PKK'nin 41.Yıllık Silahlı Savaşımın Ardında .Tüm Gücüyle Savaşmasına ve Kürt Halkının Kitlesel Desteğine Arkasına Almasına Karşın TC Devletini Yenemeyerek Kendisini Tasfiye Etmesine Birde Dar Ulusalcı Örgütlenme ve Mücadelede Israrcı Olmanın Etkisi Bakışında Yaklaşamak Gerekmezmi..!
ASLINDA PKK'nin KENDİSİNİ TASFİYESİ KÜRDİSTAN DEVRİMİNİN ZAFERİNİN ULUSALCI DAR ÖRGÜTLENMLERDEN DEĞİL ÇEŞİTLİ ULUS VE ULUSAL AZINLIKLARDAN İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN ENTERNASYONAL TEMELDE BİRLEŞİK VE ORTAK BİR ÖRGÜTLENME VE MÜCADELEDE GEÇTİĞİNİ BİR KEZ DAHA AÇIĞA SERMEDİ Mİ.!
Ulusal örgütlenme ve mücadele ile Kuzey Kürdistan'ın özgürlüğe kavuşmasının güç olduğunu PKK'nin tüm ulusla ve demokratik istemlerinden vaz geçerek, kendisini feshetmesi ve yıkmak yola çıktığı TC devletinin üniter yapısı sınırları içinde hareket edeceğini açıklamasıyla Kuzey Kürdistan'ın özgürlüğünün'de Türkiye emekçi halklarının kaderiyle aynı olduğunu ve birleşik ortak bir örgütlenme ve mücadeleden geçtiğini, tek bacakla uzun maraton koşmanın zor olduğunu yakıcı olarak açığa serdi ve ulusalcı temel dar örgütlenmenin çıkmaz sokak olduğunu da tanıtladı. Yaşam yıllardan bu yana birleşik mücadele ve ortak örgütlenmeyi savunan enternasyonalist komünistleri haklı çıkardı.
Bilindiği üzere devrimci proletarya, dünya devrimini ve dünya çapında kapitalist sistemi yıkarak, proletarya diktatörlüğünü gerçekleştirme mücadelesinde, emperyalist sistemin halkalarının tek tek emperyalist sistemden koparılarak proletarya devriminin üstlerini inşa etme stratejisi izler. Bu strateji temeli üzerinde, her bir halkadaki mücadeleyi nitelikli ve öz olarak evrensel bir mücadele olarak ele alır.
Proletaryanın her bir halkadaki devrim ve sosyalizm mücadelesi evrensel olmasına karşın, dünya devriminin eşitsiz gelişmesi ve her halkadaki ekonomik-toplumsal, siyasal koşullar ve bu koşullar üzerinde yükselen siyasal stratejilerdeki farklılık, öncünün örgütlenmesinde uluslararası komünist hareketin bir kolu olarak her bir halkada ayrı ayrı partilerin örgütlenmesini zorunlu kılar. Komünist hareket her bir halkadaki ayrı ayrı partiler olarak örgütlenme zorunluluğundan doğan durumu, gerek dünya çapındaki komünist örgütlenmenin her bir halkadaki kolları olarak, enternasyonalist komünist örgütlenmeyi geliştirerek gerekse komünist partilerin ideolojik ve temel hedef ve nihai amaç birliğini sağlayarak, komünist hareketin evrensel niteliğine uygun birliğini gerçekleştirir. Emperyalist sistemin her halkasında proletaryanın tek parti olarak örgütlenmesi fikri, her bir halkada gerçekleşme olanağı olan proletarya devrimine ulaştırma fikrine ve bu devrimin öncü kurmayını en sıkı örgütsel birlik ilkesi temelinde örgütlenmek görüşüne dayandığı gibi, içinde ezilen ulus veya ulusların da yer aldığı halkalarda, ulusal dar görüşlülüğe karşı her ulustan devrimci proletaryanın enternasyonalist niteliğine dayanır.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan emperyalist sistem zinciri halkalarından birini oluşturuyor. Devrimci proletarya, Türkiye ve Kuzey Kürdistan proletaryasının, öncü kurmayını tek parti olarak örgütlemek zorundadır. Bu, Türkiye ve Kuzey Kürdistan halkasında proletarya devriminin zafere ulaştırmanın zorunlu ön koşuludur. Nitekim iki ülke iki ulus gerçekliğinden hareketle Kuzey Kürdistan'da ayrı bir örgütlenmeyi gerekli olmaktan öteye zorunlu gören eğilimler özellikle PKK'nin önemli güç haline gelmesinin ardında hem sömürgecilik görüşünü kabul etme ve hem de ayrı bağımsız örgütlenmeyi savunma yaygınlaştı, hatta PKK'yi Kürt ulusunun temsilcisi olarak gören TDP, MLSPB, Kurtuluş vb. gibi örgütler Kürdistan bağımsız devrimci faaliyet yürütemeyeceklerini açıkladılar.
