Sivas katliamı 16. yıldönümünde bir çok yerde ve Sivas da kitlesel basın açıklaması ve etkinliklerle protesto edildi. 1 Temmuzda gazide devrimci*demokrat akımların 300 kişilik katılımıyla Gazi katliamı protesto edilirken 2 Temmuzda Kadıköy de mitingle Gazi katliamının unutulmayacağı ortaya kondu.Her iki eylemede DHB okurları katıldı.
Biliyoruz ki Halkların tarihi nice kanlı katliamlarla doludur. Kuşku yok ki,bu en acı katliamlara tanıklık eden coğrafyanın başında Türkiye gelmektedir. Dünden bugüne halklar onlarca faşist gerici katliamlara tanıklık etti.Tarih 2 Temmuz 1993 Yer Sivas.Faşist ve şeriatçı cellatlar yine işbaşındaydı, Çorumda, Maraşta tanık olduğumuz Alevi emekçilere karşı uygulanan ve devletin çanak tutup destek olduğu faşist katliamına bir yenisi daha ekleniyordu. Madımak otelinde simsiyah bir duman yükseliyordu her yana. Bir an soluksuz kalıyor gökyüzü ve güneş. Soluksuz kalıyor onlarca insan, karanlığın orta yerinde. 35 can, 35 insan meşale olup bir bir saplandılar karanlığın bağrına. Süzerek direnci ateşten, göğe savurdular. Türkü oldular, şiir oldular, semah oldular. Soluklandı güneş, soluklandı gök, soluklandı insane. Ki; karanlığa meşale olanlar küllerinden yeniden doğarlar! Onun içindir ki Sivas katliamı unutulmadı ve unutturulmayacaktır.
Evet tam 16 yıl önce emeğin ve kardeşliğin sesi, sözü ve sazı olan onlarca devrimci,demokrat ve ilerici aydın ve sanatçı Sivas'taydılar. Hep bir ağızdan türküler söyleyip yarin yanağından gayrı her yerde, her şeyi paylaşmak için yüreklerini yan yana getirdiler. Emekten yana özgür bir dünyanın düşünü Sivas'a taşıdılar.
Elbette özgürlüğün, paylaşımın ve kardeşliğin düşmanı, faşist gerici şeriatçı güçler çürümüşlüğü, geleceksizliği temsil edenler boş durmuyordu. Günlerce, haftalarca öncesinden hazırlanmış kanlı bir katliam için hummalı bir hazırlık içerisindeydiler. Yapmak istedikleri şey emekçileri ve onların yanında yer alan tüm devrimci demokrat ve ilerici sesleri susturmak ve karanlığa mahkum etmekti. Tıpkı Maraş'ta, Çorum'da olduğu gibi…
O gün Sivas'ta yaşanan faşist katliamları tüm dünya tanıklık etti. Faşist diktatörlük sömürü düzenlerini korumak ve süreklileştirmek için yeni bir vahşetin, yeni bir katliamın daha altına imza attılar. İlk defa bir katliamı canlı yayın üzerinden kitlelere izlettiler. Herşey gün gibi ortada duruyorken, olayı bir Alevi-Sünni çatışmasıymış gibi çarpıtarak katledilen insanları suçlu çıkarmaya çalıştılar. Provokasyon dediler, tahrik dediler ve kendilerini aklamaya çalıştılar. Olayı bir avuç tetikçi ayak takımının üzerine yıkmaya uğraştılar.
HAYIR; O gün devlete rağmen değil bizzat devletin gözetiminde bir katliam yaşandı. Günlerce öncesinden başlayan hazırlık aşamasından katliamın yaşandığı ana kadar devlet polisiyle, askeriyle, valisiyle, resmi ve sivil güçleriyle oradaydı. Katliam sonrası yılları geride bırakan süreçte vahşetin arkasında katliamcı faşist devletin olduğunu tüm yalınlığı ile gördük. Birbiri ardına yapılan açıklamalar, göstermelik yargılamalarla tetikçiler desteklendi korundu.
Artık yeter; evet bunca acı ve vahşet yetmedi mi? Daha kaç insanımızın gözlerimizin önünde diri diri yakılmasını seyredeceğiz? Oysa ki tüm bu olanları engelleyecek ve katliamların hesabını soracak tek güç işçiler ve emekçilerin örgütlü güçleridir. Faşist katliamların hesabını sormak ve tüm demokrasi ve özgürlük sorunlarımızı kalıcı bir şekilde çözebilmek için yan yana gelmeli ve örgütlenmeliyiz.Bu en başta yitirdiğimiz 35 emekçinin karşısında bir sorumluluktur. İnsan olmanın bir gereğidir. Sadece anma günlerinde değil her gün saflarımızı sıklaştırmalı ve bu zorba burjuva kapitalist sistemi tarihten silmek için mücadele etmeliyiz. İşte bu açıdan günümüz Pir Sultanlar'ına çok büyük sorumluluklar düşmektedir. 2 Temmuz'da göğe kuş olup kanatlanan şehitleri güçlü bir şekilde selamlamak için karanlığa meşale olup mücadele alanlarında yerimizi alalım.
2 Temmuz Sivas Katliamını Unutmadık Unuturmayacağız!
Faşizmi devrimle ezeceğiz!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm mücadalemiz!
2 Temmuz 2009
İstanbul DHB Okurları