5 Mart 2019 Salı

PROLETARYANIN BÜYÜK ÖĞRETMENİ VE BURJUVAZİNİN KORKULU RÜYASI STALİN YOLDAŞ YOLUMUZU AYDINLATMAYA DEVAM EDİYOR…!- -

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi
Bütün ömrünü proletaryanın kurtuluşu davasına adamış, Marksizm-Leninizm'in yılmaz savunucusu ve pratikçisi önderi ve öğretmeni Stalin yoldaşın ölümünün 66. yıl dönümü. Stalin yoldaş, 21 Aralık 1879’da, Gürcistan’nın Gori kasabasında yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve 5 Mart 1953 yılında yaşama gözlerini kapayana kadar, devrim ve sosyalizmin uzlaşmaz savunucusu oldu. O proletaryaya, devrim ve sosyalizme yaptığı eşsiz hizmetlerle bu sıfata layık olmuştur. Her türden karşı devrimin, revizyonistin, Troçkistin, liberal döneğin kara çalmalarına, çarpıtmalar ve demagojiler Stalin yoldaşın yüceliğini lekeleyemedi ve lekeleyemeyecektir.
O dünya proletaryasının ve ezilen ulus ve halkaların yüreğinde ve dünya komünistlerinin bilincinde yaşıyor, yaşayacaktır. Onun fikirleri de bugün devrimin önünü aydınlatmaya devam ediyor.
Dahası her türden sapmaya karşı Stalin yoldaşın fikirleri yenilmez bir silahtır. Dünya komünistleri, Stalin yoldaşın fikirleriyle faşizm ve gericiliğin her biçimine karşı dünde savaştı, bugünde savaşıyor, gelecekte de savaşacaktır.
Her önder gibi Stalin yoldaşın da hata ve eksiklikleri olmuştur. Ama bu hatalar ve eksiklikler asla onun yaptıkları ve yarattıklarını inkar etme ve yok saymaya neden olmaz-olmamalıdır da. Stalin yoldaş “ölüler hata yapmaz” derken, tam da bu gerçeği dillendiriyordu.
Çünkü Stalin yoldaşın fikirleri devrim ve sosyalizmin teminatı olmuş ve pratiğin deneğinden sınanarak yol almıştır. Haliyle Stalin yoldaşın teorisi Marksizm-Leninizmdir, devrimin ışığıdır, işçi sınıfının kuruluşu bilimidir.
STALİN MARKSİZM-LENİZMİ SAVUNDU VE GELİŞTİRDİ
Stalin yoldaş Marksizm-Leninizm’in yılmaz bir savaşçısıdır. O zaten her fırsatta kendini Lenin'in öğrencisi olarak ifade eder. O her türden sapmaya karşı işçi sınıfının bilimi olan bilimsel sosyalizmi savundu, Onun burjuva ideolojisine bulanmasına karşı durdu. M-L’in saflığını göz bebeği gibi korumaya çalıştı. Stalin için dünyanın en değerli şeyi, M-L’in evrensel ilkeleridir. O bu ilkelerde asla taviz vermedi, bu ilkelere yönelik saldırıları kararlılıkla göğüsledi, sosyalizmin çıkarlarını herşeyin üstünde tuttuğunu bir ömür boyu yürüttüğü örnek savaşımla kanıtladı.
Stalin yoldaş, M-L öğretinin eşsiz bir yorumunu yaptı, geleceğin komünist savaşçıları için daha kolay kavranır hale getirdi. Sapmalara karşı mücadelesinde M-L’in temel tezlerini toparladı, neyin M-L, neyin revizyonizm, oportünizm olduğunu açıklıkla ortaya koydu. Öte yandan bilimsel sosyalizmin eşsiz hazinesine değerli katkılarda bulunarak onun daha da zenginleşmesini sağladı.
“LENİNİZM EMPERYALİZM VE PROLETARYA DEVRİMİ ÇAĞININ MARKSİZMİDİR”
Stalin yoldaş, Leninizm’i, “emperyalizm ve proletarya devrimi çağının Marksizm’i ” olarak tanımladı. Bu tanımı daha da açarak, Leninizm’in, “ genel olarak proleter devrimin teori ve taktiği, özel olarak proletarya diktatörlüğünün teori ve taktiği olduğunu” söyledi. O, bu tanımıyla Leninizm’in, Marksizm’in gelişmiş biçimi olduğunu gösterdi. Böylece Marksizm ile Leninizm’in organik bağını ortaya koyarak Leninizm’in, tarihsel temelini gösterdi. Leninizm’i bir ulusla olgu olmakla, köylü devrimciliğiyle salt pratiksenlik ile sakatlamaya çalışılan tanımları çürüttü.. Leninizm’in evrenselliğini vurguladı. Stalin, emperyalizm koşullarının tahlilinden Leninizm’in biçimlendiğini, bunun ise Marksizm’in emperyalizm koşullarına uyarlanması olduğunu belirtti. Böylece Leninizm’in, hem Marksizm’le olan bağını, hem de uluslararası niteliğini anlaşılır hale getirdi. Marksın siyasal savaşçılığını, Lenin'in teorisyenliğini yadsıyan Troçkist tanımlamayı elinin tersiyle kenara itti. Leninizm’in uluslararası niteliğini emperyalizm koşullarının derin çelişmelerine bağlayan Stalin, ulusla niteliğini Çarlığın iğrenç zulmüyle güçlü halk devrimini kucaklayan Rusya koşullarına bağladı.
