Bir örgütün kuruluşu ve çalışmasında, pratik yönetim, yönetme yöntem ve
tarzı da izlenen çizgi kadar önem taşır. Yani, örgütün sorumlu ve yönetici
bölümü, kapsayıcı ortak bir örgütleme ve
yönetme anlayış ve tutumuyla hareket etmek zorundadır. Zira bu, örgütün doğru sevk edilişi ve
çalışmanın verimlilikle yönetilmesinin yanı sıra, kolektif bir yönetim
tecrübesi ve ortak bir örgütleme ve çalışma tarzı oluşumu açısından da
gereklidir.
Yönetici, sorumlu organ ve kişilerin, gerçek yönetim organları ve
örgütçüler olarak hareket etmeyi başarmaları için; olay ve olgulara ve örgütün
çalışmasının sorunlarına, ülkedeki ve dünyadaki mücadelenin, kitle hareketinin
durumu ve özeliklerinden bakılması ve hareket tarzını oradan elde edilen
veriler üzerinden belirlenmesi tutumunun ilke düzeyine çıkarılması gerekir.
Örgütün sorunlarının, hayatın kendisine göre çok dar olan penceresinden,
sınıflar arasındaki ilişkilerin ve hareketin geniş bir alanı kucaklayan
karmaşık sorunlarını görebilmek olanaksızdır. Öte yandan, örgütün ve
yönetiminin sorunlarının ne olduğunu; bize ancak, her günkü mücadelenin ve
hareketin ihtiyaçları gösterebilir. Ayrıca örgütün, işçi sınıfı ve halkın
sermayeye karşı mücadelesinin örgütlenmesi ve yönetilmesinin bir biçimi ve
aracı olarak örgütlenmesinin sadece bu tutumla başarılabileceği de unutulmamalıdır.
Politik bir örgütün örgütlenmesi ve yönetimi, profesyoneller tarafından ve
ancak profesyonelce bir bakış açısı ve tutumla başarılabilir bir iştir. Bir
örgüt, kitlesi, kitle hareketinin durumuna, örgütün gelişme derecesinin
koşullandırdığı ihtiyaçlara göre genişleyen; merkez kurulu etrafında birleşmiş
ve işlerini olgunluk, yetenek ve disiplinle yerine getiren bir profesyoneller
topluluğu ve aygıtı ile örgütlenip yönetilebilir. Kaldı ki, kitle çalışması
yapan ve öteki temel örgütlerin yönetici çekirdekleri dahi profesyonelce bir
anlayış ve tutumla çalışmak zorundadırlar. Profesyonelliğe ve profesyonel bir
anlayışa dayanmadığında; komünist örgütün geriye düşmesi, hayatın içine
girememesi, politika dışı kalması ve işlevsizleşmesi kaçınılamazdır. Sermaye
nasıl ki, profesyonel bir kadroya dayanarak savaşıyorsa; işçi sınıfı da
sermayeyle savaşında ancak, profesyonel bir kadroya dayandığında başarılı
olabilir.
Bir örgütü yönetme (aynı zamanda örgütleme) demek, görevlendirme ve
denetleme demektir. Başarılı bir görevlendirme ve denetim, hareketi karakterize
eden olgu ve olaylar ve örgütün sorunları, ilişkileri, güçleri vs. hakkında
taze ve canlı bilgi gerektirdiği gibi; kadro ve militanlar ve örgütlerin yaşam
ve çalışmasının hiçbir ayrıntısını kaçırmayan kesintisiz bir takibini ve
gerektiğinde müdahale kararlılığı ve inisiyatifini zorunlu kılar. Kadroları
görevlendirme, dağıtma ve yükseltmedeki (görevlendirme esasta kadro terfii ve
dağıtımıdır) isabet ve etkili denetim olanağı buradadır. Görevlilerin esas olarak
seçimle atanması, bir örgütü yönetmenin, yetişmiş kadro ve militanları
görevlendirme olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz; aksine bu anlayış ve çizginin
bütün örgüte ve örgüte bilinçle mal edilmesini gerektirir.
Örgütleme ve yönetme yönteminin iki özelliği tayin edicidir. Bunlardan
ilki, çizgi, çağrı ve kararlarda benimsenen tutumun mal etme, yani eğitim
özelliği taşımasıdır. Ki bu, karar ve çağrıların oluşumuna örgütün
olabildiğince aktif katılması ve olabildiğince örgüte mal edilmesini içerir.