Aslında Türkiye ve Kürdistan devriminin etle tırnak gibi bir birinin içine geçmiş olduğu ve Kürt sorunun çözümünün de batıda güçlü işçi ve emekçi halk hareketinin yaratılmasında geçtiği gerçeği bir çok Kürt ulusalcısı örgüt ve PKK tarafından da görülmedi. Nitekim 41.yılllık silahlı mücadelenin ardında PKK, yalınızca Kürt halkının gücüne dayanarak Kürdistan'ın özgürleştirilemeyeceğini görerek, Kürtlerin statü kazanması istemlerinden tümüyle yüz geri ederek tüm devrimci iddialarından vazgeçti ve devletin sınırları içinde bazı kırıntılarla mücadelenin sonlandırılmasına karar verdi . Son gelişmelere yaşananalar Türkiye ve Kuzey Kürdistan devriminin ortak bir enternasyonalist komünist parti öncülüğünde birleşik bir devrimle zafere taşınacağı yakıcı olarak açığa serdi ve Kürdistan devriminin ayrı örgütlenme yaklaşımlarının çıkmaz sokak olduğunu netlikle ortaya koydu
Biliyoruz ki Kuzey Kürdistan proletaryası, ulusal dar görüşlülüğe düşerek kendisini Kürt ulusunun özgürlüğü mücadelesiyle böyle bir kısıtlı demokratik hedefle sınırlayamaz. Kürdistan proletaryası için ulusal özgürlük mücadelesi, proletarya devriminin yalnızca geçici bir parçası, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da proletarya diktatörlüğü ve sosyalizme geçmenin geçici bir görevidir, geçici olan demokratik devrimci görevlerden yalnızca biridir. Devrim ve sosyalizm mücadelesinin çıkarları Kuzey Kürdistan proletaryasını bu programatik hedefe varmaya tabi kılarak ulusal özgürlük mücadelesine katılmasını gerekli kıldığına, ulusal özgürlük mücadelesine kendi sınıf damgasını basmasını, yarı-proleter yoksul Kürt köylülerini temel hedefi doğrultusunda hazırlanmasını zorunlu kıldığına göre, Kürdistan proletaryası, Türk ve diğer ulusal azınlıklardan proletarya ile tek ve sıkı bir parti birliği içinde örgütlenme ilkesini uygulamakla kendisini yükümlü görür.
Haliyle bu ülkede her sapma, Kuzey Kürdistan proletaryası ve yoksul köylülerinin, kendi sınıf çıkarları aleyhine, kendi ulusal burjuvazisi ve ulusal burjuvazinin çıkarlarını program edinen ulusalcı küçük-burjuvazinin arkasına takılması anlamına, iki ulus ve ulusal azınlıklardan proletaryanın enternasyonalist birliğini gerçekleştirme görevinden ulusal dar önyargılara kapılarak vazgeçmesi anlamına gelir. Devrimci proletarya Kürt ulusunun özgürlüğü için önde savaşır ve Kürt ulusunun ayrı devlet kurma özgürlüğü ilkesini benimsemeyi tutarlı demokrat olmanın olmazsa olmaz koşulu sayar.
