31 Ocak 2017 Salı

Kürt siyasetinden ortak deklerasyon: Referandum oyunu açıkladılar..!

Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA) bileşenleri Diyarbakır'da ortak yayımladığı deklerasyonla anayasa değişikliğiyle ilgili yapılacak referandumda "Hayır" oyu kullanacaklarını duyurdu. DBP İl Başkanlığı'nda, TBMM Başkanvekili Pervin Buldan, HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, HDP'li miletvekilleri, DBP Eşgenel Başkanı Kamuran Yüksek, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven'in yanı sıra çok sayıda kişinin katımıyla açıklanan referandum deklerasyonunu DBP Eş başkanı Kamuran Yüksek okudu.
"BU ANAYASA, HER ŞEYDEN ÖNCE AKP-MHP ANAYASASIDIR"
Yüksek, Türkiye'de yaşanan sorunların, 'Demokratik Cumhuriyet Anasayası' ile çözeleceğini belirterek, şu an yapılan anasaya değişikliğinde toplumun beklentilerine cevap vermediğini dile getirdi. Yüksek, "Türkiye Cumhuriyeti’nde 90 yıldır biriken toplumsal sorunların çözümünün başlangıcı “Demokratik Cumhuriyet Anayasası’dır. Ülkede yaşayan tüm halkların, inançların, toplumsal kesimlerin ve kadınların haklarını, özgürlüklerini tanımlayan, yerel demokrasi ve toplumsal katılıma dayalı idari-siyasi yönetim sistemini esas alan bir anayasa toplumsal sorunlarımızı çözecek, toplumsal barışımızı sağlayacak ve toplumu güçlendirecek olan bir anayasa olur. Fakat mevcut haliyle AKP-MHP ortaklığı ile ülke gündemine getirilen, bir çok usulsüzlükle TBMM’den geçirilen ve halkımızın huzuruna getirilecek olan Anayasa değişikliğinin, Kürt sorunu dahil, hiçbir toplumsal sorunu ve siyasi yönetim sorununu çözme imkanı ve kapasitesi yoktur. Bu anayasa, her şeyden önce AKP-MHP anayasasıdır. Tüm siyasi yapıların dahil olduğu bir anayasa olmadığı gibi, ruhu itibariyle etnik, milliyetçi, tekçi, cinsiyetçi ve merkeziyetçi bir anayasadır. Bu anayasanın içinde Kürt halkı da Türkiye toplumu da yoktur. Alevi toplumu, diğer kimlikler ve kültürlerin hakları ve özgürlükleri ile mütedeyyinler ve beklentileri yoktur"dedi.
"REFERANDUMDA 'HAYIR' ÇIKMASI TÜM TOPLUM İÇİN YARARLI OLACAKTIR"
DBP Eş Başkanı Kamuran Yüksek, Referandumda "Hayır" çıkması tüm toplum için faydalı olacağını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Bu anayasa referandumunda 'Hayır' oyu vermek ve çıkacak olan 'Hayır' sonucuna sahip çıkmamız gerekir. Referandumda 'Hayır' çıkması gerçekten herkes için, tüm toplum için yararlı olacaktır. Böylelikle AKP-MHP ortaklığına dayalı merkeziyetçi, devletçi, tekçi, cinsiyetçi, milliyetçi bir anayasa yapımı engellenmiş olacaktır. Anaysa referandumunda 'Hayır' çıkması, AKP-MHP şer ittifakının çökmesi ve yeniden Kürt sorununda demokratik çözüm sürecine dönebilme imkanı demektir. Aksi durumda AKP’nin MHP ile ortak anayasa yapımı, ortak hükümet süreçlerine ve uzun süreli bir inkar, tasfiye ve savaş konseptinin uygulamada kalması anlamına gelecektir. Bu nedenle barış ve çözüm isteyen, çözüm sürecine dönülmesini isteyen tüm kesimlerin referandumda 'Hayır' demesi gerekmektedir. Topluma ve sorunların çözümüne yarar getirmeyecek bu anayasanın referandumda durdurulması sonrasında gelişecek süreç, yeniden çözüm ve müzakere masası olmalıdır. Çabamız ve siyasetimiz bu yönlü olacaktır. Bu konu da Abdullan Öcalan'ın son görüşmesinde 'Ben hala müzakere masasındayım, çözüm için projelerim var' demiştir. Sayın Öcalan’ın barışçıl çözüm yanlısı rolü ve toplumsal sorunların çözümü ve demokrasiye dayalı yeni anayasa görüşmeleri tüm toplum tarafından iyi bilinmektedir."
"GÜÇLÜ ŞEKİLDE 'HAYIR' DİYECEĞİZ"
Cumhurbaşkanının yetkileri ne olacağından önce, her gün can alan, ailelerin ocağına ateş düşüren, göçlere ve binlerce insanlık dramına ve ekonomik krize yol açan bu soruna öncelikle çözüm bulunması ve anayasal güvenceler oluşturulması gerektiğini dile getiren Yüksek, "Halkımız bu gidişe dur diyecek, bu anayasaya referandumda 'Hayır' oyu verecektir. Hiçbir sorunumuza çözüm getirmeyen, içerisinde Kürt sorunun çözümü olmayan, toplum olarak haklarımızı ve özgürlüklerimizi barındırmayan bu anayasaya onay vermeyeceğiz. Güçlü şekilde 'Hayır' diyeceğiz. Gerçekten yeni ve demokratik bir anayasa istediğimizi, içinde Kürt halkının, diğer tüm kimliklerin, toplumsal ve kişisel hakların, özgürlüklerin ve demokrasinin olduğu bir anayasa istediğimizi mevcut olanı en güçlü şekilde reddederek göstermeliyiz"diye konuştu.

HDP'ye yönelik Tutuklama Terörü Sürüyor; HDP'li Meral Danış Beştaş ve Ayhan Bilgen tutuklandı..!

Diyarbakır'da, hakkında tutuklanmasına ilişkin dün yakalama kararı çıkarılan HDP Kars Milletvekili ve parti sözcüsü Ayhan Bilgen, bugün çıkarıldığı Sulh Ceza Hakimliği'nce tutuklandı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 6-8 Ekim Kobani olaylarına ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında geçen cumartesi günü gözaltına alındıktan sonra adli kontrol kararı ile serbest bırakılan HDP Kars Milletvekili Ayhan Bilgen'in, yapılan itiraz üzerine tutuklanmasına yönelik yakalama kararı çıkarılmıştı.
Yakalama kararı üzerine Sulh Ceza Hakimliği'ne çıkarılan Ayhan Bilgen, hakkındaki tutuklama kararı ve gerekçeleri yüzüne okunduktan sonra tutuklandı.
Bilgen’in hava koşulları nedeniyle başka bir ile gönderilemediği için Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na götürüleceği öğrenildi. 
 HDP'DEN İLK AÇIKLAMA 
HDP Genel Merkezi Twitter hesabından yapılan açıklamada Bilgen'in tutuklanması ile ilgili şöyle denildi:
“Parti Sözcümüz Ayhan Bilgen, bir gün önce serbest bırakılmasına rağmen bugün hükümetin baskısı ile tutuklandı. Parti Sözcümüz Ayhan Bilgen'in tutuklanması, referandum çalışmamızı engellemek içindir. Ama "HAYIR"ın sesini kısamazsınız!”

