Bugün 23 Nisan ve ama ne egemenlik söz konusu ve nede çocuklar neşe
doldu. 99.yılı kutlanan egemenlik ve çocuk bayramı 23. Nisan da çocuklar daha
yoksul ve geleceksizlik içinde büyümeye çalışıyorlar.
AKP-MHP faşist dinci iktidarı , 23 Nisanı daha çok Türk, Sünni
ve zengin çocuklarına armağan ediyor, çocuk bayramını. Cumhurbaşkanı ve
bakanlar, kaybetmekten korktukları olacaklar ki her türlü kirli yol ve yöntemi
devreye sokup, hamasi nutuklar atmaktan geri durmuyor. İlk defa dünyada çocuk
bayramını kutlayan ülke olarak övünen T.C. devleti yetkilileri, çocukların
yoksulluk,kirli savaş ve yıkım koşullarıda geleceksizlik içinde büyüme savaşımı
verdiklerini unutturmaya çalışıyor.
Uğur Kaymaz'ın, Berkin Elvan'ın, Cemile Çağırga'nın, Ceylan
Önkol'un, Onur Arda Sel'in, Ensar Vakfı'nda istismara uğrayan, kendinden ağır
işlerde katledilen ve oyun çağında evlendirilen çocukların, bu 23 Nisan'da
adını yine kimse anmayacak.
Erkek egemen kapitalist sistemin çocuk hakları, bilmem ne
çeşitlilikteki sözleşmeleri ve suya yazılan yasaları, çocukları onlardan koruyamıyor
maalesef. Dünyada milyonlarca çocuk eğitim, sağlık, barınma, beslenme hakkından
mahrum. İstismar, cinsel saldırı, oyun çağında evlendirilme ve daha nice zulüm
o yasaları yazanlar tarafından meşrulaştırılıyor.
"Büyüdükçe un ufak/ Ve gelirde görücü/ İnci gibi dişi/
Görücü bilir işi/ Söğüdüm ağlar gider/ Olur hatun kişi.
Varmadan sekizine/ Ergin oldu Ünzile/ Hem çocuk hem de kadın/ On
ikisinde ana/ Bir gül gibi al ve narin/ Bir su gibi saydam ve sakin/ Susar
kadın Ünzile..."
Kaydı bile tutulmayan, imam nikahı ile istismarın onaylandığı en
büyük kötülük, oyun çağında evlilikler. Kadını susturmanın yolu,
çocukluklarını, yaşama hakkının ellerinden alınmasında görülür. Binlerce kız
çocuğu bir gecede kadın olur. Erkek egemenliği, istismarı aklamanın yolunu
bulur: İmam nikahı. Meclis ise geçmişte aklamayı unuttuğu erkekler için yasa
çıkarma tartışması yapar. Kimse binlerce Ünzile'nin on iki yaşında neden anne
olduğunu sormaz. Yazılı ve sözlü erkek yasalar hayatı karartılan kız
çocuklarını beyaz gelinlik ile gözlerden saklar.
"9 yaşındaki Mert, 4 yıl önce Kars'ta kaçırıldı. bir gün
sonra boş bir arazide bulundu. Tecavüze uğramış, boğularak öldürülmüştü. Katili
ifadesinde "Nasıl yaptım bilmiyorum. Öldürdüm" dedi.
2014'te 6 yaşındaki Gizem, Adana'da sokağa çıktı. Oyun oynamak
isterken kayboldu. 4 gün sonra ormanlık arazide bıçaklanmış, yakılmış halde
bulundu. Katili, Gizem'in ablasıyla evlenmek isteyip reddedilen akrabası çıktı.
2016 yılında ise Manisa'da kaçırılan 4 yaşındaki Irmak; cinsel
istismar ve tecavüz sonrası öldürüldü. Katili, suçunu bir televizyon programında
itiraf etti.
Kocaeli'nde 3 yaşındaki Arda, "Merdivenden düştü"
denilerek hastaneye kaldırılmış, bağırsaklarında yırtık tespit edilmesiyle
cinsel istismara uğradığı ortaya çıkmıştı. Arda'yı, annesi ve nikahsız eşi
öldürmüştü.
