Zorluklara karşı inatla ve ısrarla
savaşım yürüterek komünist hareketi yeniden ayakları üzerine dikme savaşımının
üzerinde 23.yıl geçti. Elbette bir kişinin yaşamı bakımından 23.yılın pek fazla
olduğu söylenemez. Ama örgütlü savaşım bakımından 23.yılın hiçte az bir zaman
olmadığını söyleyebiliriz. Kuşku yok ki İnşamız kitle mücadelesinin gelişip
güçlendiği ve yığınların devrimci harekete aktığı bir dönemde zincirleri
kırarak ortaya çıkmadı.
21 Ağustos 1995 yılında KP-İÖ bir avuç
komünist tarafında yokluk, yoksunluk ve zorluklar ortamında kuruldu. İnşamız
kuruluşundan itibaren hem faşizm ve hem de MLKP oportünist önderliğinde ağır
saldırı, operasyon ve baskılarıyla yüz yüze kaldı. Belki de hiç bir devrimci
hareketin maruz kalmadığı azgın saldırı ve pusularla yüz yüze kaldık. Her şeye
rağmen bu faşist ve gerici kuşatmayı komünist fedakarlık ve devrimci iradeyle
püskürtüp, devrim ve sosyalizm savaşımına sıkıca sarılarak, devrim ve
sosyalizmde iddiasını ortaya koydu. Hem içte yaşanana ihanetler, kaçkınlara ve
düşkünlükler gerekse faşizmin ve MLKP’nin bir birini tamamlayan gerici
saldırıları daha hızlı gelişip güçlenmemizi olumsuz yönde etkiledi. Ama her
defasında darbeleri ve ihanet yaralarını sarmasını başaran ve feda ruhu için
canla başla sarılıp komünist hareketi ete kemiğe büründürmeye çalışan KP-İÖ
savaşçıları, asla iddialılıklarında geri durmadılar.
Gelinen durumda İnşamız
örgütsel pratik olarak geliştirip büyütme ve devrimcin öncüsü konumuna
yükseltme zamanıdır. Dahası, devrimci hareket
her
bakımdan silkinip ayağa kalkma bakımından önemli bir eşikten geçiyor. Devrimci
hareket ölü toprağını üzerinde atması, silkinip ayağa kalkması ve sınıflar
savaşımına aktif olarak müdahale etmesi için her bakımdan eski alışkanlıklara
vurarak, bütün enerjisini açığa çıkarıp kamçılayarak feda ruhunu canlandırması
ve çalışmalarda kendiliğindenciliği yere çalarak, devrimci iradeyi konuşturması
gerekiyor. Bunun için feda ruhu içinde öne atılarak kitlelerin arasına dalıp
onları örgütleyip-mücadeleye seferber ederek yeni bir soluk getirmek, devrimci
ve komünist hareketin önünde acil bir görev olarak duruyor.
Peki "Özveri" ya da
"fedakarlığın", insanlık tarihinin gelişimindeki büyük ve belirleyici
rolünü vurgulamak bir abartma olarak değerlendirilebilir mi? Bizce hayır.
Çünkü, bütün büyük devrimlerin patladığı nokta, yığınların kendilerini feda
etmeye hazır oldukları tarihsel sıçrama anları olmuştur. Yığınların kendini
feda etme bilinç ve iradesi, muazzam bir devrimci enerji, yaratıcılık ve
kahredici bir kuvvet olarak on yılların tarihini ve gelişimini günlere ve hatta
saatlere sıkıştırır. Bu kendini yok etme bilinç ve iradesi, yığınları muazzam
şekilde özgürleştirir, eskiye bağlayan gelenek, alışkanlık, düşünce ve davranış
kalıplarını parçalar atar ve toplumu her bakımdan yenileştirmede ön açıcı
rolünü oynar. Bireylerin ve ezilen yığınların insan davranışının en yüksek biçimlerinden birisi olarak kendi özgürlüğünü ortaya koymasında somutlaşan özverinin en yüksek görüngüsü, tarihteki her önemli gelişme ve ilerlemenin altındaki imzadır. Mahirler, Denizler yaşamlarını ortaya koyarak devrimci idealleri için ölümlere meydan okumuşlar ve daha sonraki devrimci kuşakların eğitimi için etkili bir gelenek bırakmışlardır. İbrahimler, Ali Haydarlar, Meraller, Ahmet Muharremler, İrfanlar, vb. yakın tarihin bu ilk komünist kuşağı, komünist hareketin temelini aynı zamanda kendilerini ortaya koyarak da atmışlardır. Yetmişlerin devrimci kuşağı, devrimci ve komünist kahramanlar, kendilerinden sonrasının temellerini, devrimci eylemlerine bir bakıma damgasını da vuran kendini ortaya koyma, kendilerini feda etme ruh ve davranışıyla da, bükülmez devrimci iradeleriyle de döşemişlerdir..
