23 Nisan 2019 Salı

Bugün 23 Nisan Ama Neşe dolmuyor Çocuklar..!



Bugün 23 Nisan ve ama ne egemenlik söz konusu ve nede çocuklar neşe doldu. 99.yılı kutlanan egemenlik ve çocuk bayramı 23. Nisan da çocuklar daha yoksul ve geleceksizlik içinde büyümeye çalışıyorlar.
AKP-MHP faşist dinci iktidarı , 23 Nisanı daha çok Türk, Sünni ve zengin çocuklarına armağan ediyor, çocuk bayramını. Cumhurbaşkanı ve bakanlar, kaybetmekten korktukları olacaklar ki her türlü kirli yol ve yöntemi devreye sokup, hamasi nutuklar atmaktan geri durmuyor. İlk defa dünyada çocuk bayramını kutlayan ülke olarak övünen T.C. devleti yetkilileri, çocukların yoksulluk,kirli savaş ve yıkım koşullarıda geleceksizlik içinde büyüme savaşımı verdiklerini unutturmaya çalışıyor.
Uğur Kaymaz'ın, Berkin Elvan'ın, Cemile Çağırga'nın, Ceylan Önkol'un, Onur Arda Sel'in, Ensar Vakfı'nda istismara uğrayan, kendinden ağır işlerde katledilen ve oyun çağında evlendirilen çocukların, bu 23 Nisan'da adını yine kimse anmayacak.
Erkek egemen kapitalist sistemin çocuk hakları, bilmem ne çeşitlilikteki sözleşmeleri ve suya yazılan yasaları, çocukları onlardan koruyamıyor maalesef. Dünyada milyonlarca çocuk eğitim, sağlık, barınma, beslenme hakkından mahrum. İstismar, cinsel saldırı, oyun çağında evlendirilme ve daha nice zulüm o yasaları yazanlar tarafından meşrulaştırılıyor.
"Büyüdükçe un ufak/ Ve gelirde görücü/ İnci gibi dişi/ Görücü bilir işi/ Söğüdüm ağlar gider/ Olur hatun kişi.
Varmadan sekizine/ Ergin oldu Ünzile/ Hem çocuk hem de kadın/ On ikisinde ana/ Bir gül gibi al ve narin/ Bir su gibi saydam ve sakin/ Susar kadın Ünzile..."
Kaydı bile tutulmayan, imam nikahı ile istismarın onaylandığı en büyük kötülük, oyun çağında evlilikler. Kadını susturmanın yolu, çocukluklarını, yaşama hakkının ellerinden alınmasında görülür. Binlerce kız çocuğu bir gecede kadın olur. Erkek egemenliği, istismarı aklamanın yolunu bulur: İmam nikahı. Meclis ise geçmişte aklamayı unuttuğu erkekler için yasa çıkarma tartışması yapar. Kimse binlerce Ünzile'nin on iki yaşında neden anne olduğunu sormaz. Yazılı ve sözlü erkek yasalar hayatı karartılan kız çocuklarını beyaz gelinlik ile gözlerden saklar.
"9 yaşındaki Mert, 4 yıl önce Kars'ta kaçırıldı. bir gün sonra boş bir arazide bulundu. Tecavüze uğramış, boğularak öldürülmüştü. Katili ifadesinde "Nasıl yaptım bilmiyorum. Öldürdüm" dedi.
2014'te 6 yaşındaki Gizem, Adana'da sokağa çıktı. Oyun oynamak isterken kayboldu. 4 gün sonra ormanlık arazide bıçaklanmış, yakılmış halde bulundu. Katili, Gizem'in ablasıyla evlenmek isteyip reddedilen akrabası çıktı.
2016 yılında ise Manisa'da kaçırılan 4 yaşındaki Irmak; cinsel istismar ve tecavüz sonrası öldürüldü. Katili, suçunu bir televizyon programında itiraf etti.
Kocaeli'nde 3 yaşındaki Arda, "Merdivenden düştü" denilerek hastaneye kaldırılmış, bağırsaklarında yırtık tespit edilmesiyle cinsel istismara uğradığı ortaya çıkmıştı. Arda'yı, annesi ve nikahsız eşi öldürmüştü.
Bu yıl da Ağrı'da 4 yaşındaki Leyla, Ankara'da da 8 yaşındaki Eylül katledildi. (BBC Türkçe)"
