5 Mayıs 2019 Pazar

Kaypakkaya ve Önderlik Ettiği TKP-ML Hareketi Nostalji İle Anılamaz..!

Türkiye devriminin tabulara takılıp kalmasını parçalayan ve oportünizm ve revizyonizmin kopuşu sağlayarak komünist hareketi -M. Suphi den sonra- ikinci kez ayakları üzerine diken İbrahim Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin 46.yıl dönümü. 29 Ocak 1973 yılında gözaltına alınarak Diyarbakır zindanlarında 3.5 ay en ağır işkencelere maruz kalan Türkiye proletaryasının yetiştirmiş olduğu ender komünist önderlerden İbrahim Kaypakkaya yoldaş, 18 Mayıs 1973 yılında devlet tarafından “tehlikeli “görüldüğü için katledildi.
Kaypakkaya yoldaşın işkencede hunharca katledilişinin 46.yıl dönümü. Komünist bir önder olarak tabuları parçalayan ve komünist hareketi Türkiye coğrafyasında ikinci kez ayakları üzerine diken Kaypakkaya yoldaşın adının yasaklandığını, hakkında marş ve türkü söyleyenlerin cezalandırıldığı, yaşamı ve mücadelesini anlatan kitabın toplatıldığı koşullarda daha geniş kesimlerin katılımıyla Kaypakkaya yoldaşın anılması ve yaşamı-mücadelesi ve fikirlerinin geniş kitlelere tanıtılması daha bir aciliyet taşıyor.
Kaypakkaya yoldaşı anarken, O’ndan öğrenip, O’nu aşmanın kararlılığı içinde olmalıyız, O’nu daha derinden kavrayarak, bize devrettiği komünist hattını derinleştirerek ileri taşımak ve O’nun gibi uzlaşmaz sınıf savaşımı zemininde ısrarla yürümek büyük önem taşıyor.
Neki Kaypakkaya yoldaşla ideolojik ve politik ortaklığı kalmamasına, tersine Kaypakkaya yoldaşı ya inkarcı bir çizgide-Atılım, D.Proletarya, Alınteri-EMEP, K.Bayrak vb.- mükemmeliyetçilik adı altında inkarcılık yada; Yeni Demokrasi, Halkın Günlüğü, Ö.Gelecek vb. çevreler gibi dogmatik ve Çağrı çevresi gibi nostalji yaklaşımlar içinde olanlar aynı ortak paydada; yani komünist hareketi hareketi ilkesel ciddi hata ve yetmezliklerle bağdaştırmayan oportünist hatta buluşuyor olmaları garip olmasa gerek. Kısacası birlerinin sosyalist devrimi savunup birlerinin Türkiye gerçeğini bir yana iterek, hala Türkiyeyi yarı-feodla görüp kırdan şehre halka savaşını savunmalarına karşın  Kaypakkaya ve önderlik ettiği, TKP-ML Hareketine sahip çıkmaları, komik olmaktan öteye fazla bir anlamda taşımıyor.
Yeni Demokrasi gazetesinden Halkın günlüğüne, Çağrıdan Özgür Gelecek gazete çevrelerine aslında Partizan geleneğinden gelen bu dogmatik akımların, 1976 yılından bu yana TKP-ML hareketi ve Onun kurucu önderi Kaypakkaya yoldaşın komünist çizgisiyle hiç bir ortak yanı olmayan ve hareketin Mao’cu hataları ve yetmezlikleri üzerinde kopuş yaşayan ve daha sonrasında Partizan etrafında toplanan bu dergi çevrelerinin ne Kaypakkaya yoldaşın diyalektik materyalist bakış açısında ve ne de olguları kendi gerçekliğinde arama ve sonucu gitme pratik tutumundan ortaklık söz konusudur. Buradan hareket ettiğimizde dogmatizmden bir türlü kurtulamamış aksine bu alanda önemli savrulmalar yaşamaları dogmatik kesimleri inandırıcı olmaktan uzaklaştırmış ve 1970’lere çakılıp kalınarak nesnel gerçekler bir yana itilmiş.
