Sizler bu yazıyı okurken, belki de Honduras'taki devlet başkanlığı koltuğuna meşru başkan yeniden oturmuş olacak; ancak konu yine de üzerinde konuşulmaya değer hususlar taşıyor. Öncelikle ne olduğunu kısaca hatırlayalım: Orta Amerika ülkelerinden Honduras'ta 28 Haziran 2009 günü bir referandum yapılacaktı. Ancak Devlet Başkanı Manuel Zelaya, daha önce görevden aldığı Genelkurmay Başkanı'nın emriyle tutuklandı.
Bunun üzerine başta solcu devlet başkanlarınca yönetilen Latin Amerika ülkelerinden, sonra da -biraz da sürpriz olarak- ABD yönetimi ve BM'den büyük tepki geldi. Demokrasinin 'kalesi' sayılan Avrupa Birliği'nden ise biraz hoşnutsuzluk homurtusundan başka bir şey duyulmadı. Peki ama Zelaya ne yapmıştı? Latin Amerika'da iki dönemden fazla üst üste başkanlık yapılmaması geleneği var. Honduras bunu daha ileri götürüp dört yıllığına bir dönemle sınırlamış durumda. Ancak Ocak 2006'da başkanlığa seçilen Zelaya, Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez'in izinden gidip bunu değiştirmek isteyince darbeye maruz kaldı.
Zelaya, tekrar aday olup dört yıl daha başkanlık yapmasını sağlayacak şekilde anayasanın değiştirilmesini 'Referanduma götürelim mi, götürmeyelim mi' diye sorduğu ve bağlayıcılığı olmayan, halkın nabzını ölçmeye yarayacağını söylediği bir referandum düzenlemeye kalktı. Oysa Honduras anayasasının ilgili maddesi, tek bir kerelik başkanlığa izin verirken, bu yasanın değiştirilmesini öneren -başkan dahil- kişi ile bu öneriyi doğrudan ya da dolaylı destekleyen herkesin kamu görevi yapmasına derhal son verilmesini istiyor.
Böylece tarihi 28 Haziran olarak belirlenen referandum için Yüksek Mahkeme'den yasadışı hükmü, Kongre'den ise ret kararı çıktı. Buna rağmen Zelaya, seçimlerin güvenliği ve lojistiğinden sorumlu orduyu referandumdaki görevini yerine getirmeye çağırdı. Ama Genelkurmay Başkanı Romeo Vasquez Velsquez, 'Referandum anayasaya aykırı' diyerek sandıklar, oy pusulaları ve diğer seçim malzemelerini dağıtmayı reddetti.
Zelaya da geçen hafta Velsquez'i görevden alıp Savunma Bakanı Edmundo Orellana'nın istifasını kabul ettiğini açıkladı. Ardından Yüksek Mahkeme oybirliğiyle Velsquez'i görevine iade ederek restleşmeyi tırmandırırken, başkente yüzlerce asker yığıldı. Zelaya bir askeri üsse 'vatandaş yürüyüşü' düzenleyerek burada bulunan seçim malzemelerine el koymaya çalıştı. Daha sonra sandıklar, oy pusulaları seçim merkezlerine dağıtılırken, pazar günü şafak sökmeden yüzlerce asker Zelaya'yı gözaltına aldı.
Zelaya, Kosta Rika'ya sürgüne gönderilirken; Kongre azil yollarını aradığı Zelaya için 'akli durumu başkanlığa müsait değil' kararı çıkardı. Kongre, Zelaya'nın hiç yazmadığını söylediği bir istifa mektubunu onayladığını duyururken, başkanın görevden alınmasını 'kötü idare, sürekli olarak anayasa ve yasaları ihlal, kurumların hüküm ve emirlerine saygısızlıkla' gerekçelendirdi. Zelaya'nın partisinden Kongre Başkanı Roberto Micheletti, ise geçici devlet başkanlığına getirildi. Micheletti'nin ilk emri, sıkıyönetim ilan etmek oldu.
Zelaya, merkez sağdaki Liberal Parti'nin adayı olarak devlet başkanı seçilmiş; ancak son dönemlerde Chavez'in etkisinde kalarak solcu bir söylem tutturmuştu. Bu nedenle, partisinin bir bölümü de kendisine karşıydı. Dahası dünyadaki ekonomik kriz, Honduraslıları da etkilediği için halk nezdindeki güvenirliği yüzde 30'lara kadar düşmüştü. Yani darbede parti için klik kavgasının da rolü bulunuyor. Bu parti içi kavgaya yargı ve ordunun da destek vermesine rağmen, söz konusu darbeye karşı tüm dünya tavır almış bulunuyor.
Soğuk savaş sonrasında Latin Amerika'da ilk darbe Venezüella'da olmuş ve bu darbeye dönemin Bush yönetimi desteğini hemen açıklamıştı. Chavez, komşularının desteği ile değil ama halkın olağanüstü coşkulu eylemiyle 48 saat sonra görevinin başına dönerken; Honduras'ta yaşanan ikinci darbenin ne kadar ayakta kalabileceği bilinmiyor. Ancak darbelerin ABD yönetimi tarafından desteklenmemesi bile çok güzel bir gelişme...
Huseyin Aykol