Yine bağlı olarak, Kürt ulusal burjuvazisi ve ulusalcı küçük-burjuvazinin örgütlenme özgürlüğünü, faşist diktatörlüğün ilhakçı boyunduruğu ve ulusal asimilasyon zulmüne karşı, demokratik bir hak olarak tanır ve bu hakkın gerçekleşmesi için kayıtsız koşulsuz mücadele eder. Ama aynı zamanda Marksizm-Leninizm adına Kuzey Kürdistan proletaryası ve yarı-proletaryasını ulusal bayrak altında örgütlemenin, iki ulus ve ulusal azınlıklardan proletaryayı devrim ve sosyalizm mücadelesi etrafında örgütlemeyi sabote eden, Kuzey Kürdistan ve yarı-proleterlerini kendi devrimci sınıf çıkarlarından uzaklaştıran ulusalcı bir ilke olduğu bilinciyle hareket eder. Proletaryanın devrimci sınıf çıkarları temeli üzerinde öncü kurmayı ve tüm kitle örgütlerinde ( sendikalar, kooperatifler vb.) en sıkı örgütsel birliği ilkesini savunur ve gerçekleştirir.
Bu nedenle, PKK’den Rızgari’ye dek, Marksizm-Leninizm savunusuyla ortaya çıkan küçük-burjuva ulusalcı örgütlerin, Kürdistan proletaryası ve yarı-proleterlerini, ezen ulus proletaryasından ayrı ayrı partide örgütleme ilkesi, proletaryanın en sıkı birliği ilkesine karşıt, proletaryanın devrim ve sosyalizm mücadelesini burjuva ulusalcı çıkarlar yönünde sabote eden ulusalcı bir ilkedir. Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin yükseldiği dönemde Barikat vb. gibi dergi çevreleri ve bazı örgütler geçmişten farklı olarak Marksizm-Leninizm adına Kürdistan proletaryası ve yarı-proletaryasının ayrı parti olarak örgütlenmesi gerektiği savunusu, Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin ulusal bir önderlik altında yükseliyor olması karşısında boyun eğişi küçük-burjuvazinin sabırsızlığını ifade etmektedir.
Komünistler, Kürt ulusal kurtuluş mücadelesini destekler, Kürdistan proletaryası ve yarı-proleter köylülerin ulusal özgürlük mücadelesine aktifçe seferber edilmesi için çalışırken, burjuva ve küçük-burjuva örgütlerden temelden farklı olarak kendisini bu mücadeleyle sınırlayamaz. Yoksul köylülerin Kürt toprak ağalarına karşı, aşiret ağalığı ve şeyhlik gibi feodal güçlere karşı, demokratik mücadelesini örgütlemeye çalışır. Daha önemlisi de, bütün bu mücadeleler içinde ayağa kalkan Kürdistan işçi sınıfı ve yoksul köylülerini sosyalizm için eğitir ve örgütlendirir, yanı sıra işçilerin sermayeye karşı mücadelesine önderlik eder. Örgütlendirme işini, ulusal temelde değil, Türkiye ve Kuzey Kürdistan çapında, Türk ve Kürt ulusları ve ulusal azınlıklardan proletarya ve yarı-proleter yığınları, sendikalar ve diğer kitle örgütleri ve parti olarak enternasyonalist sıkı bir birlik meydana getirecek biçimde gerçekleştirir.
