18 Şubat 2019 Pazartesi

Ulaş Bardakçı Devrimci Kavgamızda Yaşıyor..!

" Adalılar
Cıgaram elimi yakıyor.
Maltepe’de etrafı karanlığın cüceleriyle çevrilmiş marş söyleyen iki ada’lı.
İki ada’lının marş söyleyişinde silahlar susar.
Maltepe’nin göbeğini derin bir sessizlik kaplar.
Dalga, dalga yayılır, ada’lıların erkek sesi, etrafa.
O anda iki adalının gözünde her şey silinir,
Karanlığın militanları küçülür…
Sanki biraz önce atılanlar tomson kurşunu değil, parmak cücelerinin minik okları.
O an ne binlerce güvenlik kuvveti, ne polis, ne zırhlı tugay, ne tomson, ne mitralyöz.
Her şey önemsiz, küçük ve etkisizdir. İki ada’lı için.
Ada’lıların korosu karanlık cücelerinde bir panik yaratır.
Yüzlerinde, ezikliğin, şaşkınlığın biraz da utancı izleri okunur.
Sanki ilahi bir kuvvet onların ellerini, kollarını bağlamıştır. Ta ki, iki ada’lının marşı bitene kadar.
Ada’lılar sol yumrukları havada, pencerenin önünde boy hedefi oldukları halde ataş edemezler.
Garip bir andır bu an.
Bu an karanlık cücelerinin, insanlığa dönüş anıdır.
Cüceler konuşmazlar bile bu anı.
Büyülenmişlerdir iki ada’lının havaya kalkan sol yumrukları ile.
Ve kaybolup gitmişlerdir iki koronun nameleri arasında.
Koro susar, büyü bozulur, görevlerini hatırlar cüceler,
Eller tetiklere tarrrr………
Ve Cevahirimi kalbime gömüp dönerim hain hücrem
Mahir Çayan"
THKP-C’nin önder kadrolarından olan Ulaş, 1947’de Kırşehir’in Hacıbektaş ilçesinde doğdu. ODTÜ’de okuduğu yıllarda devrimci mücadeleye daha aktif bir şekilde katıldı..
60’lı yıllarda Türkiye devrim mücadelesine egemen olan reformist eğilimlerle hesaplaşıp yollar ayrılarak devrimci bir çizginin oluşturma mücadelesinde Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir’le birlikte THKP-C’nin kuruluşunu omuzladı.
1971 yılında İstanbul’da gözaltına alındı ve polisin ağır işkencelerden geçirilerek tutuklandı. 29 Kasım 1971 günü Maltepe cezaevinde “o duvarlarınız vız gelir bize vız ” diyerek firar eyleminin içinde yer aldı. Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz, Cihan Alptekin, Ömer Ayna Maltepe Askeri Hapishanesi’nden firar ederek yeniden sıcak savaşım içine daldı.
19 Şubat 1972’de İstanbul Arnavutköy’de Ulaş’ın kaldığı ev polis tarafından kuşatıldı.. Tereddütsüz polisle çatışmayı girdi. Silah elde son mermisine kadar çatışan çatışan Ulaş bizimkiler böyle ölür dercesine ölümsüzler ordusuna katıldı. Mavzeri, devrimci türküsü ve militan duruşu Türkiye halklarına ve bizler devrimcilere mira kaldı. Bugün bu devrimci miras miras, AKP-MHP’nin faşist halk düşmanı rejimine karşı elimizde, kavga bayrağı olarak yukarılarda dalgalanıyor.
Devrim Şehitleri Ölümsüzdür !
Devrimciler Ölür Devrim Davası Sürer..!

9 Şubat 2019 Cumartesi

YEREL SEÇİMLER VE DEVRİMCİ TAKTİK..!



Faşist ve gerici düzen partilerinin yerel seçim sahtekarlıkları başladı. AKP-MHP’nin başını çektiği faşist Cumhur ittifakı da, CHP-İYİ partinin başını çektiği gerici faşist Millet İttifakı da yerel seçimleri genel seçime dönüştürerek yığınları aldatıp yedeklemek için  “demokrasi komedisi” oynuyorlar. Dahası yerel seçimlerde işçi ve emekçiler, her iki faşist gerici klik arasında birisini desteklemeye zorlanıyorlar.
Zaten göstermelik hale getirilmiş seçimler, içişleri ve Valiliklere tanınan yetkilerle merkezi devletin çizdiği sınırların dışına çıkmayan-çıkamayan  belediye başkanları, muhtarlıklar ve belediye meclis üyelerinin görevden alındığı, halkın iradesinin hiçe sayıldığı gerçeğini dikkate aldığımızda, yerel seçimler düne göre daha fazla göstermelik bir hal almıştır.
Kuşku yok ki, komünistler açısında burjuva düzen partilerinin başrol oynadıkları gerek genel ve gerekse de yerel seçimler ortamında asıl olan, iliklerine dek çürümüş, faşist baskı, zulüm, gözaltı ve zindan terörüyle sürdürülebilen faşist diktatörlüğü, politik sistem ve halk düşmanı devletin teşhiri, devrim ve sosyalizm propagandası yapılarak  yığınların uyandırılıp, örgütlenmesini geliştirip mücadeleyi ileriye taşımaktır. 
Haliyle bu devrimci seçim taktiğinin, faşist gerici-sosyal-demokrat bilumum burjuva düzen partilerinin mevcut taktiklerini bozacak, kapsam içerikte olması gerekir. Bütün faşist AKP-MHP Cumhur İttifakından, CHP-İYİ Parti Millet İttifakına, Vatan Partisinden BBP’ye, SP’den BTP’ye burjuva düzeni ayakta tutmaya çalışan  faşist gerici partiler ve  sol ve sosyalist maskeli partileri ile kesin ayrım çizgileriyle ayrışmış devrimci bir yerel seçim politikası ve taktiği izlenerek, sisteme sıkıca bağlanmaya ve umutsuzluk içine itilmeye çalışılan işçi sınıfı ve emekçi milyonlara ve Kürt yoksullarının düzenden kopuş süreçleri ilerletilebilir ve  alternatif olmadıkları netçe ortaya konur.