Bu yıl da Ağrı'da 4 yaşındaki Leyla, Ankara'da da 8 yaşındaki
Eylül katledildi. (BBC Türkçe)"
Devletin resmi istatistik kurumu hiç yüzü kızarmadan her yıl
emeği sömürülen çocukların sayısını yayınlıyor. Rakamlarla itiraf edilen bu
zulme alışmamız sağlanıyor böylece. 2016 TÜİK verilerinde 15-17 yaş arası çocuk
işçi sayısının 708 bin olduğu, bu çocukların 558 bininin kayıt dışı
çalıştırıldığı belirtiliyor. 2013’ten 2018’in ilk 5 ayına kadar 319 çocuğun iş
cinayetlerinde yaşamını yitirdiği vurgulanırken "Bu çocuklar neden
çalışmak zorunda kalıyor, iktidar bu çocukların sömürülmesine neden karşı
çıkmıyor?" demiyor kimse. Sadece kayıt dışı çalışanlara üzülüp, "Bari
sigortalı olsaydı" diyoruz. Ölümü görmeden sıtmaya seviniyoruz.
Her çocuk eşit doğuyor ama eşit yaşayamıyor maalesef. Mülteci
olmak, emperyalistlerin sömürgesi olan ülkelerde doğmak, savaşın ortasına
gözlerini açmak ve egemen dine mensup olmamak gibi seçmedikleri birçok değişken
nedeniyle geleceği yok edilen çocuklar... Aylan Kurdi örneğin, çıksa karşımıza
"Ben neden çocuk kaldım" dese! Verecek cevabımız yok.
Erkek egemen kapitalizmin çocukların hayatından neleri, neden
çaldığı sorularına cevaplarımız çok. Önemli olan bu soruları sormamak için ne
yapılması gerektiği. Çocukların bizim soru sormamıza değil, kendilerine cevap
vermemize ihtiyacı var.
Şimdi başa dönelim ve "Uğur Kaymaz'ın, Berkin Elvan'ın,
Cemile Çağırga'nın, Ceylan Önkol'un, Onur Arda Sel'in, Ensar Vakfı'nda
istismara uğrayan, kendinden ağır işlerde katledilen ve oyun çağında
evlendirilen çocukların 23 Nisan'ı kutlu olsun mu" diye soralım.
23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramının 99. Yılında Çocuklar aç
ve yoksulluk içinde..!
Her yıl 23 Nisan egemenlik ve
çocuk bayramı ağalı nutuklarla kutlanır. TBMM 23 Nisanı 1920 yılında egemenlik
ve çocuk bayramı olarak ilan etmişti.
Neki bundan tam 99. yıldan bu
yana ne Türkiye gerçekten bağımsız ve özgür bir ülke ve nede çocuklar eşit ve
özgür koşullarda büyüdüler.
Veriler Türkiyede çocukların açlık,
yoksulluk ve eğitim haklarından mahrum olarak büyüdüklerini gösteriyor.
Türkiye genelinde de 1 milyondan
fazla çocuğun emeği sömürülüyor. Türkiye’de son 3 yılda 190 çocuğun da iş
cinayetlerinde yaşamını yitirdi .
Türkiye’de özellikle mesleki eğitim
adı altında çocuk işçiliğin yasal hale getirildiği ve milyonlarca çocuğun ucuz
iş gücü olarak kullanılıyor.
Keza Türkiye’de 2015 yılında
çocuk çırak işçi sayısı 245 bin iken şu an çırak olarak çalıştırılan çocuk işçi
sayısı 1 milyonu aşmış durumdadır. Çırak ve stajyer adı altında milyonlarca
çocuk zorunlu olarak çalıştırılarak emek sömürüsüne maruz kalmaktadır. Çocukların
stajyer ve çıraklık adı altında ucuz iş gücü olarak çalıştırılmalarına son
verilmeli” denildi. Raporda Türkiye genelinde 600 bin civarında çocuğun da kayıt
dışı olarak çalıştırıldığının altı çizildi. Rapora göre çocukların yüzde 57.1’i
tarım, yüzde 27.1’i hizmet, yüzde 15.8’i de sanayi sektöründe çalışıyor.