Kürdistan proletaryası ve yarı-proleterlerinin Türk ulusu ve ulusal azınlıklardan sınıf kardeşleriyle devrim ve sosyalizm mücadelesinin çıkarları, kitle örgütlerinde ve parti olarak sıkı bir enternasyonalist birlik içinde örgütlenmesini gerektirdiği gibi, sınıf düşmanı olan Kürt toprak ağaları ve burjuvazisinin, Türk işbirlikçi tekelci burjuvazisi, orta burjuvazi ve büyük toprak sahipleriyle aynı iktisadi ( şirketler, işveren sendikaları, ticaret ve sanayi odaları, ziraat odaları vb.) örgütler, siyasi ( burjuva partileri ) örgütleri içinde örgütlenmeleri gerçeği de, pratik bir kanıt olarak, iki ulustan burjuvaziye karşı, iki ulustan proletarya ve yarı-proletaryanın, devrim ve sosyalizm mücadelesini, ancak enternasyonalist yekpare sınıf örgütlerinde örgütlenmekle başarıya ulaşabileceklerini gösteriyor.
Diğer yandan, proletaryanın devrim ve sosyalizm mücadelesi dünya burjuvazisinin emperyalist sistemini yıkma mücadelesidir. Türk egemen sınıfları, Kuzey Kürdistan üzerindeki ilhak ve işgalini emperyalistlere sırtını dayayarak sürdürebilmekte ve yanı sıra Kuzey Kürdistan’ın feodal-burjuva toprak sahipleri, aşiret reisleri, şeyhleri vb.’den oluşan egemen sınıfın toplumsal dayanağı ve işbirlikçisi yaparak sürdürebilmektedirler. Kuzey Kürdistan proleterlerinin devrim ve sosyalizm mücadelesi, bu emperyalist ve gerici ittifakı hedef alarak, onu parçalayarak zafere ulaşabilir. Bu hedefini gerçekleştirmesi ise ancak, Türk ulusu ve ulusal azınlıklardan proletarya ile her düzeyde sıkı enternasyonalist birlik halinde örgütlenmesiyle olanaklıdır.
PKK’den PSK’ye değin tüm ulusalcı örgütler, Marksizm-Leninizm ve Kürdistan proletaryası adına, Kürdistan’da sosyalizm, toplumsal kurtuluş ve sınıfsız toplum temel ve nihai hedefini sözde savunuyor ve program ediniyorlar. Onların sosyalizm ve komünizm savunusunun M-L savunusundan özünde farklı olması bir yana, bunu “ Kürdistan”la sınırlamaları bile ulusalcılık olduğu gibi, Kürdistan devriminin ilk adımı olarak, “ulusal devrimi” öngörmeleri, bu düzeyde bir demokratik devrimcilikle kendilerini sınırlamaları, “ulusal kurtuluşçu devrimi” ilk aşama alıp devrimin toprak ağalığına karşı görevlerini ayırmaları ve ulusal mücadeleye tabi kılarak “hain toprak ağalarının topraklarının zor alımı” gibi sınırlı talebi program edinmeleri ve dahası güncel mücadele içinde yoksul köylüleri, büyük toprakların zor alımı talebiyle mücadeleye seferber etmekten kaçınmaları, gerçekten küçük-burjuva ulusalcılıklarının programatik ve siyasal ifadesidir.
Öte yandan bütün bu ulusalcı örgütlerin yine program olarak emperyalist sistemin Türkiye ve Kuzey Kürdistan halkasında devrimi gerçekleştirmeyi değil, Kuzey Kürdistan’da yükselebilecek ulusalcı mücadeleyle, “Birleşik Kürdistan’ı” hedeflemeleri de proleter değil, ulusal niteliklerin göstergesidir. Marksizm-Leninizm adına, “Kürdistan’da ayrı parti” ulusalcılık ilkesi ve pratiği bu programatik temele dayanmaktadır. Bu temel üzerinde Kuzey Kürdistan proletaryası ve yarı-proleterinin Türkiye proletaryası ve yarı-proleterleriyle birleşik bir enternasyonal parti etrafında örgütlenmesine karşı mücadele etmekte bu fikre, “ sosyal-şovenizm” saldırısı altında, M-L adına Kürdistan proletaryası ve yarı-proleterlerini, “kendi ulusal burjuvazisinin,” çıkarlarına bağlayan kendi küçük-burjuva ulusalcı niteliklerini sergilemektedirler.