Fedakarlık, her komünistin alnında taşıdığı onur nişanıdır. Devrimciliğin adıdır fedakarlık. Zira, bizim gibi bir ülkede komünist devrimci, kavgayı omuzlayan, toplumsal idealleri uğruna daima kendinden veren insandır. Uykusundan, yemesinden, içmesinden, giyinmesinden, rahatından, çocuklarına, eşine, anne ve babasına ayırabileceği zamandan veren, sürekli ve daima fedakarlık örneği olma çizgisinde duran, vererek yükselen, insanlığı yükselten, bu yoldan tam olarak özgürleşen insandır .
Devrimcinin yaşama korkunç bağlılığı ve büyük yaşam sevgisi ile yaşamın küçük ya da büyük zevklerinden fedakarlık edebilme ruh ve yeteneği arasında hiçbir çelişki yoktur. Elbette devrimci, çileci-çilekeş değildir; ama yüksek toplumsal idealleri uğruna yürüttüğü mücadelenin fedakarlık gerektirdiğini bilir ve hazırdır. Devrimcilerin yaşam biçiminin temel bir çizgisi olarak, idealleri uğruna savaşma özgürlük tutkusu ve komünist hareketi yükseltme ve zaferi hazırlama çalışmasındaki fedakarlık, birşeyler vererek mücadelenin ilerletilmesine, düşmana darbeler indirilerek yenilgisini hazırlamasına katkı, sevinç ve mutluluk kaynağıdır komünist devrimci için. Komünist devrimcilerin kendi bireysel özvarlığını toplumsal devrim uğruna ortaya koyuşu, fedakarlığın en yüksek biçimidir. Bu bilinç ve iradeye, bu yüksek moral gücüne sahip olan komünist devrimci, er zor, en riskli görevleri omuzlama yeteneğine sahiptir Onun kişilik ve davranış çizgisinde küçük hesapların birini bulamazsınız.
Ne çok insani bir ihtiyaç olarak görülen ama daima geri çeken ve körelten günlük düzenli yaşam arayışının ve ne de bencilliğin aşağılık belirtilerini bulabilirsiniz onda. Özveri özgürleştirir dedik. Devrimcileri destekleyen, devrimci duygularını ifade eden, açıklamalarında "bu kavgada ben de varım" diyen, ama en küçük bir bedel ödemeye bile hazır olmayan adamın özgür olduğu söylenemez. Devrimci geçinen bu kişi, bir devrimci lafazan, bir gevezeden başka bir şey olamaz. Belki ilk anda görünmeyen sayısız bağlarla geri ve sıradan şeylere bağımlıdır. İşte bu bağımlılıklar ancak özveriyle kırılabilir. Fedakarlık bilinç ve duygusu, bireyle amaçları arasında, yaşam biçimi ve davranışlarında bir özdeşleşme yaratır. Fedakar olmadan, bu özdeşleşme gelişemez ve kişinin özgürleşmesi dumura uğrar. Yüksek toplumsal ideallerimiz uğruna yürüttüğümüz devrimci kavganın gerektirdiği devrimci fedakarlık çizgisinde duran, özverinin en yüksek biçimlerine kendini hazırlayan komünist devrimci, her bir konuda şu ya da bu kaygının, korkunun tutsağı olmaz. Davranışlarını, sahip olduğu değer yargıları, programatik ve teorik kavrayışı, politik analiz yeteneği yönetir; düşmanı çatlatan, dostlarının sevgi ve sempatisini, hayranlığını kazanan müthiş bir çalışma temposuna, tükenmez bir enerjiye ve çevresine ışık saçan yüksek bir devrimci morale sahiptir.
