15 Nisan 2020 Çarşamba

Ölüm Adın Kalleş Olsun: Hasan Kaniyolu (Kaymakam) yoldaşı Kahrolası Kanser Hastalığında Kaybettik..!


“Bir yoldayız sarılmışız bir birimize
Sağımız uçurum,
Yolumuz karanlık.
Canavarca bir rüzgar esiyor
Arkamız karanlık
Önümüzde ise bir ışık var,
Pırıl pırıl.
Işıkla aramızda engeller var.
Dağlar,tepeler,ovalar,denizler,
Oraya varabilmek için
Yüzmeyi öğrenmek gerek.
Ölenler olacak elbette,
Gömeceğiz yüreğimize.
Ve devam edeceğiz yolumuza,
Kalanlarla.
Ama varacağız,
Varacağız arkamızda,
Koskoca bir insanlıkla..! “
Uzun dönemden bu yana kanser hastalığına karşı savaşım yürüten Kaymakam-Hasan Kaniyolu yoldaşı. 13.04 2020 tarihinde kaybettik. Kaymakam yoldaş, K.Maraşın Pazarcık ilçesine bağlı Tilkiler köyünde 02-04-1950 yılında Kürt ve alevi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Daha küçük yaşlarında devrimci mücadeleyle tanıştı. Gençliğinde bölgede etkin olana TKP-ML Hareketinin düşüncelerinden etkilenerek kavgaya aktif olarak katıldı. Ailesinin Antepe taşınmasının ardında eşiyle birlikte TKP-ML Hareketinin dayandığı yoldaşlardan birisi oldu. Semt ve işçi çalışmalarında devrimci sorumluluklar üstelenen Kaymakam yoldaş 12 eylül faşizmin baskı zulmünün derinden yaşadı.
Neki tüm bu faşist baskılar ve yasaklar, gözaltılar ve işkenceler Kaymakam yoldaşın düşüncelerinde her hangi değişim yaratmadı.
Bitmek bilmeyen faşist ve baskılar polisin takibatları yoldaşı yurtdışına itti Yurt-dışında adım attığından itibaren hareketin saflarında aktif olarak sorumluluklar üstelendi ve dur durak bilmeden yurtdışının olumsuz havasına karşı savaşım içinde oldu. Almanya da kaldığı bölgede önce Emeğin Bayrağı’nın ve ardında Halkın Birliği’nin komünist çizgisinde hem örgütü geliştirmek ve hemde demokratik kurumlarda sorumluluklar üstelendi, ağır başlı ve olgun davranışlarıyla kitlelerin sevgi ve sempatisini kazandı. Evini ve olanaklarını devrim ve sosyalizmin emrine sunmaktan geri kalmadı. Bir çok kişi yurtdışında hızla çözülüp, yozlaşıp düzenin çarkları arasında un ufak olurken, Kaymakam tüm bu çürüme ve yozlaşma, ideallerden vazgeçme kaçkınlığına karşı dönüp bakmadı.
Daha iki gün önce telefonda konuşmuş ve heyecanla “ne zaman geleceksin yoldaş” diyen gür sesini dinlemiştik. “Korona virüsü yasakları aşılsın hemen geleceğiz ve Antep çalışmaları üzerine ve şehit yoldaşlarımız hakkında sohbet edeceğiz” sözleşmesi yapmıştık. Bir kaç kez daha “ne zaman geleceksiniz” demekten kendini alamamıştın. Ama sevgili Kaymakam yoldaşım gelip görüşme olanağı bulamadan ölüm haberin erken düştü hanemize. Bir yoldaş telin ucunda “Kaymakamı kaybettik yoldaş “haberini iletti inanmadım,iki gün önceki konuşmamız geldi aklıma . Bir şey yapamamanın acısını iki kat yaşadık. Kahrolası krona virüsü yalnızca insanların canını almıyor, aynı zamana yoldaşlara karşı son veda görevimizi yerine getirmekte de alıkoyuyordu.
Yüzünü bir daha göremeyeceğimiz ve hoş çakal yoldaş diyemeyeceğimiz Kaymakam yoldaşımız 70.yaşında bize el sallayarak ölümsüzler ordusuna katılmıştı. Kaybetmek; hele yani başında olmamak, bir daha “merhaba” diyememek, yani artık “ne haber yoldaş, iyimisin?” diyen, en kötü gününde; “Vallahide billahi de ben iyiyim” diyerek kendinden önce senin için meraklanan o umutlu yüklü babacan sesi duyamamak bir daha. Ölüm, hem de pusuda kalleşçe o ayrılıkların en büyüğü… Ölüm, yani ona birlikte kafa tutmaya alıştığımız direnç yoldaşımın gidişi sesiz ve sitemsiz…
Hani özgürlük rüzgarı olacak eseceğiz ülkemin her yerinde diyen şairin şiiri;, “O lacivert ülkeye/ o üzünç denizine”. Kaç zulüm tükettik, kaç kavga çoğalttık kim bilir?