Nitekim bu çevrelerin İbrahim Kaypakkaya yoldaş ve önderlik etmiş olduğu TKP-ML Hareketine ilişkin devrimci mücadeleyle uzun dönemdir ciddi bağları kalmamış ve yine inkarcı hatta yürüyen kişilerle toplantılar yapılması, aslında komünist hareketin geçmişinden öğrenip bugüne daha sağlam zemin üzerinde yürüme yerine nostalji yaklaşım içinde olunduğunu gösteriyor.
Hatırlanacağı üzere, Atılım çevresi İbrahim Kaypakkaya ve onun önderliğinde kurulan TKP-ML Hareketini, işçi sınıfı içinde çalışmayı temel almadığı ve kır çalışmalarına çakılıp kaldığı vb. nedenlerle, küçük burjuva devrimci bir önder ve önderlik ettiği hareketi de küçük burjuva devrimci bir hareket olarak mahkum etmektedir.
Üstelik 46.yılı geçkin bir zamandır Kaypakkaya yoldaş ve önderlik ettiği TKP-ML Hareketinin kuruluşu ve gelişimi üzerine söylenmedik-yazılmadık hemen  hiç birşey kalmadı. 40.yılı geçkindir bir arpa boyu ilerleme sağlayamamış bu inkarcı ve dogmatik Kaypakkaya ve önderlik ettiği TKP-ML Hareketi hakkında nostalji dışında yığınlara yada devrimci çevrelere verebilecekleri pek yeni birşeyde kalmamıştır.
Kaypakkaya ve kurucu önderi olduğu TKP-ML Hareketini anlamak ve farklı yaklaşımları su yüzüne çıkarmak için ortak tartışma toplantılarının, sempozyumların yapılması ayrı, aynı gelenekten gelmeleri nedeniyle bugün aynı hatta durmayanların, düne ilişkin bazı kişilerin adeta uzman edasıyla öne çıkarılıp konuşturulması ayrı şeylerdir. Kaypakkaya’nın önderlik ettiği TKP-ML Hareketini anlama ve dünle bugün arasındaki bağı sağlam zemin üzerinde örmede daha çok farklı bakış açısı içinde olanların ortak tartışma toplantılarında buluşarak, kim Kaypakkaya’yı ne kadar savunuyor yada kim Kaypakkayı neden küçük burjuva devrimcisi olarak görüyor yaklaşımlarının açığa çıkarılmasına ihtiyaç vardır.
Neki Nisan söyleşileri ve 18 Mayısla ilgili toplantılar esasta dogmatizmle inkarcı mükemmeliyetçiliği aynı kulvarda buluşarak, suya sabuna dokunmadan nostalji penceresinde TKP-ML Hareketi tanıtılmaya çalışılıyor. Bunun sağlıklı ve yeni kuşak devrimcilere hiç bir şey vermeyeceği ortada duran bir olgudur.
Kay­pak­ka­ya yol­daş Ni­san 1972 yı­lın­da bir grup yol­da­şıy­la bir­lik­te Tür­ki­ye de ko­münist ha­re­ke­ti­ni, TKP/ML Ha­re­ke­ti şah­sın­da ye­ni­den ayak­la­rı üze­ri­ne dik­ti. Ül­ke­miz­de sol har­eket üze­rin­de  50 yıl­lık re­formist, re­viz­yo­nist ve pa­si­fist par­la­men­ta­rizm egemenliğini kı­rıp, dev­ri­min si­lah­lı baş­kal­dı­rıy­la ger­çek­leş­ti­ri­le­ce­ği­ni pra­ti­ğiy­le or­ta­ya ko­ya­rak, Ke­ma­lizm dal­ka­vuk­çu­lu­ğu­na, Kürt ulu­su­nu in­kar eden Türk şo­ve­niz­mi­ne, Şe­fik Hüs­nü TKP’si­nin bur­ju­va mil­li­yet­çi­si opo­rtünist çiz­gi­si­ne, Sov­yet Sos­yal em­per­ya­liz­mi­ne, Troçkiz­me vb. sı­nıf dı­şı akım­la­ra kar­şı, kav­ra­yı­şı ve de­ne­yi­mi öl­çü­sün­de cep­he­den tu­tum ala­rak, pro­le­tar­ya ve emek­çi yı­ğın­la­rın eli­ne na­sıl ör­güt­le­nip sa­va­şa­cak­ları­ sa­ğlam bir müca­de­le si­la­hı­ öncü örgütü tu­tuş­tur­du.
