26 Temmuz 2018 Perşembe

ÖRGÜT KURMA VE YÖNETME SANATINDA USTALAŞMAK..!



Bir örgütün kuruluşu ve çalışmasında, pratik yönetim, yönetme yöntem ve tarzı da izlenen çizgi kadar önem taşır. Yani, örgütün sorumlu ve yönetici bölümü,  kapsayıcı ortak bir örgütleme ve yönetme anlayış ve tutumuyla hareket etmek zorundadır.  Zira bu, örgütün doğru sevk edilişi ve çalışmanın verimlilikle yönetilmesinin yanı sıra, kolektif bir yönetim tecrübesi ve ortak bir örgütleme ve çalışma tarzı oluşumu açısından da gereklidir.
Yönetici, sorumlu organ ve kişilerin, gerçek yönetim organları ve örgütçüler olarak hareket etmeyi başarmaları için; olay ve olgulara ve örgütün çalışmasının sorunlarına, ülkedeki ve dünyadaki mücadelenin, kitle hareketinin durumu ve özeliklerinden bakılması ve hareket tarzını oradan elde edilen veriler üzerinden belirlenmesi tutumunun ilke düzeyine çıkarılması gerekir.
Örgütün sorunlarının, hayatın kendisine göre çok dar olan penceresinden, sınıflar arasındaki ilişkilerin ve hareketin geniş bir alanı kucaklayan karmaşık sorunlarını görebilmek olanaksızdır. Öte yandan, örgütün ve yönetiminin sorunlarının ne olduğunu; bize ancak, her günkü mücadelenin ve hareketin ihtiyaçları gösterebilir. Ayrıca örgütün, işçi sınıfı ve halkın sermayeye karşı mücadelesinin örgütlenmesi ve yönetilmesinin bir biçimi ve aracı olarak örgütlenmesinin sadece bu tutumla başarılabileceği de unutulmamalıdır.
Politik bir örgütün örgütlenmesi ve yönetimi, profesyoneller tarafından ve ancak profesyonelce bir bakış açısı ve tutumla başarılabilir bir iştir. Bir örgüt, kitlesi, kitle hareketinin durumuna, örgütün gelişme derecesinin koşullandırdığı ihtiyaçlara göre genişleyen; merkez kurulu etrafında birleşmiş ve işlerini olgunluk, yetenek ve disiplinle yerine getiren bir profesyoneller topluluğu ve aygıtı ile örgütlenip yönetilebilir. Kaldı ki, kitle çalışması yapan ve öteki temel örgütlerin yönetici çekirdekleri dahi profesyonelce bir anlayış ve tutumla çalışmak zorundadırlar. Profesyonelliğe ve profesyonel bir anlayışa dayanmadığında; komünist örgütün geriye düşmesi, hayatın içine girememesi, politika dışı kalması ve işlevsizleşmesi kaçınılamazdır. Sermaye nasıl ki, profesyonel bir kadroya dayanarak savaşıyorsa; işçi sınıfı da sermayeyle savaşında ancak, profesyonel bir kadroya dayandığında başarılı olabilir.
Bir örgütü yönetme (aynı zamanda örgütleme) demek, görevlendirme ve denetleme demektir. Başarılı bir görevlendirme ve denetim, hareketi karakterize eden olgu ve olaylar ve örgütün sorunları, ilişkileri, güçleri vs. hakkında taze ve canlı bilgi gerektirdiği gibi; kadro ve militanlar ve örgütlerin yaşam ve çalışmasının hiçbir ayrıntısını kaçırmayan kesintisiz bir takibini ve gerektiğinde müdahale kararlılığı ve inisiyatifini zorunlu kılar. Kadroları görevlendirme, dağıtma ve yükseltmedeki (görevlendirme esasta kadro terfii ve dağıtımıdır) isabet ve etkili denetim olanağı buradadır. Görevlilerin esas olarak seçimle atanması, bir örgütü yönetmenin, yetişmiş kadro ve militanları görevlendirme olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz; aksine bu anlayış ve çizginin bütün örgüte ve örgüte bilinçle mal edilmesini gerektirir.
