31 Ekim 2017 Salı

Cumhuriyet Gazetesi Davasında Tahliye Çıkmadı..!

Cumhuriyet davasında savunma yapan gazeteci Ahmet Şık, "Manşetlerimizde örgüt arıyorsunuz. Size örgütün yerini gösteriyorum. Bu adliyenin içerisinde ve hakim, savcı kılığında, işbirlikçileri de medya” dedi. Murat Sabuncu ise, "Sayın başkan gazeteciliği savcılardan mı öğreneceğiz?" diye sordu.
Cumhuriyet gazetesinin 4'ü tutuklu 18 yazar, yönetici, çizer ve çalışanının yargılandığı davanın 4'üncü duruşması, Çağlayan’da bulunan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye devam ediliyor. Verilen aranın ardından devam eden duruşmada, mahkemenin açıklanan ara kararında bilirkişi Tuncay Beşikçi’nin salonda dinlenmesine, Mehmet Faraç’ın tanık olarak dinlenmemesi yönündeki talebin ise reddine karar verildi.
BİLİRKİŞİ TANIK OLARAK DİNLENDİ
Tanık olarak dinlenen bilirkişi Beşikçi, daha önce Oslo görüşmeleri, Balyoz davası, Oda TV davası gibi birçok dava olayın da bilirkişi olduğunu dile getirdi. Beşikçi, “19 yıllık bilişim deneyimim var. FETÖ ihtisaslı pek çok davada savcılıkla birlikte çalıştım, mütalaa sunduk. Sanığa ait incelenen telefon 9 Kasım 2013'te kullanılmış. Telefon ilk kullanıldığından beri hiç formatlanmamış. İnceleme açısından çok uygun, çünkü geriye dönük silinmiş dosyaları kurtarabiliyoruz. Android olması da avantaj, Apple ve Blackberrylerde şifreleri kıramayabiliyoruz. Telefonda en çok whatsapp kullanılmış. Yedekleriyle birlikte saklanmış" dedi.
'BYLOCK EMARESİNE RASTLAMADIM'
Bilinen tüm yöntemlerle ByLock aradığını ifade eden Beşikçi, "ByLock'un hiçbir emaresine rastlamadım. İçerik araması yaptım, 'FETÖ' ile ilgili anahtar kelimeler oluşturdum ve sonucunda 'FETÖ' bağlantısı göremedim. Sadece Fuat Avni hesabını takip ettiğini gördüm, gerçi onu ben de takip ediyorum. Fethullah Gülen için ‘Fetöş’ gibi tabirleri var. ByLock kullanılmamış bir telefon nasıl ByLock sunucusuna bağlanmış diye sorarak baktım. Bunu ancak başka bir uygulama yapmış olabilirdi.
3 Haziran 2014'te bir müzik programının sunucunda bir kod yer alıyor. O kod sayfaya giren her ziyaretçiyi ByLock sunucusuna yönlendiriyor. Siz müzik dinlemek isterken, bir anda ByLock sunucusuna bağlanıyorsunuz. Şöyle anlatayım, ben sizi arıyorum ama siz telefonunuzu bir teröriste yönlendirmişsiniz.
