26 Ağustos 2018 Pazar

GÜL TENİYLE TOPRAĞA DÜŞTÜ BİNLERCE IŞIK OLAN KEMAL YAZAR YOLDAŞ ÖLÜMSÜZDÜR..!



Tam 22.yıl önce Almanya’nın-Duisburg kentinde MLKP önderliğinin talimatıyla hain pusuda kaybettik Kemal Yazar yoldaşı. Tarih yaprakları 27 ağustos 1996 yılını gösterirken faşizmin defalarca yok etmeye çalıştığı Kemal Yazar yoldaşı bir dönemler yoldaş diyen MLKP’liler bedenine onlarca kurşun sıkarak katlettiler. Usulca kanadı yürek ve türküler sustu. Bir çok şehit yoldaş gibi Kemal yoldaş da devrim ve sosyalizm yolunun sarp, dolambaçlıdır, zor ve meşakkatli ve hain pusularla yüklü olduğunu biliyordu. O bu uzun emeğin özgürleşmesi yolculuğunda uslanmaz yüreği, büyük bir aşkla çiçeklenen direnciyle dava insanı olmayı, örgütçülüğü, yoldaşlığı, direnmeyi, devrim için, örgüt için, gerektiğinde ölmesini bilmeyi öğreten yoldaştı.
Bir kere şunun altını özenle çizmeliyiz ki, tüm olumsuzluklara kılıç çalarak, dünden bugüne gelenekten geleceğe devrim ve sosyalizm yürüyüşünde, örgütlü mücadele ve devrimin maneviyatını yükseltme, güçlenme ve yaşatma bakımından önemlidir. Dahası devrim ve sosyalizm şehitleri devrim ve sosyalizm savaşımımızın manevi zenginliği kadar hazinesidir aynı zamanda. Bunu korumak ve gelecek kuşaklara taşımak her komünist örgütün olduğu kadar, her bir komünist ve devrimcinin de görev ve sorumluluğudur. Bu tarihe olduğu kadar, kendi devrimci tarihine karşı da bir sorumluluk ve görevdir.
Komünist hareketi yeniden ete kemiğe büründürmek için 21 Ağustos 1995 ‘de kurulduğu günden bu yana faşist diktatörlüğün ve oportünist revizyonist kesimlerin ateş altında tuttuğu bir örgüt olarak, kendi tarihini zorluklar, olanaksızlıklar ve ihanete karşı savaşım içinde yazmaya çalıştı. Dünyada, özelde de Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da çeşitli ulus ve ulusal azınlıklardan işçiler ve emekçi halkların mücadelelerle yarattığı tüm değerleri, kazanımları ve şehitlerini bütünlüklü olarak sahiplenen örgüt, dünden bugüne bugünden geleceğe devrimci yürüyüşünü bu perspektifle zorluklara karşı sürdürmektedir. 22. yıllık mücadele tarihinde bu yürüyüşün bedeli olarak şehitler verdik Örgütün oğulları ve kızları bu kavgada devrimin zaferi için canlarını ve kanlarını verdiler, yapı taşları olmuşlardır. Komünizmin yüce idealleri uğruna ölümde olsa bu bedeli göğüslemeyi, düşmana aman vermemeyi, baş eğmeyip direnmeyi ve önce ben düşmeliyi mi öğreten olmuşlardır.
Umutları tükenmişliği de gördü gözlerimiz, bir tükenmişlikten diğerine sürüklenen düş kırgınlarını da. Biraz kötümserliğe çalsa da yaşamın tadı, umudu sürdürenlerimiz de oldu, umutları kuşkularına yenik düşenimiz de. İnançsız öfkeler çabucak tükenirken, sımsıkı sarılıp tutanlar da vardı düşlerimizin bir ucundan, türküsünü yitirmeden.
