TKP-ML Hareketinin önderlerinden İrfan Çelik yoldaş, 14 Eylül 1980 yılında
Davutpaşa zindanında örgüt hakkında bilgi almak amacıyla ağır işkencelerle
maruz kaldı ve “ser verip sır verme” geleneğine bağlı kalarak ölümü gülerek
kucakladı.
12 Eylül 1980 yılında devrimci halk hareketini ezip dağıtmak amacıyla
işbaşına gelen faşist generaller çetesi genelde tüm toplumsal muhalefete ve
özelde zindanlara yönelik a görülmemiş bir faşist baskı, terör ve zulüm
uygulamaya soktu. Bunda amaç zindanları teslim alarak, buralarda yükselen
devrimci sesleri boğmak ve buraları ihanet yuvaları haline getirmek ve dışarıda
olduğu gibi içeride de devrimci iradeyi kırarak, topluma umutsuzluğu ve
geleceksizliği dayatmaktı.
TKP-ML Hareketinin 1973 yenilgisinden sonra önce zindanlarda ardından 1974
yılında çıkarılan affın ardında 1975 yılının Temmuz ayında özgürlüğe adım
attığı dışarıda komünist hareketin yeniden toparlanıp ayağa dikilmesinde,
birincil derecede sorumluluk üstelendi. Hem işkence ve zindanda gösterdiği
kararlı, mücadeleci ve kendini yenileyen tutumu ve hem de yoldaşlarına vermiş
olduğu güven, sözüyle pratiği uyumlu bir önder olarak öne çıktı.
İrfan Çelik yoldaş komünist hareketin kuruluşu sürecinde hareketin
kuruluşuna katılan yoldaşlar arasında yer aldı. Filistin de askeri eğitim gören
İrfan yoldaş, hem askeri alanda hem de örgütsel pratik alanda kendisini
geliştirmiş ve bu alanda sorumluluklar üstelenmiş yoldaşlardandı. PDA-Aydınlık
saflarında askeri alanda sorumluluk üstlenmesi nedeniyle 1972 yılında
Kaypakkaya yoldaşın önderliğinde gerçekleştirilen ayrılık sürecinde Ankara da
PDA yöneticileri ile Muzaffer Oruçoğluyla birlikte görüşmeye gelen İbrahim
Kaypakkaya yoldaşa komplo hazırlayan PDA’nın önder kadrolarından Halil
Berktayın Doğu Perinçek'e gönderdiği mektupta Kaypakkaya'nın zor kullanılarak Söke'ye
getirilmesi ve orada idam edilmesine dair bir öneri sunuyor. Tarihe "Avşar
Görüşmesi" olarak geçen Söke-Avşar'da İbrahim Kaypakkaya ve Doğu Perinçek
arasında yapılan görüşme öncesinde Berktay'ın yazdığı mektubun ilgili kısmı şu
şekildedir;
“Yoldaşım,
Musa (İbrahim Kaypakkaya) ve Seyit (Muzaffer Oruçoğlu) bayrak açmışlar...