Stalin yoldaş. M-L öğretinin temel tezleriyle oportünizmin temel tezlerini karşı karşıya getirdi, ikisi arasındaki nitelik farkını gösterdi. O, oportünist yöntemle Marksizm’in devrimci özünün boşaltılarak boş laf yığını haline getirildiğini, parlamenter mücadelenin başlıca mücadele biçimi haline getirilerek göklere çıkarıldığını, işçi partilerinin parlamenter gruplarına tabi kılınarak düzen partilerine dönüştürüldüğünü belirtti.
Öte yandan O, Leninist yöntemin devrimci Marksizm’e sarıldığını, parlamenter mücadeleyi reddetmeksizin kitlelerin parlamento dışı politik mücadeleyi esas aldığını, emperyalizm koşullarının devrimci savaşlar dönemini başlattığı gerçeğinden hareket ettiğini, yeni dönemin görevlerini üstlenecek ve proletaryayı zafere götürecek nitelikte proleter partileri örgütlemeyi öngördüğünü açıkladı.
LENİNİST DEVRİM TEORİSİ ZAFERİN TEK GARANTİSİDİR
Stalin yoldaş, Leninist devrim teorisinin temel özelliklerini sıralarken, bu teoriyi birinci olarak teorinin devrimci mücadeledeki önemini öne çıkardığını; ikinci olarak, kendiliğindenlik, “ “teorisine” karşı savaş açarak onu çökerttiğini, üçüncü olarak, emperyalizm koşullarının tahlilinden çıkan üç temel teze dayandığını belirtti.
“Devrimci teori olmadan, devrimci hareket olmaz” Leninist önermeyi hatırlatan Stalin yoldaş Leninizm’in devrimci Marksizm’i yeniden canlandırdığını, burjuva ideolojisinin her biçimiyle Marksizm arasında kalın bir çizgi çektiğini emperyalizm koşullarının tahliliyle zenginleşerek proletaryanın yenilmez bir silahı haline getirdiğini söyledi. Stalin yoldaş, kendiliğindenlik, “ teorisinin” kitleleri arkadan izlediğini, işçi hareketini sendikalizmin ve parlamentarizmin sınırları içine çekerek en az direnme çizgisinde tuttuğunu ve burjuvazi için kabul edilebilir hale getirdiğini, devrimci teorinin klavuzluk rolünü yadsıyarak öncü müfrezeyi ( partiyi ) burjuva düzeninin bir aygıtına dönüştürdüğünü belirtti. Leninist devrim teorisinin, işçi hareketinin klavuz olduğunu ve bu klavuzluğu öncünün aracılığıyla yerine getirdiğini, teorinin pratiğe ışık tuttuğu ve pratiğin deneyimleriyle zenginleştiğini, ikisi arasında kopmaz bir bağın olduğu gerçeğine dayandığını söyleyen Stalin yoldaş, bu teorinin oportünizme karşı mücadele içinde doğup şekillendiğini vurguladı.
Stalin yoldaş, Leninist devrim teorisinin dayandığı üç temel tezin, emperyalizmle dünya ekonomisine dönüşen kapitalizmin keskinleşen iç çelişmelerine dayandığını, bu çelişmelerin metropoller” de proleter devrimini, sömürgelerde kurtuluş hareketlerini ve dünyanın yeniden paylaşımında da emperyalist savaşları gündeme getirdiğini, bütün bu etkenlerin emperyalizmin sosyalist devrim arifesi olduğunu, dünya gericiliğinin ortak cephesine karşı dünya devrim cephesinin koşullarını yarattığını, proleter devrimin ise emperyalist zincirin zayıf halkasında zafer kazandığını, dolayısıyla tek tek ülkelerde devrimin olanaklı hale geldiğini belitti.
Öte yandan Stalin yoldaş, Leninist devrim teorisinin emperyalist savaş ve Ekim devrimi ile doğrulandığını hatırlatarak, emperyalist savaşın emperyalizmin genel bunalım dönemini başlattığını, Ekim Devriminin ise, proleter devrimleri çağını açtığını söyledi.
Stalin yoldaş, ister proleter devrimler olsun , İster sömürgesel devrimler olsun, tüm devrimlerin emperyalizme yöneldiğini, dolayısıyla sömürge ve bağımlı ülkelerdeki anti-emperyalist nitelikli demokratik devrimlerle, ulusal kurtuluş hareketlerinin yani sömürgesel devrimlerin dünya proleter devrimine bağlanarak onun bir müttefiki olduğunu, nihayet kesintisiz devrim tezine dayanarak sömürgesel devrimleri proleter devrimine dönüştürmek gerektiğini belirtti.
Stalin yoldaş, Troçkist “ sürekli devrim” tezinin burjuva demokratik aşamayı köylülüğü devrimci potansiyelini ve proletaryanın köylülüğü etkileme gücünü yadsıdığını, yarı-Menşevik bir teorisi olduğunu, dolayısıyla M-L kesintisiz devrim teziyle ilintisinin bulunmadığını söyledi.
Stalin yoldaş, proleter devrimin nesnel koşullarıyla ayaklanmanın nesnel koşullarının birbirine karıştırılmaması gerektiğini, milli krizin
, genel krizle ulusal etkenlerin bir bileşimi olduğunu devrimci durumun devrime yol açmadığını öznel koşullarında ( öncünün deneyimi ve kitlelerin bilinç ve örgütlülük düzeyi) hazır olması gerektiğini belirtti.