Güncel koşullarda Kürt özgürlük mücadelesinin önde olması, işçi sınıfı hareketinde daha hızlı radikalleşmesi, karakteristik niteliklerinden biri esen rüzgara boyun eğme olan küçük-burjuva devrimciliğinin bir bölümünde, M-L adına Kürt küçük-burjuva ulusalcılığına bir boyun eğişe yol açtı. Nitekim TDP, MLSBP vb. gibi örgütlerde Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin yükselişi doğrudan “ayrı devrim”, “ayrı parti” fikrini savunmaya yol açtı.
Elbette mevcut halde Kürt özgürlük mücadelesi önemli bir zorluğu yaşamış olsada, devrimci bir rol oynuyor. Düne göre hareketin çapında ve etkisinde bir düşüş yaşansada, Kürt özgürlük mücadelesi kitlesel karakterini koruyor ve sürdürüyor. Kuzey Kürdistan’da ulusal mücadelenin ön plana geçtiği dönemden geçiyor. İşçi sınıfı ve genel demokratik halk hareketindeki devrimci radikalleşme ise yavaş ilerliyor. İşçi sınıfı hareketi, sendika ağa ve bürokratlarının da yardımıyla, faşist diktatörlük tarafından birleşik bir karşı-devrimci rüzgar olarak estirilen Türk şovenizminin etkisini kırıp devrimci sıçrama göreviyle karşı karşıya bulunuyor, şovenizm rüzgarını kırıp devrimci sıçrama yapma olanağıyla, şovenizm dalgasıyla boğulma iç içe bulunuyor.
Açık ki, mevcut durumda işçi hareketinde şovenizm zehriyle ağulanma ve hareketsiz kalma önde geliyor. Bu koşullarda Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin başarısı, işçi hareketinin devrimci bir çıkış yapmasında buluyor ifadesini. Keza işçi sınıfının yazgısı da Türk şovenizm dalgasını kırarak Kürt ulusal özgürlüğü için mücadelenin başına geçmesine bağlanmış bir durumda. Bu iç politik koşullar açısından böyle olduğu gibi, dünya ve bölge koşulları açısından da Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin zaferi işçi sınıfı ve halkların devrimci desteğine son derece büyük bir ihtiyaç duyuyor.
Emperyalist ve faşist-gerici birleşik karşı devrim, özellikle bölgemizde her devrimci gelişmenin ezilmesi için İsrail savaş makinasından, Türkiye’de faşist diktatörlüğe ve Arap ülkelerindeki monarşik diktatörlükleri ekonomik-politik ve askeri açılardan sürekli destekliyor, güçlendiriyor. Hatta ABD başta olmak üzere emperyalistler işbirlikçi diktatörlükleri aşırı silahlandırmakla kalmamakta, emperyalist hegemonyayı pekiştirmek için devası askeri güçlerini bölgeye sürerek “sorun çıkaran” iktidarlara karşı -Suriye, İran, Irak, Libya vb.- bile emperyalist savaşa başvurmakta bölgede sürekli olarak askeri gücü konumlandırmaktadırlar.
Diğer yandan ulusal kurtuluş mücadelesinde reformcuları kullanarak devrimci gelişmeyi içten çökerterek yenilgiye uğratma taktiğini, bu emperyalist ezme politikasıyla birleştirmeye de çalışıyorlar.
Keza, Kürt özgürlük mücadelesine karşı, Kürdistan’ı ilhakı altında bulunduran faşist-gerici diktatörlüklerden, Türkiye, İran, Irak gericiliği, siyasi ve askeri işbirliğine girişmemektedirler. Zaman zaman bu gerici ilhakçı devletler arasında çelişkiler çıkmış olsada, Kürt sorununda ortak hareket etmeye çalışmışlardır. Bu koşullar, Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin zaferini, Kürdistan’ı ilhak altında tutan her bir ezen ulusun işçi sınıfı ve emekçi halkının devrimci mücadelesiyle daha çok iç içe geçmektedir.