Örgütleme ve yönetme yönteminin iki özelliği tayin edicidir. Bunlardan ilki, çizgi, çağrı ve kararlarda benimsenen tutumun mal etme, yani eğitim özelliği taşımasıdır. Ki bu, karar ve çağrıların oluşumuna örgütün olabildiğince aktif katılması ve olabildiğince örgüte mal edilmesini içerir. İkincisi ise, uygulamada kesin kararlılık ve temel örgüt yöneticileri başta olmak üzere bütün yönetici organ ve kişilerin, örgütlerin çalışmasını izlemesi ve iş disiplinini uygulamada egemen kılma tutumu (bu, seçim ilkesi uygulaması yoluyla mal etmeyi, görev almayı ve karşılıklı denetimi, böylece iş disiplinini, sorumluluk duygusunu güçlendirmeyi vb. içermeli) ile hareket etmesidir. Örgütleme yöntemi, bu iki özelliği uyumlu bir şekilde yansıtmadığında, örgütte eylem ve irade birliğini sağlamak ve onu sert bir mücadelede örgütlemek ve yönetmek olanaksızdır.
Örgütün fonksiyonerler bölümünü, sınıfın genç, yetenekli ve taze güçleriyle besleme ve farklı kuşak ve milliyetlerden kadrolar ve değişik bölgelerdeki örgütler arasındaki birliği sürekli yeniden inşa etme vb. kadro ve örgütlenme politikalarının bir unsuru olacak olan çokça şeyden daha söz edilebilir. Fakat, yukarıda yapılmış tartışmalardan sonra buna bir gerek bulunmamaktadır. Burada, özellikle ve mutlaka anlaşılması ve unutulmaması gereken şudur:
Devrimci bir örgütün yönetilmesinin ilkeleri vardır, fakat ne var ki bir şablonu yoktur. Örgüt ve çalışma tarzının bütün sorunlarında olduğu gibi; yönetim sorunları da, her parti ve örgütde kendine özgü bir şekilde gündeme gelir ve bunlar, bir önceki dönemin deneyi, biçimlendirdiği tarz, anlayış ve üslupla çözülemezler. Her parti ve örgüt, doğduğu koşullar ve sınıfın ve hareketin gelişme özellikleri vb. tarafından koşullandırılan özgün tarz ve yöntemlerle ,özgün kişilikli ve özgün yetenekli kadro ve militan tipleriyle birlikte kurulur ve işçi ve emekçi kitle hareketinin gelişmesine bu yönüyle de katkıda bulunur. Önceki dönemlerden birikmiş olumlu deneylerin, geniş bir bakış açısı, bir örgüt kültürü ve bir olgunlaşma yaratacağı doğru olmakla birlikte; bugün bir kitle örgütü kurma ve işçi ve halk hareketini örgütleme mücadelesi veren işçilerin, ihtiyaçlarına uygun düşen bir çalışma, örgüt ve yönetim tarzını kendi anlayışlarıyla bulmak ve inşa etmek zorunda oldukları son derece açıktır.
Bu zorunluluk, öteki bütün şeylerden önce, örgütün yaşamını ve bütün işlerini kendine bağlayan politik bir platform ve politik bir gündem üzerinde hareket edilmesini güvenceye almayı özellikle öngörür.
Örgütsel sorunlar ve öteki sorunlar, politik mücadelenin ve örgütlerin sınıf hareketine bağlanmasının ihtiyaçları ve aynı şekilde politik kitle organlarının herşeyi yönetmesi temelinde ele alınmak zorundadır. Politik kitle organlarının düzenli dağıtımı ve her günkü. çalışmada doğru, istikrarlı, verimli ve çok yönlü genişlemesi gereken kullanılışının sorunları çözülmediğinde, çalışmanın herhangi bir sorununun köklü çözümü olanaklı değildir. Yönetimin başarısının olduğu kadar, yönetim tarzının oluşumu için de güvence bu sorunların doğru anlaşılmasındadır.
Ayrıca, her yönetici ve örgütçü kişi mantıklı olmanın yanı sıra güvenle hareket etmeyi de bilmelidir. Sorunlarla boğuşmada kesin kararlılık; örgüte ve kendine güven hayati önem taşır. Çözümsüzlük (çözümsüz birşey yoktur.) gösterme, artan sorunlar ve talepler karşısında yakınır pozisyona düşme vs.; bunlar örgütçü irade ile, devrimci bir örgütün yöneticiliği ile bağdaşmayan ve asla bir arada olmayacak zayıflıklardır. Organ ve örgütlerin, platformlarını (örgütü ve çalışmayı geriye çeken umutsuzluk belirtisi eğilimler dayatılabilir.) daha ileriden yenilemelerine kararlılıkla yardım; örgütün enerji ve deneyim kazanmasını garanti edeceği gibi, hem kendilerine hem de yönetime duyulan güven de pekişecektir. Kendine güven ve işleri ustaca yürütmedeki yetenek: işçiler arasında yönetici organlara karşı, organların ve kişilerin birbirine karşı güven ve saygısının gelişmesinin güvencesi buradadır. Böyle bir güven, devrimci bir örgütünün yaşamının mutlaka olması gereken bir özelliğidir.