Rejimin eğitim sistemi kurulmak isteniyor"..!

Geçtiğimiz günlerde açıklanan yeni eğitim müfredatının detayları beli oluyor. Tepkiyle karşılanan mürfedat 53 taslak metninde oluşuyor. Eğtim kurumu, stklar ve yetkili kurumlara gönderilen 53 taslak metinlerine ilişkin 6 Şubat tarihine kadar incelenmesi ve rapor yazılması istendi. Taslak müfredat eğitim kamuoyunun görüşünün alınmasının ardından tamamlanacak ve 2017-2018 öğretim yılında uygulanmaya başlanacak. Ders saatlerinin artırıldığı müfredatta, Atatürk ile ilgili içeriğin değiştirilmesinden 'Evrim Ünitesi'nin çıkarılmasına kadar pek çok değişiklik yapıldı. Milli Eğitim Bakanlığı ise yaptığı açıkalamda yeni müfredatı savunarak "Başta Atatürk olmak üzere değerlere sahip çıkıldı" dedi.
Hazırlanan taslak metinler, geçmiş yıllarda hazırlanana müfredatlara göre ciddi ölçüde kısaltıldı. Bu kapsamda 1. sınıflara yönelik Hayat Bilgisi dersinin eski eğitim programında, “Atatürk’ün vatan ve millet sevgisi, yurdun Atatürk’ün önderliğinde düşmanlardan kurtarıldığı, Atatürk resmi, Türk bayrağı, İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe’nin sınıfta bulunma nedenleri ile çocukların Atatürk’ün hayatını öğrenmeye istekli olmalarının sağlanarak, Türk milletinin Atatürk’ün önderliğinde kavuştuğu hak ve hürriyetleri fark edebilmesinin çocuklara aşılanması” hedeflenirken, yeni müfredatta bu konular yer almadı. MEB’in yeni müfredatında “Atatürk’ün ‘sadece’ doğum yeri, anne ve babasının adı, ölüm yeri ve Anıtkabir üzerinde durulur” denildi. Bu kapsamda çocukların sınıfları yükseldikçe aktarılan Atatürkçülük ve Atatürk’e ilişkin bilgiler ‘sadeleştirilerek’ diğer her sınıfa yönelik Atatürk konusunda yüzeysel eğitim programları hazırlandı.
Alternatif tarih
İktidarın 23 Nisan'a alternatif olarak gördüğü Kut-ül Amare kuşatması yeni eğitim programında kendisine yer buldu. Artık müfredatta, 8. sınıf İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi kapsamında “Milli uyanış: Bağımsızlık yolunda atılan adımlar” konusu başlığı altında “Irak - Kut’ül Amare Zaferi” çocuklara öğretilecek. Yeni müfredatta din kültürü ve ahlak bilgisi dersine ait eğitim programlarının yer almaması da dikkat çekti. Bakanlığa ait sitede yer almamasının gerekçesi ise yetiştirilememesi olarak belirtildi.
Evrim 'Varoluş'a yenildi
Müfredatı hazırlanan ancak henüz askıya çıkarılmayan din dersi kapsamında, İslamiyet haricindeki diğer dinlere ve mezheplere ayrılan konular genişletilecek. Din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde konu yoğunluğu azaltılacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) konu olan Hıristiyanlık, Yahudilik, Alevilik konularının daha az anlatılması şikâyetleri dikkate alınacak. Yeni müfredata göre, lise son sınıf biyoloji dersinin müfredatın da yer alan,“Hayatın başlangıcı ve evrim” ünitesi çıkarıldı.Evrim ünitesi, “Canlılar ve çevre” başlıklı bir ünite ile değiştirildi. 2005 yılında yapılan değişiklikle 'evrim kuramıyla birlikte 'varoluş' teörisi de okutulmuştu.
"Rejimin eğitim sistemi kurulmak isteniyor"
Rejim tartışmalarına paralel olarak gündeme getirilen yeni mürfedatı Eğitim Sen Eğitim Uzmanı Dr. Erkan Aydoğanoğlu, değerlendirdi. Eğitim mürfedatın rejim değişikliğine göre dizayn edildiğine dikkat çeken Aydoğanoğlu, "Burada evrim kuramını kaldırılması bakanlığın bilimsellikten uzaklaştığı anlamına geliyor. Bakanlığın kullandığı süslü bilimsel ifadelerin hiç bir karşılığı yok. Devletin bilimsel eğitim politikası halka sorulmaz. Şimdi halk 'şerriat istiyoruz' dese onu da mı getirecekler. Bunlar başkanlık sistemine paralel olarak bir eğitim sisteimi kurmak istiyorlar. 15 Temmuz'un konulması AKP'nin siyasal ideolojisinin mürfedata yansıdığının göstergesidir. 12 Eylül'de Türk- İslam sentezi vardı şimdi ise İslam- Türk sentezi. Yerli ve milli dedikleri yaklaşım bu işte " şeklinde konuştu.
Atatürk'ün çıkartılması, Kut-ül Amare kuşatması, ve 15 Temmuz'un mürfedata yer almasını 'hükümetin 'ideolojik ayıklama' olarak değerlendirne Dr. Erkan Aydoğanoğlu" Biz sendika olarak olaya bilimsel ve bütünsel bakıyoruz. Bakanlık yanlış politika izliyor. Bu mürfedatın hazırlıkları daha önce yapıldı. Eğtim- Birsen'in raporuya bakanlık çalışması çok yakın birbirine. Sosyal ve toplumsal ayağını sendika üzerinden kuruluyor. Oluşturulamk istenen parti devletinin dünya görüşüne göre bir diyazın szö konusu. Felsefe, sosyoloji gibi dersler azaltıldı. Yapılanlar 'ideolojik ayıklama'dır. Modern Cumhuriyete karşı Osmanlı konuluyor. Kültür sanat alanında değişiklikler var. Modern sanatın yerien Osmanlı snatı getiriliyor. Cumhuriyet ve onun değerleri gölgede bırakılmak isteniyor" ifadelerini kullandı.