Polis teröriste bakıyor ve benim telefonum görünüyor. Bu Freezy müzik programı da Emre İper'in telefonunda var. Sanık 22 Haziran'da bu programı telefona yüklemiş, 3 gün sonra ByLock bu programda reklamını yapıyor. Bir gün sonraysa sanık ByLock'a bağlanıyor. Sonra da programı kaldırıyor. Bazı kıble programları da bu sunucuya yönlendirilmiş. Düşünebiliyor musunuz, namazını kılacak olan kişi farkında olmadan 'terör örgütü'nden yargılanıyor” diye konuştu.
Beşikçi, “Sanığın telefonunda Bylock bulunmamıştır. Freezy adlı müzik programı yüklüdür. İstifa ederek geldim bunları anlatmaya” dedi. Bylock incelemesi yapılırken telefon incelemeli, IP numaraları incelenmeli, içerik incelenmeli” dedi.
TEM SAVCISI OSMAN KAVALA’NIN KONUŞMALARINI GÖNDERDİ
Daha sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçları Soruşturma Bürosu tarafından mahkemeye gönderilen yazı okundu. Yazıda, Osman Kavala’nın soruşturması kapsamında cep telefonu inceleme tutanağında yer aldığı iddia edilen gazetenin yazarı Aydın Engin ile arasında geçtiği konuşmanın metni okundu. Ardından yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçları Soruşturma Bürosu tarafından gönderilen ikinci belge okundu. Konuşmanın Osman Kavala ile Can Dündar arasında geçtiği iddia edilen whatsapp görüşmesini konu aldığı öne sürülüyor.
'BİRİLERİ BUNA DER DEMELİ'
Ardından söz alan Avukat Fikret İlkiz, şöyle dedi: “Beklersek daha çok belge gelir. Kavala'nın bugün sorgusu yapılıyor. Meslektaşımız emniyet ısrarla istediği için gitti. Demek ki tutuklanacak. Ya bu dava olarak bekleyeceğiz ya da bu davanın ekleri gibi mütalaa etmeye devam edeceğiz. Hiçbir talebim yok ama durum bu. Demek ki Kavala ile ilgili soruşturmayla bağlantılı olmak üzere basına bilgileri yolluyor ve biz duruşmada tanık oluyoruz.”
Avukat Ergin Cinmen ise, birilerinin buna son vermesini isteyerek, "Bu dava tam zamanıdır. Biz suç duyurusunda bulunacağız ama hiçbir kıymeti yok. Buna sizin dur demeniz lazım” ifadelerini kullandı.
AHMET ŞIK: ÖRGÜT ADLİYENİN İÇERİSİNDE
Bu belgelerin okunması ardından savunma yapan gazeteci Ahmet Şık, “Karar almaktan kaçtınız. Burada haberleri gerekçe göstererek 'terör örgütleri' arıyorsunuz. Duruşma savcısının ağzıyla bir belge dolaşıyor ama bunun kaynağını sormuyorsunuz. Bizim manşetlerimizde örgüt arıyorsunuz. Size örgütün yerini gösteriyorum. Bu adliyenin içerisinde ve hakim, savcı kılığında, işbirlikçileri de medya” ifadesinde bulundu.
TUTUKLULUĞUN DEVAMI İSTENDİ
Şık'ın savunması ardından iddia makamı, Cumhuriyet davası kapsamında tutuklu yargılanan Akın Atalay, Murat Sabuncu, Ahmet Şık, Emre İper ve Kemal Aydoğdu’nun tutukluluk halinin devamına karar verdi ve mahkeme Aralık ayına ertelendi. istedi.