Son olarak Stalin yoldaş, başarılmış tek tek ülke devrimlerinin sosyalizmin tam zaferi sayılamayacağı, sadece sosyalizmin
Emperyalist sistem içinde fethedilmiş kaleleri sayılacağı, dünya komünizmini hedefleyen devrimlerin kendi kendileriyle yetinemeyeceği gerçeğini vurgulayarak, diğer ülke devrimlerini desteklemenin, her ülke devriminin dünya devriminin bir manivelası olduğunu söyledi. Stalin yoldaş, Leninist devrim teorisini, dünya devriminin gelişme teorisi” diye tanımladı.
“ SOSYALİZMİN TEMEL İÇERİĞİ PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜDÜR “
Lenin, “ her devrimin ne temel sorunu devlet iktidarı sorunu”dur der. Ve Stalin, “ Proletarya devriminin temel içeriği proletarya diktatörlüğüdür.” der. Lenin ve Stalin'in önermeleri, iktidara yönelmeyen iktidar aracılığıyla kuşanmayan bir devrimin nihai amacına eremeyeceğini vurgular.
Stalin yoldaşın, Leninist proletarya diktatörlüğü teorisini üç temel teze dayandırır. Bunlar, proletarya diktatörlüğünün, proletaryanın burjuvaziye egemenliği aracı olması, proletarya devrimin aleti olması ve devlet biçiminin Sovyet iktidarı olmasıdır.
Stalin yoldaş, devrilen burjuvazinin bir çok bakımdan proletarya diktatörlüğünden daha güçlü olduğunu, üstelik eski cennetine kavuşmak için iktidar kavgasına daha hırsla sarılacağını, kapitalist düzeni geri getirme eylem ve çabasına gireceğini burjuvazinin bu eylem ve çabalarının proletarya diktatörlüğünün, proletaryanın burjuvaziye egemenlik aracı olmasının somut ifade olduğunu vurguladı.
Proletarya iktidarına en uygun örgüt biçiminin Sovyetler olduğunu söyleyen Stalin yoldaş, bu örgütün kolayca sevk ve idare edebilmesi, mücadele içinde doğan ve burjuva devletini parçalamaya yetenekli savaş örgütleri olması ve nihayet kitleler nezdinde güçlü otoriteye sahip demokratik örgütler olması biçiminden özetledi. Stalin yoldaş, Sovyet iktidarının, bütün devlet aygıtının sürekli ve biricik temeli” olasıdır diye tanımladı. En demokratik burjuva cumhuriyetleri dahil kapitalist rejimlerde emekçilerin soyut ve biçimsel hukuki eşitlikle kandırıldığını, ülke yönetimine katılmadığını, ülke yönetimine katılmadığını hatırlatan Stalin yoldaş, Sovyet Cumhuriyetinin emekçilere gerçek eşitliği sağladığını Onların, ‘devletin demokratik yönetimine sürekli ve kesin olarak” kattığını belirtti. Sovyet Cumhuriyetinin burjuva demokratik diktatörlüğü çağını açtığını söyleyen Stalin yoldaş, devlet örgütlerinin en enternasyonalist olanı olduğunu, proletarya tarafından yönetildiğini, yasama ve yürütme birleştirdiğini, “ seçim bölgeleri yerine üretim bölgelerini” koyduğunu, emekçileri yönetim aygıtına bağlayarak onlara ülkeyi, yönetmeyi öğrettiğini belirtti. Sovyet iktidarını, proletaryanın ekonomik kurtuluşunu ve sosyalizmin tam zaferini mümkün kılan, uzun zaman ararmış ve sonunda bulunmuş politik biçimidir.” diye tanımlanan Stalin yoldaş, bu iktidarın toplum komünizme doğru götürürken, kendisinin de yavaş yavaş sönerek kaybolacağını söyledi.
ÖNCÜ MÜFREZE PROLETARYA PARTİSİ
Stalin yoldaş, proletarya partisini, devrim süreci boyunca proletaryaya önderlik eden siyasi kurmay olarak tanımladı. O, partiyi, proletaryayı iktidar uğruna mücadeleye yöneltecek kadar cesur, devrimci bir durumun çapraşık koşulları içinde yolunu şaşırmayacak kadar deneyim sahibi ve hedefe giden yolda hiç bir kayaya çarpmadan yol alabilecek esnek, mücadeleci” bir örgüt olarak niteledi. Stalin yoldaş, nasıl ki bir ordu kurmaysız edemezse, proleterlerden ve diğer emekçilerden oluşan siyasal bir ordu da kurmaysız edemez dedi ve bu ordunun siyasal kurmayının proletarya partisi olduğunu söyledi. Örgüt biçimlerinin tümünün proletaryaya gerekli olduğunu belirten Stalin yoldaş, diğer proleter sınıf örgütlerinin hiç birisinin partiyle kıyaslanamayacağını, en tayin edici rolün partide olduğunu söyledi.
Stalin yoldaş partiyi, işçi sınıfının öncü unsurlarını, onların deneyimini, devrimci ruhunu emdiği için diğer yandan işçi sınıfının bilimiyle yani devrimci teoriyle silahlandığı için, işçi sınıfının bilimiyle yani devrimci teoriyle silahlandığı için, “ İşçi sınıfına sımsıkı bağlı olduğu için, aynı zamanda, Onu sınıfın bir müfrezesi olarakta tanımladı. Bu tanımlamayla Stalin yoldaş, partinin sınıfına klavuzluk ettiğini, yol gösterdiğini, önünü aydınlatarak onu ileriye yönelttiğini belirterek partinin teorik ve siyasal önderliğini vurguladı.
