2 Haziran 2009 Salı

Kürdistan'ın can damarı Türkiye

Bu yazıyı sizlere Kuzey Irak Kürt Federe Bölgesi'nin başkenti Erbil'den yazıyorum.

Dün sabah burada bir tören vardı. Kürt petrolünün Kerkük-Ceyhan boru hattına dolaylı olarak katılımı ve böylece bu petrolün Türkiye üzerinden dış piyasalara taşınması ile ilgili bir tören...

Bu olayı çok önemseyen Kürtler törene çok yoğun ilgi gösterdi. Cumhurbaşkanı ve KYB lideri Celal Talabani, Kürdistan Federe Bölgesi Başkanı Mesut Barzani, onun yardımcısı Kosret Resul, Kürdistan Parlamentosu Başkanı Adnan Müftü ile Kürt Hükümeti Başbakanı Neçirvan Barzani, birçok bakan ve yetkili törene katılmıştı. Törene gösterilen ilgi aynı zamanda Türkiye'ye verilen önem anlamına geliyordu...

Türkiye'den ise çok yoğun bir katılım vardı. Bu petrolü çıkaran ve Çukurova Holding'in yan kuruluşlarından biri olan Genel Enerji firması onlarca meslektaşımızın yanı sıra diğer sektörlerden birçok kişiyi törene davet etmişti.

Özetle Erbil'de dün bir tek konu vardı; o da Kürt petrolünün Türkiye üzerinden ihracı... Bu hem Türkler hem de Kürtler açısından tarihi bir olaydır...

Yani Türkiye artık Kürdistan'ın can damarı olmuştu.

Nereden nereye!!!

Bu süreci ilk günden biliyor ve takip ediyordum.

Genel Enerji şirketinin yöneticisi Mehmet Sepil'in Şubat 2002'de Ankara'da bir otel lobisinde KYB lideri Celal Talabani ve KYB'nin Ankara Temsilcisi Behroz Galali ile ilk buluşmasından bu yana 7 yıl geçti.

Bu süre içinde Sayın Sepil çok uğraştı.

Türkiye'de ve Kuzey Irak'ta çok engelleri aşarak bu durumlara geldi. Bunları bildiğim için Sepil'in yalnızca kendi şirketi ve Çukurova adına değil aynı zamanda Türkiye adına çok büyük iş başardığını söyleyebilirim. Çünkü Genel Enerji olmasaydı bugün bu Kürt petrolü belki de Batılı şirketler tarafından çıkartılacak ve belki başka yollarla dış dünyaya ulaştırılacaktı.

Oysa şimdi Kürt petrolünün kaderi Türkiye'nin elindedir.

Bundan sonra Kürt bölgesinde başka şirketlerin çıkaracağı petrol de artık Türkiye üzerinden gelmek zorundadır. Türkler şimdi de Kürt petrolünün işlenmesi için bu bölgede rafineriler kuracak ve bu sektörde işbirliği giderek daha genişleyecek, çeşitlenecek ve derinleşecektir.

Ekonomik alandaki bu işbirliği doğal olarak siyasi ve sosyal alanlara da yayılacak bu ise er ya da geç Güneydoğu'daki Kürt sorununun ya da PKK sorununun çözümüne katkı sağlayacaktır.

İşte bu nedenle bu petrol meselesinin zamanlaması çok önemliydi.

Ve bu nedenle Talabani ve Neçirvan Barzani törene katılmıştı.

Çünkü Kürt liderler Türkiye'ye gösterdikleri ilgi ve duydukları güveni yansıtmak istiyordu.

Başından beri bu petrol işinin Türk firmasına verilmesine sıcak yaklaşan, bu konuda her türlü kolaylığı ve desteği esirgemeyen Talabani böyle bir işbirliği ile Kürtlerin kaderinin Türkiye'ye bağlanmasını, böylece Kürdistan ile Türkiye arasında yoğun ilişkilerin kurulmasını ve geliştirilmesini savunuyordu.

Dediği de oldu.

Talabani'nin bu alanda gösterdiği ilgi süreç içinde siyasal ve güvenlik alanlarına da yayıldı. Son dönemde Ankara ile Bağdat ve Erbil arasında gelişen siyasal, ekonomik ve güvenlik alanlardaki işbirliği süreçleri kuşkusuz Talabani'nin Türkiye'ye gösterdiği ilginin sonucudur. Bunu Türk yetkililer de artık biliyor ve buna inanıyor.

İşte böyle bir ortamda Türkiye için Kürt sorunun çözümü çok daha kolaylaşır. Kuzey Irak'ta bulunan PKK'lılara sürekli 'Türkiye ile konuşun, anlaşın ve silahlı mücadeleden vazgeçin' telkinlerinde bulunan Talabani hiç kuşkusuz bu sorunun çözümü ile Türkiye ile daha rahat ve daha stratejik ilişki kurabileceğini biliyor.

Rahmetli Özal zamanından bu yana Türkiye'yi her fırsatta önemsediğini gizlemeyen Talabani, Kürtlerin tercihinin Tahran ya da Şam değil Ankara olduğunu söylüyor.

Türkiye içi bazı sivil ve asker çevrelerin Talabani ve genel olarak Kürtlere yaklaşımının hep olumsuz olduğu dönemlerde bile Talabani bu yaklaşımından hiçbir zaman vazgeçmedi ve ısrarla Türkiye ile dost olmayı ve öyle kalmayı tercih etti.

İşte bu anlayıştaki Talabani en son jestini de yaptı.

Geçen hafta Ankara Temsilcisi Behroz Galali'yi CHP'ye göndererek Deniz Baykal'ı Bağdat'a davet etti. CHP lideri Baykal da 'Ben ancak Irak Cumhurbaşkanı Talabani'den resmi davet alırsam giderim' deyince Talabani bu daveti hemen hazırladı ve yakında CHP genel merkezine ulaştıracak.

Anlaşılan Türkiye'yi yakından takip eden Talabani, CHP lideri Sayın Baykal'ın Kürt sorunu karşısındaki son tavırlarını çok önemsiyor ve KYB lideri olarak kendisi gibi Sosyalist Enternasyonal üyesi CHP lideri Baykal'ın partisi ile de yakın diyalog ve işbirliği olanaklarını arıyor.

Petrol ile pekişen Türkiye-Irak Kürdistan'ı ilişkilerinde gelecekte çok daha önemli gelişmeler yaşanacaktır. Baykal'ın Bağdat ziyareti bu önemli gelişmelere çok önemli katkı sağlayacaktır.

AKP ve hükümet ile her alanda işbirliği içinde olan Talabani hem KYB lideri hem de Irak Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'nin Kürt sorununu çözmesinde kendi Kürtlerinin geleceğini görüyor. Böylesi bir işbirliği ile ikili ilişkilerde ve bölgesel alanda çok şeyin daha iyi bir şekilde gelişebileceğini görüyor ve buna inanıyor.

Bir de bakarsınız Kürtlerin kara petrolü Kürt-Türk dostluk ve kardeşliğinde bembeyaz bir sayfanın açılmasına katkıda bulunur ve Türkiye çok önemli bir sorunundan kurtulmuş olur...
Hüsnü Mahalli
Akşam / 02.06.09