Yerel seçimlerde burjuva düzen partilerin amacı ne?  
Mevcut halde yerel seçimler, AKP-MHP merkezli faşist “Cumhur ittifakı” ile CHP-İYİ Parti öncülüğüne dayanan gerici-faşist “Millet ittifakı” arasında süren bir iktidar savaşımına dönüşmüştür.  Faşist Cumhur ittifakı yerellerde seçimlerde başarıyla çıkarak, 20 Temmuz sivil faşist darbeyle devleti yukarıdan aşağıya yeniden dizayn sürecini tamamlayarak, faşist şeflik rejimini pekiştirmek istiyor.  Bunun için yerel seçimleri “beka sorunu” olarak gören faşist Cumhur ittifakı, seçimlerde devletin olanaklarını seferber ederek, tüm muhalefeti “ gayri milli, terörist, hain “ vb ilan ederek, Kürt düşmanlığını körükleyerek  yerel seçimlerde  başarıyla çıkmayı düşlüyor.
Cumhur ittifakının karşısına yakın dönemde MHP’den kopanların oluşturmuş olduğu faşist ırkçı devrim ve Kürt düşmanlığı ve devleti koruyup kollamada Cumhur ittifakından hiçte farklı bir kulvarda durmayan İYİ Parti ile–Ki bir çok konuda Cumhur ittifakına omuz vermiş, yerel seçimlerde Iğdır ve Ahlatta HDP’nin  kazanmaması için açıktan Cumhur İttifakına destek vereceğini açıklamış İYİ Partinin  içinde yer aldığı “Millet İttifakına” batı kentlerinde HDP’nin fiili olarak   destek vereceği tutumu ne demokrasiye  nede özgürlük savaşımına katkı yapar-  yine faşist gericileri yerellerde aday gösteren, demokrasi ve özgürlük sorunları söz konusu olduğunda Cumhur İttifakına payanda olmaktan geri durmayan, devleti koruyu-kollamada, devrim ve Kürt düşmanlığında faşizme koltuk değneği rolünü oynayarak yığınların gazı alıp sisteme bağlayan  CHP’nin önderlik ettiği “Millet ittifakı” sürülmektedir. Yani yıllardan bu yana amaçlanan iki partili seçim sistemi içinde emekçiler boğulup alternatifsiz kılınmaya çalışılmaktadır.
Yakın dönemde yaşanan genel seçimlerde HDP’nin şemsiyesi altında oluşturulmuş ve emekçiler için demokratik ve ilerici bir alternatif olan, kurulu düzenden kopuşu hızlandıran emek ve demokrasi bloku önemli başarılar elde etmişti. Yıllardır aşılamayan yüzde 10’luk seçim barajı, devrimci-demokrat-sosyalist ve ilericilerin seçim blokuyla aşılmış ve HDP parlamentoda 3. Güç konumuna gelmişti. Bu durum hem işçi ve emekçiler, hem de devrimci-demokrat, Alevi ve Kürt emekçileri arasında önemli bir moral motive sağlamıştı.
Şunun altını birkez daha çizmek gerekiyor ki, HDP ne devrimci ve nede sosyalist bir partidir. Ama mevcut halde açık alanda devrimci-demokrat, ilerici ve Kürt yurtsever muhalefeti esas olarak etrafında toplamış, demokrat sistemin sinir uçlarına dokunan, kurulu sistemi yerinden oynatan bir partidir.  Nitekim HDP’ demokrat reformist bir parti olsa bile, devlete dokunan, eşitlik, özgürlük istemleri, ezilen ve sömürülenlerin taleplerini  savunmakla faşist karşı devrimin hedefi olmuştur.
Elbette değişik devrimci-demokrat güçler kendi çizgileri doğrultusunda faşist diktatörlüğe karşı savaşım yürütüyorlar. Neki bu güçlerin savaşımı hem dağınık, hem kitlesel karakterden uzak bir konumda. Böyle olunca devrimci-demokrat-sosyalist ve Kürt yurtsever güçlerin asgari müştereklerde bir arada bulunmalarını, güç ve eylem birliği içinde güçlerini birleştirip ortak düşmana karşı birlikte hareket etmelerini gerekli kılıyor. Başka türlü faşist dinci kuşatmayı yarmak, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin önündeki engelleri  kaldırmak bir yerde güçleşiyor.
Faşist AKP-MHP iktidarı 20 Temmuz darbenin ardından devleti Türk İslam sentezi temelinden yeniden dizayn etmek için, HDP’yi kriminalize ederek, devrimci-demokrat-sosyalist ve Kürt yurtsever güçlerin ortak paydada buluşup birleşik bir savaşım içine girmesini önlemeyi hedefliyordu. Nitekim 2005de başlayan ve daha sonraki yıllarda artarak süren başta Kürt özgürlük hareketi olmak üzere diri-direnen demokrat-devrimci güçlere ve bunun başını çeken HDP- DBP belediyelerine kayyum atanması, meclis üyelerinin, muhtarların görevden alınması, eş başkanları vekiller ve  binlerce HDP kadrosunun tutuklanıp zindanlara kapatılması yada sürgüne gitmek zorunda kalması, Öcalan’a yönelik  katı tecrit uygulanması, Kürt direnişine  yönelik saldırılar, katliamlar, kirli savaşın derinleştirilmesi, Efrinin işgali, ve diğer Kürt kentlerinin kuşatma altına alınması vb. yerel seçimlerde HDP’nin hem batıda ve hem de Kürdistan da güçlü bir yerel seçim çalışması yapmasını dayatıyordu.
