28 Haziran sabahı askerler kapının önüne geldi. Honduras’ın seçilmiş başkanı Zelaya’yı sürükleyerek çıkardılar ve Costarika’ya gönderdiler. Bu olay, uzun süredir aşılmış olduğu sanılan dönemi anımsattı. Gerçi uluslararası tepkiler, daha önceki darbelerde olduğundan farklıydı. Avrupa ülkeleri(EU) temsilcilerini geri çağırdı, Birleşmiş Milletler, Latin Amerika Başkanları hatta ABD Başkanı Barack Obama, askerler tarafından darbeyle düşürülen Zelaya’nın göreve iadesini istediler. Böylece bu darbe Latin Amerika tarihinde ABD tarafından resmen desteklenmeyen ilk darbe oldu. Askeri darbe hükümeti hareket alanı kazanırken, yasal kabine, geri dönüş için eylemler hazırlamakta. Micheletti, seçilmiş başkanın, sınırdan içeri girer girmez tutuklanacağını söyledi. Kongre tarafından göreve getirilen “de-facto-başkan” diğer kararlar yanında, ülke halkının demokratik haklarını yasa ile pratik olarak ortadan kaldırdı. Sokağa çıkmanın yasaklandığı 22.00-05.00 saatleri arasında, anayasanın tanıdığı temel haklar artık geçerli değil.
Darbeciler içte ve dışta, duruma hâkim oldukları, caddelerde sükunetin hüküm sürdüğüne dair bir görünüm çizmeye çalışıyor. Pek çok telefon bağlantısı kesildi, basın askerler tarafından ya koordine ediliyor veya kapatıldı. Sadece ulusal bir radyo kanalı ve bir TV istasyonu, darbecilere karşı gerçekleşen kitlesel protestoları yayınladı. Birkaç yerel radyo da, örn. Cizvit kanalı “Radio Progreso”, eleştirel haberler yaparken, çalışmalarının yoğun bir biçimde engellenmesinden ve askerlerden baskı gördüklerinden şikâyet etti. Honduras ve Orta Amerika’daki, darbe çizgisine yakın medya ise, darbeyi destekleyen bildirilere ve iktidar değişiminin sözüm ona anayasaya uygunluğu üzerinde yoğunlaştı. Bu medya yayınlarında, ülkede darbeye karşı gerçekleştirilen ve onbinlerce kişinin katıldığı protesto gösterileri, sendikacılara ve solculara karşı başlatılan koğuşturmalar hiç yer almadı. Darbenin ilk günü sendika başkanı Carlos H. Reyes askerler tarafından tartaklanarak sürüklendi. İşçi hareketi savaşçısı, ülke çapında halk direniş koordinasyonu üyesi ve 28 Kasım Başkanlık seçimlerine bağımsız aday olarak katılıyor. Yandaşları, adaylık için gereken 45.000 imzayı üç hafta gibi kısa sürede toplamıştı. Çok sayıda sendika ve sosyal hareket yöneticisi, tutuklanmamak için yeraltına geçti. Buna rağmen bütün ülkede tutuklama ve kötü muameleye dair haberler geliyor. Örneğin, telekomünikasyon tekeli Hondutel’in giriş kapısını işgal eden bir kaç yüz kişilik darbe karşıtı gösterici arasında bulunan bir genç, askerler tarafından öldürüldü. Görgü tanıklarına göre katiller, göstericilerin gözünü korkutmak için, cesedi birkaç kez arabayla çiğnediler. Kisa bir süre sonra da Hondutel yöneticileri tutuklandı.
Darbe taraftarları darbeyi “demokrasiyi kurtarma manevrası” olarak adlandırıyorlar. Çünkü başkan Zelaya, yasal olarak bağlayıcı olmayan bir halkoyu yoklamasına teşebbüs ederek var olan anayasaya aykırı davranmıştı. Seçmenler bu yoklamada, kasımdaki seçimlerde aynı zamanda bir referandumla, yeni bir anayasa hazırlayacak bir meclisin görevlendirilmesiyle ilgili oy versinler mi sorusuna cevap vereceklerdi. Salvadorlu sosyalbilimci Rafael Cartagena “ Demokrasiyi kurtarma bahanesi, Latin Amerika için yeni bir şey değil” diyor ve devam ediyor “60’lı ve 70’li yıllarda sağ askeri darbeler hep demokrasi adına yapılmıştı.” Cartagena endişe ile, Orta Amerika gerici elitinin, darbe aracına tekrar başvurmaya başladığına dair gözlemini de aktarıyor. Sol günlük gazete CoLatino’nun çarşamba günü verdiği habere göre aşırı sağcı parti ARENA’nın şefi telefonda, Başkan Mauricio Funes’i bir devlet darbesi ile tehdit etti. El Salvador’da mart ayındaki seçimlerde sol, FMLN adayı Funes’le ilk kez seçim kazanmıştı.