İkincisi ise, uygulamada kesin kararlılık ve temel örgüt yöneticileri başta
olmak üzere bütün yönetici organ ve kişilerin, örgütlerin çalışmasını izlemesi
ve iş disiplinini uygulamada egemen kılma tutumu (bu, seçim ilkesi uygulaması
yoluyla mal etmeyi, görev almayı ve karşılıklı denetimi, böylece iş
disiplinini, sorumluluk duygusunu güçlendirmeyi vb. içermeli) ile hareket
etmesidir. Örgütleme yöntemi, bu iki özelliği uyumlu bir şekilde
yansıtmadığında, örgütte eylem ve irade birliğini sağlamak ve onu sert bir mücadelede
örgütlemek ve yönetmek olanaksızdır.
Örgütün fonksiyonerler bölümünü, sınıfın genç, yetenekli ve taze güçleriyle
besleme ve farklı kuşak ve milliyetlerden kadrolar ve değişik bölgelerdeki
örgütler arasındaki birliği sürekli yeniden inşa etme vb. kadro ve örgütlenme
politikalarının bir unsuru olacak olan çokça şeyden daha söz edilebilir. Fakat,
yukarıda yapılmış tartışmalardan sonra buna bir gerek bulunmamaktadır. Burada,
özellikle ve mutlaka anlaşılması ve unutulmaması gereken şudur:
Devrimci bir örgütün yönetilmesinin ilkeleri vardır, fakat ne var ki bir
şablonu yoktur. Örgüt ve çalışma tarzının bütün sorunlarında olduğu gibi;
yönetim sorunları da, her parti ve örgütde kendine özgü bir şekilde gündeme
gelir ve bunlar, bir önceki dönemin deneyi, biçimlendirdiği tarz, anlayış ve
üslupla çözülemezler. Her parti ve örgüt, doğduğu koşullar ve sınıfın ve
hareketin gelişme özellikleri vb. tarafından koşullandırılan özgün tarz ve
yöntemlerle ,özgün kişilikli ve özgün yetenekli kadro ve militan tipleriyle birlikte
kurulur ve işçi ve emekçi kitle hareketinin gelişmesine bu yönüyle de katkıda
bulunur. Önceki dönemlerden birikmiş olumlu deneylerin, geniş bir bakış açısı,
bir örgüt kültürü ve bir olgunlaşma yaratacağı doğru olmakla birlikte; bugün
bir kitle örgütü kurma ve işçi ve halk hareketini örgütleme mücadelesi veren
işçilerin, ihtiyaçlarına uygun düşen bir çalışma, örgüt ve yönetim tarzını
kendi anlayışlarıyla bulmak ve inşa etmek zorunda oldukları son derece açıktır.
Bu zorunluluk, öteki bütün şeylerden önce, örgütün yaşamını ve bütün
işlerini kendine bağlayan politik bir platform ve politik bir gündem üzerinde
hareket edilmesini güvenceye almayı özellikle öngörür.
Örgütsel sorunlar ve öteki sorunlar, politik mücadelenin ve örgütlerin
sınıf hareketine bağlanmasının ihtiyaçları ve aynı şekilde politik kitle
organlarının herşeyi yönetmesi temelinde ele alınmak zorundadır. Politik kitle
organlarının düzenli dağıtımı ve her günkü. çalışmada doğru, istikrarlı,
verimli ve çok yönlü genişlemesi gereken kullanılışının sorunları
çözülmediğinde, çalışmanın herhangi bir sorununun köklü çözümü olanaklı
değildir. Yönetimin başarısının olduğu kadar, yönetim tarzının oluşumu için de
güvence bu sorunların doğru anlaşılmasındadır.
Ayrıca, her yönetici ve örgütçü kişi mantıklı olmanın yanı sıra güvenle
hareket etmeyi de bilmelidir. Sorunlarla boğuşmada kesin kararlılık; örgüte ve
kendine güven hayati önem taşır. Çözümsüzlük (çözümsüz birşey yoktur.)
gösterme, artan sorunlar ve talepler karşısında yakınır pozisyona düşme vs.;
bunlar örgütçü irade ile, devrimci bir örgütün yöneticiliği ile bağdaşmayan ve
asla bir arada olmayacak zayıflıklardır. Organ ve örgütlerin, platformlarını
(örgütü ve çalışmayı geriye çeken umutsuzluk belirtisi eğilimler
dayatılabilir.) daha ileriden yenilemelerine kararlılıkla yardım; örgütün
enerji ve deneyim kazanmasını garanti edeceği gibi, hem kendilerine hem de
yönetime duyulan güven de pekişecektir. Kendine güven ve işleri ustaca
yürütmedeki yetenek: işçiler arasında yönetici organlara karşı, organların ve
kişilerin birbirine karşı güven ve saygısının gelişmesinin güvencesi buradadır.
