6 Mayıs 2009 Çarşamba

DENİZ,HÜSEYİN VE YUSUFUN ANILARI YAŞIYOR !

6 Mayıs 1972 Türkiye halkının üç yiğit evladı Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’(THKO)nun kurucu önderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın faşist cellatlarca idam edildiği gündür. O günden bu güne 37. Yıl geçmesine karşın Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in devrimci anıları yükselirken, faşist diktatörlüğe karşı, işçi ve emekçilerin nefretti büyüdü. Faşist cellatlar, kendilerince bu üç devrimci önderi idam ederek, işçilere, emekçilere ve devrimcilere gözdağı vermeyi ve korku sallamayı amaçlıyorlardı. Ama silahları geri tepti. Yok etmeye çalıştıkları kararlı ve devrimci önderlik ruhu, güçlü bir kuvvet olarak faşistleri ve gericileri titretti, titretiyor. Onların bıraktığı bu kararlı ve ölümü gülerek kucaklayan devrimci ruh, bugün devrimci bilince dönüştü, dönüşüyor.
Deniz, Yusuf ve Hüseyin 12 Mart faşist darbesinin zorbalığına ve karanlığına karşı güçlü bir devrimci ses olarak ortaya çıktılar. O dönemde mücadelenin simgelerinden birisi haline geldiler. Devrimci mücadele anlayışlarıyla, reformizmin ve revizyonizmin uyuşturucu etkisine, pasifizme ve korkaklığa ağır darbe indirdiler. Ama öte yandan, sübjektif niyetleri itibarıyla devrim için mücadeleye atılmalarına rağmen önemli hataları ve eksiklikleri vardı. Düşmana karşı devrimci militanlıkları ve kahramanlıkları, sonraki devrimci kuşaklar için yol açıcı oldu ve örnek alındılar. Kitleler için ölümü kucaklayan militan tutumları ve uzlaşmaz devrimci duruşlarıyla, yığınların üzerinden unutulmaz derin etkiler bıraktılar.
Bilindiği üzere 1970 dönemi başladığında, işçi ve emekçilerin mücadelesine önderlik edecek ve devrime katılmak isteyen genç kuşakları bağrında toplayabilecek bir komünist partisi yoktu. Haliyle işçi, emekçi ve gençliğin devrimci mücadelesi kendiliğinden belirli gelişmeler göstermiş, ama işçi ve emekçilerin bağımsız devrimci gücü olarak örgütlenememişti. Reformizm, revizyonizm ve her türden oportünizmin, devrimci hareket üzerinde ciddi bir etkisi söz konusuydu. M.L kavranışı çok sığ ve yetmezliklerle doluydu. Devrimci teori somut durumun somut tahlili üzerinde yükseleceği bir mücadele anlayışının yaratılması doğrultusunda kullanılamadı. Sübjektivizm ve teorinin dogmatik tarzda ele alınışı yaygındı. Bu şartlar altında revizyonizm ve reformizmin ihanetine tepki duyan, ama ona karşı M.L silahını kullanmasını bilmeyen, deneyden yoksun devrimci gençlik kuşağı vardı. Nitekim bu anlayışa uygun örgütlenmelere yönelindi. Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının yürüttüğü ve 12 Mart döneminde ortaya çıkan silahlı başkaldırı anlayışının kökleri böyledir.
Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının önderliğinde kurulan THKO’da teslimiyet ve pasifizme karşı, başkaldırı ve direnişin devrimci adıdır.
Faşist saldırı dalgasının arttığı ve emekçilere ve Kürt ulusuna yönelik kuşatma hareketinin derinleşerek yayılmaya çalışıldığı, devrimci ve komünist hareketin etkisiz hale getirilme çabalarının derinleşerek sürdüğü ve dahası faşist yasalarla devletin daha da militarize edildiği koşullarda, 6 Mayıs’da idam edilen Denizi Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslanı anıyoruz.
Devrim için ölümü hiçe sayan 6 Mayıs şehitlerine bin selam. Sizin için en iyi şiirlerini yazıyor şairlerimiz. Şiir yazıyor sokaklarda, barikatlarda, savaş siperlerinde. Destansı yaşamınızla bayraklaştınız ellerimizde. Bu yürek biraz da sizin için çarpıyor.
Bir Mayıs ayındayız yine. Kavgayı yüreklerinin derinliklerinde yeşerterek, toprağa düşenlerleyiz. Sizinleyiz. Sizi tanıştırıyoruz genç yüreklerle. Kavganın tam ortasında, karanlıkları aydınlatıyoruz. Ve siz oluyoruz kavganın en asi nehrinde.