Rüstem (Bora Gözen) oraya varınca hiç bir şey olmamış gibi Merkezin fikir ve
eleştirilerini dinlemek için kendilerini çağırdığını söyleyecek, allem kallem
edip, bunları Ankara'ya yollamayı başaracak. Biz onları Ankara'dan buraya
kılavuz ile getireceğiz. Burada tevkif edip gerekeni yapacağız. ...Ankara'ya
gelipte orada su koyarlarsa Hulisi Bey (Nuri Çolakoğlu) orada tevkif edip
minübüsü istetecek, silahlı adamlar yollayıp buraya aldıracağız. ...Kemal
(Ercan Enç) idam edilmeleri gerektiğini belirtti. Şahsen bu fikre çok sempati
duyuyorum... “
Nitekim Ankara’ya görüşmeye gelen “ parti yıkıcı hain” olarak gösterilen
Kaypakkaya yoldaşın derdest edilerek, Söke’ye getirilmesi görevi, o dönem de
askeri komitenin başında olan İrfan Çelik yoldaşa verilir. İrfan yoldaşın
Kaypakkaya yoldaşı yakınen tanıdığı bilmeyen PDA yöneticileri yanlış
yaptıklarını “parti yıkıcısı haini” etkisiz hale getirmek için görevini evde
bekleyen İrfan yoldaş birden karşısında uzun dönemdir görüşmediği İbrahim
Kaypakkaya yoldaşı karşısında görünce sevinçle bir birlerine sarılıp derin
sohbete dallarla. Komplocular bu tabloyu görünce İrfan yoldaşın” hani nerde
kaldı parti yıkıcısı hain” sözlerine geçiştirici yanıt verilerek, olayın üstü
kapatılmaya çalışılır. İşin ilginç olanı ise, İbrahim yoldaşı yakınen tanıyan
İrfan yoldaş değil de bir başkası olmuş olması komplo pratiğe geçirilecek ve
silahla etkisiz hale getirilemeye çalışma anında bu komploya direnmeye
kalkışması halinde Kaypakkaya yoldaş katledilecekti.
Kuşku yok ki İrfan Çelik yoldaşın sağlam komünist çizgisi rastlantısal
değildi. 0, 1968'ler üniversite gençliğinin anti-emperyalist ve faşist çakal
sürülerine karşı devrimci kavgasında ilk sınavını verdi, Ardından 12 Mart
faşizminin kara günlerinde, KAYPAKKAYA yoldaşın yaktı komünist devrimci ateş
ışığında savaşım verdi ve 12 Mart döneminde, zindan ve mahkemelerde
hareketimizin onuru oldu. 0, 12 Mart zindanlarında örgütümüzü yeniden toparlayan
öncü yoldaşlar arasındaydı. 0, 1975-76'larda hareketimizin hatalarını giderme
savaşımının önündeki yoldaşlardandı, yoldaştı. 1978'de sağcı hatalarımıza karşı
savaşımda, örgütümüzü militan komünist bir örgüt halinde geliştirme savaşımında
yine en önde ve yine önderdi. Bu savaşımın ileri platformu olan Nisan 1979
Konferansı'na önderlik eden yoldaştı.
Örgütümüzün, doğuşundan itibaren görüşleri üzerinde güçlü etkilerde
bulunmuş ve komünist hareketle işçi sınıfı hareketinin birleşmesini engelleyen
etkenlerden biri olan Mao Zedung Düşüncesini ret kampanyasında da en önde yer
alan yoldaşlardandı. İrfan yoldaşın pratik savaşımının belirgin çizgileri; en
ağır görevleri eşsiz bir alçak gönüllülükle omuzlama sorumluluğu, örgütümüzün
en kritik dönemlerinden geçtiği koşullarda daha fazla duyarlı davranıp,
sorumluluk üstlenme özverililiği, proletaryanın savaşımının zor koşullarına
dayanıklılık, eşsiz bir yoldaşlık ilişkisi, -gösterişsiz gözü pekliği
işkencelerdeki direnişçiliğiydi. Bu özellikleri nedeniyle, 0, hep en önde
sorumluluklar yüklendiği halde, komünizm davasının bir sıra neferi gibi yaşadı.
O'nun tutumu, proletaryanın devrimci çizgisinin, komünizm davasının çizgisiydi.
TKP/ML Hareketini Merkez Komite Sekreteri olan İrfan ÇELİK yoldaşın,
siyasal yaşamında TKP/ML Hareketi'nin de izlenebileceği, bu bakımdan TKP/ML
Hareketi'nin tarihini kavrama ve onun gelişimini anlamada, siyasal
biyografisinin öğrenilmesi önemli olan bir tarihsel kişiliktir .