El­bet­te Kay­pak­ka­ya yol­da­şın or­ta­ya koy­muş ol­du­ğu bu M-L’ist görüş­ler, ilk ve genç ol­ma­nın ge­tir­di­ği önem­li yetmezlikler, ek­sik­lik­ler ve ha­ta­lar ta­şı­yor­du. Bu­nun böy­le ol­ma­sı bir nok­ta­da doğ­al­dır da.
Ne­ki Kay­pak­ka­ya yol­daş döne­min do­ru­ğu ola­rak Türkiye devriminin sorunlarına çö­züm­ler bul­maya çalıştı. Düşün­dük­le­ri­ni ve be­lir­le­dik­le­ri­ni or­ta­ya ko­yup, pra­ti­ğe gi­ri­şe­rek te­ori­si­ni pra­ti­ğin de­ne­ği­ne vur­du. 1 yıl­lık gi­bi yo­ğun bir müca­de­le­nin ar­dın­dan TKP/ML Ha­re­ke­ti, fa­şiz­min yoğ­un sal­dı­rı­la­rı so­nu­cu ağır bir ye­nil­gi al­dı. Ama Kay­pak­ka­ya’nın ge­ri­de ka­lan yol­daş­la­rı pra­tiğ­in so­nuçla­rı­nı ir­de­le­ye­rek, süre­ci  kapsamlı olarak göz­den ge­çi­re­rek yar­gı­la­dı, bu müca­de­le­de bir çok olum­lu-olum­suz so­nuçla­rı bu­lup, or­ta­ya çı­kar­a­rak, ko­münist ha­re­ke­tin ha­ta­la­rın­dan arın­a­rak, ge­li­şip güç­le­ne­ceğ­i ger­çeğ­ine bağlı kaldı. Komünist hareket  Kay­pak­ka­ya yol­da­şın ek­sik­lik­le­ri­ni ve yet­mez­lik­le­ri­ni, do­gma­tizm ve in­kar­cı­lı­ğa düş­me­den, M-L çiz­gi­de ka­rar­lı­lık­la yürüye­rek, olguları kendi koşullarından kopardamadan geliştirdi, aş­tı­ ve O’nun ko­münist özünü ge­liş­ti­rip, de­rin­leş­ti­re­rek da­ha da sağ­lam bir hatta taşıdı.
Kay­pak­ka­ya yol­daş, ko­münist ha­re­ket için buz kıran ve ön a­çı­cı ol­du, bir çok alanda ta­bu­la­ra vurarak biz­le­re yol gös­te­ri­ci ol­duğ­u gi­bi, ay­nı za­man­da 1 yıl­lık gi­bi kı­sa bir pra­tik süreçte yaşanan ve ortaya çıkan so­nuçla­rı­n değ­er­len­dir­mesine fırsa­t bu­la­ma­dan Kaypakkaya yoldaş katledildi.
Kay­pak­ka­ya yol­da­şı ve ko­münist ha­re­ke­ti yar­gı­la­ma­da, da­ha­sı ko­münist ha­re­ke­tin ya­kın geçmi­şi­ni ele alıp de­ğer­len­dir­me sorunu, dev­rim­ci ha­re­ket saf­la­rın­da en faz­la tar­tı­şı­lan so­run­la­rın ba­şın­da gel­di. Bu alan­da iki eği­lim sürek­li ola­rak ça­tış­tı; bi­rin­ci­si M-L ba­kış ya­ni olay­la­rı ve ol­gu­la­rı ken­di ko­şul­la­rı için­de ele alıp değ­er­len­dir­me ve ko­münist­le­rin ha­ta­la­rı­nı müca­de­le içinde aşa­cağı do­ğru­su­nun sa­vu­nu­cu­su ve ta­kip­çi­si ola­rak ger­çek­ler üze­rin­de po­li­ti­ka ya­pan ko­münist­ler ve ikin­ci­si­de ise her ne ka­dar görünüş­te fark­lı yer­ler­de du­ru­yor­lar­mış gi­bi görün­tü için­de ol­sa­larda, geçmi­şe do­gma­tik ve in­kar­cı­lık te­me­lin­de mükem­mel­li­yet­çi bir ba­kış­la olay­la­ra ve ol­gu­la­ra yak­la­şımda ide­alist bir mev­zi­de birleşen opor­tünist ce­nah.