Stalin yoldaş, partiyi , “ disiplin ve örgüt ruhunun somut örneği ” olduğu için, ayrıca sınıfının milyonlarca örgütsüz kitlesine, “ disiplin ruhunu ve sistemli mücadeleyi, örgüt ruhunu ve metaneti ” kazandırıldığı için, “ işçi sınıfının örgütlü müfrezesi” olarak tanımladı. Stalin yoldaş, partinin şekilsiz bir örgüt olmadığını, “ devrimci işçi sınıfının örgütçü çekirdeği” olduğunu, partinin, “ örgütlerinin toplamı “ olduğunu parti üyesinin de, “ parti örgütlerinden birinin üyesi olan kimse” olduğunu açıkladı. Partiyle sınıfın aynı şeyler olmadığını, partiyle sınıfın arasındaki sınırın net olması gerektiğini, bu sınırın , “partinin örgütsüz kitleleri öncü müfrezesinin düzeyine yükseltme ödevini” anımsatan etken olduğunu vurgulayan Stalin, partinin, örgütlerinin toplamı olduğunu ama bu örgütlerin kopuk olmayıp organik bağlarla bağlı olduğunu ve nihayet partinin, “ alt ve üst yönetim organlarıyla, azınlığın çoğunluğa uymasıyla bütün parti üyeleri için zorunlu olan pratik kararlarıyla, bu örgütlerin bir bütün olarak olumlu birliği” olduğunu belirterek, partinin örgütsel önderliğini vurguladı.
Stalin yoldaş, partiyi deneyimli proletaryanın çıkarlarına uygun genel bir siyasi çizgi hazırlamayı, otoritesiyle de proletaryanın ve emekçilerin yığınsal sınıf örgütlerinin eylemi bu genel çizgide tek bir hedefe yöneltmeye yetenekli biricik örgüt olduğu için, “ proletaryanın sınıf örgütlerinin en yüksek örgüt biçimi” olarak tanımladı. Partinin bu gücünün, kitle örgütlerinin öncü unsurlarını bağrında toplanmasından ileri geldiğine dikkat çeken Stalin yoldaş, parti “ deneyimi ve saygınlığı ile proletaryanın mücadelesinin önderliğini merkezileştirmeye ve böylelikle işçi sınıfının çeşitli örgütlerini, yardımcı organları ve partiyi sınıfa bağlayan volan kayışları haline getirmeye yetenekli biricik örgüttür” dedi.
Stalin yoldaş, faaliyetlerini partinin genel çizgisine bağlayan yığınsal örgütlerin partiyle ilişkisiyle karıştırılmaması gerektiğini vurguladı, partinin kitle örgütleriyle ilişkisinin gönüllülük ilkesine dayandığı, bu örgütleri partinin öncülüğüne ikna edenlerin ise bu örgütlerdeki parti üyeleri olduğunu söyledi.
Stalin yoldaş, partiyi, “ kendisinin bir sonuç ” olmadığı için, “ kendi kendine yeter güç” olmadığı için ve fakat, “ proletaryanın elinde, henüz kurulmadan önce diktatörlüğün kurulduğu zamanda da bu diktatörlüğün pekiştirilmesine ve genişletilmesine yarayan bir araç ” olduğu için “ proletarya iktidarının aleti ” olarak tanımladı. Proletaryaya devlet aygıtını sağlamaya ve kullandırmaya yetenekli tek gücün parti olduğunu söyleyen Stalin yoldaş, güçlü bir sosyalist toplumu proletarya diktatörlüğü aracılığıyla yaratan yönetici gücün parti olduğunu belirtti.
Stalin yoldaş partiyi, demir disiplinin, irade ve eylem birliğinin simgesi olduğu için, “ Hiziplerin varlığı ile bağdaşmayan irade birliği” olarak tanımladı. Partide eleştirinin ve fikir mücadelesinin gerekli ve zorunlu olduğunu belirten Stalin yoldaş,” Ama, fikir mücadelesi bitince, eleştiri tükenip karara varılınca bütün parti üyelerinin irade ve eylem birliği şarttır. Bu, öyle bir zorunlu şarttır ki onsuz ne bir birleşmiş bir parti, nede partide demir disiplin düşünülebilinir” dedi. Stalin yoldaş partide ki disiplinin bilinçli ve gönüllü disipline dayandığını, hiziplerin ise partinin disiplinini bozduğunu, irade birliğini parçaladığını, partide birçok merkezin doğmasına neden olduğunu söyledi. Stalin yoldaş, “ Parti, her türlü hizipçiliği ve partide her türden iktidar bölünmesini olanaksızlaştıran irade birliğidir.” diyerek partinin birliğinin önemini vurguladı.
Stalin yoldaş, “ Parti, kendini oportünist unsurlardan arıtarak güçlenir” dedi. Oportünist unsurların, “ partiye kararsızlık ve oportünizm ruhunu, moral bozukluğu ve güvensizlik ruhunu” getirdiğine dikkat çeken Stalin yoldaşın, hizipçiliğin, geçimsizliğin ve içte baltalamanın kaynağının, bu unsurlar olduğunu söyledi. Stalin yoldaş, parti içindeki oportünistlerle uzlaşmayı şöyle mahkum etti:
“ ideolojik mücadele ile partinin içindeki oportünist öğelerin yenilebileceğini, parti çerçevesi içinde bu öğelerin üstesinden gelinebileceğini savunana teori, partiyi felce ve kronik hastalığa mahkum etmenin belirtisi olan çürük ve tehlikeli bir teoridir: bu teori, partinin oportünizme peşkeş çekilmesi tehlikesini doğurur; proletaryayı devrimci partisinden emperyalizme karşı mücadelesinde başlıca silahından yoksun bırakır.”