Sorumlu davranmak ve kronik hatalardan kaçınmakla birlikte, hata yapmaktan korkmamak gerekmektedir. Hata korkusuyla, sorumluluk altına girmek ve iş yapmaktan kaçınmak, örgütçü görevli bir yana, basit örgütçü ve yeni katılan bir genç için bile kötü bir şeydir. Bu kötü ve bir devrimcinin karakteri ile bağdaşmayan korkudan uzak durmak; toplumsal politik hayatın talep ettiği görevleri sorumlulukla üstlenmek ve hatalardan ders alma tutumuyla yerine getirmek devrimci örgütçülüğün ilk koşuludur. Hata ihtimali karşısında, sorumlu olmak gerektiği gibi cesur (tıpkı karşıdevrim karşısındaki cesaret gibi) olmak da gerekir. Daha genç ve yeni, hata yapabilir gibi gerekçelerle sorumluluk vermede çekingen davranılan yeni işçi ve gençlere (aralarına katılma, olgunlaşma ve yetişmelerine yardım sorumluluğunu üstlenerek) görev vermede daha cesur olmak da aynı şekilde zorunludur.
Yönetici ve sorumlu organlar ve bunlarla alt organ ve örgütler arasındaki ilişkilerin dayanışma, paylaşma ve yardım ilişkisi olarak şekillenmesi özel önem taşır. Bu sadece, çalışma tarzının oluşumu açısından değil; örgütün karakter kazanması ve yeni militan tipi özelliklerinin şekillenmesi açısından da önem taşır. Her kademede, birlikte çalışan kişilerin eleştiriden kaçınmamaları, fakat paylaşmaları, birbirlerini tamamlamaları ve yoldaşça dayanışmaları; üst organ ve sorumluların, emir ve direktiflerle iş yaptırmadan olabildiğince kaçınmaları, buna karşılık alt organ ve görevlilerle olanak olduğunca birlikte çalışmaları ve pratik içinde yetişip ilerlemelerine yardım etmeleri; alt organların, üst organların katılımını talep etme ve bekleme yerine sorumluluk üstlenmeleri, inisiyatifle hareket etmeleri, parti yönetiminin taleplerini, üst organların çağrılarını kararlılıkla, coşkuyla desteklemeleri; olanaklarını, partinin daha geneldeki ihtiyaçları için yaratıcılıkla seferber etmeleri; gerek üst gerekse alt organların işçi hareketinin ve partinin olanaklarını koruma, iyi ve verimli bir şekilde değerlendirme konusundaki ortak bilinci daha da geliştirecek ve bütün örgüt kamuoyuna yansıtacak örnek bir tutumla hareket etmeleri zorunludur.
Her kademeden örgüt görevlisinin, birbirlerinin olduğu gibi, işçilerin ve gençlerin yaşamına katılmayı, bir arada olmayı istemesi, onlarla ortak çalışmaya ihtiyaç duyması ve bundan zevk alması; ayrıca, örgüt çizgi ve kararlarının öğreticisi olduğu kadar, yaşamdan; öncelikle işçilerden, yoldaşlarından, ve gençlerden öğrenmeye istekli olması bir değer olmalıdır. Öte yandan, hangi kademeden olursa olsun yönetici ve örgütçü kişi ve organlar, devrimi hemen yarın örgütlemenin özeni, dikkati, enerjisi, tutkusu ve ruhu ile çalışmalıdırlar. Ancak böyle olduğu koşullardadır ki; örgüte katılan işçi ve gençler devrimciliği, devrimci laf yapmak değil; devrim için özveri, iş ve çalışma olarak algılayabilir ve devrimci bir ruhla eğitim görebilirler.
Başarılı çalışmaların da, zaaf ve eksikliklerin de, daha büyük bir önem kazandığı; çalışmanın daha ileri gitmesi ve örgütün, rolünü daha ileriden, daha kararlılıkla oynamasının; örgütün omurgası olan yönetici kitlenin, kendi öneminin farkında olması ve buna uygun davranmasıyla bağlı olduğu açıktır.