Kemal yoldaş düşlerinin ucunu bırakmayanlardandı, hani; inançları mevsimlik olmayanlardan, hani; emekçi alın terini mücadeleye katık edebilenlerden, hani; acılarla örselense de yüreği, gürültüsüzce türküye katılmayı becerebilenlerden. Hayatın emekçisiydi. Hayattan alacağı vardı epeyce. Kolayına teslim olmadı o yüzden ölüme.
Direndi de direndi, defalarca polisle çatışmada yaralandı, ölümünü beklediler ama o hep inadına devrim için yaşadı, hiç karanlık bulaşmamış elleriyle sıkıca tutundu hayata. Onun için Kaypakkayanın geleneğini sürdüren KP-İÖ idi son mekanının adı? Sonra parmak uçlarından kayıp gitti hayat. Pusuda düştü yere. Ölümdü bu, yoldaş ölümü. Hani; içeride de dışarıda da, vuruşurken de, hasta yatarken de, ölüme kafa tutmayı bilenlerden birinin gidişi…
Görüp yaşıyoruz ki; faşist karşı devrimin gemi azıya aldığı ve kirli savaşı körüklediği ve devrimci hareketin her bakımdan ezilmeye sesinin boğulmaya çalışıldığı koşullarda anıyoruz Kemal Yazar yoldaşı.
Şunun hiç akıldan çıkarmamalıyız ki, öncü olmak ve ışık saçmak, bir yerde en olmadık zamanda imkansızı başarmanın ve bilinmeyenlere kulaç atmanın yani rüzgara karşı inatla ve ısrarla yürümenin. Dahası, bütün umut ışıklarının söndürüldüğü yerde umut ışığını yeniden yakabilmenin cesaretidir. Bu aslında, kuşatılmışlık zırhını adeta kendi kaynağından fışkırırcasına delme gücü ve iradesidir. Yani çelik gibi olmayı başarabilmektir. Tıpkı İbrahim, İrfan, Münir, Ali Aktaş, Yücel hazar, Cennet Değirmenci, Ali Ekber Barış gibi olmaktır.
  Unutmamalıyız ki tarih ezilen ve sömürülen emekçi halkların tarihi değildir. Haliyle bu  tarih, her dönem  mücadelede anlamları olan önder ve militan kişilikler yaratmıştır
 Emekçi halkların gerçek tarihi özünde sömürü ve zulme karşı, önderlerin ve militanların gerçekleştirdiği eylemlerle başlamaktadır. Bu eylemler ezilen ve sömürülen emekçi halkların tüm kesimlerin belleklerinde kaybolmayan özgür, adil, eşit yaşam özlemlerini eyleme dökmenin ilk kıvılcımı olmuşlardır. Hiçbir haksızlığı emekçi halklar adına kabul etmeyen bu öncü ve militan kişilikler, bulundukları dönemlerde kurulu sistemleri en güçlü sorgulayanlar olarak ortaya çıkmışlardır.
 Kemal yoldaş tanımak ve Onun devrimci militan özelliklerinden karanlığa ışık olmak oldukça önemlidir.  Kemal yoldaş devrimci olmadan önce en ayırt edici özelliği olağanüstü insan sevgisiydi. Ancak devrimci olduktan sonra, bu insan sevgisi onda tamamen farklılaştırdı. Öyle belirsiz, bulanık hümanizma duygusu yoktu artık onda. Yoldaşlarına, sadece onlara da değil, tüm devrimcilere, işçi sınıfı ve tüm emekçilere karşı tanımsız bir sevgiye dönüştü hümanizması. Kemal söz konusu olduğunda, öyle soyut bir şey değildi bu, gülüşünden, bakışından, adeta tüm gövdesinden taşardı. Daha ilk karşılaşmada gülüşü ve sıcaklığıyla sarardı insanı.