DÜNYA PROLETER DEVRİMİNİN MÜTTEFİKİ: SÖMÜRGESEL DEVRİMLER
Stalin yoldaş, emperyalizme dönüşen kapitalizmin ham madde kaynaklarını, pazarları, sermaye, ihraç alanların ele geçirmek amacıyla zayıf ülkeleri boyunduruk altına alındığını ve bir sömürgesel sistem oluşturduğunu, sömürge ve yeni-sömürge ülke halklarını, mali bakımdan köleleştirdiğini ve sömürgeci baskıya uğrattığını, böylelikle ezilen halklarla emperyalizm arasındaki çelişkinin emperyalist savaş ve Ekim devriminin etkisiyle son derece şiddetlenerek sömürgesel devrimlere yol açtığını belirtti. Sömürgesel devrimlerin, burjuva demokratik devrim ve ulusla kurtuluş hareketleri biçimlerine büründüğünü, anti-emperyalist nitelikte olduğunu, dolayısıyla dünya proleter devriminin bir yedeği haline geldiğini belirten Stalin yoldaş, kapitalizmin çerçevesi içinde kalmaları için, M-L kesintisiz devrim teorisinden hareketle bu devrimlerin komünist bir önderliğe kavuşturulup proleter devrimlerine dönüştükleri gereğini vurguladı.
Stalin yoldaşın, bilimsel sosyalizmin, ulusla sorunu her zaman sınıf sorununa bağlı olarak ele aldığını, zira kapitalist sistemin temel toplumsal eşitsizliğinin sınıf eşitsizliği olduğunu, , ulusal eşitsizliği dahil diğer toplumsal eşitsizliklerin tümünün sınıf eşitsizliğinden kaynaklandığını dolayısıyla sınıf eşitsizliğinin tasfiyesiyle ( ki, bu kapitalist sistemin tasfiyesi demektir) öbür toplumsal eşitsizliklerin ortadan kalkacağını belirtti.
Stalin yoldaş, “ enternasyonal oportünizmin ulusal sorunda da ihanet çizgisine girdiğini, ulusal sorunun kapsamını daraltarak Avrupa ile sınırlandırdığını ve sömürgeci boyunduruğu görmezlikten geldiğini, üstelik Avrupadaki ulusla sorunu da burjuva demokrasisi aracılığıyla çözmeyi(!) kalktığını bu nedenle ulusların kendi kaderini tayin etme hakkını özerklik hakkına, hatta daha ileri giderek kültürel özerlik hakkına indirgendiğini ve böylece ilhakların meşruluğunu açıkça savunur duruma geldiğini söyledi.
Stalin yoldaş, Leninizm'in ulusla sorunu devletin bir iç sorunu olmaktan çıkarıp ezilen halkların emperyalizmin boyunduruğundan kurtarılması genel sorunu haline getirdiğini, kendi kaderini tayin etme kavramına yeni bir yorum getirerek onu ülkesi ülke ilhakların aracı olmaktan çıkarıp ilhaklara karşı mücadelenin ve hakları enternasyonal temelde eğitmenin aracına dönüştürdüğünü ulusal sorunu hukuki eşitsizliğin tumturaklı demeçlerden kopararak, ulusal ve sömürgesel boyunduruğa karşı ezilen ulusların kurtuluş mücadelesini destekleme sorunu haline getirdiğini ve nihayet ulusal sorunun çözümünün proleter devrime bağladığını belirtti.
M-L’in tüm ulusları eşit saydığını, bir ulus zararına bir başka ulusal ayrıcalık tanınmasına karşı olduğunu, devlet kurma hakkı dahil tüm ulusla hakların her ulusun doğal hakları saydığını, bağımlı kılan ulusların başta devlet kurma hakkı gelmek üzere tüm ulusla haklarını her şart altında savunduğunu kaydeden Stalin yoldaş, ancak ulusun bu hakları kullanma durumunda M-L’lerin tavırsız kalmayacağını, ulusun bu hakları dünya devrimini güçlendirme yönünde kullanmasına çaba harcayacaklarını söyledi.
Stalin yoldaş, emperyalizm koşullarında ulusal kurtuluş hareketini desteklemenin biricik kıstasının bu olduğunu vurguladı.
Stalin yoldaş, ezen ulus sosyalistlerinin, ezilen ulusların bağımsız devlet kurma hakkını kayıtsız şartsız savunmaları, emperyalizmi zayıflatan ulusla kurtuluş hareketlerini desteklemelerini ve ezen ulus sosyalistlerinin ise kendi ülkelerinin kurtuluş hareketiyle egemen ülkelerin proletarya hareketiyle egemen ülkelerin proletarya hareketi arasındaki bağı anlamaları, ezilen ulus milliyetçiliğinin, “ ulusal içe kapanma, sınırlılık ve tecrit politikasıyla” mücadele etmeleri gerektiğini; dünya proletaryasıyla emekçi halkların enternasyonal dayanışmasının ancak böyle gerçekleşeceğini söyledi.
