Diyarbakır’da 1997 yılında JİTEM elemanları tarafından kaçırılan baba oğul Sadık ve Seyithan Ulumaskan’ın kemiklerinin bulunması için Lice’de kazı çalışması yapıldı.
Diyarbakır’da 1997 yılında JİTEM elemanları tarafından kaçırılan baba oğul Sadık ve Seyithan Ulumaskan’ın kemiklerinin bulunması için Lice’de kazı çalışması yapıldı. İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi ve Ulumaskan aileleri tarafından Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan başvuru çerçevesinde yapılan kazıda, kemik ve kumaş parçaları bulundu.
Toplu mezar ve faili meçhul cinayetlerle gündemden düşmeyen Diyarbakır’da, 1990’lı yıllarda JİTEM elemanları tarafından kaçırılarak öldürülenlere ait mezarlar ortaya çıkmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde, gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hasan Ergül’ün cesedinin, 14 yıl aradan sonra Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunmasının ardından, şimdi de JİTEM elemanları tarafından gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan Sadık Ulumaskan ve Seyithan Ulumaskan’a ait olduğu tahmin edilen kemikler bulundu. Kazıda bulunan kemiklerin, Sadık ve Seyithan Ulumaskan’a ait olup olmadığı, İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek DNA testinden sonra netleşecek.
NAYLONLA KAPLAYIP GÖMMÜŞLER
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Dibek köyünde ‘90’lı yıllarda JİTEM tarafından gözaltına alınan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan Seyithan Ulumaskan ve babası Sadık Ulumaskan’a ait cesetleri bulmak için bir kayanın dibinde yapılan kazı çalışmasında kemikler ortaya çıktı. Kazı çalışmasının yapıldığı mezarda kemik parçalarının yanı sıra kumaş parçaları da bulunurken, cesetlerin, naylonla örtülüp elbiselerle birlikte gömüldükleri tespit edildi.
Kazı çalışmalarıyla ilgili gazetemize bilgi veren İHD Hukuk Komisyonu Üyesi Av. Serdar Çelebi, 1998 yılında İHD’ye başvuran Ulumaskan ailesiyle birlikte bugüne kadar kendi olanaklarıyla araştırmalar yaptıklarını ve elde ettikleri bilgiler neticesinde savcılığa başvurarak, Dibek köyündeki alanı kazdırdıklarını belirtti. Baba oğulun, Viranşehir’den Diyarbakır’a gelirken Diyarbakır girişinde kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından gözaltına alındıklarını ve kendilerinden bir daha haber alınamadığını belirten Çelebi, “Yaptığımız araştırmalar ve köylülerin beyanları sonucu aynı tarihlerde biri yaşlı iki erkek cesedinin bu alana gömüldüğünü öğrendik. Tarifler uyuyordu. Bilgilerimizi netleştirdikten sonra savcılığa başvurduk. Burada yapılan kazı sonucunda iki kişiye ait kemik parçaları ve kumaş parçaları bulundu. Ulumaskan ailesinin bireyleri de kazıdaydılar. Onlar da bir diş protezinden cesetlerin kendilerine ait olabileceğini söylediler. Netleşmesi için şimdi DNA sonuçlarını bekliyoruz” dedi. Olayı gerçekleştiren faillerle ilgili bilgilerin de ellerinde olduğunu belirten Çelebi, sorumlular hakkında hukuki girişimlerde bulunacaklarını söyledi.
ÖZEL BİR KOMİSYON KURULMALI
Bu olayın bölgede yaşanan binlerce faili meçhulden biri olduğunu vurgulayan Çelebi, ellerinde başka dosyalar olduğunu ve araştırmaya devam ettiklerini ifade ederek, “Biz elimizdeki dosyaları netleştirdikten sonra savcılığa başvuruyoruz. Ancak böyle çok fazla yol alamıyoruz. Bu topraklarda 17 bin faili meçhulden bahsediliyor. Bunların açığa çıkması için siyasi irade şart. Bu olayların çoğunun kayıtları bir yerlerde muhakkak vardır. Bunlara ulaşmalıyız” şeklinde konuştu. Kendi çabalarının yetersiz kaldığını dile getiren Çelebi, “Bu olayları aydınlatmak için özel yetkili bir komisyon kurulması gerekiyor. Bu komisyonda olaylarla ilgili bilgisi olan herkesin yer alması gerekiyor. Bölge baroları, İHD şubeleri, kitle örgütleri ile birlikte ‘Hakikatleri Araştırma Komisyonu’ kurulmalı. Hatta belli faillerden bile yararlanılmalıdır. Ama öncelikle siyasi bir irade göstermek önemlidir” diye konuştu.
‘JİTEM KAÇIRDI’
Kayıp baba oğulun akrabası olan Muharrem Ulumaskan, yakınlarının kayboluş hikayesini şöyle anlatıyor: “4 Aralık 1997’de Amcam ve dedem arabaya binip Diyarbakır’a giderken Diyarbakır girişinde askeri ve sivil bir araç tarafından durduruluyor. Orada ellerini bağlayarak arabalara koyup götürüyorlar. Oayın 3-4 gün sonrası arabalarını bulduk. Siverek’te bir çöplüğün önünde aracın plakası sökülmüş ve kapıları açık bir haldeydi. Daha sonra Zübeyir Açan adında, sonradan JİTEM elemanı olduğunu öğrendiğimiz birinin yanına gittik. Zübeyir Açan bize ‘Bunlar bulunacak. Devletin ellerindeler. Emniyet Sarayı’ndalar şu an’ dedi. O dönem Kulp İlçesi Karakol Komutanı olan Adil Binbaşı bize dedi ki ‘Siz gidin evinize. Bizdeler ve onları bırakacağız’. Ama bir daha kendilerinden haber alamadık. Tüm girişimlerimiz sonuçsuz kaldı.”
Evrensel