GİWPS göre Türkiye kadın haklarında en kötü 105’inci ülke


Georgetown Institute for Women, Peace and Security (GİWPS) ve The Peace Research Institute Oslo (PRIO) “Ulusların barış ve güvenliğinin anahtarı, kadınların toplum içerisindeki yerinin geliştirmesine bağlıdır” başlıklı yayınladıkları 84 sayfalık bir raporla 153 ülkedeki kadınların toplum içerisindeki yerlerine ve yaşadıkları duruma dikkat çekti.
Kadınların dünya genelinde birçok alanda gözle görülür bir eşitsizlikle karşı karşıya olunduğuna vurgu yapılan raporda, özellikle savaş bölgelerinde yaşayan kadınların büyük bir mağduriyet içinde olunduğuna vurgu yapıldı.
Kadınların birçok alanda ayrımcılıkla karşı karşıya olunduğuna değinilen raporda, özellikle 3 sınıf ülkelerdeki kadınların yaşam stantlarının çok düşük olduğu belirtildi.
Çatışma ortamlarında kadına yönelik uygulanan cinsel şiddetin hala devam ettiğine vurgu yapılan raporda, “Günümüzde devam eden savaşlar ve çatışmalar milyonlarca insanı doğrudan etkiliyor. Özellikle kadınlar bu ortamlarda doğrudan bir şiddete maruz kalıyor.” denildi.
TÜRKİYE EN KÖTÜ 105. ÜLKE
153 ülke arasından 105’ci sırada yer alan Türkiye’ye bu sıralamayla kadın hakları noktasında birçok 3’cü sınıf ülkenin bile gerisinde kaldı. Raporda, Türkiye’de ki kadınların en yüzde 40’nın şiddette maruz kalarak yaşadığı ifade edildi.
Türkiye cinsiyet eşitliği noktasında paradoksal bir yapıya sahiptir denilen raporda, “Türkiye’de kadınlar neredeyse akademik pozisyonların yasını elinde tutuyor. Ülkedeki mühendislerin ve avukatların 3 de biri kadınlar dan oluşuyor. Ancak, bugün Bakanlar Kabinesinde sadece bir kadın var” denildi.
TÜRKİYE’DE KADINLARIN YÜZDE 40 ŞİDDET ALTINDA YAŞIYOR
Kadınların parlamentodaki oranın yüzde 15 gibi düşük bir seviyede de olduğuna da değinilen raporda, devamla şunlar ifade edildi: “Kadınlar toplumsal alanda birçok ayrımcılıkla karşı karşıya. Özellikle hukuksal ayrımcılık kendisini çok hissettiriyor. Türkiye’deki kadınların en az yüzde 40’ı bir şekilde şiddete uğramış durumda ve şiddet altında yaşıyor. Kadınlar büyük bir bölümü hayatlarının bir kesiminde ya eşinde ya da başka birisi tarafından cinsel veya başka türlü bir şiddete maruz kalıyor.”
‘SİYASİ İRADEYE GÖRE KADININ ROLÜ ANNELİKTEN İBARET!’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kadın ve erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” sözünün hatırlatıldığı raporda, “Türkiye’deki hâkim siyasi irade kadın ve erkek eşitliğine inanmıyor. Onlar geleneksel bir mantıkla kadının toplumdaki rolünün annelikten ve ev kadınlığından ibaret görüyor” denildi.
Rapora göre kadın hakları noktasında güvenlikli bir şekilde yaşanabilecek en iyi 3 ülke sırasıyla İzlanda, Norveç ve İsviçre olurken en kötü ülkeler ise iç savaşın olduğu Yemen, Suriye ve Afganistan oldu.

Belçikada Kürtlere Faşist Saldırlar..!