Seçimlerde emekçielr için devrimci-demokratik alternatifin yükseltilmesi zorunludur
HDP’ye yönelik topyekün faşist baskı ve kuşatmanın arttığı koşullarda yerel seçimler silkinip ayağa kalkmak ve iki faşist gerici klik arasına sıkıştırılmaya çalışılan emekçi yığınlara demokratik-devrimci ve emekten yana, emek ve demokrasi seçim blokunun alternatif olarak yükseltilmesi herşeyden önem taşıyordu.
Neki HDP yönetimi yerel seçimlerde Tüm Türkiye’yi kucaklayacak demokrasi , eşitlik ve özgürlük istemlerini bayraklaştıracak, faşist Cumhur ittifakını darbeleyip, gerici faşist Millet ittifakının demokrasi ve halk düşmanı  peçesini aşağıya indirmek ve bağımsız devrimci-demokratik politik duruşu ortaya koyamadı. Seçim taktiğini, Kürdistan da kayyumlarla gasp edilmiş belediyelerin a  yeniden kazanılması ve yeni belediyelerin buna eklenmesi biçiminde sığ ve  HDP’yi Türkiyen’in her yerinde emekçileri ve devrimcileri kucaklayıcı bir hatta oturtamadı. İstanbul, İzmir, Adana, Gaziantep, Adıyaman( bunlara Mersin, Ankara, Urfa’nın da eklenebileceği belirtiliyor)  gibi HDP’nin önemli bir oy potansiyeli olan büyük kentlerde, yerel seçimlerde belediye başkanlığına aday göstermeyerek başka partilerinin desteklenmesi için seçmen kitlesinin serbest bırakılması, bugüne kadarki iddialarına gölge düşürücü olduğu gibi, burjuva düzen partilerinde kopan emekçi yığınlara güvensizlik taşımıştır.
Faşist Cumhur ittifakının geriletilmesi ve darbelenmesi “Millet ittifakı” yada şeriatçı SP gibi demokrasi ve özgürlükler düşmanı dinci partilerin desteklenmesini gerektirmez. 
 Yine HDP’nin batıda öne sürdüğü “nasıl olsa seçimleri kazanmayacağız o halde kötünün iyisini destekleyelim” yaklaşımı tamamıyla emekçiler için bağımsız devrimci-demokratik politik duruştan uzaklaşan pragmatik tutumdur. Üstelik Faşist Cumhur ittifakının karşısındaki Millet İttifakı ne demokrat ve   nede devletin temel politikalarına dokunan bir konumda. Millet ittifakı ile Cumhur ittifakının devleti savunma, bağımsızlık, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve Kürt sorununda hiçte farklı bir konumda bulunmuyorlar. Al birini vur ötekine. Durum böyle olduğu halde HDP’nin gerici faşist Millet ittifakını demokrasi güçleri içinde görerek  hem kendi savlarını boşa çıkarmış ve hem de devrimci-demokrat ve emekçiler saflarında hayal kırıklığı yaratmıştır.
  HDP’nin batıda büyük kentlerde belediye başkanlığına aday göstermeyen ve fiili olarak kendisini  hiç bir biçimde kala almayan, her daima faşizmin koltuk değnekçi rolünü oynayan  CHP’yi   fiili olarak desteklemesi, demokrasi savaşımına güç verme yerine, düzenden kopan yığınların düzen partilerine dönmesini sağlayarak, eşitlik ve özgürlük mücadelesine zarar verecek ve yığınları iki faşist gerici klik arasında gelgitlere mahkum edecektir.
Yerel Seçimlerde Neden HDP Desteklenmelidir?
Genel olarak yerel seçimlerde faşist baskı ve saldırıları püskürtmek ve  halkların ortak paydada buluşmasını sağlamak için yerel seçim taktiğimiz  HDP’yi destekleme ve ortak seçim çalışmasına omuz vermek biçiminde olmalıdır. (Dersim de yerel seçim istisnası dışında) HDP’nin aday göstermediği büyük kentlerde belediye başkanlığında taktiğimiz, bağımsız devrimci politikamıza helal getirecek ve boşa düşürecek, emekçilere hatalı bilinç taşıyan ve Onları sisteme bağlayan resmi yada fiilide olsa, CHP ve Millet ittifakını destekleme biçiminde değil, tersine  teşhir ve tecrit ederek oy vermeme biçiminde olacaktır. Kitle savaşımının önünde emniyet supabı rolünü oynayan CHP desteklenerek yığınların düzenden kopuşu ve devrimcileşmesi asla sağlanamaz.
İstanbul, İzmir, Adana, Antep vb. gibi HDP’nin aday göstermediği büyük kentlerde taktiğimiz, devrimci-demokrat güçlerle ortak aday çıkarma yada varsa devrimci adayları destekleme biçiminde olmalıdır. Her durumda proletaryanın ve emekçilerin bağımsız politik duruşunda geriye düşülmemelidir.
Kürdistan da izlenmesi gereken taktik  AKP-MHP faşisit “Cumhur  ittifakı” ve CHP-İYİ Parti “Millet İttifakı”nın ortaklaştığı Kürt direnişini ezip dağıtma , kazanımlarını tümden yok etme ve batıda olduğu gibi Kürt kentlerinde devlet egemenliğini pekiştirme ve kayyum saldırılarını boşa çıkarma amaçlı olmalıdır. Buradan hareket ettiğimizde Kürdistan da demokrat-ilerici güçleri kucaklayan bir eylem birliği izlenmeli, ben merkezci-grupçu tutumlardan uzak durulmalıdır.