TKP/ML Hareketi'nin kuruluş dönemindeki temel politik karakterinin 1974-80
devrimci mücadele dönemine taşınmasında, komünist genel hattın bu dönemde
özgülleştirilmesinde ve geliştirilmesi sürecinde ifadesini bulacak başta gelen
insansal somutluk İrfan ÇELİK'tir.
Onun yaşamı, bir bakıma Türkiye devrimci hareketinde 68 kuşağından '80'e
kadarki kadro tipinin bir anlatımıdır.
İrfan yoldaş, devrimci fikirlerle 68'de İzmir Yüksek Öğretmen Okulu
öğrencisi iken tanışıyor. '69'da İstanbul Üniversitesi'ne girdiğinde, gençliğin
anti-faşist anti-emperyalist mücadelesine ve özerk üniversite mücadelesinin
içine giriyor. Çizdiği tip mücadelenin doğal bir militan devrimcisi.
İşgallerden boykotlara, boykotlardan yürüyüşlere koşuyor. Bilimsel araştırma
kitapları okuma incelemeden teorik- siyasal, güncel mücadele sorunlarının
tartışıldığı toplantılara dalıyor. Sonuç; teorik bilgisini, siyasal
perspektiflerini o günün ortamında bulduğu devrim ve sosyalizm adına kitap,
dergi ve yazılardan öğrenmek, bir bakıma aydınlanma, ilk bilinçlenme ile pratik
mücadelenin ortasında, ilk deneylerin edinilmesi bir arada.
1970 yazı 15-16 Haziran, sıkıyönetim, 1971 yılı, ve 12 Mart geliyor.
Yarı-legal çalışmalar ortamında İ.Çelik fiilen profesyonelce süren militan
devrimcilikten, PDA- TİİKP saflarında resmi olarak da profesyonel kadro. Teknik
konularda ve teori alanında eğitim ve Filistin'de askeri eğitim, bu dönemdeki
yeni kazanımları, teorik ve pratik donanımına yeni ögeler olarak katılıyor. Ve
silahlı kuvvetler içinde sorumlu kadro olarak atanıyor.
Bu sırada, PDA-TİİKP- TKP/ML Hareketi ayrılığından haberdar oluşla
birlikte, TKP/ML Hareketinin saflarına katılıyor. Var olan bütün çalışmalara,
TKP/ML Hareketi'nin ilk inşasının hemen tüm siyasi, teknik, askeri işlerinde
görev alıyor. Kuruluşu omuzlayan ilk kadrolardan oluyor. 1973 yılı başında
bölge çalışmasına katılmak için Kürdistan'a gittiğinde yakalanıyor.
Mardin ve Diyarbakır'da düşmanın işkencehanelerin
de, direniş çizgisinin ilk neferlerinden. Kaypakkaya'nın kanıyla yazdığı,
düşmana ''ser verip sır vermeme'' geleneğinin ilk uygulayıcılarından olmak,
sonraki işkence deneylerinde de sürdürdüğü çizgisi.
1973 ilk yazından '75 ortasına kadar süren zindan yaşamında, yenilgi almış
Marksist-Leninist Hareketi yeniden toparlama; işkencede olumsuzu yargılama,
olumludan olumsuzluğu arındırmaya önderlik eden; eğitim, araştırma
çalışmalarında, askeri eğitimde öğretmen gelişen ve geliştiren yönetici kadro.
Mahkemede de süren militanlığı, örnek bir tutumdur. 12 Mart'ın döneklik,
yılgınlık, pasifizm teori ve pratiklerine verilmiş bir yanıt olarak komünist
devrimci tavrın yaratılmasına en önlerde katılmak bu devrede misyonu.
1975 Temmuzunda yeniden dolaysız mücadele içinde yer alma olanağına
kavuşuyor. 0, artık örgütlü mücadelenin başında. Koordinasyon Komitesi üyesi.
