olarak aykırıdır" diye
konuştu.