Bu konuda HDP daha hoş görülü ve geniş kesimleri kucaklayıcı olmalıdır. Kürt partilerle  ittifakın yalanması yerel seçimler için olumlu olmuştur. Bilindiği üzere “ben dedim oldu “yaklaşımı küskün  ve kırgınlıklara yol açtığı gibi, aynı zamanda değişik bölgelerde kitlelerin eğilimleri dikkate alınarak hareket edilmelidir.  PKK’nin izlemiş olduğu hatalı politikalar bazı alanlarda Kürt emekçileri arasında bir küskünlük ve kırgınlık yaratmış. Bu genel seçimlerde HDP’nin bu alanlarda oy kaybı biçiminde sandığa yansımıştır. Tüm bunlara dikkate alınarak fedakarlıkta sınır tanımayan Kürt emekçilerinin bu küskünlüğü ve kırgınlığı dikkate alınarak hareket edilmeli ve  yerel seçim sürecinde halka yönelik sıkı bir çalışma pratikleştirilmedir. Güven ilişkilerinin pekişmesi ve faşist kuşatmanın yarılması için buna çok fazla ihtiyaç olduğunu unutmayalım.
Dersim yerelinde grupçuluk ve dayatmacılık aşılmalıdır
Dersimde yerel seçimlerde izlenen metot yeniden gözden geçirilerek burada SMF ile HDP ortaklaşmayı yakalamalıdır.   Eğer herşeyden önemlisi emekçi yığınların devrim ve demokrasi istemleri ise, yaklaşım bunun üzerinde bina edilmelidir. Dersim yerelinde aday belirlenmesinde SMF ile HDP arasında yaşanan tartışmalar HDP’nin dayatmacı tutumu nedeniyle olumsuz sonuçlanmış ve burada seçime bölünmüş olarak girilmektedir. HDP dayatmacı ve ben merkezci yaklaşımından vaz geçerek, SMF ile ortaklaşmanın yollarını aramalıdır.
Bizce M.Fatih Maçoğlu’nun önderliğinde Ovacık belediyesinde önemli bir halkçı belediyecilik örneği yaşanmıştır( Maçoğlunun SMF tarafında Dersim merkezinde belediye başkanlığı için aday gösterilmesinin ardında yurtsever cenahtan kirli bir kampanya başlamıştır. Bu devrimciliğe, yurtseverliğe yakışmayan kirli ve kara propagandayı lanetliyoruz. Bende olmayan ve benim gibi düşünmeyen  Kürt düşmanı, halk düşmanı vb. sıfatlarının kullanılması, aslında devrimci ahlak ve değerlerden yeterince nasiplenilmediğini gösterir. Hatta bu kirli kara propaganda kervanına HDP’li bazı milletvekili ve yöneticilerin de katılması, yurtsever saflarda nasıl bir akıl tutulmasının olduğunu gösteriyor. CHP-İYİ pati ittifakına oy verme çağrısına bu kadar eleştirel bakmayanların Maçoğlunun adaylığına cepheden saldırıya geçmeleri bu kesimin ne kadar ilkesiz ve tutarsızlık içinde olduğunu gösterir başka birşeyi değil) .   Tüm faşist baskı, kuşatma, tehditlere karşın kısa dönemde olsa, yerelde halkçı politikaların pratiğe geçirilmesi mümkün olabilmektedir. Bu durum haliyle kitlelere dokunma ve onların arasında devrimcilere-sosyalistlere, sevgi ve sempati, moral –motive yaratmak bakımından önemli bir  işlev görmektedir.
 Elbette yerel yönetimler son tahlilde  merkezi devletin denetiminde. Ama öylede olsa yerel iktidarlar halka hizmet anlamında küçümsememek gerekiyor. Çünkü yerel iktidarlar ; gıda dan suya, toplu taşımacılıktan kültür sanat faaliyetine, kısacası  söz, yetki, karar halka şiarının pratikleştirilmesin de  önemli toplumsal rol oynuyor. Buda devrimcilerin, halka temas etmesinde, Onlarla bağ kurmasın, inandırıp ve güven kazandırmasın da küçümsenmez etki yapacaktır.
Geçmişte Fatsa, Diyarbakır, Ağrı ve yakın dönemde Dersim-Ovacık deneyimleri unutulmaması gereken  örneklerdir.
Buradan hareket ettiğimizde devrimci hareketin güçlü olduğu  ve devletin sistemli baskı ve saldırısı altında olan Dersim ve ilçelerinde yerel seçimlerde, SMF ve HDP eylem ve güç birliğini sağlamaları ve seçimlere ortaklaşa  girmeleri gerekiyor. HDP grupçuluktan ve dayatmadan uzak durarak  Dersim merkezde Maçoğluğu aday göstermeli ve ilçelerde  kim halktan daha fazla destek alıyorsa onların HDP ittifakı olarak yerel seçimlerde aday gösterilmesi yerinde olacaktır. Bu konuda dayatmacı ve küçük burjuva kibir aşılarak, Dersim ve ilçelerinde devrimci demokratik güç birliği sağlanarak, SMF adaylarından bazıları HDP aday olarak seçimlere katılmalı ve bölünmüşlüğe son verilmelidir. Aksi halde SMF ve HDP’nin Dersim merkezi ve ilçelerinde seçimleri kaybetmeleri ve başka burjuva düzen partilerinin seçimleri kazanması kaçınılmaz olacaktır.
Dahası, Dersim emekçileri bölünmüş halin sona ermesini ve devrimci-demokrat güçlerin aynı hatta buluşmasını istiyor. Emekçilerin bu istemine ne SMF ve nede HDP ittifak güçleri sessiz kalamaz. Aksi halde Dersim yerel seçimlerinde kim yada kimler, ben merkezci-grupçu, eylem ve güç birliğinden uzak dayatmacı davranırsa, emekçiler sandıkta bunlara gereken tutumu alarak oy vermemeli ve yerel seçimlerde emekçilerin çıkarlarını önde tutan belediye başkanlarını desteklenmelidir.