Yani, ideolojik, politik ve örgütsel-pratik mücadelenin en önünde, önderi
konumundadır.
Bir yıllık süreçte KK üyesi ve bir bölge komitesi Sekreteri olarak daha çok
örgütsel pratik çalışmaların başında yer alıyor. 1976 dogmatik Partizan
bölünmesiyle biten iç mücadele dönemi içinde sivrilerek önderlik içinde de öne
çıkıyor.
Geçmişin dogmatizmine, sübjektivizmine karşı savaşımda ayak direyen
eğilimle hesaplaşmanın, cereyana göğüs germenin öncüsü, önderi oldu. Cereyana
göğüs geremeyerek pasifleşenlere karşı mücadeleyi de başarıyla
gerçekleştiriyor. "Sol''culuğa karşı savaş, "sağ"a kaymanın
olanaklarını artırınca, 0, bu alanda da savaşı aksatmadan kararlılıkla
götürmede önder ve örnek oldu. Dogmatik Partizan hizbin cereyanı etkisine
girenleri kazanmak; dağılan örgütleri yeniden kurup geliştirmek, O'nun inisiyatif
ve kararlı önderliği altında gerçekleşti. İdeolojik-politik görüşlerin
hatalarından arındırılması çalışmalarında yer alıp ilerletici, örgüt kitlesinin
kazanılmasında tayin edici bir yeri oldu.
1977 örgütsel düzeltme kampanyasının doğrudan sorumluluğu altındaki bölge
örgütlerinde, tek tek kadro ve sempatizanların şahsında gerçekleştirilmesinde,
eğitici, ikna edici dönüştürücü; perspektifler vererek ön açıcı; pratik
kararlılık, olmazı olur kılma, azim verici birinci önder kadro oldu.
1978 Ağustosunda iç mücadelenin parti ve geçmiş sorununda bir bölünmeye
varması, yeni bir durum, yeni bir tahribat dönemi. İ.Çelik burada da, çok kesin
bir mücadelecilikle ayrılığın ideolojik özünde, örgütsel önder. Bölünmeyi
yaratan hizbin yenilgiye uğratılmasında, tahribatın giderilmesi ve bölgelerde
örgütlerin toparlanmasında birinci derecede yer aldı. Örgüt iç mücadelesinin
kurallarının yaşama geçirilmesinde kararlılık ışığı O oldu.
1979 Nisan Konferansı TKP/ML Hareketi için bir dönüm noktası oldu. İrfan
Çelik, '73 yenilgisinden bu tarihe kadar her dönemde, en badireli anlarda
yılmaz bir militan, güçlü bir örgütçü, kararlı bir önder olarak bu sürece
damgasını basmıştır. Bu dönemin başarıları kadar hatalarının da birinci
derecede sorumlu birisidir. Örgüt ve önderlik organında otoritenin somutlaştığı
komünisttir. İçinden geçilen iç mücadelelerde de otorite olarak oy birliğiyle
MK’ya seçilmesi, sekreterliğe gelmesi bu durumun doğal bir sonucudur.
Nitekim, yeniden düşman eline düşene kadar siyasi ve pratik çalışmaların en
önünde, önderi oldu Çok geniş çerçeveye yayılan pratik-örgütsel çalışmalarından
teorik-siyasal çalışmaya ancak bir yıllık zamanda geçebilmiş olması bir
talihsizlik. Zira bu devre, teorik önderlikte güç ve kapasitesini mücadele
yeteneğini ortaya net bir şekilde Mao Zedung tartışmaları içinde örgütte çıkan
çok önemli düşünce ayrılıklarının giderilmesinde tayin edici bir rol oynadı.
25 Haziran 1980'de yeniden yakalandığında, komünist bir önderin görkemli,
düşmana yenilgiyi tattıran direnişine ve daha sonra faşizme karşı zindan
direnişinin kararlı önderinin pratiğine tanık oldu.