DEVRİMİN GÜVENİLİR BİR MÜTTEFİKİ KÖYLÜLÜK
Stalin yoldaş, köylülüğün devrimci potansiyel taşıdığını, proletarya devrimini iktidarla taçlandırmak için, kazanılan iktidarı korumak, pekiştirmek ve sürdürmek için nihayet sosyalizmin kurtuluşunu gerçekleştirmek için köylülüğün devrimci potansiyelinde yararlanmak. Gerektiğini vurguladı. Köylü sorununun devrimin müttefiki sorununda somutlaştığını kaydeden Stalin yoldaş, ancak köylülüğün farklı kesimlerinden oluştuğunu, her kesimin devrimin şu yada bu aşamasında farklı tavır takınacağını belirtti. Stalin yoldaşın, köylülüğün üç kategoriden oluştuğunu, bunların yoksul köylülük, orta-köylülük ve zengin köylülük olduğunu, devrimin burjuva demokratik aşamasında köylülüğün tümünün devrimin gücü sayılacağını ve işçi-köyü ittifakının yoksul ve orta köylülüğün ( köy burjuvazi ) devrimin düşman olduğunu kaydeden Stalin yoldaş, işçi-köylü ittifakının yalnızca yoksul köylülüğü kapsadığını gösterdi.
Yine Stalin yoldaş, proletarya diktatörlüğü koşullarında artık proleter iktidarın yıkılmazlığına kanaat getiren orta köylülüğün tarafsız kalmayı bırakarak, proletaryaya yöneleceğini, dolayısıyla sosyalizmin kuruluşunun başladığı bu dönemde. proletaryanın yoksul köylülüğe dayanarak orta köylülükle sağlam bir ittifak kurması gerektiğini, adım adım yoksul ve orta köylüyü kooperatifleşme hareketinin içine çekerek kırda kapitalizmin tasfiyesinin koşullarını hazırlaması gerektiğini söyledi.
Stalin yoldaş, burjuva demokratik devrimler çağında da proleter sosyalist devrimler çağında da köylülüğü-kır emekçileri- devrimin güvenilir müttefiki olduğunu, ancak öncü gücü olmadığını, bu durumun köylülüğün istikrarsız ekonomik yapısından kaynaklandığı belitti.
Gerek kapitalizm koşullarında gerekse de sosyalizm koşullarında yok olmanın köylülüğün tarihsel yapısının olduğunu kaydeden Stalin yoldaş, ancak bu yok oluşun kapitalizm koşullarında acı ve ızdıraplı bir ayrışmayla gerçekleşeceğini, sosyalizm koşullarında ise proletarya diktatörlüğünün koruyuculuğu altında sosyalist bir dönüşümle noktalanacağını söyledi.
PROLETARYANIN ÖNDERLİK BİLİMİ STRATEJİ VE TAKTİK
Stalin yoldaş, strateji ve taktiği, “ proletaryanın devrimci mücadelesinin yönetiminin bilimdir.” Şeklinde tanımladı. Stratejiyi, “ devrimin belirli bir aşamasını temel Kabul ederek proletaryanın başlıca darbesinin doğrultusunu saptamak, devrimci güçlerin uygun düzenlenişi için ana ve ikincil yedek güçler plan hazırlamak, devrimin belirli aşaması boyunca planın gerçekleşmesi için mücadele etmek” olarak tanımlayan Stalin yoldaş, stratejinin, “ devrimci ana güçleri ve güçlerin yedekleriyle “ uğraştığını, devrimin tek bir aşamasını kapsadığını, yeni bir aşamaya geçince stratejinin de değişeceğini belitti.
Taktiği,” nispeten kısa olan, hareketin kabarması ve alçalması devrimin hızlanması yada yavaşlaması döneminde proletaryanın davranış çizgisini saptamak, eski mücadele ve örgütlenme biçimlerinin ve eski sloganların yerlerine yenilerini koyarak mücadele ve örgüt biçimleri arasında uyum sağlayarak vb. Bu çizginin uygulanması için mücadele etmek” olarak tanımlayan Stalin yoldaş, taktiğin,” proletaryanın mücadele biçimleriyle ve örgüt biçimleriyle, bu biçimlerin zincirleme kaynaşmasıyla” uğraştığını, devrimin belirli bir dönemini temel aldığını, “ devrimin kabarma ve alçalmasına hızlanma ve yavaşlamasına gore birçok kez” değişebildiğini söyledi. Rus devrimini burjuva demokratik devrim aşaması, sosyalist devrim aşaması, proletarya diktatörlüğü aşaması diye üç stratejik aşamaya bölen Stalin yoldaş, her bir aşamanın bir çok taktiği içerdiğini belirtti.
Stalin yoldaş, stratejik önderlik ve taktik önderlik üstünde de durdu. Stratejik önderliğin dolaysız ve dolaylı yedekler sorununu kapsadığını bu yedeklerden hakkıyla yararlanmak için, “ devrimci güçleri, başlıca hasmın en can alıcı noktasına gereken anda toplamak”, “ ayaklanmanın başlangıç anını iyi seçmek,” hedefe giden yolda her cins ve her çeşit güçlükleri ve karışıklıkları aşarak gevşemeden ilerlemek” ve koşullar gerektiğinde “ düzenli bir biçimde geri çekilmek ” belirtti.
Taktik önderliğin ise stratejik önderliğin bir parçası olduğunu, proletaryanın mücadele ve örgüt biçimlerinden yararlanma sorunu kapsadığını bu yararlanmayı en üst seviyeye çıkarmak için devrim dalgasının kabarma ve alçalma durumuna uygun olan, “ mücadele ve örgüt biçimlerine ön planda yer vermek” ve stratejik başarının hazırlanmasında merkezi görevi teşkil eden halkayı kavramak olduğunu belirtti.