Belçikada Öcalan Özgürlük kampanyası bağlamında 9 Ekimde bu yana yürtülen çalışmalara Cuma günü Belçika’nın Antwerpen kentinde Türkçü faşist çetelerin saldırısına uğramasının ardından, kentte başlayan saldırılar devam ettiğini dile getiren ANF'nin haberinde, Kentin Brederodestraat bölgesinde yaşayan Kürt esnaflar, saldırıların hedefinde ve can güvenlikleri tehlikede. Son üç gündür özellikle bölgede bulunan birçok iş yeri tahrip edilerek, kullanılmaz hale getirildi.
Brederodestraat’ta yaşayan AKP'lilerin sosyal medya üzerinde yaptıkları çağrılarla Belçika ve Hollanda’nın farklı şehirlerindeki Osmanlı Ocakları, UETD ve Ülkü Ocakları üyeleri otobüs, tren ve özel araçlarla kente gelerek, Kürt esnaflara saldırıyor. Bütün bu saldırılarının perde arkasında ise Türk Konsolosluk çalışanları ve AKP’nin Avrupa’daki kuruluşu olan Avrupa Demokratlar Birliği'nin (UETD) yöneticileri bulunuyor.
KÜRT ESNAFLARIN DUKKANLARI TAHRİP EDİLDİ
Otobüse yapılan saldırının ardından, Türk ırkçıları gece geç saatlerde mahallede bulunan bazı Kürt esnaflarının dükkanına saldırıda bulundu. Cumartesi günü ise UETD ve Türk Konsoloslukları yöneticilerinin gerek sosyal medya üzerinden gerekse farklı kanallardan yaptıkları çağrılar üzerine, Pazar akşam saatlerinde Belçika ve Hollanda’nın farklı kentlerinde Türk ırkçıları, Brederodestraat’ta toplanarak, Kürt esnaflarına saldırıda bulundu. Gece geç saatlerine kadar bu saldırılar devam etti. Kürt gençleri de saldırılara karşı esnafları korumaya çalışırken, her iki grup arasında çatışmalar başladı. Gözaltı ve yaralıların olduğu olaylar gece geç saatlerde sona erdi. Yapılan bu saldırılar sonucunda Brederodestraat’ta bulunan Nur Kebap, Mega Market, Antwerpen Türküevi olmak üzere birçok dükkanın tahrip edildiği bildirildi.
AKP’Lİ YÖNETİCİLERİN ARKASINDAKİ YÜZÜ KAPALI GRUPLAR KİM?
A.C., Pazar akşamı yaşananlara tanıklık etti ve ANF'ye şu bilgileri verdi:
"Aslında Pazar günü gün içerisinde gruplar halinde bölgedeki sokaklarda dolaşıyorlardı. Zaman zaman esnaflarımızı tehdit ettiler. Polisin de Kürt esnaflara 'sizin güvenliğinizi alamayız. Dükkanlarınızı kapatın’ açıklamasının üzerine gençler esnafları korumaya gitti. Akşam saatlerinde ise özellikle Türk Konsolosluk çalışanları ve Antwerpen UETD yöneticilerinin öncülüğünde toplanan yüzlerce kişi Kürt esnaflara saldırdı. Biz de savunmaya geçtik. Yüzü kapalı ve kasketli gruplar, ellerinde demir, bıçak, balta, yanıcı maddelerle bize saldırmaya başladı. Polis de o esnada çekildi. Bu gruplar, ‘Allahuekber’ ve ‘Kahrolsun PKK' sloganlarıyla bize saldırıda bulundu.
Biz de direnince çatışmalar başladı. Bizim direnmemiz sonucu amaçlarına ulaşamadılar. Ama amaçları bizi linç etmekti. Adeta Belçika polisi de onlara yol açtı. Onlara saldırmak yerine bize saldırıyordu. Saldırıya uğramamıza rağmen polis herhangi bir önlem almadı.”
ANTWERPEN Mİ YOZGAT MI!
Antwerpen kentinin Güney bölgesinde bulunan Brederodestraat Türkiyelilerin yoğun olarak yaşadığı bir yer. Bölgede Türk, Kürt olmak üzere çok sayıda kesim yaşıyor. Ancak burası kentte Türklerin mahallesi diye biliniyor. "Burası Türklerin kimse izinsiz buraya gelemez” düşüncesi hakim. Antwerpen polisi de bu yönlü düşünüyor. Polis ise Kürt kurum yöneticileriyle konuşurken bu görüşü dile getiriyor. Kürt politikacılar ise bundan rahatsız ve Belçika polisinin bu yaklaşımını eleştiriyor. Buranın Belçika’nın bir kenti, her tarafta olduğu gibi burada da rahatça dolaşmak istediklerini belirterek, "Burası Antwerpen mi yoksa Yozgat mı" diye soruyor.
‘AKP GÜNLERDİR SALDIRI PLANLARI YAPIYOR’
NAV-BEL Yönetim Kurulu Üyesi ve Dış İlişkiler Sorumlusu Salih Uçar da, yaşananlara tepkili ve polisin yetersiz önlemini eleştiriyor. Uçar, "Birileri kalkıp ‘burası bizim mahalle, kimse giremez’ diyemez. Burası Kayseri, Yozgat değil. Burada en büyük sorumlu Belçika polisinindir. Gereken önlemi almamıştır. Adete bu ırkçı saldırılara davetiye çıkarmıştır. Birkaç gündür sosyal medya üzeri örgütleniyorlar. Her şey açık, özellikle Türk Konsolosluk yöneticileri ve UAED yöneticileri buna öncülük ediyor. Bunlar arkasına maskeli grupları alarak, Kürtlere saldırıyorlar. Polis bir an önce bunları tespit edip açığa çıkarmalıdır. Ancak polis, AKP ve Türk devletine yaranmak için bu saldırılara göz yumuyor. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez” diye konuştu.
Uçar, saldırılarının arkasında AKP’nin olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Bu saldırılar bu kentte yaşayan Türklerle ifade edilemez. Biz bütün toplumu suçlayamayız. Bunun arkasında AKP var. Planlı ve bilinçli bir saldırıdır. Özellikle Belçika’daki mahkemenin ‘PKK terör örgütü değildir' kararının ardından AKP ve kurumları provokasyon peşindeler. Bu saldırı da bunun bir parçasıdır ve planlıdır.”