İrfan Çelik yoldaş 12 Eylül faşist darbeciler tarafından Davutpaşa
zindanında yeniden işkenceye alınarak ağır işkencelere maruz kaldı. Faşist
işkenceciler İrfan yoldaşta örgütü ve yoldaşları hakkında bilgi istiyordu.
Örgütü ve yoldaşları hakkında bilgi isteyen düşmanı ser verip sır vermeyen
direnişiyle geri püskürttü. Ne ki düşman onu 14 eylül 1980 gününde katletti.
İrfan yoldaşın kaybı örgütümüz açısında yeri kısa zaman içinde doldurulması
çok zor bir kayıptı.
Çünkü İrfan yoldaş hem deney ve tecrübesi, hem ikna edici ve güven
kazanması ve hem de ideolojik-politik oturmuşluğu, hem de düşmanı çok yönlü
tanımasıyla örgütün önderliği için çimentoydu. Neki düşmanın bunu bilerek İrfan
yoldaşı zindanda katletmesi, örgütün gelişimi ve 12 eylül faşist darbesi
sürecinde yönünü-yolunu kaybetmesinde ve bir döne tasfiyeciliğin girdabına
kapılmasında tayin edici bir etki yaptı. İrfan yoldaş her dönemeç anlarında ön açıcı
duruşu ve kararlığıyla örgüt kadroları ve kitlesini kucaklamasını ve onların
güvenini pekiştirmeyi bildi.
Biliyoruz ki önderlik dendiğinde, genellikle insanları yöneten, onların
başına geçerek, onları bir yerden diğerine götüren kişi yada kişiler anlaşılır.
Halbuki önderlik bunu kapsamakla birlikte, bundan daha geniş bir kavramdır.
Önderlik, insanları yönetmek kadar, onlara ilham verme, onları motive etme,
onların gönüllü katılımlarını sağlama, kendi içlerindeki önderi ortaya çıkarma
işidir.
İnsanların çoğu, devrimci önder dendiği zaman, enerjik, coşkulu, iyi
hitabet kabiliyeti olan, insanları etkileyen, sosyal ilişkileri güçlü,
karizmatik vb. bir profil getirirler akıllarına. Artık önderliğin, kişilik
özelliklerinden ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz.
Aslında İrfan yoldaş, yoldaşlarına yol açan ve onlarla bu yolla da omuz
omuza yürüyen değiştirici ve dönüştürücü önderdi. Değiştirici ve dönüştürücü
önderlik, somut gelişmelere bağlı olarak, hem kendisini değiştiren ve hem de
örgüt ve yoldaşlarının değişimine önderlik eden, iddialı ama alçakgönüllü,
kendilerini ön plana çıkarmak yerine, yoldaşlarını daha güçlü ve başarılı
kılmak için çaba gösteren önderliktir. Onlar için önderlik, ödül ve cezaya
dayanan bir değiş-tokuş değil, insanların içindeki gücü-yeteneği ortaya
çıkarmak için üstlendikleri bir misyondur.
Dahası önderlik fiziksel özellik yada , doğuştan gelen bir yetenek değil,
insanların edinebilecekleri bir yetkinlik olarak görülmesi gerekiyor.
Bu kadar farklı teoriye, bu kadar farklı anlayışa rağmen, komünist
önderliğin özünde İrfan yoldaşta gördüğümüz bazı özellikler ortaklaştığını
söylemeliyiz.
Bir kere önder gerek örgütün gerekse de kadroların sorunlara etkili çözüm
bulan insandır.İrfan yoldaş bunu en iyi pratiğe uygulayan yoldaşlardan dı.