Sokakta çalışma adı verilen araba camı silme, geri dönüşüm atıkları toplama,
zorla dilendirilme gibi alanlarda da pek çok çocuk sömürülüyor.
Aslında dünden bugüne Türkiye de
hem egemenlik ve hemde çocukların yaşamlarında çok farklı değişim olmadığını
bundan tam 51.yıl önce kaleme aldığı yazıda görmek mümkündür.
"Bugün Egemenlik ve Çocuk
Bayramı...!
Bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinin açılışının kırk sekizinci yıldönümü.
Eğlenin yavrularım, eğlenin..!
Eğlenin yavrularım, eğlenin.
Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
Amerika, Karadeniz kıyılarındaki
bakır madenlerimizin, yüzde elli bir oranında kendileriyle iş yapacak
patronlara devredilmesini istemiş. Biliyorsunuz dostumuzdur Amerika. Topraklarımızın
32 milyon metrekaresi üstünde onun bayrağı dalgalanır. Her Bakanlığımızda onun
uzmanları, gizli güvenlik teşkilâtımızda onun dolarları. Anadolu köylerinde
onun barış gönüllüleri vardır. Başbakan dahi onun firmalarının komisyonculuğundan
gelmiştir iktidara ve onun Başkanıyla kolkola çektirdiği resimleri halka dağıtmanın
kıvancıyla toplamıştır oyları.
Amerika, bakırlarımızın yüzde
elli bir oranında kendisiyle iş yapacak patronlara devrini istiyorsa, elbette
bu egemenliğimiz ve özgürlüğümüz içindir.
Eğlenin yavrularım, eğlenin.
Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
O kadar özgür ve mutlusunuz ki
kazara aklınıza vatanımızda dalgalanan çok yıldızlı bir yabancı bayrağına
bakarak kuşku girerse, Savcı yakışabilir yakanıza:
- Niye düştünüz bu kuşkuya,
diye...
Ve şayet küçücük çıplak ayaklarınızla
koskoca İstanbul şehrinde yatacak bir yer bulamıyor da, kapı diplerinde kıvrılıyorsanız,
yüreğiniz hiç kararmasın. 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk bayramı sizler içindir.
Eğlenin yavrularım, eğlenin.
Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
On yaşına kadar bin tanenizde
dört yüz ellinizi mezarlıklara mı götürüyorlar? Büyük kentlerin gecelerinde dar
ve karanlık sokaklarda sizi on liraya satanlar mı var? Köylerde okulsuz, bakımsız
ve pabuçsuz inekleri mi güdüyorsunuz?
Aman sakın... Savcı çok kızar bu
sözlere. Egemen ve özgür olduğunuzu inkâr sayılır bu; sınıfı sınıfa düşürmek,
hükümetin manevî kişiliği, milletin bütünlüğü, demokrasiye karşı çıkmak, millî
çıkarlara aykırı hareket ve daha türlü türlü maddelerle bir gece yarısı alınıp
cellâtlara verilirsiniz.
Eğlenin yavrularım, eğlenin.
Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
Savcılar, polisler, zindancılar,
jandarmalar, "Egemen ve özgür değiliz" demeye çok kızarlar. Hele
küçücük boyunuz, daracık göğsünüz, sıska vücudunuz ve yırtık pantolonunuzla,
araba vapuru iskelelerinde otomobil camı silerken, gözünüz arabanın içindeki
temiz giyimli, şık ayakkabılı, taranmış saçlı çocuklara kayarsa içinizi
çekmeyin. Bir iç çekiş sosyalistlik, iki iç çekiş komünistlik, üç iç çekiş anarşistlik,
dört iç çekiş ihtilâl, özgürlüğe ve egemenliğe karşı çıkmak. Rus casusu olmak,
Pekin'e satılmaktır. Sonra sizlere, fakirlikte eşitlik arıyor, derler.