Darbeden beri Zelaya, ülke burjuvazisini şiddetle eleştirmektedir. Fakat unutulmamalıdır ki, bizzat kendisi, Orta Honduras Olancho’da hali vakti yerinde büyük toprak sahibi bir ailenin oğludur. Geçmişte Bakan olarak başarılı olmuş ve BM’den övgüler almıştı. Başkanlık görevini devralıncaya kadar, sol söylemi pek şüphe çekmemişti. Aşırı sağ, daha önce gayet ölçülü olan Zelaya’nın etrafını, sol geçmişe sahip danışmanların sardığını şaşkınlıkla gördüler.
Zelaya, ülkesinin içinde bulunduğu krizi göz önüne alarak, dünya ekonomik krizi değil, ülke politkasında sık sık görmezlikten gelinen çevrelerle görüşmelere başladı: Sendika ve sosyal hareketlerle. Bunlardan çoğu, diyaloğu kabul etti, diğerleri ise bu politikaya güvenemedi, çünkü Zelaya hâlâ sınıf düşmanlarıydı.
Bir taraftan Zelaya, Fidel Castro ve Hugo Chavez ile siyasal yakınlık kurdu ve Honduras’ı Amerikan Bolivarcı İttifak’a (ALBA) soktu. Asgari ücreti yüzde 60 yükseltti ve bir dizi yeni sosyal programa girişti. Fakat işçilerin ve örgütlerinin kararlara katılım hakkı gerçek anlamda yok , özyönetim konusunda da tam bir suskunluk var. Maquiladora’larda ( düşük ücretle çalıştırılan fabrikalar) çalışma koşulları hala tüyler ürpertici durumda, sendikal haklar görmezden gelindi, aktivistler öldürüldü. Kadın ve eşitlik haklarıyla ilgilenen yok. Manuel Zelaya solcu değildir. Fakat aşırı sağ da, bu yeni Başkanı kontrolü altına alamayacağını anladı. Özellikle Küba ve Venezuela ile yakınlaşma, onları kudurttu. Diğer Orta Amerika ülkelerinden farklı olarak Honduras’taki ordu yönetimi ulusal sermaye ile içiçedir. ABD tarafından eğitilen subayların yönettiği diktatörlük resmi olarak 1982 Anayasası ile sona erdi. Subaylar o zaman stratejilerini değiştirerek iktidarlarını ekonomik alanda kurdular. Bu gün sadece Orta Amerika’nın en güçlü askeri mekanizmasına hakim olmakla kalmıyor, ortakları oldukları şirketler aracılığıyla milyarlarca doların dolaşımı üzerinde etkiye sahipler. TV istasyonları, günlük gazete ve dergilerde, tarımsal endüstri alanında çoğunluk hisse sahibidirler ve kamusal işletmelerin özelleştirilmesinden asıl faydalanan onlardır. Washington’daki aşırı sağ askeri çevrelerde ve ABD gizli teşkilatı CİA içinde bağlaşıkları vardır. Ünlü CİA görevlisi, ölüm mangaları kurucusu Billy Joya’yı Micheletti “Danışma Bakanı” olarak adlandırdı. Joya, 1980’li yıllarda ülkede meydana gelen işkence ve katliamları koordine eden ve yöneten kişi olarak tanınıyor. O dönemde gizli teşkilatın 3-16 taburu üyesiydi ve isyanları bastırmakla görevli Kobra birliklerine ait “Luch Elit Grubu” nun ilk komutanıydı.