Bütün bunların bir sonucu olarak kitlelerin faşist gerici dinci düzen partilerinden kopuş sürecinin kesintiye uğramadan sürmesi gerekiyor. Düzen partilerinden kopuş, ilk ama sembolikte olsa, HDP’ye ve bağımsız devrimci-demokrat adaylara verilecek oylarda bulacaktır.
Devrimci-demokrat, sosyalist ve ilerici güçler, Türkiye ve Kürdistan’ın politik gerçeklerini teşhir edebildikleri oranda, burjuva düzen partilerinin  yerelde vaat sahtekarlıklarını ve buraları nasıl birer rant kapısına dönüştürdüklerini açığa çıkarabilecektir. Bu konuda faşist baskı, yasak, gözaltı ve tutuklama terörüne rağmen, tek tek yada birleşik propaganda ajitasyon materyallerinin kitlelere ulaştırılması, sayısız ev, kahve toplantıları, sokak ajitasyonları, gece ve miting gibi etkinlikler, ulaşıldığı her yerde ezilen ve sömürülen yığınların uyandırılmasın da önemli rol oynayacaktır. Kitlerle tarafından sıcak ilgi ve beğeniyle karşılanacak bu seçim çalışmaları aynı zamanda saflarda atıl halde çıkışı sağlayacak, komünist ve devrimci-demokrat güçlerin ortak iş yapma yetenek ve becerilerini de ilerletecektir. Buda dağınıklığı aşmak ve güçleri toparlamak bakımında önemli bir kazanım sayılmalıdır.
Seçim çalışmalarının son surat devam ettiği sırada, devrimci-demokrat güçlerin seçim çalışmalarına yönelik polis ve gözaltı-zindan saldırıları tüm hızıyla sürüyor. İşçilere, emekçiler, Kürt ulusuna karşı dizginlerinden boşanmış faşist baskı uygulayan AKP-MHP faşist diktatörlüğü, Onların öncülerine karşıda aynı şeyi, ama daha çıplak bir şekilde gerçekleştiriyor. Bu politik gerçeklik yığınlar nezdinden bir kez daha şeflik rejimine karşı birleşik savaşımın zorunluluğunu gösteriyor.
Sonuç olarak yerelde iktidar olunsa bile, merkezi devlet, işçi ve emekçilerin örgütlülüğüyle yani devrimci halk ayaklanmasıyla  yıkılmadan, kazanımlar kalıcı olmayacaktır. İşçi ve emekçi yığınların yaşamlarının her bakımdan düzeltilebilmesi için, sermaye iktidarı son bulmalı; işbirlikçi tekelci burjuvazi ve büyük toprak sahiplerinin mülkiyetine el konmalı, yaratılan zenginliklerin kaynağını alıp götüren emperyalist tekellere ve devletlere bağımlılığa son verilmelidir.  
Bilindiği üzere faşist AKP iktidarı son 17.yılda bir dönem Gülen Cemaati, şimdi MHP-Generaller ile ittifak içinde önce parlamenter faşizmi  daha sonrasında şeflik rejimini uygulayarak işçi sınıfı, emekçi yığınlara ve Kürt ulusuna yönelik sürekli faşist baskı ve saldırı uyguladı. OHAL rejimini süreklileştirerek binlerce çalışanı işten attı, onbinleri zindana kapattı, grev ve direnişleri yasakladı, sendikaların altını oydu, gözaltı terörü ve zindanla korku imparatorluğunu büyütmeye çalıştı. Dini gericiliği topluma dayatarak ilerici ve devrimci fikirlere yasak koydu. 82 faşist anayasasının faşist çemberini  KHK’lerle  ve yeni faşist yasalarla daha çok sıkmaya çalıştı. 2015de itibaren kirli savaşı yeniden canlandırarak, polis ve jandarmaya  öldürme yetkisi vererek, devrimci ve Kürt direnişçilerinin kırılması için, Suriye Kürdistan’ın da İsrailvari  yayılma seferberliğine girişerek, eşitlik, özgürlük ve hak alam mücadelesini ezmeye çalıştı.  
Dahası işçi ve emekçilerin, sınıfsal çıkarlarını ifade edebilmesi ve bu doğrultuda politikaya karışabilmesi için temel politik hak ve özgürlüklerin kağıt üzerinde değil, gerçek ve tam olarak sağlanması gerekir. Kuşku yok ki bütün bunlar, ancak ve ancak egemen sınıfların ekonomik ve politik düzenlerine son vererek gerçekleşebilir. Bunlar işçi ve emekçi halkların kendi iradesiyle ve kendisini ifade edecek temsilcilerinden oluşan, işçi ve emekçi hak konseyleri iktidarının kurulmasıyla güvenceye alınabilir.
Kürt ulusunun boynuna geçirilmiş bağımlılık zinciri kırılmalı, kirli savaşa son verilmeli, PÖH, JÖH dağıtılmalı , Koruculuk kaldırılmalı, zoraki birlik bozularak gönüllü birliğe ulaşmak için Kürt ulusuna kendi kaderini özgürce belirleme hakkının tanınması gerekir.