Gerek emperyalist ve gerekse bölgesel ilhakçı gericiliğin birleşik saldırısı, Kürdistan’ı ilhak altında tutan ezen ulus, işçi ve emekçilerinin hem genel devrimci dayanışmasını ve hem de özellikle her parçada ulusal hareketin ezen ulus, işçi sınıfı ve emekçilerini devrimci hareketle devrimci bağlaşmasını, Kürt ulusal hareketinin zaferi için zorunlu kılmaktadır. Bu olmadan Kuzey Kürdistan ulusal hareketinin devrimci zaferi olanaksız değilse de, çok zordur. Bu tepkilerimizi yaşanan on dört yıllık gerilla mücadelesinin gelinen düzeyi tartışmasızca ortaya sermektedir.
Nitekim bu zorululuk Kuzey Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinin bizzat kendisinin için devrimci içeriğinin geliştirilmesini, özellikle yoksul köylü yığınlarının ulusal özgürlük isteminin yanısıra, doğrudan anti-feodal istemlerle harekete geçirilmesini gerektirdiği gibi, işçi hareketinin devrimci sıçramasıyla birleştirilmesini, işçi ve genel demokratik halk hareketinin Kürt özgürlüğü istemiylede devrimci gelişmeye sokularak, iki hareketin daha sıkıca devrimci bağlaşmasını da gerekli kılmaktadır.
Bu görev, komünist öncüye, hem işçi hareketinin devrimci sıçramasını ve özellikle Kürt ulusal özgürlüğü için mücadelede önderlik rolünü oynamasını sağlama ve hem de Kürt ulusal özgürlük mücadelesinin devrimci içeriğinin derinleştirilmesini gerçekleştirme ve böylece devrimi hazırlama görevini yüklüyor ve bu yükümlülüğü daha da yakıcı hale getiriyor.
Özetlersek; M-L’ler, Kuzey Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinin devrimci yönde gelişmesini, Kuzey Kürdistan’da devrimci bir durum yaratmış olmasını devrim etkisini artıran olanak olarak desteklemekle yetinmezler. İşçi hareketinin devrimci sıçramasını hazırlayan ama konumuz açısından özellikle faşist diktatörlüğe karşı Kürt ulusal özgürlüğü için mücadeleyi yükseltmesini örgütleyerek, Kürt ulusal mücadelesi içinde yoksul köylülerin ulusal özgürlük ve anti-feodal istemlerle mücadelesini yükseltmeyi örgütlemeye çalışarak, Türkiye ve Kuzey Kürdistan çapında devrimi hazırlama mücadelesi verirler. Ancak bu mücadele, Kuzey Kürdistan’da özgürlük istemiyle belirlenen devrimci durumu sürekli ayakta tutar ve devrimci içeriğinin gelişmesini sağlayarak zaferini kolaylaştırabilir, yanısıra proleter devriminin kopmaz bir parçası haline getirerek, sosyalist devrime dönüşecek anti-emperyalist demokratik devrimi zafere doğru ilerletebilir.
Bu olanaklar varken Kuzey Kürdistan devriminin ayrı bağımsız bir devrim olarak geliştiği oysa işçi hareketinin devrimci sıçrama olanağından yoksun olduğu oportünist sapmasına gitmek ya da ancak böylesi koşullara denk düşen, “ayrı devrim”, “ayrı parti” savunusu, küçük-burjuvazinin proletaryaya ve proleter devrim olanağına inançsızlıktan gelen Kürt ulusalcılığı önünde oportünist boyun eğişin ifadesidir.
Neki M-L’ler Kuzey Kürdistan’daki devrimci durumun Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da proleter devrimini oluşturmanın aracı yapan bir çizgi izlerler, bu çizgiye bağlı olarak iki ulus ve ulusal azınlıklardan proleter ve yarı-proleterlerin en sıkı birlik halinde örgütlenmesini savunur ve gerçekleştirmek için yılmaz bir mücadele yürütür.