Sevgili yoldaşım; sen ölümsüzlüğe kanat çırptıktan sonra kahrolası gürbet'te kimimiz ekmek derdine düşüp yoluna devam edecek o üzünç denizinde, kimimiz sürgün yollarında yürümeye devam edecek. Umutları tükenmişliği de gördü gözlerimiz, bir tükenmişlikten diğerine sürüklenen düş kırgınlarını da. Biraz kötümserliğe çalsa da yaşamın tadı, umudu sürdürenlerde oldu, umutları kuşkularına yenik düşenler ve seni hastalık döneminde hiç sormayanlar. Bilirsin ki, inançsız öfkeler çabucak tükenirken, sımsıkı sarılıp tutanlar da vardı devrimci düşlerinin bir ucundan, türküsünü yitirmeden.
Sevgili Kaymakam yoldaşım; sen hep O devrimci ve yoldaşlık düşlerinin ucunu bırakmayanlardandın. Hani; inançları mevsimlik olmayanlardan, hani; emekçi alınterini mücadeleye katık edebilenlerden, hani; acılarla örselense de yüreği, gürültüsüzce türküye katılmayı becerebilenlerdendin. Hayatın emekçisiydin. Hayattan epeyce alacağın vardı . Kolayına teslim olmadın o yüzden ölüme hep direnerek karşı durdun. Hastalık açığa vurduğunda ziyaret ettiğimizde kararlı duruşun ve direncini gördük söz verip söz aldık, hiç karanlık bulaşmamış ellerinle sıkıca tutundun yaşama.. Onun için mi “sığınaktı” senin son mekanının adı? Sonra parmak uçlarından kayıp. Hani; içerde de dışarıda da, vuruşurken de, hasta yatarken de, ölüme kafa tutmayı bilenlerden birinin gidişiydi senin kisi.…
Hava rüzgarlı. Rüzgarın esişi ıslak özlemlere dokunduk sanki öylece, bir Nisan esintisinin biriktirdiği… “Biz ne çok öldük, biz kaç çeşit öldük, kaç kez ‘ölüm adın kalleş olsun’ diye haykırdık isyanımızı” diye düşündük. Hüzündü böyle apansız sr ert esen belki yüzüme çarpan rüzgar. Hani bize en çok yakıştığı söylenen, hani en çok anladığımız. Ah, beynimi yüreğime nasıl haykırsam yine. Bu gün alıp başımı gitsem, yollara vursam kendimi, kırsam kelepçeleri mi yere fırlatsam. Bugün öfkemi sularda yaksam ve sana ulaşsam,yeniden Antepte yaksak özgürlük ateşini, daha bir bilenmiş olarak.
Bugün, ölümünü ve erken gidişini düşünüyoruz Kaymakam yoldaş. Ne çok öldük ve öldürüldük. Ölüm benim ülkemde kol geziyor. Üstüne üstüne vuruyor yaşamın: Bugün hüzünle ıslanıyor yaşam. Kaç çeşit ölmek vardır, kaç çeşit yaşamak? Ölümün anlamının her gün değiştiği bu çağda kaç çeşit ölür kaç çeşit öldürürüz? Devrimci olmanın en güzel yanı hayatı anlamlı yaşamaktır. derdin ve öyle yaşadın, ölümü öyle ikircismizce kucakladın. Devrimcilik mayası ; paylaşmak, dayanışmak ve ortaklaşmak derdin.
“Az sonra ölecekmişiz ne gam/ bin ömür yaşadık biz/ ve üstelik/ Omuzlarında yoldaşların/ bayrağımızla gömüleceğiz” diyordu şair, yangına durmuş bir gecede. Üstümüze yürüyen o duygusuz sağır düşmanların getirdiği ölüm değildir ürkütücü olan. Ölümü namluya sürüp fırlamak bir gelenek olmuştur bu coğrafyada. Ölümü ölümsüzleşerek yenmenin kitleselleştiği bir coğrafyadayız.
13.04.2020 bir emekçi yoldaş daha düştü toprağa. Usulca kanadı yürek, sular daha bir deli aktı, hava daha bir karanlık oldu, türküler sustu. Ölümdür bu yoldaş ölümü diyebildik. Adından verilen sözler yetmez ve söylenen marşlar-türküler eksik kalır. Suskunluğun gölgesi vurur üstünüze üstünüze. Belki söz istemez, yaşlı göz istemez. Yalnız sayısını saymıştır içinizden biri, yanarsınız sadece. “ Güle güle Kaymakam yoldaşım” deriz usulca. Ve acıyı öfkeye dönüştürürüz, gelecekte sorulacak hesapları biriktiririz içimizde. Güle güle yoldaşım” diyoruz; “senden ne varsa bizimle yaşayacak: Sen gittin ama kavgan kavgamızda, ideallerin ideallerimizde yaşayacaktır. Güle güle sevgili Kaymakam yoldaşım güle güle”. Ve susarsınız, bu acılar için, bu gözyaşları için, bu analar için, bu genç sevdalarımız için diyerek gecenin evinde yangın çıkaracağımız günü bekleriz. Beklersiniz gününüzü; nöbeti devralarak, biraz daha umutlu, biraz daha gayretli olmak gerektiğinin bilinciyle.
Devrimciler Ölür Devrim Davası Sürer.. !
Hasan Kaniyolu (Kaymakam) Yoldaş Ölümsüzdür..
14.04.2020
HALKIN BİRLİĞİ