Faşist AKP-MHP Faşist Cumhur İttifakına Oy Verme Hesap Sor:
Faşist diktatörlüğün öncü partisi AKP-MHP kafatasçı faşist çeteleri de yanına alarak, halklarımıza kirli savaşı ilan edip, işçi ve emekçilere ve hak arayanlara azgınca saldırmak için iktidarlarını yerle seçimlerde başarıyla çıkmak için, oy istiyor. Kendinden olmayan herkese düşman olan, vurguncu-talancı-emekçilere yoksulluk ve sefaletten başka bir şey vermeyen Türk İslam sentezci iktidarı pekiştirmeye çalışan, tek kişilik Şeflik rejimini güçlendirmeyi amaç edinen Nazi tipi faşist ırkçı partisi MHP katiller sürüsünü toparlayarak devlet içinde yetkilere vererek, olası bir devrimci halk hareketine karşı sermayenin vurucu gücü olarak hazırlanıyor. İşçilere, emekçilere, devrimci ve Kürtlere daha fazla saldırının öncüsü olan  emperyalizmin uşağı faşist Cumhur ittifakına oy verme, hesap sor.
 Burjuva reformcu gerici CHP-faşist ırkçı İYİ Parti Millet İttifakını Teşhir ve Tecrit Et Oy Verme
Sosyal demokrat geçinen CHP, kurulu düzeni , serbest piyasa ekonomisini, özelleştirme , Kürt sorunu ve demokrasiyi savunmada emperyalizm karşı durmada  diğer burjuva düzen partilerinden geri kalmayarak işbirlikçi tekelci kapitalist düzeni kutsuyorlar. İşçi ve emekçileri bazı küçük reformlarla aldatarak devrimci halk hareketini engellemeye, kapitalist düzenini ayakta tutmaya çalışıyor. Dahası faşizmle uzlaşıyor, terörü bitirme adı altında ve Kürt ulusuna yönelik işgal ve ilhak saldırılarında faşizmle işbirliği yapıyor. Toplumsal sorunların çözümünü daha çok sağ ve dinci politikalarda bulmaya çalışıyor. Nitekim belediye başkanı adaylarının bir çoğu sağdan devşirilmiş kadrolardan oluşması da bu gerçeği gösteriyor.
Yakın dönemde MHP’den kopanların oluşturduğu İYİ Parti, demokrasi, özgürlük ve Kürt sorunu söz konusu olduğunda  AKP-MHP’den çok farklı bir hatta durduğu söylenemez.  Terörün ezilmesinde ve  Kürdistan da yürütülen kirli savaş ve Suriye-Irak Kürdistan’ının T.C ordusunca işgal edilmesine en aktif destek olan İYİ Parti olmuştur.
Keza, HDP’yi terörüyle eşitleyerek, her adımda Cumhur İttifakıyla aynı hatta durması, HDP’nin büyük kentlerde belediye başkanlığında aday göstermesine bile tahammül edemeyen, emperyalizme tutum almayan, özelleştirmeleri savunan  ve Iğdır ve Ahlatta HDP’nin kazanmaması için Cumhur ittifakını destekleyeceği çağrısı yapan faşist kafatasçı İYİ Partide demokrat ve halkçı bir tutum beklemek havanda su dönemeye benzer. Buradan hareket ettiğimizde ilkesiz, pragmatik ve tamamıyla devleti savunma zemini ve iktidar bir adım daha yaklaşma hedefi üzerine oturan Millet ittifakı gerici faşist ve halk düşmanı karakteri, emekçilerin sahte demokrasi ağusuyla zehirlenmesine geçit vermemek adına faşizmin koltuk değneği rolünü oynayan CHP-İYİ Parti Millet İttifakına Oy Verme  Teşhir ve Tecrit Et Hesap sor ;
Yıllardan bu yana emekçileri oy deposu olarak gören faşist gerici halk düşmanı BBP, dinci gerici SP, BTP ve Nasyonal Sosyalist Vatan Partisine Oy Verme hesap Sor. Burjuva düzen partilerine verilecek her oy emekçilere devlet terörünün, soygun ve talanın, işsizliğin ve enflasyonun artmasına yarayacak ve umutsuzluğu artıracaktır.
 O halde: faşist dinci gerici ve reformcu düzen partilerine oy yok, oyumuzu halkların eşitliği ve özgürlüğü için  HDP’ye Oy Ver, HDP’nin adayının olmadığı yerde  bağımsız devrimci adayları, devrim ve sosyalizm programını destekle.
Şubat-2019

4 Şubat 2019 Pazartesi

FAHRİ KAYA YOLDAŞI ANARKEN..!



 Söz ile eylemin uyumlu olmasının daha bir önem taşıdığı süreçte geçiyoruz. Tamda burada 8.yıl  önce 5 Şubat 2011 yılında erkence kaybetmiş olduğumuz  Fahri yoldaşı tanımak ve anlamak için, öncelikle  sağlam bir devrimci bakış açısı gerekiyor. Onu anlamanın, kavramanın ve içselleştirmenin yolu öncelikle  böylesi bir diyalektik yaklaşıma sahip olmaktan geçiyor.
 Bir Şubat esintisinin biriktirdiği… “Biz ne çok öldük, biz kaç çeşit öldük, kaç kez ‘ölüm adın kalleş olsun’ diye haykırdık isyanımızı” diye düşündük. Hüzündü böyle apansız yağan yağmur belki yüzüme çarpan rüzgar. Hani bize en çok yakıştığı söylenen, hani en çok anladığımız. Ah, beynimizle yüreğimize nasıl haykırsak yine. Bu akşam alıp başımızı bir yerelereme  gitsek, yollara vursak kendimizi, kırsak kelepçeleri yere fırlatsak. Bu akşam öfkemizi sularda yaksak ve sana ulaşsak,yeniden elbistanda yaksak özgürlük ateşini, daha bir bilenmiş olarak.