Geçmi­şin doğ­ru dev­rim­ci bir yak­la­şım­la nes­nel bir ze­min üze­rin­de ele alın­ma­sın­da do­gma­tik ve in­kar­cı opor­tünist­le­rin te­mel özel­lik­le­ri, sürek­li ola­rak düalizm ve key­fi­yet­çi bir de­ğer­len­dir­me için­de ol­malarıdır.  Bu akım­la­rın he­men tümü, geçmi­şi değ­er­len­di­rir­ken ken­di­le­ri­ne opor­tüniz­mi, hoş­görüyü ve uz­laş­ma­cı­lığ­ı uy­gu­lar­lar­ken, baş­ka­la­rı­na, abar­tı­cı­lığı, acı­ma­sız­lığ­ı, key­fi­yet­çi­li­ği ve çift stan­dart­çı opor­tünist yak­la­şım­la­rı ve değ­er­len­dir­me­le­ri uygun bulmuşlardır.  Bu­ra­dan ola­rak, Kay­pak­ka­ya yol­da­şın şah­sın­da 1972-79 döne­mi­ne in­kar­cı ve do­gma­tik ba­kış açı­sıy­la mükem­me­li­yet­çi bir ko­num­da dura­rak, ger­çek­le­ri çar­pı­tan ve ol­gu­la­rı ken­di ze­mi­nin­den ko­pa­ra­rak ele alan do­gma­tik-Yeni demokrasi, Özgür Gelecek, Halkın Günlüğü- ve in­kar­cı opor­tu­nist ce­nah-Atılım, K.Bayrak, EMEP, Alınteri vb.- ile ko­münist­ler ara­sın­da­ki ni­te­lik­sel yak­la­şım ve ay­rım çiz­gi­si­ni or­ta­ya koy­mak öne­mi ta­şı­yor.
Ko­münist ha­re­ke­tin de­ğer­len­dir­me­sin­de opor­tünist mev­zi­de yer alan­la­rın,  46. yıl sonra bir ar­pa bo­yu bi­le iler­le­ye­me­me­le­ri ve Kay­pak­ka­ya’yı ve 72-79 döne­mi­ni sı­nıf­la bir­le­şeme­di­ğin­den do­la­yı eleş­ti­rip, mah­kum eden­le­rin bu ka­dar de­ney, tec­rübe ve bi­ri­ki­mi­n ar­dın­dan ha­la ay­nı yer­de ça­kı­lıp kal­ma­la­rı, sınıftan kopukluğun aşılamış olgusu ortada dururken   hala; “yok­tur bir­bi­ri­miz­den far­kı­mız ama biz Os­man­lı Ban­ka­sı­yız” slo­ga­nı gi­bi, sık sık görüş değ­i­şik­liğ­i­ne giderek, dün ak de­dik­le­ri­ne bu­gün ka­ra de­se­ler­de bu opor­tünist ce­nah, yi­ne­de ken­di­le­ri­ni ko­münist ola­rak ni­te­le­mek­ten ge­ri durmadı ve dur­ma­mış­lar­dır. Bu­da bu akım­la­rın ne ka­dar an­ti-Mark­sist bir ko­num­da dur­duk­la­rı­nı ve di­ya­lek­tik ma­ter­ya­liz­mi ne ka­dar derinden kav­ra­dık­la­rı­nı ve ko­münist ha­re­ke­tin do­ğu­şu, ge­li­şi­mi ve par­ti­leş­me süre­ci­ne yak­la­şım­da ne ka­dar sağ­lam bir ko­num­da dur­duk­la­rı­nı gösteri­yor.