Bu özelliğini bütünleyen ve onda karakter haline gelen bir diğer özelliği ise, alçak gönüllülüğüydü. Herhalde şimdi sorulsa, içimizden hiç kimse alçak gönüllü olmadığını, burnu büyük ve üstenci olduğunu kabul etmeyecektir. Kuşkusuz her şeyin bir ortalaması vardır. Çalışkanlığın, fedakarlığın, hatta devrimciliğin bile. Kemal  için söylenenleri bu ortalama ölçüler içinde algıladığımızda, onu tanımamız mümkün olmayacaktır.
Kemal  alçak gönüllüdür. Ve onda ortalama yoktur. Örneğin Kemal  önemli yönetici sorumluluklar üstlendi. Ama bunu yaparken kendisine hiçbir özel misyon biçmedi. Öyle örgüt yöneticisi olmak ve önemli eylemlere imza atma onurunu taşımak onun için özel bir durum değildi.  Bu bir onursa örgütüne aitti. İnanç ve coşkusuyla sarıldığı her eylemde, öne çıkması gereken  biri varsa o da kendisiydi. Mücadelenin ve örgütün diğer yoldaşlarına daha çok ihtiyacı olduğunu düşünüyordu çünkü.
   Yine Kemal yoldaş  en genç ve yeni yoldaşlarıyla konuşurken bile, neredeyse karşısındaki onun üstüymüş gibi saygılı ve dikkatliydi. Oturuşundan ses tonuna kadar bu böyleydi. Ve bunu kimsenin gönlünü hoş tutmak için değil, başka türlü davranamadığı için yapardı. Herhangi bir devrimciyle -ama devrimciyle- ilişkisinde de böyledir. Kemale fedakar denilebilir mi?  Sanmıyoruz. Çünkü bir şey kişiliğinizle bütünleştiği zaman fedakarlık olmaktan çıkar, düpedüz karakter özelliğiniz olur. Kemal başkaları için bir şey yaparken kendisi yoktur, hiç bir ihtiyacı yoktur sanki. Yoldaşlarına kızmaz, sesini yükseltmez, kaşını yıkmaz, gönül kırmaz. Bir çoğumuzda bu durum, kendine hakim olmak biçiminde yaşanır. Onun ise buna ihtiyacı yoktur. Onda içselleşmiş bir özelliktir, kendiliğinden olur.
Eleştirirken, yaralarını usulca temizleyip sarar gibi eleştirir insanı, ilacın en acısını bile onun elinde uysallıkla içmeye hazırsınızdır. Çok mu mülayim görünüyor? Siz onu bir de örgüte yabancı ve zararlı düşünce ve alışkanlıkları sızdırmaya çalışanlar, bile bile hatasında ısrar edenler çizgimizi bulandırmaya çalışanlar karşısında görmelisiniz. O yumuşacık Kemal gider, uzlaşmaz, acımasız, sonuna kadar dövüşmeye hazır yırtıcı bir kaplan gelir yerine.
  Düşman karşısında ise, hayır, korkusuz denemez ona. Bu tanım çok hafif kalır. Düşman karşısında düşmanca durur. En güçlü sevgi, en güçlü nefretten beslenirmiş derler. Onun işçi ve emekçilere duyduğu aşka benzer sevgi, egemen sınıflara karşı duyduğu tarifsiz bir kin ve öfkeyle birleşir, bununla beslenirdi. Düşmanla yüzleşmesi gereken her durumda, geleceğin temsilcisi gibi davranır, saldırır, diz çöktürdü. İlk gençliğinden beri defalarca çatışmalara girmiştir, vücudunda birçok mermi taşır ve bizim tanımımızla gövdesi kalbur gibidir.
  Türkiye devrimci hareketi onu, defalarca geçtiği işkence tezgahlarındaki tavrıyla tanıdı. Her yakalanışında bir öncekine göre bir üstten tavır geliştirdi. Şubede direnmeyi bir sanat haline getirdi Kemal yoldaş işkencede düşmana cepheden tavır koyuyor, açıktan "Siz insan değilsiniz, benim işkencecilere verilecek ifadem yok" diyerek Kaypakkaya yoldaşın işkencede kızıl direniş çizgisini ileriye taşıyordu.