30 Ocak 2017 Pazartesi

Çalışma Hayatında Kimin İçin Milli Seferberlik!

Dün birçok gazetenin arka sayfasını bu başlıkla verilen ilan kaplıyordu.
İlana göre...
‘Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ (TOBB) ile Çalışma Bakanlığı el ele istihdam seferberliği başlatmıştı.
İlanın sadece başlığına bakan biri için takdire şayan bir girişim. Zira işsizliğin kol gezdiği bir dönemde ‘istihdam seferberliği’ olumlu bir adım.
Lakin...
İlanın devamını okuyunca takdir duygusu birden yok oluyor. Hatta ilanın devamını okuyunca yerini öfkeye bırakıyor. Çünkü, ilk başta, “milli bir fedakarlık” yapmak için seferber olmuş algısı yaratan ilan sürekli birilerinin kazanmasından bahsediyor.
“Türkiye’nin gücüne ve geleceğine güvenen iş dünyasını kazanmaya davet ediyoruz.”
İlandaki bu ilk cümleden sonra insanın aklına direkt şu soru geliyor: “Kazanma partisi mi yapılıyor yoksa seferberlik mi?”
Hele şu ikinci cümleyi okuyunca...
“Dünün en çok kazananları, Türkiye’ye yatırım yapanlar, Türkiye’de istihdam sağlayanlar oldu. Yarının en çok kazananları da bugün Türkiye’ye yatırım yapanlar, insanımıza istihdam sağlayanlar olacak.”
Doğru! Dün en çok patronlar kazandı. O dönem işsizlik azalmadı. O parlak dönemde ekonomi yüzde 10 büyüme rekorları kırarken bile... İşsizlik oranı hiç 2001 krizi öncesindeki yüzde 5’ler düzeyine inmedi.
İşçi hep kaybetti.
İş kazaları ve işçi ölümleri arttı.
Geçici işçilik yaygınlaştı.
Taşeron işçi sayısı milyonları buldu.
Ucuz işçilik yaygınlaştı.
Bugün ise işsizlik resmi rakamlara göre 3 milyon 600. DİSK’in açıkladığı gerçek işsizlik rakamı ise 6.5 milyon.
Bu tablo bakıp bir de ilanı okuyunca insan ister istemez soruyor: Bugünde mi patronlar kazanacak?
AÇIK SÖZLÜ DAVRANMIŞLAR
2009 yılında, kapitalizmin ekonomik krizinin etkileri ülkeye yansıyınca... Hiç olmazsa, lafın gelişi de olsa, niyet işçiyi kandırmak da olsa... TOBB o zamanki kampanyasında patronları şu sözle kârdan az da olsa feragat etmeye çağırmıştı: Şimdi kâr değil ar zamanı!
Bu sefer açık sözlü davranarak ilanda şöyle demişler: “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile TOBB iş dünyasına yeni fırsatlar sunuyor.”
İlanda da fırsatları sıralamışlar: İşbaşı eğitimi adı altında ‘stajyer’ alırsanız 1 yıla kadar net asgari ücret tutarındaki maaşı İşsizlik Sigortası Fonu’ndan. İş kazası, meslek hastalıkları ve genel sağlık sigortası primleri de... Ayrıca eğitim verilen kişi istihdam edilirse, bu kişinin 42 aya kadar SGK ‘işveren primi’ de İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak.
Milyonlarca işsizin faydalanamadığı işsizlik sigortası patronlara tahsis edilecek. Gerçekten büyük fırsat!
‘Seferberlik’ dedikleri işte bu fırsatçılık: İşçiden kesilerek biriken paranın patronlara iç ettirilmesi!
Dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan TOBB’nin bir kongresinde demişti ki... “TOBB’nin 1 milyon üyesi var. Üyesi olan her oda 1 kişi alsa 1 milyon kişinin işsizlik sorunu çözülür.”
Kimse bu laflara kulak asmamıştı.
O zaman kulak asılmayan çağrı şimdi “Verilen fırsatlarla 1 kişi istihdam et” çağrısına dönüşmüş durumda.
İŞSİZLİĞİ AZALTMIYOR İŞÇİYİ VURUYOR
“İyi de patron kazanırken işsizler de istihdam edilmiş olacak. İşsizler de kazanacak. Ülkenin bir sosyal yarası az da olsa kapanacak” diye düşünülebilir.
Durum hiç de öyle masum değil.
Ortada bir fedakarlık yok!
Her ay 400 ile 500 bin arasında kişi işsiz kalıyor. İşsizliğe savaş açtığını söyleyenler bu tablo karşısında neden şöyle demiyor: “Patronlar kârlarından feragat etsin. Çalışanını işten atmasın. Aylık işten atma sayısı 400 binden 100 bine inerse 300 bin kişi işsiz kalmaz. Bu nedenle hiçbir üyemiz kimseyi işten atmayacak.”
Böyle yapmak yerine teşvikle işe alınca sadece işsizlik fonunu yağmalamıyor aynı zamanda ucuz işçilik fırsatçılığı yapıyor.
Bedava stajyer sömürüsü yapıyor. Stajyerlik bitince istihdam zorunluluğu yok. “Üç yıl istihdam şart denmiyor” mesela. Bu nedenle stajyerlerin sadece bir kısmı işe alınıyor. Gerisi tekrar işsizler ordusuna dahil oluyor.
Yüz binlerce insan 1 yıldan uzun süredir iş arıyor. Bu insanların eğitime ihtiyacı yok. İŞKUR ilanlarına bakarsanız bunların deneyimli olduğunu görürsünüz.
Peki deneyimli işçileri neden işe almıyorsunuz?
Stajyerler eğitimden sonra işe alındıkça eski deneyimli işçilerin alanı daralıyor, ucuz işçiliğin önü açılıyor. Zamanla yüksek ücretli işçiler kovulduğu için orta ve uzun vadede işsizliğe çözüm getirmiyor.
Fondan işsizler değil patron yararlanıyor. Deneyimli işsiz işçiler yerine stajyer sömürüsünün önünü açıyor. Orta vadede işsizliği çözmediği gibi ucuz işçiliğin önünü açıyor.
O zaman soruyoruz: Seferberlik milli ise faturayı neden işçiler, emekçiler ödüyor? Seferberliği başlatan bedel ödemiyor da kazanıyor!

evrensel

Tüm dünya Trump'a 'müslüman' tepkisi verirken Erdoğan neden efendisine sessiz?