Darbeden önceki hafta, askerler ve Zelaya arasında açık bir çatışma ortaya çıkmıştı. Zelaya, halkoyu yoklaması için gerekli olan belgelerin dağıtımına karşı çıkan Ordu Genel Komutanı General Romeo Vasquez’i görevden almıştı. Bu çatışmada, askerlerin gerçek iktidarı ortaya çıktı: Düşünülmeye değer durumlardan birincisi, Seçim Kurulu belgeleri ve seçmen kütüklerinin kışlalarda saklanıyor olmasıdır. İkincisi, Yüksek Mahkeme’nin, Vasquez’in azil kararını derhal kaldırmasıdır. Bu karar, Anayasa’ya uygundur. Çünkü Honduras’ta devlet başkanı, ordunun en yüksek komutanı sayılmamaktadır. 1982 metni, ordu genel komutanının sivil bir kurum tarafından görevden alınamayacağını teyid etmektedir.
Böylece askerler, 1957 darbesinden bu yana yerleştirilen sistemi anayasal bir şekilde sağlamlaştırmış oldular. O dönemin Liberal Parti’den (LPH) seçilmiş başkanı Ramon Villeda Morales, sınırlı bir tarım reformu ve işçilerin sosyal haklarında iyileştirme girişimiyle, özellikle ABD meyve tekellerini kızdırmıştı. ABD’nin yardımıyla Albay Oswaldo Lopez Arellano darbe yapmıştı. Sonraki yıllarda komşu ülke Guatemala’da olduğu gibi, meyve tekellerinin rolü temelinde bir “muz cumhuriyeti” şekillendirildi. Honduraslı tarihçi ve Latin Amerika Kimlik ve Kültür Merkezi yöneticisi Ethel Garcias bu sistemi şöyle tanımlıyor: “1957’deki iktidar durumu, kendi kendini yenileyen yeni bir yapılandırmanın temelini oluşturdu. Sisteme entegre olan genç askerler yaratıldı. Bunlar, Francisco Morazan Askeri Akademisi’nden mezun olduktan sonra, Panama Askeri Akademisi Escuela de las Amerikas’a gönderiliyorlardı. Akademiyi üstün başarı ile bitirenler eğitimlerini ABD Westpoint’te, askeri diktatörlüğün yeni nesilleri olarak tamamladılar.”
Gericilik kırbacı Honduras’ta direnişi de harekete geçirdi. Bölünmüş olan sendikal ve parlamento dışı sol örgütler ilk kez biraraya gelerek, ortak bir genel grev çağrısında bulundular. Tüm baskılara rağmen büyük şehirlerde tekrar tekrar protesto gösterileri yapıldı. Fakat en etkilisi, Olancho’dan yüzlerce silahlı köylünün çarsamba günü yürüyüşüydü. Cip ve kamyonlarla Tegucigalpa’ya kadar geldiler. Askerler caddeleri barikatla kapatarak araba lastiklerine ateş ettiler. Bir aktivistin verdiği habere göre, savaş çağrısı yapan 800 kadar Olancho köylüsü, tüfek taşıyordu. Askerlerle karşı karşıya geldiklerinde gerçi ateş etmediler ve geri çekildiler. Şimdilik. Fakat durum çok gergin. Aynı aktivist, Karayip Limanı La Ceiba’daki 4. Piyade Tugayının, Micheletti’ye karşı çıktığını ve Başkan “Mel”in geri dönmesini beklediğini de bildirdi.
Uluslararası baskının, darbe hükümeti üzerinde bu güne kadar pek bir etkisi olmadı. Amerikan Devletler Teşkilatı’nın (OAS) verdiği, Zelaya’nın 72 saat içinde göreve iadesini isteyen ultimatom sonuçsuz kaldı. OAS Genel Sekreteri Jose Miguel Insulza 3 Temmuz’da, darbecilerin geri çekilmesini istemek üzere Tegucigalpa’ya gitti. Aynı günün akşamı Micheletti, beklenen karardan önce davranarak Honduras’ın OAS’tan ayrıldığını açıkladı. Insulza bu açıklamaya anında cevap verdi: Bu kararın hiçbir önemi yoktu, çünkü “uluslararası topluluk ve OAS’ın 34 üyesine göre kesinlikle bir hükümet mevcut değil”di.
Lateinamerika Nachrichten,
sayı 421-422, Temmuz/Ağustos