Öte yandan Antwerpen kentindeki saldırılar dün geceden bu yana dururken, gerginlik devam ediyor. Ancak Belediye Başkanlığı ve polis yaptığı ortak açıklamada, kentte bir haftalığına gösteri yasağı getirdiklerini bildirdi.

Dünyada 10 yılda 900'den fazla gazeteci öldürüldü..!

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) verilerine göre, geçen 10 yılda dünyada 930 gazeteci öldürüldü. 2016 yılında cinayete kurban giden gazetecilerin sayısı ise 102.
UNESCO, 2 Kasım Gazetecilere Karşı İşlenen Suçların Cezasız Kalmasının Önlenmesi Günü dolayısıyla gazetecilerin güvenliğine ilişkin sayıları yayınladı.
UNESCO Almanya Temsilciği tarafından bugün Bonn'da yapılan yazılı açıklamaya göre, 2006-2016 yılları arasında meslekleri nedeniyle 930 gazeteci öldürüldü ve bu vakaların sadece yüzde 10'u aydınlatılabildi.
UNESCO Almanya Temsilciği Yönetim Kurulu Üyesi Wolfgang Schulz, "Sadece tehdit edilmeyen basının kamuyonun görüşlerini yansıtmayı başarabileceğini" belirtti. Schulz, gazetecileri hedef alan cinayetlerin, keyfi tutuklamaların, işkencenin, baskının ve materyallerine el konmasının cezasız kalmaması gerektiğini vurguladı.
EN TEHLİKELİ ÜLKELER
UNESCO'nun açıklamasında, 2016 yılında 102 gazetecinin öldürüldüğüne dikkat çekildi. Gazeteciler açısından en tehlikeli ülkelerin Meksika ve Afganistan olduğu ve bu ülkelerde geçen yıl 13'er gazetecinin öldürüldüğü belirtildi. Geçen yıl Yemen'de 11, Irak'ta 9 ve Suriye'de 8 gazetecinin öldürüldüğü kaydedildi.
UNESCO tarafından verilen bilgilere göre dünyada gazeteciler açısından en tehlikeli bölgeyi çatışmaların yaşandığı Arap ülkeleri oluşturuyor. Buna göre, 2012-2016 yılları arasında 530 gazeteciden 191'i Suriye, Irak ve Yemen'de öldürüldü.
UNESCO'nun açıklamasında, 2016 yılında öldürülen gazetecilerin yüzde 94'ünün yerel basın için çalıştığı ve bunun son yıllarda görülen bir eğilim olduğu kaydedildi. Ayrıca geçen yıl gazetecilerin yarısının çatışmaların yaşanmadığı bölgelerde öldürüldüğüne dikkat çekildi.

Türkiye çocuk istismarında dünya üçüncüsü"..!