Stalin yoldaş, reformları, iktidardaki sınıfın, düşmanlarının sallantılı müttefiklerini koparmak, yada karşıtı güçlerin birliğini parçalamak için verdiği tavizler olarak tanımladı. M-L’lerin genel olarak reformları, özel olarak uzlaşma ve anlaşmaları ilke olarak reddetmediklerini kaybeden Stalin yoldaş, “ önemli olan, reformların ve uzlaşmaların kendileri değil, insanların bu anlaşma ve reformlardan nasıl yararlandıklarıdır” dedi.
Devrimci taktikle reformcu taktiğin nitel farklılığına değinen Stalin yoldaş, reformcu için reformların herşey, devrimci çalışmanın ise hiç birşey olduğunu, devrimci için ise esasın devrimci çalışma olduğunu ve devrimci taktikle kapitalist düzen için tersine tepen bir silah haline geleceğini belirtti.
PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜNÜN PEKİŞTİRİLMESİ VE SOSYALİZMİN İNŞASI
Stalin yoldaş, proletarya diktatörlüğü koşullarında sınıf mücadelesinin bir yanda iktidarın korunması-güçlendirilmesi ve sürdürülmesinde diğer yanda sosyalizmin inşasında yoğunlaştığını belirtti. İktidarın alınışını devrimin daha başlangıcı sayan Stalin yoldaş asıl zorlu mücadelelerin proletarya diktatörlüğü koşullarında sürdürüldüğünü söyledi. Bu zorlukların nedenlerini devrilen burjuvazinin bir çok bakımdan proletaryadan güçlü olmasına, kapitalizme ve anarşiye kaynaklık eden küçük meta ekonomisinin yaygınlığına, gelişmenin önünde güçlü bir engel olan eski alışkanlıklara, proletaryanın yönetim deneyiminin yetersizliğine, dış müdahale tehlikesine ve burjuvazinin yeniden iktidara dış müdahale tehlikesine ve burjuvazinin yeniden iktidara geçme girişimlerine bağlayan Stalin yoldaş, iktidara geçmekle proletaryanın önünün güllük gülistanlık olmadığını, tam tersine kapitalizm koşullarından daha çetin koşullar altında sınıf mücadelesini sürdürdüğünü belirtti. Muzaffer devrimin, iktidarın hemen akabinde kent ve kırın büyük mülk sahiplerini mülksüzleştirdiğini hatırlatan Stalin yoldaşın, proletaryanın güç ve deneyim yetersizliğinden, kent ve kırın orta derecedeki kapitalist işletmelerine hemen elkoyamayacağını, elverişli koşulların hazırlandığı ilerideki bir dönemde ancak bu işi gerçekleştireceğini belirtti.
Stalin yoldaş , artık egemen gücün proletarya olduğunu dolayısıyla ekonomik hayatı düzenlemek olduğunu, anacak bu düzenlemeyi genç sosyalist devletin olanakları çerçevesinde yapması gerektiğini belirtti. Her dönemin koşullarına uygun bir ekonomik politika tespit etmek gereğini vurgulayan Stalin yoldaş, genç Sovyet devletinin dış müdahale koşullarındaki ekonomik politikasının “ savaş komünizmi” olduğunu, fazla ürünün tümüne elkoyma olan bu ekonomik politikasının müdahale koşullarına uygun olduğunu, ekonomik ve siyasi kazanımlarının biricik teminatı olan, Sovyet devletine büyük destek sağladığı için köylülerin bu yükü seve seve omuzladıklarını, tecrit olmamak için kulak sınıfının da istemeye istemeye bu yüke ortak olmak zorunda kaldığını belirtti.
Stalin yoldaş, müdahale koşullarının kalkmasıyla yeni bir dönem girildiğini, artık eski ekonomik politikanın geçersiz olduğunu, yeni dönemin koşullarına uygun bir ekonomik politika tespit etmek gerektiğini ve bu politikanın da Lenin’in tespit ettiği “ Yeni İktisadi Politika” (NEP) olduğunu söyledi. NEP’in ikili özellik taşıdığını, hem kapitalizmin hem sosyalizmin unsurlarını içerdiğini hatırlatan Stalin yolda bu politikanın, ürün fazlasının bir kısmını satış için ürün sahibine bırakmasıyla kapitalizmi, ürün fazlasının diğer kısmıyla pazar üzerindeki düzenleyici rolü vermesiyle de sosyalizmi temsil ettiğini belirtti.
Stalin yoldaş, NEP’in iki yan taşıdığını, kıır kapitalizmin sosyalizme bağlayan en uygun geçiş biçimi olduğunu, küçük meta üreticisinin çıkarını göz attığı için proletaryanın yoksul ve orta köylülükle ittifakını daha da pekiştirdiğine, adım adım sosyalizmi güçlendirdiği için proletaryaya yaradığını, öte yandan devletin Pazar üzerindeki düzenleyici rolüyle kır burjuvazinin palazlanmasını sınırladığını, bununda kapitalizme karşı sosyalizmin ve emekçi köylülüğün çıkarının güvencesi olduğunu söyledi.
Stalin yoldaş, NEP’in tamamlayıcı unsurunun Lenin’in kooperatifleşme planı olduğunu, bu planın, emekçi köylülüğü önce satış kooperatifleriyle ve bunun ardından da üretim kooperatifleriyle birleştirerek sosyalizme bağladığını belirtti.