Demokrasi düşmanı derler. Millî değilsiniz derler. İçinizi çekmeden, silin
arabaların camlarını. Ellerinin tersiyle sinek kovar gibi sizleri kovanlara
özgürlük ve egemenlik aşkına neşeli gülücükler yapınız. Ezilip, horlanıp
sürünmek şanıdır demokrasimizde yaşayan fıkara çocuklarının. Bu şandan sizleri
tutamaksız bırakanları mahrum etmeyiniz.
Eğlenin yavrularım, eğlenin. Gülün,
oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
Babanız, on liraya harç mı
çekiyor bir inşaatta, köyde ağa yanaşması olarak mı çalışıyor boğaz tokluğuna,
gazete mi dağıtıyor sabahın kör karanlığında? Bir de babalarınızın harç çektiği
binaların yükselişine bakınız, ağaların ton ton pamuk balyalarına, ve
gazetelerin büyük rotatiflerine. Onların içinde ve gölgesine yaşayan çocuklar
sizlerin kardeşlerinizde. Özgürlük ve egemenlikte eşitsiniz onlarla, hele şehitlik
payesi en çok sizler içindir.
Eğlenin yavrularım, eğlenin.
Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
Egemen ülkemizin özgür ve mutlu
çocuklarına Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramının 48. yılında bir büyük ozanın,
bir şiirini armağan etmek isterim:
KEREM GİBİ
Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
eritmeğe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun
ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yüreklerin
kulakları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karanlıklar
aydınlığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
eritmeğe
çağırıyorum...
Bu şiir 1930 mayısında yazıldı
yavrularım. Sayısız defalar yayınlandı. Son olarak İzlem Yayınlarının çıkardığı
"835 Satır. Sesini Kaybeden Şehir. Varan 3" adlı kitapta da
bulabilirsiniz.
Bu şiiri oradan alıp bir dergiye
koydular diye Adana Savcısı iki genç insanı tutuklattı. 1968 yılının Egemenlik
Bayramında o insanlar zindanda yatıyorlar.
Ve bu şiir bütün dillere çevrilmiş,
yeryüzünün her yerinde söyleniyor.
Eğlenin yavrularım, eğlenin. Gülün,
oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
* İstanbul'un 16 mart 1920'de işgalinden
sonra Osmanlı Mebusan Meclisi İngiliz askerlerince basıldı, bazı vekiller
tutuklandı. Atatürk, görev yapamaz hale gelen Osmanlı Mebusan Meclisi'nin yerine
Milli Meclis'i toplama çalışmalarına başladı. Milli Meclis için 232 milletvekili
seçildi. İstanbul, Yunanistan ve Malta'dan katılacak milletvekilleri ile Milli
Meclis'in milletvekili sayısı 337 oldu. 23 Nisan 1920'de "Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir" diyerek toplanan Meclis'e ancak 115 milletvekili katılabildi.
23 Nisan, o tarihten sonra
"Hakimiyet-i Milliye Bayramı" (Ulusal Egemenlik Bayramı) olarak
kutlanmaya başladı. 1929'da, "Himaye-i Etfal Cemiyeti" (Çocuk
Esirgeme Kurumu) bu günün Çocuk Bayramı olarak kutlanılması için girişimlerde
bulundu. Atatürk tarafından çocuklara armağan edilen 23 Nisan Bayramı, 1935'ten
itibaren "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adıyla kutlanmaya başladı.
23 Nisan, 1979 yılında ise Birleşmiş Milletler tarafından 'Dünya Çocuk Yılı'
olarak ilân edildi...
Çetin Altan'ın yazısına
gelince... 1965 ile 1969 yılları arasında Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili
olarak parlamentoda bulunan Çetin Altan'ın 23 Nisan 1968 tarihinde yayınladığı
bu yazı, bir plakta yer aldı. Çetin Altan'ın 45'lik plağında iki konuşma vardı.
Ön yüzünde "Ağıt" isimli konuşmasında Vietnam'daki savaşı ve çocukları
konu edinen Altan, plağın arka yüzünde de "Eğlenin yavrularım, eğlenin"
isimli konuşmasında ülkemizdeki çocukların yaşadığı gerçekliği anlatmıştı. 51 yıl
önce yayınlanan yazıdaki gerçekler ne yazık ki hâlâ aynı...
23 Nisan 1968
Çetin Altan