ÇOCUKÇA Derneği Başkanı Buğra Kaan Oğuz, çocuğa yönelik cinsel istismar konusunda Türkiye'nin dünyada üçüncü sırada olduğunu belirtti.
Antalya’nın Serik ilçesinde kurulan Çocuk İstismarıyla Mücadele ve Çocuk Haklarını Koruma Derneği (ÇOCUKÇA) tarafından Boğazkent mahallesinde bir tesiste basın toplantısı düzenlendi.
ÇOCUKÇA Başkanı Buğra Kaan Oğuz, çocuk istismarıyla ilgili oranları araştırdıklarını ve çarpıcı rakamlara ulaştıklarını belirtti. Oğuz, "Dünyada her 5 çocuktan 2'si fiziksel, duygusal ya da cinsel istismara uğruyor veya ihmal ediliyor. Ve ne yazık ki uzmanlar cinsel istismar vakalarının ancak yüzde 15'inin adli mercilere intikal ettiğini söylüyor. Gerisinin üzeri bir şekilde kapatılıyor ve çocuklar yaşadıkları travmalarla kalıyor" dedi.
'ÜLKEMİZ İSTİSMARDA DÜNYADA ÜÇÜNCÜ SIRADA'
Çocuklara yönelik cinsel istismarın ilerleyen yaşlarda açığa çıkıp ciddi sorunlar yarattığını vurgulayan Oğuz, şunları söyledi: "Öyle ki yapılan araştırmalara göre istismarcıların en az yüzde 50'si çocukluğunda istismara uğramış kişiler. Halbuki istismara uğrayan çocuk bunun akabinde psikolojik destek alsa, bu travmayı atlatması mümkün, fakat çoğu olayda çocuk hiçe sayılıp olayın bir şekilde üzeri kapatılmaya çalışıldığı için mağdur bir kez daha mağdur ediliyor.
Çocuk istismarı konusunda ülkemiz ne yazık ki dünyada üçüncü sırada. Türkiye Psikiyatri Derneği yaptığı araştırmada, ülkemizde istismara uğramış çocuk oranını yüzde 33 olarak tespit etti. Bu rakam her 3 çocuktan 1'i demektir. Dünyada son 10 yılda cinsel istismara uğrayan çocuk sayısı ise 250 bin civarında. Antalyamız ise Türkiye'de 4'üncü sıradadır."

30 Ekim 2017 Pazartesi

Cumhuriyet ve Özgür Gündem davaları bugün görülüyor..!

Cumhuriyet davasının 4. duruşmasına bugün saat 9.30’da Çağlayan’daki İstanbul Adliyesinde devam edilecek. Gazetenin yayın politikasının suçlama konusu edildiği soruşturma ve devamında açılan dava kapsamında Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay 1 yıldır, Muhabir Ahmet Şık 305 gündür, Muhasebe Çalışanı Emre İper 208 gündür tutuklu. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Dağ’ın, “İddianame sorunlu, kabul ediyorum” demesine karşın, Sabuncu, Atalay, Şık ve İper, 4. duruşmaya tutuklu olarak katılacak.
Cumhuriyet davasına katılım çağrısı yapan gazeteciler ise sosyal medyada bir kampanya başlattı. #Yarın9daÇağlayanda etiketiyle başlatılan kampanya kısa sürede TT’de ilk sıralara yerleşti. Sosyal medya üzerinden mesaj paylaşan gazeteciler ise, “Gazetecilerin özgürlüğü toplumun haber alma özgürlüğüdür! Gazetecilere özgürlük ve haber alma hakkı için buluşuyoruz” dedi.
Özgür Gündem davası da bugün
Kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile ilgili 16 Ağustos 2016’da İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından açılan davanın 5’inci duruşması ise Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi 23. Ağır Ceza Mahkemesinde saat 10.00’da görülecek. Gazetenin Yayın Danışma Kurulu Üyeleri Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Bilge Aykut, Ragıp Zarakolu ve Filiz Koçali, Genel Yayın Yönetmeni Zana (Bilir) Kaya, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya, İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı ve Yazar Eren Keskin’in yargılandığı davada tutuklu yargılanan Kızılkaya 440 gün, Sancılı ise 301 gün sonra 5’inci defa mahkemeye çıkacak.
Sosyal medyadan her iki davaya da katılım çağrısı yapan Türkiye Gazeteciler Sendikası, “Cumhuriyet ve Özgür Gündem davalarında yargılanan #GazetecilereÖzgürlük demek için #Yarın9daÇağlayanda buluşuyoruz. #GazetecilikSuçDeğildir” diye yazdı.
İnan Kızılkaya’nın kardeşi Hasan Kızılkaya, basın özgürlüğüne sahip çıkmak isteyen herkesin yarın Çağlayan Adliyesi’nde olması gerektiğini belirtti.