ABD'nin yeni başkanı Donald Trump'ın dünyayı ayağa kaldıran kararına tepkiler dinmiyor. Yeni ABD Başkanı Donald Trump, cuma günü imzaladığı yönerge ile ABD'nin göçmen programını 120 gün boyunca askıya almıştı.
Kararla Suriyelilerin ülkeye girişi süresiz olarak durduruluyor. Karar, aralarında İran ve Irak'ın da bulunduğu 6 Müslüman ülkenin yurttaşlarının ABD'ye girişini sınırlıyor. Karara dünyadan art arda tepkiler geldi, ancak Ankara sessiz..
İngiltere Başbakanı May, ABD Başkanı Trump'ın ülkeye gelen Müslümanlara yönelik engelleyici kararına tepki gösterdi.
İngiltere Başbakanı Theresa May, İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson ve İçişleri Bakanı Amber Rudd'a, Amerikalı mevkidaşlarını arama talimatı gönderdi. Bakanlar, Trump'ın Orta Doğu ve Afrika'daki yedi Müslüman ülkenin halklarına vize yasağı getirme kararnamesine karşı tepkilerini ortaya koyacaklar.
Dışişleri Bakanı Johnson daha önce attığı tweet'te, 'insanları milliyetine göre yaftalamanın "ayrımcı ve yanlış" olduğunu' yazmıştı.
ABD'ye bir tepki de Kanada'dan geldi. Trump’ın mültecilere yasak getirdiği gün Kanada Başbakanı Trump sosyal paylaşım sitesi twitter üzerinden “Kanada’ya hoş geldiniz” (#WelcomeToCanada) etiketiyle “Zulüm, savaş ve terörden kaçanları, inançları ne olursa olsun Kanadalılar sizi memnuniyetle karşılayacaktır. Çeşitlilik gücümüzdür” şeklinde paylaşımda bulundu.
Trump'a tepki gösterenler arasında Almanya Başbakanı Angela Merkel de bulunuyor. Almanya Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert açıklamasında "Başbakan Merkel, ABD hükümetinin göçmenlere ve belli ülkelerin vatandaşlarına karşı getirdiği giriş yasağını esefle karşılıyor. Merkel, terörizmle mücadelede gerekli olsa bile belli etnik kökenlerden ve inançlardan insanların şüphe altında bırakılmasının haksız olduğunu düşünüyor" dedi.
ANKARA SESSİZLİĞE GÖMÜLDÜ
Donald Trump'ın ABD'yi ayağa kaldıran, dünyadan tepkilerin yükselmesine neden olan kararı hakkında Türkiye hükümeti adına Ankara'dan resmi bir açıklama gelmiş değil.
Cuma günü alınan karar sonrası Ankara sessizliğe gömülürken tek açıklama CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'ndan geldi. Kılıçdaroğlu dün yaptığı açıklamada, "Bir ülkeyi, vatandaşlarını toptancı bir anlayışla terör şüphelisi olarak görmek çağdışıdır" ifadelerini kullanmıştı.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da bugün yaptığı açıklamada Erdoğan'a tepki gösterdi. "Her vesile ile Müslümanlıktan söz eden Tayyip Erdoğan'ın, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin üst düzey yöneticilerinin sessizliği düşündürücüdür" diyen Altay, "Hükümetin, Trump'ın son kararıyla ilgili tutarlı, onurlu bir tutum takınmasını beklemiyoruz" ifadelerini kullandı.
cumhuriyet


KHK ile işten çıkarmalara karşı Düzce’de oturma eylemi..!

Düzce’de 6 yıldır Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde görev yaparken KHK ile işten çıkarılan Mimar Alev Şahin, ‘İşimi, ekmeğimi geri istiyorum’ diyerek kent meydanında oturma eylemine başladı. Şahin’e destek verenler de onunla birlikte eyleme katıldı.
“Ekmeğimi paylaştığım insanların çıkarı için müteahhitleri karşıma aldım”
1999 yılında meydana gelen ve binlerce insanın ölümüne sebep olan depremin ardından insanların dayanıksız binalarda yaşamasını istemediği için mimar olmaya karar verdiğini ve görev süresi boyunca çeşitli mobbinglere maruz kaldığını belirten Şahin, ‘Halk için mimarlık yapmak suç değil’ başlıklı bir yazı kaleme alarak şu ifadeleri kullanmıştı:
“Katil değilim, hırsız değilim, darbeci değilim. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak hayatı boyunca hep açların, yoksulların, ezilenlerin yanında; onları aç bırakan, yoksulluğa mahkum eden, ezenlerin ise karşısında oldum. Yani halkın mimarı olmaya çalıştım, tek derdim kamunun çıkarını korumak oldu. Çünkü benim hiç kimseye değil vergileriyle maaşımı aldığım halka karşı bir sorumluluğum var. Yeri geldi toprağına, suyuna, havasına sahip çıkan Hecinler köylülerinin çadırında kaldım yeri geldi ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim aynı havayı soluduğum sizlerin çıkarı için firmaları, müteahhitleri, siyaseten güçlü sermayedarları karşıma aldım. Düzceli değilim evet ama baskıya ve komploya maruz kalacağımı da bilsem salla başı al maaşı demedim, komşum açken tok yatamadım, haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmadım, ne makamda ne mevkide gözüm oldu. Makamlara, mevkilere halkı da vatanı da mesleğini de satanlardan olmadım. Düzceli olup da koltukları kendi çıkarları için kullananlardan olmadım, usulsüzlükleri görmezden gelmedim, arsa alıp satarak haksız kazançlarla zenginleşmedim, kamu kurumundaki odamı akrabalarımın üzerindeki işyerlerinin işlerini görmek için kullanmadım, genç yaştaki kız çocuklarına tacizden yargılandığı konuşulanlar gibi koltukların arkasına saklananlardan olmadım.
“İşime geri dönene kadar işime, ekmeğime sahip çıkacağım”
Birlikte çalıştığım iş arkadaşlarım ve Düzce’de beni tanıyan herkes bilir ki; ben her koşulda halkın ve haklının yanında oldum. Bunun bedeli olarak soruşturmalar, baskılar hatta katıldığım ve anayasal bir hak olan tüm yasal basın açıklamaları sanki yasadışıymış gibi gösterilerek gözaltı yaşadım ama doğruluktan, dürüstlükten emekten, halktan yana olmaktan vazgeçemedim. Şimdi de anamın ak sütü gibi helal olan ekmeğim elinden alınarak açlıkla terbiye edilmek isteniyorum. Hecinler köylüleri nasıl ki toprağına, köyüne, suyuna sahip çıktıysa ben de işime geri dönene kadar işime, ekmeğime öyle sahip çıkacağım”.