Stalin yoldaş köylü ekonomisini kooperatif hareketiyle merkezileştirmenin ancak NEP koşullarında mümkün olduğunu, nihayet kooperatif hareketiyle merkezileştirmenin ancak NEP koşullarında mümkün olduğunu, nihayet kooperatifleşmenin son aşaması olan ve üretim kooperatifleriyle bireysel köylü ekonomisinin kolektif mülkiyete dönüşme sürecinin tamamlandığı, artık bu aşama da NEP’in ömrünü doldurduğunu, dolayısıyla kapitalizmin en son kalesini temsil eden kentteki Nepmanlarda kırdaki kulakların tasfiyesinin gündeme girdiğini söyledi. Tarım da kolektifleşmenin sanayi alanında sosyalizmin inşasıyla el ele gideceğini belirtti.
Stalin yoldaş, sosyalizmin inşasında kavranacak halkanın ağır sanayi olduğunu, öte yandan bir başka ayin edici unsurun da sosyalist sanayi hızlı bir tempo ile geliştirmek olduğunu, sanayi, özellikle ağır sanayi geliştirmenin, işçi sınıfını güçlendirmek anlamına geldiğini, sosyalist ekonomisinin öbür sektörlerinin can damarının ağır sanayi olduğunu ağır sanayi ile sosyalist ekonominin yüksek bir temele kavuşacağını bunun ise, proletarya diktatörlüğünü sağlam bir ekonomik temel dayandırılarak daha da güçlendirmek olduğunu belitti.
Stalin yoldaş, sanayileşme hamlesinin güçlü bir teknik kadroyla ürün verilebileceğini, kapitalizmden miras kalan teknik kadronun hem bu ihtiyaca cevap veremeyeceğini, hem de kapitalizmin alışkanlıklarından kurtulamadıkları için gerekli randımanı da veremeyeceğini, hatta bir kısmının sosyalist ekonominin tahripkar sabotajlarını haline bile geleceğini, bu yüzden sosyalizmin kaderinin bunlara terk edilemeyeceğini, işçi sınıfının yeni teknik kadrolar yaratarak sosyalizmin teknik ihtiyacını güvenceye almak gerektiğini, öte yandan da bu hamleyle işçi sınıfının ekonomik egemenliğinin daha da pekişeceğini söyledi. İşte, Stalin yoldaşın sosyalizmin kuruluşuyla ilgili düşüncelerinin kısa özeti.
ULUSLARARASI KOMÜNİST HAREKETİN BAŞARILI BİR ÖNDERİ
Lenin'inden önderlik görevini devralan Stalin yoldaş yalınızca Bolşevik Partisinin değil, aynı zamanda 3. Enternasyonalin, yeni dünya komünist partisinin de başarılı bir önderiydi. O, oportünizme karşı kararlı bir mücadele Verdi. Komünist Enternasyonali başarından başarıya götürdü. Stalin’in önderliğindeki uluslararası komünist hareket hem teorik alanda hem de pratik alanda büyük mesafeler katetti. Onun sosyalizmin çıkarlarına sonsuz bağlılığı, emperyalizm ve oportünizme karşı kararlı tavrı ürünlerini Verdi. Bir çok ülke de devrim zaferden zafere ilerleyerek iktidarla taçlandı. Muzaffer sosyalizmin kızıl bayrağı yeni burçlara çekildi, dünya devrimi yeni kalelere kavuştu. Artık kapitalist dünyanın karşısında koskoca bir sosyalist dünya vardı. Stalin döneminde dünya devrimi parlak dönemler yaşadı. Onun bu başarıları yüceliğinin simgeleridir.
ANTİ-FAŞİST SAVAŞIN BÜYÜK KOMUTANI
Stalin yoldaş, büyük ve cesaretli önderliğiyle yalınızca sosyalizmi değil, tüm insanlığı iğrenç bir beladan, kudurmuş faşizmden kurtardı. Hitler faşistin önderliğindeki faşist Alman ordularını Sovyet topraklarından yenilgiden yenilgiye uğrattı. Tüm dünya halklarını faşizme karşı ayağa kaldırdı. Faşizme karşı bir kısım emperyalistlerle geçici uzlaşmanın kazançlarının esasını başarılı önderliğiyle sosyalizme kazandırdı. Emperyalist savaşın kapitalist sistemde açtığı yaraları anti-faşist savaşla derinleştirerek, birçok ülke de devrimi zafere götürdü. Diğer ülke devrimlerine karşı enternasyonal görevini yerine getirerek dünya devrimine büyük kazanımları sağladığı.
Ölümünün 66.yıl dönümün de Stalin yoldaşı okuyalım tanıyalım, yaptıklarını ve yarattıklarını, eksiklik ve hatalarını öğrenelim. Bu kendimiz M-L öğretisiyle silahlandırmak, devrimci başarılarımızı artırmak demektir. Bu aynı zamanda proleter ideolojisini burjuva ideolojisinin her biçimine karşı güvenlik altına almak demektir. Bu çabalarımız Stalin’in şahsında M-L’e saldıran revizyonst-Troçkist, Maoist ve her renkten burjuva döneklerinin saldırılarına-karalamalarına-çarpıtmalarına karşı durmada somutlaştırılmadığı sürece yaşamdan kopuk ve soyut kalacaktır. Buradan hareketle Stalin yoldaştan öğrenmek ve Onu özümlemek, M-L’in saflığını korumak bakımından büyük önem taşımaktadır.
ŞAN OLSUN PROLETARYANIN BÜYÜK ÖĞRETMENİ STALİNE..!
Halkın Birliği