  Devrimci militan özelliklerinden  dolayı Kemal yoldaş Türkiye devrimcileri tarafından sevilip sayılan, adeta yoldaşça kabul gören bir komünistti. Hem de yaşarken. Sanırız böylesi bir ayrıcalık kimselere nasip olmamıştır.
    Dahası Kemal yoldaş, her dönem ihtiyacı duyulan teori ile pratiği birleştirmeye çalışan yetkin bir örneğiydi, iyi bir örgütçüydü, iyi bir asker. Hepsinden önemlisi örgüt adamıydı. Gerçek bir adanmışlıkla çalışır ve böyle çalışılmasını isterdi. Hangi işe el atarsa o işin adamı olurdu. .
  Kemal yoldaş, mükemmel miydi ? asla.. Biliyoruz ki,  hiç kimse mükemmel değildir. Lenin'in dediği gibi, önemli olan hata yapmamak değildir. Önemli olan önemli bir hata yapmamak ve hataların gösterildiğinde derhal düzeltmektir, onun yaşamında aşılması güç her hangi bir önemli hatası yoktur. Ve asıl olan sürekli, kesintisiz bir biçimde ileriye doğru değişmek, yenilenmektir. Kemal yoldaş , yaygın deyimle o ilk günkü didinmede gösterilen örgüt ve devrimle bütünleşme düzeyi, feda ruhu, çalışma performansı ile örülüyor. Kemalin devrimci iradesi bir doruktur. Doruklara ulaşmak için o dağ tırmanılmalıdır.
     Onun bu devrimci karakter sağlamlığı, sadece kişisel meziyet sorunu değildir kuşkusuz. Proletaryanın M-L ideolojisi ile donanmış bilinçli bir inançtır duyduğu. Şehitlerimizi yaşadıkları koşullardan, içinde şekillendikleri örgütten, o örgütteki yer alış biçimlerinden kopardığımızda, onları anlamak olanaklı olmayacaktır. Onların ayırt edici özellikleri örgütlerinin tüm erdemlerini kendilerinde kişileştirmeleri ve bunu kişisel erdemleriyle yoğurmalarıdır.
  Sözün özü Kemal yoldaş: kısa ama dolu dolu yaşadığı devrimci mücadele ve yaşamında,  önce yoldaş olmayı öğrettin etrafına. En azından uzun bir dönem İnşamızı geliştirmek ve öncü konuma yükseltmek için, zorlukları devrimci irademizle aşarak ilerlemek için sonuna kadar beraber olacaktık. Söz vermiştik işleri birlikte omuzlamaya. Ama bir dönemler yoldaş denilenler hain bir pusuda seni bizden erkence kopardılar ve seninle birlikte yapacaklarımız yarım kaldı. Yine senin neden özel olarak hedef seçilerek katledildiğini de iyi biliyoruz. Seninle birlikte örgütü büyütmek için yola çıkanların kimisi abbas yolcu, kimisi ihanetçi ve kimisi de zorluklardan yüz çevirerek seni bir kez daha arkadan vurdular. Ama seninle birlikte İnşayı büyütme kararlılığında olan İnşamız önderliği ve militanları, sempatizanları sana vermiş oldukları devrim sözüne bağlı kalarak, örgütümüzü kirlerden ve paslardan, temizleyerek her bakımdan yenilenmiş olarak yoluna daha güçlü olarak devam ediyor.
  Dahası yoldaşların olarak yenilmezlerin Bolşevik ordusunu yaratma  savaşımımız da Kemal yoldaş sen  her daima umut, sen inanç, sen güç kaynağımız olmaya devam ediyorsun.
Kemal Yazar Yoldaş Ölümsüzdür.!
21 Ağustostan 27 Ağustosa Bin Selam…!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm Mücadelemiz..!