İnşamız, bugünlere yoldaşlarımızın, işçi, emekçi ve gençlerin özverileriyle taşınmıştır. Onu işçi sınıfı ve çalışan milyonların gerçek politik lideri, devrimin hazırlayıcısı, örgütleyicisi ve önderi haline, fedakar, iradi ve bilinçli çalışmalarımızla İnşanın kadroları getireceğiz. Buda biz İnşacıları, burjuva toplumun ideolojik özü olan bireycilik ve bencilliğe karşı her cephede savaşmakla yükümlü kılıyor. Komünist hareket, saflarında devrimci fedakarlık bilinç ve ruhunu düşüren, devrimci morali bozan burjuva bireyciliğin etkilerinin yeşermesine ve yaşam bulmasına asla izin veremez.
Fedakarlık, komünist militanın devrimci moralini ve kararlılığını, mücadele ve çalışma gücünü yükseltmeye, öncelikli hedefleri arasında yer vermektedir. O halde, komünist hareketin yürütmekte olduğu fedakarlıkla çalışmayı geliştirme, devrimci çalışmanın her cephesinde devrimci çalışmanın bütün örgütçüleri ve yürütücüleri, kendi alanlarında çalışmayı planlama, olanaklarını en geniş çerçevede ve sıkı bir biçimde örgütleme ve sürdürmede, bireyci ve bencil yaklaşımlarla savaşmada, enerji ve alışkanlıklarıyla, fedakarlık larıyla yığınlara örnek teşkil etmelidirler. Somut sınırları belli bir fedakarlık ruhu kitle çalışmasında hücumunda, bağlantı kurulan, ulaşılan insan sayısı, rakamlarla ifade edilen sonuçlar vb. önemsiz şeyler değildir. Ama bunları, gerçek anlamlarına kavuşturan ve asıl önemli olan da, bu eylemin ideolojik ve siyasal içeriği ve örgütleyiciliğidir.
Komünist hareketi kuşatıp saran, sempati ve sevgi duyan, destekleyen çeperinde, bireyci ve bencil yaklaşımlarla mücadelede zayıf kalındığı, pek çok bakımdan düşük bir fedakarlık düzeyinin olduğu bilinmektedir. Bunun içindir ki devrimci yığın çalışmasının ideolojik içeriği, herşeyden önce, komünist hareketin içerisinde hareket ettiği çeperindeki bencil ve bireyci yaklaşımlarla mücadele yoluyla, fedakarlık bilinç ve ruhunun geliştirilmesini, çeperin İnşayı sahiplenme ve onunla özdeşleşme düzeyinin yükseltilmesini kapsamalıdır. İnşaya faydacı yaklaşanlarla, parazitlerle, inşaya adeta bir ekmek kapısı gibi görenlerle hesaplaşmak da buna dahildir. Şu yalın ve katı gerçek, İnşayı sarıp kuşatan herkese kavratılmalıdır; küçük ya da büyük, az ya da çok, öncünün geliştirilebilmesi ve mücadelenin ilerletilmesi, çok değişik biçimlerde sayısı bedeller ödenmesini gerektiriyor. İnşa, herkesten kendine düşeni tereddütsüz yapmasını, mücadeleye bütün olanaklarını sunmasını, olanakları, ilişki ve bağlantılarıyla olduğu gibi yetenekleriyle de verebileceğinin en fazlasını vermesini istiyor.
Çünkü, güçlerin tam seferberliği olmadan politik olarak ileri gitmek, proleter ve emekçi yığınların önderi olarak gelişmek düşünülemez. Özveri taarruzunun siyasal sihri, fiili hareket tarzı olarak, eylemli davranış olarak inşayla çeperi arasındaki ilişkiyi pekiştirip özdeşleşme düzeyine yükselterek, siyasal kuvvetini büyütmesinde yarıyor. Burada örgütlülük düzeyinin yükseltilmesinin oynayacağı rolün büyük önemi herkes tarafından açık olmalıdır. Öyle ki, özverinin zaferinde ulaşmadığı ilişkilerini düzenlemediği tek bir kişi kalmamalıdır. Dahası bütün ilişkilerin harekete geçirilmesi yoluyla komünist hareket daima geniş bir alana ulaşarak, bağlarını ayarak etkisini geliştirmelidir.