   Bu akşam, ölümünü ve erken gidişini düşünüyoruz Fahri yoldaşın. Ne çok öldük ve öldürüldük.  Ölüm benim ülkemde kol geziyor. Üstüne üstüne vuruyor yaşamın: bu akşam, hüzünle ıslanıyor yaşam yeniden. Kaç çeşit ölmek vardır, kaç çeşit yaşamak ? Ölümün anlamının her gün değiştiği bu dönemde kaç çeşit ölür kaç çeşit öldürürüz ? « Devrimci olmanın en güzel yanı hayatı anlamlı yaşamaktır. » derdin ve öyle yaşadın, ölümü öyle ikircismizce kucakladın. Devrimcilik  mayası ; paylaşmak, dayanışmak ve ortaklaşmak derdin.  
 En çok da değil mi ki dünyayı değiştirmektir muradımız, dünyanın her kilometre karesinde yoldaşlarımız- dostlarımız vardır, tıpkı düşmanlarımızın olduğu gibi. Biz gücümüzü yalnız olmayışımızdan aldık tıpkı fahri yoldaş gibi. Bu yaşanılacak, bu yaşanılası, bu yaşaması zor burjuva kapitalist dünyada, tek başına direnirken de çoğalmak ve kederli olmamak bize hastır bu yüzden. Ozanın dillendiği gibi ; « bize hastır; tek başına, ölüme bir adım kala, tek başına zindanda yatarken de asla yalnız kalmamak ». Bu yüzden; ne pusularda katledilmeler  ne işkenceler, ne sokak infazları, ne tecrit söker bize, ne hücre, ne ölüm evi ,ve  ne zulümler…
Kötüsü yalnız olmaktır, kötüsü kendini kocaman insan denizinin içinde yalnız duymak. Bu nedenle koca ozan; “ölüm kendinden önce bana yalnızlığını yolladı” diye yazmıştır. Yalnızlık emperyalizm çağında kapitalist yabancılaşmanın yarattığı has duygudur. Bu yüzden uzaktır devrimciden, bu yüzden ölümü anımsatır. Bu yüzden ölürken bile çoğalmayı biliriz biz. Yoldaş; ekmeğini paylaşan demektir birçok dilde, ortakça bölüşen. Bu yüzden kendimizi yalnız bilmeyiz asla.
Fırtınanın getirdiği yağmur esintisi vuruyor yüzümüze. Aklımızda dizeler ve içimimizde hüzünlü gölgeler;“Haklısınız/ Sıkça düşünmekteyim ölümü/ Çağrılımdır/ Coşkuyla türkü söylediğim bir anıma/ Yalnız değilim/ Yorgun da/ Fakat sığmıyor hesaba yitirdiklerimin sayısı/ Ağırıma gidiyor ağız dolusu gülmek/ Sevinçlerimde anıların hüzünlü gölgesi,/ Yüreğim o yaralı ceylan/Dindiremediği acılar denizinde binlerce parça” diyoruz usulca, gecenin içinde öylece hayata bakarken.
Her devrimci bilir yalnızlığın ölüm olduğunu. Umudu tükenirse yalnız duyar kendini insan. Yüreğindeki barikatları çoğaltırsa yalnızdır devrimci. Bir de olurya, olmaz demeyelim; yoldaş sıcaklığından mahrum kalırsa, yalnızlık üstüne üstüne iner devrimcinin. Bu akşam bütün türkülerde ölüm hüznü var. Zamansızca   bir başına gidenlerdeydin. Bu akşam, ne söylesek senin için bir eksik bu yüzden. Ve kendimize sığamadığımız, kendine sığamayan bir üzünç denizi bu akşam yaşamak bize.
“Az sonra ölecekmişiz ne gam/ bin ömür yaşadık biz/ ve üstelik/ Omuzlarında yoldaşların/ bayrağımızla gömüleceğiz” diyordu ozan, yangına durmuş bir gecede. Üstümüze yürüyen o duygusuz sağır düşmanların getirdiği ölüm değildir ürkütücü olan. Ölümü namluya sürüp fırlamak bir gelenek olmuştur bu coğrafyada. Ölümü ölümsüzleşerek yenmenin kitleselleştiği bir coğrafyadayız.. “Bu kaçıncı anlam değişmesidir ölümün/ Yüzümüz hangi hüznün coğrafyası tarihte/ Sessizliğe tutsak değil artık mezarlıklar/ Yeraltında ölümü utandıran yürekler var” diyor şair, öyledir. Kendi payına ölmenin aşıldığı yerdeyiz.
Ansızın bir haber gelirdir  bir gece yarısı. Sesi duyulurdu yoldaşın. “dövüşenler düşenlerin tutmaz yaşını  özgürlük için illede kavga” derdi yüreklice. Tam 8.yıl oldu Fahri yoldaş seni kaybedeli   Artık yoldaşlar haber getirmedi, kuşlar evimizin üzerinde şen şakarak cıvıldaşarak uçmadılar . Şimdi biz  uzakta, o lacivert ülkede, o üzünç denizinde… Mutsuzluk değil, umutsuzluk hiç değil, ince bir sızı bu sevgili Fahri yoldaşım. Hani; bir haksızlığa uğramışlığın öfkesi, hani; ayrılık hüznü, hani; şu ölümden elli gram fazla gelen…
Hiç bir devrimci elbette kendisinin sadece adı ile tanınmasını istemez. Onlar düşünceleriyle, yaşam felsefeleriyle, kavgada tutukları yerle, fedakarlığıyla ve kavgaya tutkuyla katılmalarıyla ve devrimci erdemleriyle tanınmak isterler. Sıradan, basit ve ismen yaklaşımlarla devrimin militan savaşçıları ve öncülerini, tanımak ve anlamak mümkün değildir. Bunun için derinliğine ve özlü bir devrimci yaklaşım gerekiyor.
 Onların yaklaşımları, yaşam biçimleri, bakış açıları ve duruşları tamamen halkların, ezilen ve sömürülen emekçi yığınların çıkarlarına, kurtuluşlarına ve özgürlüklerine göre şekillenmiştir. Kişisel çıkarların, kaygıların yeri onların yaşamında asla yoktur. Duygu, düşünce ve yürek atışlarına kadar tamamen devrimin ve halkın çıkarları ön plandadır ve bencilliğin yok olduğu, kolektivizmin  vücut bulduğu bir yaşam biçimidir.