Devletin resmi istatistik kurumu hiç yüzü kızarmadan her yıl emeği sömürülen çocukların sayısını yayınlıyor. Rakamlarla itiraf edilen bu zulme alışmamız sağlanıyor böylece. 2016 TÜİK verilerinde 15-17 yaş arası çocuk işçi sayısının 708 bin olduğu, bu çocukların 558 bininin kayıt dışı çalıştırıldığı belirtiliyor. 2013’ten 2018’in ilk 5 ayına kadar 319 çocuğun iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği vurgulanırken "Bu çocuklar neden çalışmak zorunda kalıyor, iktidar bu çocukların sömürülmesine neden karşı çıkmıyor?" demiyor kimse. Sadece kayıt dışı çalışanlara üzülüp, "Bari sigortalı olsaydı" diyoruz. Ölümü görmeden sıtmaya seviniyoruz.
Her çocuk eşit doğuyor ama eşit yaşayamıyor maalesef. Mülteci olmak, emperyalistlerin sömürgesi olan ülkelerde doğmak, savaşın ortasına gözlerini açmak ve egemen dine mensup olmamak gibi seçmedikleri birçok değişken nedeniyle geleceği yok edilen çocuklar... Aylan Kurdi örneğin, çıksa karşımıza "Ben neden çocuk kaldım" dese! Verecek cevabımız yok.
Erkek egemen kapitalizmin çocukların hayatından neleri, neden çaldığı sorularına cevaplarımız çok. Önemli olan bu soruları sormamak için ne yapılması gerektiği. Çocukların bizim soru sormamıza değil, kendilerine cevap vermemize ihtiyacı var.
Şimdi başa dönelim ve "Uğur Kaymaz'ın, Berkin Elvan'ın, Cemile Çağırga'nın, Ceylan Önkol'un, Onur Arda Sel'in, Ensar Vakfı'nda istismara uğrayan, kendinden ağır işlerde katledilen ve oyun çağında evlendirilen çocukların 23 Nisan'ı kutlu olsun mu" diye soralım.
23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramının 99. Yılında Çocuklar aç ve yoksulluk içinde..!
Her yıl 23 Nisan egemenlik ve çocuk bayramı ağalı nutuklarla kutlanır. TBMM 23 Nisanı 1920 yılında egemenlik ve çocuk bayramı olarak ilan etmişti.
Neki bundan tam 99. yıldan bu yana ne Türkiye gerçekten bağımsız ve özgür bir ülke ve nede çocuklar eşit ve özgür koşullarda büyüdüler.
Veriler Türkiyede çocukların açlık, yoksulluk ve eğitim haklarından mahrum olarak büyüdüklerini gösteriyor.
Türkiye genelinde de 1 milyondan fazla çocuğun emeği sömürülüyor. Türkiye’de son 3 yılda 190 çocuğun da iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi .
Türkiye’de özellikle mesleki eğitim adı altında çocuk işçiliğin yasal hale getirildiği ve milyonlarca çocuğun ucuz iş gücü olarak kullanılıyor.
Keza Türkiye’de 2015 yılında çocuk çırak işçi sayısı 245 bin iken şu an çırak olarak çalıştırılan çocuk işçi sayısı 1 milyonu aşmış durumdadır. Çırak ve stajyer adı altında milyonlarca çocuk zorunlu olarak çalıştırılarak emek sömürüsüne maruz kalmaktadır. Çocukların stajyer ve çıraklık adı altında ucuz iş gücü olarak çalıştırılmalarına son verilmeli” denildi. Raporda Türkiye genelinde 600 bin civarında çocuğun da kayıt dışı olarak çalıştırıldığının altı çizildi. Rapora göre çocukların yüzde 57.1’i tarım, yüzde 27.1’i hizmet, yüzde 15.8’i de sanayi sektöründe çalışıyor. Sokakta çalışma adı verilen araba camı silme, geri dönüşüm atıkları toplama, zorla dilendirilme gibi alanlarda da pek çok çocuk sömürülüyor.
Aslında dünden bugüne Türkiye de hem egemenlik ve hemde çocukların yaşamlarında çok farklı değişim olmadığını bundan tam 51.yıl önce kaleme aldığı yazıda görmek mümkündür.
"Bugün Egemenlik ve Çocuk Bayramı...!
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının kırk sekizinci yıldönümü.
Eğlenin yavrularım, eğlenin..!
Eğlenin yavrularım, eğlenin. Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