İşte AKP'nin güçlü Türkiyesi; Türk parası 44 ayda yüzde 90 değer kaybetti..!

Ekonomi yazarı Mustafa Sönmez Türk ekonomisinin gerçek yüzü ile AKP'nin söylemleri arasındaki çelişkileri açıkladı. Grafikleri üzerinde ekonominin durumunu gözler önüne seren Sönmez 'Güçlü Türkiye' laflarına acı acı gülmeden edemiyor insan Sadece 44 ayda Parası %90 değer yitiren ülkenin neresi güçlü? Kof slogancı troller' ifadelerini kullandı.
Sönmez Türk ekonomisinin durumunu ise şu şekilde açıkladı
Güven yerlerde Ekonomi güven endeksi, Ocak'ta önceki aya göre 4 puan, geçen yılın ocak ayına göre de 10 puan geriledi
İşte AKP'nin "GÜÇLÜ TÜRKİYE"si : Doların fiyatı ,Ocak 2013'ten bu yana %115 artmış 3.90'lara dayanmış. Güçlü TL, dolar karşısında %55 erimiş.

Trump'ın islomofobi ve Meksika saçmalıkları,sıcak parayı yeniden öteki limanlara sürükledi.TR'ye de yansıdı.Borsa yukarı, $ aşağı.Ama geçici.

Ankaralı kadınlar kapı kapı

Kadınlar, Ankara’nın birçok mahallesinde ev toplantılarında, köy derneklerinde ve meydanlarda bir araya gelerek “hayır”ın sesini yükseltmeye devam ediyor
Kadınlar geçtiğimi bütün hafta sonu boyunca Ankara’da buluşmalar gerçekleştirdi. Başkanlık sistemi ve yeni anayasa üzerine yapılan tartışmalar sonucu, kadınların hayır sürecini nasıl daha etkili öreceği tartışmaları yapıldı. “Tek adam rejimine karşı en güçlü hayır mücadelesini hayata geçirme” sözünü veren kadınlar Ankara’nın birçok mahallesinde etkinlikler düzenledi.
Eryamanlı Kadınlar ev toplantılarında buluştu
Eryamanlı kadınlar düzenledikleri iki ev toplantısında kadınlara yönelik her türlü saldırıya karşı “hayır”ı örgütlemenin kadınlar için yaşamsal bir ihtiyaç olduğu belirtildi. Toplantılarda daha çok kadına ulaşmak için 5 Şubat’ta bir kahvaltıyla buluşma gerçekleştirme kararı alındı.
Dikmende Kadın Hayır Meclisleri kuruldu
Dikmen’de Ankara barosu eski başkanı Sema Aksoy ve Halkevleri Kadın Sekreteri Gülşah Öztürk’ün katılımıyla bir buluşma düzenledi. “Dikmenli kadınlar buluşuyor” başlığıyla gerçekleşen buluşmada, “hayır” sürecinin nasıl örgütleneceğinin tartışıldı.
Ev ev gezmenin, başkanlık sistemi ve yeni anayasayı kadınlara anlatmanın gerekliliği üzerinde durulan toplantıda Dikmenli kadınlar “hayır günlerinde” ve “Kadın Hayır Meclisleri” olarak yoluna devam etme kararı aldı.
“Hayır Ağacı” Tuzluçayır Meydanı’nda
Mamak Kadın Hayır Meclisi kadın vekillerin Meclis’te şiddete uğramasının ardından Tuzluçayır Meydanı’nda oluşturduğu “Hayır Ağacına” polis saldırmış ve pankartlar alınmıştı. Kadınlar sloganlarıyla Tuzluçayır Meydanı’nda buluştu ve “Hayır Ağacı”nı yeniden oluşturdu.
Keçiören’de kadınlar köy derneklerinde buluştu
Ankara Keçiören’de Kalınkaya ve Tercanlılar Köy Dernekleri’nde kadınlar “hayır” toplantılarında buluştu. İncirli’de Kalınkaya Köy Derneği’nde düzenlenen “Hayır Günü”nde “hayır”ı büyütmek amacıyla yapılan buluşmaların artırılması kararı alındı. Keçiören Tercan Köy Derneği’nde düzenlenen buluşmaya Av. Sevinç Hocaoğulları katıldı.

Müftülük tabelasına çocuk evlendirme dairesi yazısı asıldı..!



Mamak Eğitim Hakkı Meclisi, Mersin İl Müftülüğü’nün camilerde başlattığı “Annemle dinimi öğreniyorum” projesi adı altında 4 – 6 yaş arası kız çocuklarına gelinlik giydirip türban taktırılmasını protesto etti.
Mamak Müftülüğü tabelasını değiştiren Eğitim Hakkı Meclisi, “öz baba çocuğuna şehvet duyarsa nikahı düşmez” açıklamasını yapanların bugün çocukları öldürdüklerini belirtti.
Tabelayı değiştiren Eğitim Hakkı Meclisi, yerine “Çocuk evlendirme dairesi” yazısını astı.

Halk Sağlığı Müdürlüğü'nde taciz skandalı!Halk Sağlığı Müdürlüğü'nde taciz skandalı!

Diyarbakır Halk Sağlığı Müdürlüğü'nde görevli kadın personel, Halk Sağlığı Müdürü F.M.A.’nın, kendisini ve bazı kadın personelleri taciz ettiğini iddia etti.
Evli ve 3 çocuk annesi kadın, yaşadıklarını gözyaşları içerisinde İhlas Haber Ajansı’na anlatarak, ilgili kurumların harekete geçmesini istedi. Eşinin durumu öğrenmemesi için adının yazılmasını istemeyen ve mağdur olduğunu ileri süren kadın, “Ben ve birkaç kadın çalışan sürekli müdürün tacizine maruz kalıyoruz. El tacizlerinde bulunuyor.
Bir keresinde odanın kapısını üzerime kapattı ve güçlükle çıktım içeriden” dedi. Konuyu son bir hafta içerisinde 3 kez Başbakanlık İletişim Merkezine yazdığına dikkat çeken kadın, “Bir arkadaşım iş başvurusunda bulundu. Bir geceyi kendisiyle geçirmesi durumunda ona iş vereceğini söylemiş. Sürekli küfür ve hakaretlerde bulunuyor.
Bazı çalışanlar korkudan seslerini çıkaramıyorlar. Kendisini şikayet edeceğini söyleyenlere göz dağı veriyor. Eşlerine söylemekle tehdit ediyor ve arkasında bir milletvekilinin olduğunu savunuyor. Ben de, diğer kadınlar da eşlerimizin bu olayı duymasını istemiyoruz. Bu yüzden hiçbir şey yapamadığımız gibi suç duyurusunda da bulunamıyoruz. Büyük bir çaresizlik içerisindeyiz.
Geçtiğimiz yıllarda bir arkadaşımız konuyu yargıya intikal ettirdi. Halen mahkemelikler. Tek istediğimiz, ilgili kurumlardan müfettişlerin gelip, buradaki kadın çalışanlarla birebir görüşmeler yapması. Bu durumda burada yaşanan mağduriyetler ortaya çıkacaktır” diye konuştu. Halk Sağlığı Müdürü F.M.A. hakkında, 2014 yılında da taciz iddiaları ortaya atılmış, burada görevli hemşire K.S., F.M.A. tarafından 2 yıl boyunca taciz, hakaret, tehdit ve baskılara maruz kaldığını ileri sürerek, suç duyurusunda bulunmuştu. K.S., konuyla ilgili BİMER’e başvuruda da bulunmuş, söz konusu iddialar, kentteki kadın kurumlarını da ayağa kaldırmıştı