Bu gün istediğimiz, uğruna mücadele ettiğimiz devrim ve sosyalizmin zaferi taşınması, devrim ve komünizm şehitlerinin emek, çaba, devrimci düşünce ve yaşam tarzlarının bir ürünüdür. Bu gerçeklerin görülüp-bilince çıkarılması devrimci başarı ve sonuçlar elde etmek bakımından oldukça önemlidir. İşte; Fahri yoldaşı da yoldaşı da bu devrimci militan gerçekliğinin en özlü ifadesi olarak anlamalı ve – görmeliyiz.  Fahri yoldaş, sosyalist yaşam felsefesiyle geleceğe yürümenin güçlü bir inanç, irade ve kararlılık örneğini sergilemiştir. En zorlu koşullarda bile; kimsenin kolay kolay cüret edemediği, yeltenemediği zorlukları omuzlamaktan, yalnız kaldığında bile devrimci görevlere sıkıca sarılarak emekçi halkların kurtuluşunun zaferi taşınması kavgasına aktif olarak katılarak büyük bir örnek olmuştur.  Onun bu örnek yol göstericiliği, devrimci kararlığı, devrimci düşüncelerini pratiğe aktarmadaki çabasını, hayata geçirmesi birçok devrimciye ilham kaynağı olmuştur.
 Elbette Fahri yoldaşın devrimci kavgada kararlı ve ısrarlı duruşu yalnızca bu alanla da sınırlı değildir. Aslı devrimci inanç ve iradenin zafer kazandığı, taçlandığı alanların başında onun zor kuşatma altındaki direnişçiliği gelmektedir. Zor dönemlerde kaçanların-gemiyi terk edenlerin sayısının arttığı koşullarda, tasfiyeciliğe devrimci duruşun timsalinin Fahri yoldaşın şahsında görmekteyiz. 
 Devrimci iradenin, inancın,  bağlılığın ve devrimcilik ısrar etme kararlılığın timsalidir. Bu alandaki feda ruhu için mücadeleye sıkıca sarılmasıyla da, sosyalist felsefenin, düşüncenin ve devrimci mücadelenin geleceğe daha güçlü yürümesini sağlamıştır. Emperyalist kapitalizmin boğmak istediği, yok etmek istediği devrimci yaşam ve düşüncenin nasıl yok edilemeyeceğini,  Fahri yoldaş,  kendi şahsında herkese göstermiştir. Yokluk, yoksulluk, ihanet vb. tüm zorluklar, emekçi halkların özgürlük mücadelesinin önüne geçemeyeceğini    
     Fahri yoldaş, fedakarlığı ve engelleri tanımaz duruşuyla bir kez daha kanıtlanmıştır. Onun bu kararlı, davaya, örgüte sıkıca bağlılığı, Onun yoldaşlarının ve tanıdığı emekçilerin ve devrimcilerin yüreğinde ve gönlünde taht kurmuştur.  Fahri yoldaşın de fedakarlığı, militan duruşu  zorluklar karşısındaki duruşu, komünist yaşam tarzının somut ifadesidir. Yine, geleceğe daha inançlı, kararlı ve cesaretli yürümenin tüm yol ve yöntemlerini Fahri yoldaş bizlere göstermiştir. Tarihin ve halkların kahramanlarının izinden gidilmeyen, örnek davranışları-öğretici yaşam biçimleri esas alınmayan düşünce ve yaşam tarzlarının başarıya ulaşamayacağını herkes bilmektedir.
Başarının anahtarı devrimci-militanların yaşam tarzlarında ve felsefi bakış açılarında saklıdır. Önemli olanın bu gerçekleri görüp buradan ileriye doğru yürümektir. Farklı yaşam tarzlarının kaybettireceği kesindir. Fahri yoldaş;  özgürlük idealleri olanların, yüreğinde umut taşıyanların ve emekçi halkların kurtuluş mücadelesi aşkıyla geleceğe yürüyenlerin özlemi ve sevdasıdır. Onun mücadeledeki kararlı duruşun, cesareti n, azmin, iradenin, komünist yaşamın devrimci örneği ve yönelimi olduğu kadar, direnişçiliğin ve militanlığında sembolü olmuştur. O devrimci mücadelenin örnek bir devrimci militanıdır. Tarihin ak sayfalarına yazılmış insanlık mirasıdır. Evrensel değerlerin en yoğunlaşmış ifadesidir. Baskıya, zulme, zorluklara karşı  asla boyun eğmeyen bir duruşun adıdır. Her bir devrimci, Fahri yoldaşın militanlığını, davaya yiğitliğini, direngenliğini yüreğine yerleştirmeli; devrimci azmini ve mücadeleci kişiliğini bu mirastan besleyerek geliştirmelidir.
Yaptıkları ve tarattıkları değerler ve olumluklarıyla Fahri yoldaşı daha yakında tanıyıp anlamaya çalışacağız. Güç ve ilham veren mücadele bayrağını her yerde taşımaya, sahip çıkmaya ve dalgalandırmaya kararlı olacağımıza, onun ideolojik, politik, örgütsel ve ve siyasal çizgisinde yürüyerek onurlu birer yoldaşı olacağımıza ölümünün 8.yılında bir kez daha söz veriyoruz, anısı kavgamıza ışık tutacaktır
Fahri Kaya Yoldaş Ölümsüzdür..!
Şehitlerimizin Meşalesinin Taşımaya Devam Edeceğiz…!
Kahrolsun Emperyalist ve Kapitalizm…!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm Mücadelemiz…!