İş­te opor­tünist ce­nah­la, ko­münist­le­rin ara­sın­da geçmi­şe yak­la­şım­da­ki te­mel ay­rım­la­rı ve ger­çek­ler. Kim ko­münist ve kim de­ğil? Bun­la­rın bir kez da­ha or­ta­ya koy­ması ve Marksizm-Le­ni­nizm üze­rin­de şaş­ma­dan iler­le­mesi ge­re­ki­yor.
Bi­lin­di­ği üze­re opor­tünizm­le, Mark­sizm ara­sın­da­ki her ay­rımın baş­lan­gıç nok­ta­sı, ba­kış açı­sın­da­ki ay­rı­lık­tır. Geçmiş so­ru­nun­da da ba­kış açı­sın­da­ki ay­rı­lık­lar is­ter or­ta­ya çık­sın, is­ter çık­ma­sın bu böy­le­dir. Haliyle ayrım olgulara ve olaylara ba­kış açı­sın­dan iti­ba­ren baş­lıyor. Ba­kış açı­sı, ol­gu­la­ra dün­ya görüşü te­me­lin­de yak­la­şı­mın ifa­de­si­dir. Mut­la­ka bir sı­nı­fın dam­ga­sı­nı ta­şır. Ay­nı ol­gu­lar­dan ha­re­ket­le de­ği­şik sı­nıf­la­rın fark­lı so­nuçla­ra var­ma­la­rın­da be­lir­le­yi­ci olan, dün­ya görüşü ve üze­rin­de yük­se­len ba­kış açı­la­rın­da­ki fark­lılık­lar­dır. Mark­sizm-Le­ni­nizm bir bi­lim ol­duğ­u­na göre, bil­gi­nin do­la­yı­sıy­la iş­çi sı­nı­fı­nın bi­li­mi­nin hem ge­li­şip zen­gin­leş­me­si hem­de kav­ra­yı­şı di­ya­lek­tik ge­li­şim ya­sa­sı­na uy­gun bir se­yir iz­ler. Ve Mark­siz­mi-Le­ni­niz­m’in so­mut şart­la­rın so­mut tah­li­li ol­ma­sı ger­çe­ği­de bu­ra­da ya­tar. Ha­liy­le geçmi­şe ba­kış açı­mız­da bu te­me­le otur­ma­lı­dır.
Ol­gu­lar şart­lar­dan so­yut­la­na­maz­lar. Olgular şart­la­rı için­de ele alın­dık­la­rın­da için­de ba­rın­dır­dık­la­rı çe­liş­ki­ler doğ­ru tah­lil edi­le­bi­lir, şey­ler sürek­li ge­liş­me ve değ­iş­me, pra­tik­ten do­ğan bil­gi, sürek­li de­rin­leş­me du­ru­mun­da ol­duğ­un­dan be­lir­li ta­ri­hi, sos­yal ve ik­ti­sadi şart­lar al­tın­da do­ru olan -ör­neğ­in ser­best re­ka­bet­çi ka­pi­ta­lizm döne­min­de za­man­daş, kı­ta­sal dev­rim ile dün­ya dev­ri­mi za­fe­re ta­şınır­ken, em­per­ya­lizm çağ­ın­da bu du­rum değ­iş­miş, dev­rim ar­tık em­per­ya­liz­min en za­yıf hal­ka­la­rın­dan kı­rı­la­rak, ya­ni tek tek ül­ke­ler­de dev­rim­ler ba­şa­rı­ya ula­şa­rak, dün­ya pro­le­tar­ya dev­ri­mi ba­şa­rı­ya ula­şa­cak bi­çim­de te­mel de­i­şik­lik­ler ol­muş­tur. Ya­da bir dönem po­li­tik ko­şul­lar­dan do­la­yı ge­ri çe­kil­me tak­tiğ­i devrim­ci bir rol oy­nar­ken po­li­tik ko­şul­la­rın de­ği­şi­miy­le bir­lik­te ge­ri çe­kil­me tak­ti­i ar­tık dev­rim­ci bir rol oy­na­mak­tan çı­kar, ye­ri­ni sal­dı­rı tak­ti­ği­ne bırakı­r.  Bu ko­şul­lar­da dev­rim­ci tak­tik iler­le­me­yi ifa­de eden sal­dı­rı tak­tiğ­i ola­cak­tır- baş­ka şart­lar al­tın­da yan­lış ola­bi­lir. Bu­ra­dan ha­re­ket­le M-L’in ba­zı şart­lar­da do­ğru olan bir kı­sım te­orik, po­li­tik öner­me­le­ri fark­lı şart­lar­da ge­çer­li­li­ği­ni yi­tir­miş­ti ya­da ye­ter­siz kal­mış­tır.