Kadınlar Neden "Hayır" Dediklerini Anlattı..!

Hayır Diyen Kadınlar’ın çağrısıyla kadınlar bugün İstanbul Taksim Hill Hotel’de bir araya geldi. Kadınlar sırayla söz alarak, OHAL'de yeni anayasanın oylanacağı referandumda neden hayır diyeceklerini dile getirdi.
İstanbul Kadın Orkestrası’nın “İnadına İsyan İnadına Özgürlük” şarkısı ile başlayan toplantıda Hayır Diyen Kadınlar Koordinasyonu’ndan Rojda Yıldız “Eve kapatılmaya çalışılmamıza, sesimizin kısılmaya çalışılmasına rağmen biz ‘hayır diyen kadınlar’ olarak artık yeter diyoruz. Hayatımızla ilgi kararların bir kişide toplanmasına hayır diyoruz. Sesimizi kısmaya çalışan tüm uygulamalara hayır diyoruz” dedi.
“Bizi siyasetin nesneleri haline getirecek cinsiyetçi politikalara Hayır"
Açılış konuşması ardından “Hayır Diyen Kadınlar” deklarasyonu Burçak Görel tarafından okundu. Deklarasyonda şu ifadeler yer verildi:
“Bizler farklı inançlardan, farklı etnik kimliklerden, dinlerden, farklı cinsel yönelimlerden, farklı dillerden, farklı parti, sendikalar, kadın örgütlerinden, farklı şehirlerden belki de bugünün en büyük aciliyetlerinden olan iki hecelik bir kelimenin etrafında birleşmiş yüzlerce kadınız. Daha iyi bir yaşam için birbirine umut bağlayan kadınlarız. Milyon yıllık insanlık tarihinde var olma mücadelesinin her türlüsünü yaşayan kadınların bir ardılıyız. Tarih akıp gitti ancak bir kadınların kız kardeşlerimizden devraldığımız umut, direniş ve mücadele geleneğimiz hiç değişmedi. Değişmeyecek.
“Bugünse kadınlar olarak özgürlüğümüzün, özne olmamızın yolunu tıkayacak, kazanımlarımızı yok sayacak OHAL’e de, Anayasa’ya da, referanduma da hayır demek için politik bir özne olarak çıktık yola. Dişimizle, tırnağımızla, bin bir emek ve mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımlara el konmasın, hayatlarımız bir adamın iki dudağı arasında olmasın tek adam rejimine HAYIR diyelim diye çıktık yola.
“Başkanlık sisteminin ne anlama geldiğini biliyoruz. Yasamanın, yürütmenin yargının tek adamın elinde toplanmasının siyasetin erkek yapısını nasıl besleyeceğini ve hayatlarımızı nasıl tehdit edeceğiniz biliyoruz. Bizler biliyoruz ki ‘O hal'de, Anayasada ve hayata geçirmeyi planladıkları tüm politikalarında toplumun erkek egemen yapısını, cinsiyetçi önceliklerini baştan aşağı dönüştürmeyi hedefliyorlar. Bunun için, bizim irademizi ipotek altına alacak, bizi siyasetin nesneleri haline getirecek cinsiyetçi politikalara karşı ‘Hayır’ diyoruz.”
“Kadınlar bir araya geldiğimizde önümüzde hiçbir güç duramaz.
“Bugün ‘Hayır’ sözünü yükseltmenin bilinci ve zorunluluğuyla çıktık yola. Çünkü bizi kapıda bekleyen tehlikenin farkındayız. Biz kadınlar bu tehlikenin ayak seslerini uzun zamandır duyuyoruz. OHAL denilerek kapattıkları kadın derneklerimizden, saldırdıkları kadın medyalarımızdan, eş başkan ve kadın milletvekillerinin tutuklanmasından, kadın temelli yerel yönetim alanlarına saldırılmasından, KHK’larla ihraç edilen, emekleri hiçe sayılan kadınlardan okuyoruz bugün bize başkanlık anlatan zihniyetin alt metnini. Son süreçte kat be kat artan taciz, tecavüz, kadına yönelik şiddet vakalarından, yine aynı şekilde artan kadın cinayetlerinden, trans cinayetlerinden, artan homofobi ve transfobiden biliyoruz bu sürecin biz kadınlar için ne anlama geldiğini.
“Ancak bugün Hayır Diyen Kadınların bildiği ve güvendiği bir şey daha var. Biz kadınlar bir araya geldiğimizde önümüzde hiçbir güç duramaz.”
“Açık Kürsü”den Notlar
Deklarasyonun okunmasından ardından birçok kadın açık kürsüde neden hayır dediklerini anlattı:
“Gün bir araya gelme günüdür”
CHP PM üyesi Canan Kaftancıoğlu, artık günün bizden olmayana haklı olduğumuzu söyleme günü ve bir araya gelme günü olduğunu söyledi. Kadınların mücadelesinin referandumda “hayır” oyunun güçlü çıkacağının kanıtı olduğunu ifade etti.
“Korkunun ecele faydası yok”
Oya Baydar, korkunun ecele faydası olmadığını ve ‘hayır’larımızın farklı amaçları olsa da birliğin bozulmaması gerektiğini dile getirdi. Sözlerini “Hep bir ağızdan ‘hayır’ demeyi ve hayırlara vesile olmasını gerçekten dilemek görevimizdir”diyerek bitirdi.
“Her yerde yaşamı özgürleştireceğiz”
HDP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün; tarlada, fabrikada, üniversitelerde, sokaklarda kadınlar olarak yaşamı özgürleştireceklerini dile getirdi. Üstün; ”Direnen, barış diyen, mücadele eden, yaşamları ve özlük hakları yok edilen arkadaşlarımıza sözümüz var. Biz her yerde yaşamı özgürleştireceğiz, meydanlar bizim"dedi.
Fabrikalarda direnen kadınların ‘hayır’ını duyurdu
Kanun Hükmünde Kararname ile işten atılan Betül Celep; “Fabrikalarda direnen kadınların, sendika için kendi hakları için aileleriyle, devletle, işverenle mücadele eden tüm kadınların 'Hayır'ını buradan duyuruyorum” diyerek kadınları Kadıköy’de başlattıkları direnişe destek olmaya çağırdı.
“Alevi kadınlar olarak ‘Hayır ’diyeceğiz”
Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Örgütlenme Sekreteri Sevim Yalıncakoğlu ise “Biz Aleviler ve Alevi kadınlar olarak elbette ‘Hayır’ diyeceğiz. ‘Hayır’ demek için çok nedenimiz var ama bu defa başka toplulukları da göreceğiz. Biz Alevi kadınlar Ekin Van’larla birlikte olup ‘hayır’ diyeceğiz”dedi.
Barış Anneleri de ‘Hayır’ Diyecek
Barış Anneleri inisiyatifinden Güler Buğday, tüm zulümlere karşı hayır dediklerini ve diyeceklerini dile getirdi. Buğday;”Annelerin gözyaşları dursun istedik. Haksız bir savaşa kadın zulmüne kadın katliamlarına karşı ‘Hayır’ dedik ve ‘Hayır’ diyeceğiz.”sözleriyle hayır deme sebeplerini dile getirdi.
“Kadın cinayetleri ve çocuk istismarına karşı hayır”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Gülsüm Kav, kadın cinayetleri ve çocuk istismarına karşı hayır diyeceklerini belirtti. Daha pek çok kadının söz aldığı toplantı, Alamor Kadın Korosu’nun müzik dinletisi ile sona erdi. (ŞP/ÇT)