Amerika, Karadeniz kıyılarındaki bakır madenlerimizin, yüzde elli bir oranında kendileriyle iş yapacak patronlara devredilmesini istemiş. Biliyorsunuz dostumuzdur Amerika. Topraklarımızın 32 milyon metrekaresi üstünde onun bayrağı dalgalanır. Her Bakanlığımızda onun uzmanları, gizli güvenlik teşkilâtımızda onun dolarları. Anadolu köylerinde onun barış gönüllüleri vardır. Başbakan dahi onun firmalarının komisyonculuğundan gelmiştir iktidara ve onun Başkanıyla kolkola çektirdiği resimleri halka dağıtmanın kıvancıyla toplamıştır oyları.
Amerika, bakırlarımızın yüzde elli bir oranında kendisiyle iş yapacak patronlara devrini istiyorsa, elbette bu egemenliğimiz ve özgürlüğümüz içindir.
Eğlenin yavrularım, eğlenin. Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
O kadar özgür ve mutlusunuz ki kazara aklınıza vatanımızda dalgalanan çok yıldızlı bir yabancı bayrağına bakarak kuşku girerse, Savcı yakışabilir yakanıza:
- Niye düştünüz bu kuşkuya, diye...
Ve şayet küçücük çıplak ayaklarınızla koskoca İstanbul şehrinde yatacak bir yer bulamıyor da, kapı diplerinde kıvrılıyorsanız, yüreğiniz hiç kararmasın. 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk bayramı sizler içindir.
Eğlenin yavrularım, eğlenin. Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
On yaşına kadar bin tanenizde dört yüz ellinizi mezarlıklara mı götürüyorlar? Büyük kentlerin gecelerinde dar ve karanlık sokaklarda sizi on liraya satanlar mı var? Köylerde okulsuz, bakımsız ve pabuçsuz inekleri mi güdüyorsunuz?
Aman sakın... Savcı çok kızar bu sözlere. Egemen ve özgür olduğunuzu inkâr sayılır bu; sınıfı sınıfa düşürmek, hükümetin manevî kişiliği, milletin bütünlüğü, demokrasiye karşı çıkmak, millî çıkarlara aykırı hareket ve daha türlü türlü maddelerle bir gece yarısı alınıp cellâtlara verilirsiniz.
Eğlenin yavrularım, eğlenin. Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
Savcılar, polisler, zindancılar, jandarmalar, "Egemen ve özgür değiliz" demeye çok kızarlar. Hele küçücük boyunuz, daracık göğsünüz, sıska vücudunuz ve yırtık pantolonunuzla, araba vapuru iskelelerinde otomobil camı silerken, gözünüz arabanın içindeki temiz giyimli, şık ayakkabılı, taranmış saçlı çocuklara kayarsa içinizi çekmeyin. Bir iç çekiş sosyalistlik, iki iç çekiş komünistlik, üç iç çekiş anarşistlik, dört iç çekiş ihtilâl, özgürlüğe ve egemenliğe karşı çıkmak. Rus casusu olmak, Pekin'e satılmaktır. Sonra sizlere, fakirlikte eşitlik arıyor, derler. Demokrasi düşmanı derler. Millî değilsiniz derler. İçinizi çekmeden, silin arabaların camlarını. Ellerinin tersiyle sinek kovar gibi sizleri kovanlara özgürlük ve egemenlik aşkına neşeli gülücükler yapınız. Ezilip, horlanıp sürünmek şanıdır demokrasimizde yaşayan fıkara çocuklarının. Bu şandan sizleri tutamaksız bırakanları mahrum etmeyiniz.
Eğlenin yavrularım, eğlenin. Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
Babanız, on liraya harç mı çekiyor bir inşaatta, köyde ağa yanaşması olarak mı çalışıyor boğaz tokluğuna, gazete mi dağıtıyor sabahın kör karanlığında? Bir de babalarınızın harç çektiği binaların yükselişine bakınız, ağaların ton ton pamuk balyalarına, ve gazetelerin büyük rotatiflerine. Onların içinde ve gölgesine yaşayan çocuklar sizlerin kardeşlerinizde. Özgürlük ve egemenlikte eşitsiniz onlarla, hele şehitlik payesi en çok sizler içindir.
Eğlenin yavrularım, eğlenin. Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
Egemen ülkemizin özgür ve mutlu çocuklarına Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramının 48. yılında bir büyük ozanın, bir şiirini armağan etmek isterim:


KEREM GİBİ


Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
eritmeğe
çağırıyorum...


O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...


«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yüreklerin
kulakları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...


Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karanlıklar
aydınlığa..


Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
eritmeğe
çağırıyorum...
Bu şiir 1930 mayısında yazıldı yavrularım. Sayısız defalar yayınlandı. Son olarak İzlem Yayınlarının çıkardığı "835 Satır. Sesini Kaybeden Şehir. Varan 3" adlı kitapta da bulabilirsiniz.
Bu şiiri oradan alıp bir dergiye koydular diye Adana Savcısı iki genç insanı tutuklattı. 1968 yılının Egemenlik Bayramında o insanlar zindanda yatıyorlar.
Ve bu şiir bütün dillere çevrilmiş, yeryüzünün her yerinde söyleniyor.
Eğlenin yavrularım, eğlenin. Gülün, oynayın, koşun, bağırın. Egemen bir ülkede özgür ve mutlusunuz.
* İstanbul'un 16 mart 1920'de işgalinden sonra Osmanlı Mebusan Meclisi İngiliz askerlerince basıldı, bazı vekiller tutuklandı. Atatürk, görev yapamaz hale gelen Osmanlı Mebusan Meclisi'nin yerine Milli Meclis'i toplama çalışmalarına başladı. Milli Meclis için 232 milletvekili seçildi. İstanbul, Yunanistan ve Malta'dan katılacak milletvekilleri ile Milli Meclis'in milletvekili sayısı 337 oldu. 23 Nisan 1920'de "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyerek toplanan Meclis'e ancak 115 milletvekili katılabildi.
23 Nisan, o tarihten sonra "Hakimiyet-i Milliye Bayramı" (Ulusal Egemenlik Bayramı) olarak kutlanmaya başladı. 1929'da, "Himaye-i Etfal Cemiyeti" (Çocuk Esirgeme Kurumu) bu günün Çocuk Bayramı olarak kutlanılması için girişimlerde bulundu. Atatürk tarafından çocuklara armağan edilen 23 Nisan Bayramı, 1935'ten itibaren "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adıyla kutlanmaya başladı. 23 Nisan, 1979 yılında ise Birleşmiş Milletler tarafından 'Dünya Çocuk Yılı' olarak ilân edildi...
Çetin Altan'ın yazısına gelince... 1965 ile 1969 yılları arasında Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili olarak parlamentoda bulunan Çetin Altan'ın 23 Nisan 1968 tarihinde yayınladığı bu yazı, bir plakta yer aldı. Çetin Altan'ın 45'lik plağında iki konuşma vardı. Ön yüzünde "Ağıt" isimli konuşmasında Vietnam'daki savaşı ve çocukları konu edinen Altan, plağın arka yüzünde de "Eğlenin yavrularım, eğlenin" isimli konuşmasında ülkemizdeki çocukların yaşadığı gerçekliği anlatmıştı. 51 yıl önce yayınlanan yazıdaki gerçekler ne yazık ki hâlâ aynı...
23 Nisan 1968
Çetin Altan