Örneğin karar sürecindeki, bilgi toplama ve değerlendirme aşaması, sorunun
kendisini çözmek kadar zor ve karmaşık bir aşamadır. Haliyle gerçek bir
komünist önder , bilgi toplama ve değerlendirme sürecini önemser, bu alanda da
örgüte yoldaşlara önderlik yapar. Doğru çözümün, doğru bilgi toplama ve doğru
değerlendirmeyle mümkün olacağını bilen irfan yoldaş örgütün zor süreçlerde hep
bu yolda yürüdü ve örgütü arkasında sürüklemesini ve her defasında güvenin
pekişmesini sağladı. , bu süreci titizlikle yönetirler.
Yine önderlik sadece bir yön belirleme, hedef koyma yani fikir üretme işi
değildir. Kararlı ve mücadeleci bir önder işi sonuna, sonuç alana kadar takip
etmektir. Sonuç alabilmek için, sadece vizyon çizmekle kalmazlar, etkin
çalışma, verimlilik ve disiplin gibi konulara da önderlik ederler. Yani
görevlerin belirlenmesi ve bu görevleri kimlerin yada hangi örgütlerin, hangi
araç ve güçle yerine getireceğinin somutlanması ve bu görevlerinin pratiğe
geçirilmesi için sıkı bir disiplin içinde hareket edilmesi bir kişiyi gerçekten
önder yapar. Tıpkı İrfan çelik yoldaş gibi.
Komünist önder var olanla yetinen değil tersine var olanı ileriye taşıyan
ve tabulara vurandır. Önderler, herkesin alışık olduğu bakış açılarıyla
yetinmez, tersini toplumsal gelişme ve politik değişimlere bağlı olarak yeni
eğilimleri ve gelişmeleri takip ederler. Örgüt kadro ve kitlesini yeni fikirler
ve çözümler bulmaya teşvik eder. Yani İfan yoldaş gibi bir önder öngörülü ve
politik gelişmeleri doğru olarak okuyup, dogmatizm ve sübjektif düşünce tarzından
uzak durarak, örgütü bu alanda devrimci bir çizgiye çekerek her önemli konuda
farklı bakış açısını ve devrimci çözümü ortaya koyarak sahiptir ve haliyle de
örgüte-yoldaşlara, yeni bakış açısıyla ilham verdi.
İrfan yoldaş öne çıkan önder bir yoldaş olarak yalnızca kendisini
geliştirip yenileme di, aynı zamanda yakınındaki ve aynı organ içindeki
yoldaşlara destek olup, onların gelişimine öndelik etti.
Önderlik, tek başına değil insanlarla birlikte kolektif bir görev bölüşüm,
denetim, planlı ve disiplin içinde başarılı olma işidir. Etkili liderler,
insanlarla empati kurarlar, insanları anlayarak onlarla işbirliği yaparlar.
İnsanları geliştirmek, onların yeni yetkinlikler kazanmalarını sağlamak için
çalışırlar. Birlikte çalıştıkları insanların enerjilerini doğru yönlendirip,
kaynakların en etkin şekilde kullanılmasını sağlarlar.
Önderlik sadece perspektif koymak, hedef ve strateji belirlemekten ibaret
değildir. Önderlik, aynı zamanda gücü ele geçirip, insanlara ödül ve ceza
vermek de değildir.
Etkili bir komünist önder İrfan yoldaş gibi, teorik-politik alanda çözümcü
olduğu kadar, örgütsel-pratik alanda ortaya çıkan engellere ve zorluklara
takılıp kalmayan, aynı zamanda gündelik sorunları doğru ve etkin yolarla çözen,
sonuca hızla yürüyen bir önder olmalıdır. Doğru değerlendirme yapan, birlikte
çalıştığı insanları motive eden, onları geliştiren; yeni bakış açılarıyla
herkesin ufkunu açan, mütevazi ama ilkelerinde ödün vermeyen insandır.
Kısacası İrfan yoldaşta öğrenir ve Onun erdemleriyle donanırken: insanlara
yol açan ve sonra o yolu onlarla, omuz omuza yürüyen ve sonuç almasını bilen
yeni önderler yetiştirmek için görev başına koşmalıyız.