Kabe'de skandal 'evet' duası! 'Hayır' diyenleri kafir ilan ettiler..!

Düzce'de umreye giden bir grup Kabe’de referandum duası yaptı.
Duada Allah yolunda olmak için “evet” dedikleri söylendi. Duada ayrıca “güçlü lider” vurgusu da yapıldı. Din Görevlisi Nezih Bakkaloğlu’nun Kabe’nin dibinde, umre vazifesine katılanlara okuduğu dua şöyle:

“Güçlü bir ülke için, güçlü bir Türkiye için, güçlü bir İslam alemi için evet diyoruz Ya Rabbi, Varız diyoruz Ya Rabbi. Kafirlere PKK’ya karşı evet diyoruz Ya Rabbi… FETO’culara karşı evet diyoruz Ya Rabbi. Allah’ım senin yolunda olmaya evet diyoruz. Güçlü bir ülke için, güçlü bir lider için evet diyoruz Allah’ım.”

ABD MAHKEMESİ, TRUMP’IN KARARNAMESİNE ‘DUR’ DEDİ

ABD’de New York Doğu Bölgesi Federal Mahkemesi, Başkan Donald Trump’ın mültecilerle ilgili tartışmalı kararnamesine karşı “geçici olarak yürütmeyi durdurma kararı” aldı. Yargıç Ann Donnelly tarafından alınan karar, onaylı mülteci başvurusu ile geçerli vizeleri bulunanlar ve yasal olarak ABD’ye giriş hakkına sahip diğer kişilerin ülkeden gönderilmesini engelliyor.
Mahkeme, kararnamenin “ciddi ve onarılamayacak zarar” teşkil etme riski bulunduğunun altını çizdi. Karar, yüzlerce insanın ABD’deki havalimanlarında Trump’ın göç sınırlamasını protesto ettiği sırada geldi.
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği, dün Trump’ın başkanlık kararnamesini mahkemeye taşımıştı. Mahkeme kararıyla ABD’nin tüm havalimanlarında gözaltına alınan göçmenler sınırdışı edilemeyecek. Fakat bu, ABD’ye alınmak zorunda oldukları anlamına da gelmiyor. Göçmenler gri bölgede bekletilecek.
ABD’liler, havalimanlarında Trump’ın göç sınırlamasını protesto etti.
‘MAHKEMELER DEMOKRASİMİZİN KALESİ’
Dünyanın en saygın eğitim kurumlarından Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde kalp ve damar alanında çalışma yürütecek bir öğrencinin de ülkeye girişi mümkün olmuyor.Vizesi süresiz olarak askıya alınan söz konusu öğrencinin danışman hocası Profesör Thomas Michel, “Bu olağanüstü genç bilim insanı, kalp hastalıklarını kavrayışımızı geliştirecek katkılar sağlama noktasında ciddi potansiyele sahip. Zaten daha önce de etraflıca soruşturuldu” dedi.
Göçmen Hakları Projesi Hukuk Direktörü Yardımcısı Lee Gelernt, bazı insanların uçağa geri bindirilmekle tehdit edildiğini belirterek, mahkemenin kararına ilişkin şu değerlendirme bulundu: “Yargıç, özetle, hükümetin yapmaya çalıştığı şeyi önledi ve bizim istediğimizi verdi. Bu da Trump’ın kararnamesini engellemek ve ülkeye gelen ve ülke çapında kararname kapsamında yakalanan insanların geri gönderilmesi için hükümete imkân tanımamaktı.”
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği Direktörü Anthony Romero, “Olağanüstü bir gün. Bugün mahkemelerin hâlâ çalışabildiğini gösterdik…. Onlar demokrasimizin kalesi. Başkan Trump, Anayasa’ya aykırı ve hukukdışı yasa ya da kararname çıkardığında, mahkemeler herkesin hakkını korumak için orada duruyor.” dedi.
ABD’YE GELDİKLERİNDE GÖZALTINA ALINDILAR
ABD’ye geldiklerinde gözaltına alınanlara ek olarak bazı yolcuların, ABD uçuşlarına bile alınmadığı belirtildi.
Cumartesi günü beş Iraklı ve bir Yemenlinin, Mısır’ın başkenti Kahire’de, New York’a gidecek uçağa binmelerinin engellendiği açıklandı.
Hollandalı havayolu şirketi KLM, ABD tarafından alınmayacakları gerekçesiyle yedi kişiyi geri çevirdiklerini duyurdu.
Kısıtlamalar, çifte vatandaşlar için de uygulanıyor. Örneğin; hem İran hem de İngiltere pasaportu taşıyanlar da ABD’ye giremiyor.
Geçerli vizeleri olmasına rağmen, karar imzalanmadan önce uçağa binen bazı insanlar bile ABD’ye ulaştıklarında gözaltına alındı.
TRUMP’IN KARARNAMESİNDE NELER VAR?
“Yabancı Teröristlerin ABD’ye Girişinden Ülkeyi Korumak” başlıklı kararname, ABD’nin tüm mülteci programını 120 günlüğüne durduruyor.
“Terörle ilintili” olarak görülen ülkelerin pasaportlarını taşıyanlar için 90 günlük seyahat yasağı getirildi. Bu kapsama giren İran, Irak, Libya, Somali, Sudan, Suriye ve Yemen vatandaşlarının vize başvurusu kabul edilmeyecek.
Suriyeli mültecilerin ülkeye girişi süresiz olarak yasaklandı. Diğer mültecilere ise dört ay yasak getirildi.