O hal­de ba­kış açı­mı­zın oda­ğın­da, ol­gu­la­rı in­ce­ler­ken yer ve za­man kav­ra­mın­da, için­de bu­lun­duğ­u ta­rihi, sos­yal ko­şul­lar­dan so­yut­la­ma­dan ele al­ma ol­ma­lı­dır.  Ha­liy­le ba­kış açı­sı so­ru­nu do­ğru olarak kav­ran­ma­dığ­ın­da doğ­ru ve sağ­lık­lı tespit­le­re ulaş­ma­nın ola­nak­sız ol­duğ­u­da açık bir ger­çeklik­tir. Do­la­yı­sıy­la M-L’in kav­ra­nı­şı ve ba­ğı­nı ku­ra­ma­mak mükem­mel­li­yet­çi­li­ğe ve onun­la ele­le gi­den in­kar­cı­lı­ğa yol açar. İn­kar­cı­lık va­rı­lan her ile­ri nok­ta­da,  her önem­li atı­lım­da geçmi­şin red­de­dil­me­si ola­rak be­li­rir. İde­alizm­den kay­nak­la­nan bu ba­kış açı­sı, di­ya­lek­tik değ­il, me­ta­fi­zik­tir.
Ba­kış açı­sın­da­ki sa­kat­lı­ğın bir diğ­er bo­yu­tu­da, tu­tu­cu­luk ve do­ma­tizm­dir. Bu eği­lim, cid­di ha­ta­la­rın var­lı­ğıy­la M-L ol­ma ile ba­ğdaş­tı­rı­la­maz. M-L’ist­le­ri ha­ta­sız gör­me­ye ve gös­ter­me­ye ça­lı­şır. Ve do­la­yı­sıy­la hata­la­ra sı­kı sı­kı­ya sa­rı­lıp, on­la­rı ko­rur ve çiz­gi ha­li­ne dönüş­me­si­ni sağ­lar. Bu eği­lim­de mükem­mel­li­yet­çi­lik­le ay­nı öz­den kay­nak­la­nır ve onun ters yüz edil­miş şek­li­dir. Ay­nı za­rar­lı sonuçla­ra; ken­di­ni aş­ma­ma­ya ve yoz­laş­ma­ya götürür. Bi­rey­ci­lik te­me­lin­de­ki key­fi yak­la­şım­lar da in­kar­cı­lık ya­da dogma­tizm ola­rak bi­çim­le­nir.
İşte bunu içindir ki, 18 Mayıs direniştir, tarihtir, umuttur  unutmamalıyız ve bu tarihten öğrenerek daha bir inançla ve inatla sömürü ve zulmü yere çalarak, demokrasi, özgürlük ve sosyalizmi  kurmak için savaşmalıyız.  İşkencede katledilişinin 46. yıldönümünde Komünist önder Kaypakkaya yoldaşı anarken, Onun komünist mirasına sahip çıkıp, onun  izinde yürüyerek  devrimin Türkiye’sini yaratacağımıza söz veriyoruz.
Komünist Önder  İbrahim Kaypakkaya Yoldaş Ölümsüzdür!
Yaşasın Devrim Ve Sosyalizm Mücadelemiz!