Kavganın gür sesinde emekçilerin öfkesinde, sizin sesiniz yankılanıyor düşmana atılan her yumrukta. Özgürlük için karşı isyanda, burjuvaziye karşı kinde, emperyalizme karşı öfkede hep siz oluyorsunuz yanı başımızda. Çetin kavgalara soyunuyor bilincimiz.
Mayıs ayı şehitlerimizi bir kez daha andığımız kavga ayıdır. Sömürülen ve ezilenlerin, sömürenlere ve ezenlere karşı nesiller boyunca süren ve biriken devrimci mücadele mirasıyla beslenen bu nehri, tüm yüreğimiz ve bedenimizle taşımalıyız. Yüreğimiz, aklımız ve irademiz şehitlerimizin anıları, yaşam deneyimleri ve bize bıraktıklarıyla dolmalı, ve onlardan her bakımdan öğrenmeli ve Onların erdemleriyle donanmalıyız.
Devrimin ve devrimciliğin en yüce insani erdemleri ve duyguları, şehitlerimizin anıları nezdinde mücadelemizde yeniden yeşermelidir. Böyle olmalı; çünkü devrim uğruna yaşamanın ve mücadele etmenin önemini daha iyi özümseyebilmek için ihtiyacımız var, Onların yaşamlarından ve kavgalarından öğrenmeye. Burjuva kapitalist toplumsal sistemin ilişkileri bencilleştirici, bireycileştirici, yabancılaştırıcı mülkiyetçiliği kışkırtıcılığına karşı komünistler olarak yoldaşlık sevgisinin paylaşımcı, dayanışmacı, özgürleştirici kolektif gücünü dikebilmek için Onlardan öğrenmeliyiz.
Sözün anlam yitimine uğradığı, baskı, sömürü ve Kürt emekçilerine yönelik ezme ve linç girişiminin yaygınlaşmaya çalışıldığı, yoksulluk ve sefaletin derinleşerek sürdüğü koşullarda devrim şehitlerini anmak daha bir önem kazanıyor..Çünkü Onlar umuttur ve hep dolaştılar ülkemizin semalarında. Derler ki; ilk insanlar pek konuşmazlarmış. Konuşmamaları da öyle dil bilmedikleri veya çok ilkel olduklarından değilmiş. Doğa ile o kadar özdeşlermiş ki, tüm doğa ile ortak dil kullanırlarmış. Buda en derinden birbirlerini hissetmekmiş. Tüm doğa; hayvanlar, bitkiler ve insanlar aynı frekanstan anlarlarmış birbirlerini. Daha sonra insanlar önce doğayla sonra da birbirleri ile aynı frekanstan ayrılmışlarmış. Ama birbirlerini anlamak için sözü yaratmışlar.
Elbette, ilk insanın sevda tohumunu, sadeliğini, güzelliğini taşıyanlar da varlıklarına devam etmişler. Hem söze anlam kazandırmak ve hem de kaybedilen insanı tekrar aramaya koyulmuşlar. Bunun için tek amaçları kire pasa bulaşmamakmış. Derileri soyulsa da, çarmıhlara gerilseler de, kuyulara doldurulsalar da boyun eğmezlermiş tıpkı Kaypakkay’a yoldaş gibi. Volkan gibi patlayıp önce ölüm, sonra yaşam olanlar da varmış. Taşarlarmış yürekten yüreğe. Her volkanda daha bir arınır, direnişte daha bir kanatlanır, her ateşte daha bir güzelleşirlermiş.
Aslında devrim için ölümsüzleşen şehitlerimiz, özgürlük için ateş topuydular. Onlar hem uçurum kelebeği kadar narin ve soylu, hem de volkan kadar öfkeli, isyankâr ve ateşte yaşam tutacak kadar büyüktüler.
Peki, neden şehitlerimiz gibi en devrimin en yüreklileri en önde düşerler! Neden yaşamı anlamlandıracaklar erken terk ederler bu yaşamı? Neden doğa en güzel sanatıyla yarattıklarını ilk adaklar arasında sunar? Neden en çirkin pislikleri, en güzel ürünleriyle temizler? Neden acı ve sevinç iç içedir, umut ve gelecek gibi. Neden ve neden?
Aslını sorarsan bulur bazı sorular cevaplarını, ama yürek kaldıramaz. Bilir asırların çarpıklığını, ancak bu narin canlar düzeltir. Ama bedelini kaldıramaz ki… Kimler çağırdı sizleri? Halayınızı kimler izledi? “Üzülmeyin benden sonra…” kavgayı harlayın demiştiniz ve söylediğinizi unutmadan kavgayı daha sıkı ördük ve sizinin izinize takılıp yolunuzda yürüdük inatla ve ısrarla. Kendilerine, kavgaya küsenler, yarı yolda düşenler oldu ve diri kalmaya çalışanlar oldu. Ama devrim bayrağınız asla lekelenmedi ve hep yükseklerde tutuldu şehit yoldaşlar.