ABD’nin 2017 mali yılında kabul edeceği mülteci sayısı 110 binden 50 bine düşürüldü.

Türkiye'de her çocuk 9 bin 570 lira borçla doğuyor..!

CHP, 'Gerçek Türkiye'nin Grafikleri' raporu hazırladı. Sözcü'den Başak Kaya'nın aktardığı rapora göre, merkezi yönetim kapsamındaki kamu kuruluşlarının, iç ve dış borçları geçen yılın on bir ayında 74 milyar lira artarak 751.8 milyar liraya kadar yükseldi. Bu artışın 28.1 milyar liralık kısmı iç borçlardan, 45.9 milyar liralık kısmı ise dış borçlardan kaynaklandı.
Rapora göre aynı dönemde dış borçlar dolar cinsinden 1.4 milyar dolarlık bir artış kaydetti. Yaşanan artışın büyük kısmı ise kur artışından kaynaklandı.
Raporda, "İktidardakilerin umursamaz gözüktükleri Türk Lirasında son aylarda yaşanan yüksek oranlı değer kaybı, merkezi yönetimin borç yükünü de önemli ölçüde artırıyor. Kur artışıyla birlikte kamunun iç ve dış borç yükü de arttı. İktidardakiler kur artışının kamuya herhangi bir yük getirmediğini savunmalarına rağmen Ekim 2016 sonunda 3.10 TL'lik dolar kurundan 260.4 milyar lira olan kamunun dış borç yükünün TL karşılığı, kasım sonunda 3.42 TL olan dolar kuruyla 283.5 milyar liraya yükseldi. Dolarda yaşanan 32 kuruşluk artış kamunun borç yükünü 26.5 milyar lira artırdı" denildi.
BORÇ STOKU 14 YILDA 509 MİLYAR LİRA ARTTI
Rapora göre, kamunun, iç ve dış borçlarından oluşan brüt borç stoku AKP iktidarından önceki 80 yılın sonunda 242.7 milyar lira olarak gerçekleşmişti. Borç stoku son 14 yılda 509.1 milyar lira arttı ve Kasım 2016 sonunda 751.8 milyar liraya ulaştı.

Kişi başına düşen kamu borcu 5 bin 893 lira artarak 2016'da 9 bin 570 liraya kadar yükseldi. Türk Lirası olarak kişi başına düşen ortalama kamu borcu son 13 yılda yüzde 160.3 oranında arttı.

Kabe'de skandal 'evet' duası! 'Hayır' diyenleri kafir ilan ettiler..!

Düzce'de umreye giden bir grup Kabe’de referandum duası yaptı.
Duada Allah yolunda olmak için “evet” dedikleri söylendi. Duada ayrıca “güçlü lider” vurgusu da yapıldı. Din Görevlisi Nezih Bakkaloğlu’nun Kabe’nin dibinde, umre vazifesine katılanlara okuduğu dua şöyle:

“Güçlü bir ülke için, güçlü bir Türkiye için, güçlü bir İslam alemi için evet diyoruz Ya Rabbi, Varız diyoruz Ya Rabbi. Kafirlere PKK’ya karşı evet diyoruz Ya Rabbi… FETO’culara karşı evet diyoruz Ya Rabbi. Allah’ım senin yolunda olmaya evet diyoruz. Güçlü bir ülke için, güçlü bir lider için evet diyoruz Allah’ım.”

Kanada’da camiye silahlı saldırı: 6 ölü, 8 yaralı..!

Kanada Başbakanı Trudeau’nun Trump’ın mülteci politikasına tepki göstermesinin hemen ardından Quebec City kentinde bir camide namaz kılanlara “Allahu ekber” bağırışlarıyla silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda 6 kişi yaşamını yitirdi, 8 kişi yaralandı
Kanada’nın Quebec eyaletinin başkenti olan Quebec City’de aynı zamanda cami olarak kullanılan Quebec İslam Kültür Merkezi’ne yatsı namazı sırasında silahlı saldırı gerçekleşti.
Saldırganlar, erkeklere ait bölümde namaz kılmakta olan 39 kişinin üzerine ateş açtı.
Saldırıda ilk belirlemelere göre 6 kişi yaşamını yitirdi, 8 kişi yaralandı. Yaralılar ambulanslarla Quebec City’deki hastanelere taşındı.
“Saldırgan ‘Allahu ekber’ diye bağırdı”
Saldırının ardından bölgede operasyon başlatan polis, iki saldırganı yakalayarak gözaltına aldı. Saldırganların kimlikleri henüz açıklanmadı.
Görgü tanıkları ise saldırganların üç kişi olduğunu ileri sürdü.
Radio Canada’ya konuşan bir görgü tanığı, saldırganlardan birinin ateş ederken “Allahu ekber” diye bağırdığını söyledi. Görgü tanığı, “Biri ateş etmeye başladı. Ateş ederken ‘Allahu ekber’ diye bağırdı. İbadet eden insanlara kurşunlar isabet etti. Kurşunlar benim de başımın üzerinden geçti” dedi.
Trudeau: “Çeşitlilik ve hoşgörü bizim değerimiz”
Saldırının ardından Kanada Başbakanı Justin Trudeau’dan hızla açıklama geldi.
Sputnik’in haberine göre; bir terör saldırısı ile karşı karşıya olduklarını belirten Trudeau, “Müslümanların ibadet ve sığınma merkezine yapılan terörist saldırıyı kınıyoruz. Böyle anlamsız bir şiddeti görmek yürek parçalayıcı. Çeşitlilik bizim gücümüz ve dini hoşgörü biz Kanadalıların çok önem verdiği bir değer” dedi.

Böylesi saldırıların Kanada toplumunda, kentlerinde ve ülkesinde yeri olmadığının altını çizen Trudeau, Kanada polisinin halkın haklarını koruyacağını ve eylemin faillerini yakalamak için elinden geleni yapacağını ifade etti.