Böyle bir güven, devrimci bir örgütünün yaşamının mutlaka olması gereken bir özelliğidir.
Sorumlu davranmak ve kronik hatalardan kaçınmakla birlikte, hata yapmaktan
korkmamak gerekmektedir. Hata korkusuyla, sorumluluk altına girmek ve iş
yapmaktan kaçınmak, örgütçü görevli bir yana, basit örgütçü ve yeni katılan bir
genç için bile kötü bir şeydir. Bu kötü ve bir devrimcinin karakteri ile
bağdaşmayan korkudan uzak durmak; toplumsal politik hayatın talep ettiği
görevleri sorumlulukla üstlenmek ve hatalardan ders alma tutumuyla yerine
getirmek devrimci örgütçülüğün ilk koşuludur. Hata ihtimali karşısında, sorumlu
olmak gerektiği gibi cesur (tıpkı karşıdevrim karşısındaki cesaret gibi) olmak
da gerekir. Daha genç ve yeni, hata yapabilir gibi gerekçelerle sorumluluk
vermede çekingen davranılan yeni işçi ve gençlere (aralarına katılma, olgunlaşma
ve yetişmelerine yardım sorumluluğunu üstlenerek) görev vermede daha cesur
olmak da aynı şekilde zorunludur.
Yönetici ve sorumlu organlar ve bunlarla alt organ ve örgütler arasındaki
ilişkilerin dayanışma, paylaşma ve yardım ilişkisi olarak şekillenmesi özel
önem taşır. Bu sadece, çalışma tarzının oluşumu açısından değil; örgütün
karakter kazanması ve yeni militan tipi özelliklerinin şekillenmesi açısından
da önem taşır. Her kademede, birlikte çalışan kişilerin eleştiriden
kaçınmamaları, fakat paylaşmaları, birbirlerini tamamlamaları ve yoldaşça
dayanışmaları; üst organ ve sorumluların, emir ve direktiflerle iş yaptırmadan
olabildiğince kaçınmaları, buna karşılık alt organ ve görevlilerle olanak
olduğunca birlikte çalışmaları ve pratik içinde yetişip ilerlemelerine yardım
etmeleri; alt organların, üst organların katılımını talep etme ve bekleme
yerine sorumluluk üstlenmeleri, inisiyatifle hareket etmeleri, parti
yönetiminin taleplerini, üst organların çağrılarını kararlılıkla, coşkuyla
desteklemeleri; olanaklarını, partinin daha geneldeki ihtiyaçları için
yaratıcılıkla seferber etmeleri; gerek üst gerekse alt organların işçi
hareketinin ve partinin olanaklarını koruma, iyi ve verimli bir şekilde
değerlendirme konusundaki ortak bilinci daha da geliştirecek ve bütün örgüt
kamuoyuna yansıtacak örnek bir tutumla hareket etmeleri zorunludur.
Her kademeden örgüt görevlisinin, birbirlerinin olduğu gibi, işçilerin ve
gençlerin yaşamına katılmayı, bir arada olmayı istemesi, onlarla ortak
çalışmaya ihtiyaç duyması ve bundan zevk alması; ayrıca, örgüt çizgi ve
kararlarının öğreticisi olduğu kadar, yaşamdan; öncelikle işçilerden,
yoldaşlarından, ve gençlerden öğrenmeye istekli olması bir değer olmalıdır. Öte
yandan, hangi kademeden olursa olsun yönetici ve örgütçü kişi ve organlar,
devrimi hemen yarın örgütlemenin özeni, dikkati, enerjisi, tutkusu ve ruhu ile
çalışmalıdırlar. Ancak böyle olduğu koşullardadır ki; örgüte katılan işçi ve
gençler devrimciliği, devrimci laf yapmak değil; devrim için özveri, iş ve çalışma
olarak algılayabilir ve devrimci bir ruhla eğitim görebilirler.
Başarılı çalışmaların da, zaaf ve eksikliklerin de, daha büyük bir önem
kazandığı; çalışmanın daha ileri gitmesi ve örgütün, rolünü daha ileriden, daha
kararlılıkla oynamasının; örgütün omurgası olan yönetici kitlenin, kendi
öneminin farkında olması ve buna uygun davranmasıyla bağlı olduğu açıktır.