Şunu biliyoruz ki devrim için savaşarak şehit düşen devrimcilerin gerçek ve tek mirasçısı komünistler, devrimciler ve emekçilerdir. Gerçekten sınıf mücadelesinde kararlılıkla ilerlemeden, hatalardan arınıp doğruları geliştirerek revizyonizm ve oportünizme karşı mücadele edilmeden, devrimcilerin mirası sürdürülemez. Devrimci miras, devrimle hiç bir bağı kalmamış, yalnızca nostalji takılan reformist tatlı su balığı Abbas yolcuların bezirgan anlayışının harcayacağı bir şey değil, Bizlere sorumluluklar yükleyen, mücadeleci gücünü artıran ağır bir yüktür. Devrimcilerin kararlı ve uzlaşmaz devrimci tavrını benimseyen ve onu geliştirenler, o mirası devam ettirmeye hak kazanabilir. Yoksa kuru gürültücü miras bezirganlığı değil.
Biz Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan kararlı bir biçimde, faşist diktatörlüğe karşı çıkışları ve militan mücadelesini benimsemeliyiz. Bu tavrı bugün faşizme ve sermayeye karşı karalılıkla bayraklaştırmalıyız. Deniz Gezmiş ve yoldaşları emperyalizm, faşizme ve kurlu düzen karşı devrim için mücadeleye atılmışlardır. Ve faşizme karşı devrimci mücadelenin simgesi olmuşlardır. Deniz gezmiş ve yoldaşlarının faşizme karşı boyun eğmez devrimci direnişleri sınıf savaşımında bir silah olarak benimseyip, bu kararlılığı yığınların tükenmez enerjileriyle birleştirmek olmalıdır. Nasıl ki emekçilerin bağrında ortaya çıkan köylü ve halk kahramanlarının tutumlarını örnek alıp, Onu komünist bir anlayışla benimsiyorsak, Denizi Gezmiş ve yoldaşlarının kararlı ve devrimci militan tavırlarında benimsemeliyiz.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan mücadeleye atıldıklarından darağacında nefeslerini verdikleri 6 Mayıs 1972’de takındıkları kararlı devrimci tutuma kadar uzanan devrimci süreç miras olarak yaşayacaktır. Bu devrimci direnişçiliği ve sisteme karşı cepheden devrimci saldırıyı unutturmak yolundaki sinsi girişimler yada saldırılar başarılı olamayacaktır. Ama komünist devrimciler, proletaryanın bu militan devrimci tavrını benimserken, Onların küçük burjuva önyargılarının ve mücadele anlayışlarını aşarak zafere doğru kararlılıkla ilerleyecektir
Her 6 Mayıs da oturup muhasebe yapıyor yoldaşlarımız; Paris Komünü’nden Ekim Devrimine, Latin Amerika’dan Irak’a, Yunanistan’a Filistin’e ezilenlerin ve sömürülenlerin idealleri için bayraklaşanların bakışları altında. Eğip bükülmeden, her şeyi yalın gerçekliğiyle ele alıyor yoldaşlarımız. Şehitlerimizin uğruna düştükleri, ellerimizde bayraklaşan yayınları kaç kişiye götürdüm? Kaç yoksul sofralara konuk oldum? Kaç yürek aydınlattım?
Mayısın kavga dolu, yoldaşlık dolu mevsiminden geçiyoruz. Örgütleniyor, kavgaya atılıyor ve daha sıkı sarılıyoruz mücadeleye. Her adım sancılı, her adım acılı; hepsi habercisi oysa ki. Bu sancı, başarının sancısı. Her gün yeniden doğuyoruz, her gün öğreniyor, gelişiyor, öğretiyoruz. Daha bir ustalaşıyoruz kavga içinde. Sizin mirasınızla güçleniyor ışığımız.
6 Mayıs bir aynadır kavgada artık. Kendi gerçekliğiyle yüzleşmek, kendini yeniden örgütlemek, gerçeklerin yakıcı bakışları altında kendini bilince çıkarmaktır, 6 Mayıs. 6 Mayıs direniştir, kavgadır. Bir Mayıs ayında daha çok onları Denizi, Yusufu, Hüseyini dinliyoruz, onlardan öğreniyoruz ve kendi dillerinden. Kavgalarını örnek alacak ve anılarını zafere dek yaşatacağız.

6 MAYISI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ !
Devrim ve komünizm şehitleri Ölümsüzdür
Faşizmi devrimle ezeceğiz !
Yaşasın devrim ve sosyalizm mücadelemiz !

6. MAYIS.2009
DEVRİMCİ HALKIN BİRLİĞİ