Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen
Semih Özakça’nın taleplerinin yerine getirilmesi çağrısında bulunan 111 imzacı
içinde yer alan aydınlar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarına
tepki gösterdi. Soylu’nun ‘Neye imza attığınızı biliyor musunuz’ sorusuna
aydınlar, “Neye imza attığımızı çok iyi biliyoruz. Muhatap bulunabilirse, Semih
ve Nuriye’yi ölümün kıyısından çekmek istiyoruz” yanıtını verdi.
111 AYDIN 4 GAZETEYE İLAN VERMİŞTİ
111 aydın Nuriye Gülmen ve öğretmen
Semih Özakça’nın açlık grevinin 111’inci gününde, bir ilan yayınlayarak
taleplerinin kabul edilmesi için çağrısında bulundu. “Nuriye ve Semih ölmesin.
Çalışma hakları geri verilsin” talebinin yer aldığı ilanın yayınlamasının
ardından hükümet cephesinden tepkiler gelmeye başladı. İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu, Twitter hesabı üzerinden 111 imzacıya “Neyin altına imza attığınızın
farkında mısınız?” diye sordu. Soylu, Gülmen ve Özakça’nın DHKP-C’li olduğunu
söyleyerek, şu paylaşımda bulundu: “Başınıza gelen en ufak olayda yardım
istediğini polisin bilgisine, istihbaratına ve tespitlerine güvenmiyorsunuz,
Savcılara ve hakimlere de güvenmiyorsunuz. Ancak terör örgütü üyelerine
güveniniz sonsuz! Hepimizin devletini terör örgütü karşısında hareketsiz ve
etkisiz hale getirmek, suçlu göstermek için yola çıkanlar... Neyin altına imza
attığınızın farkında mısınız? Peki terör örgütlerine cesaret vermek için bu
ilanı yayınlayanlar?"
SOYLU'DAN 111 AYDINA 'TERÖR DESTEKÇİSİ'
SUÇLAMASI haberi için tıklayınız
Soylu’nun bu açıklamalarına imzacı
aydınlardan tepki geldi. Artı Gerçek’e konuşan imzacılar, “Neye imza
attığımızın farkındayız” dedi ve Gülmen ile Özakça’nın taleplerinin
karşılanmasını istedi.
BİRDAL: ÖLMELERİNİ İSTEMİYORUZ
111 imzacı arasında bulunan insan
hakları savunucusu Akın Birdal, Bakan Soylu’nun “Neyin altına imza attığınızın
farkında mısınız?” sorusuna, “Tabii ki neye imza attığımın farkındayım”
cevabını verdi. Soylu’nun açıklamasını ayaküstü verilen tepki olarak
nitelendiren Birdal, iki eğitim emekçisinin düşünce ve ifade özgürlüğünden
ötürü işlerinden edilerek çalışma hakkından yoksun bırakıldığını hatırlatarak,
imza gerekçelerini şu şekilde açıkladı: “Bu iki emekçi işlerine geri dönmek
istediler ve ne yazık ki bu karşılık bulmadı. Yaşam hakları tehdit altında olan
bu iki emekçinin işlerine geri dönmelerini istiyoruz. Ölmelerini istemiyoruz.
Bu çok insani ve vicdani bir taleptir. O nedenle seyirci kalamazdık, onların
ölümüne… İnsanlık onuru bunu gerektiriyor. Böyle bir durumda dayanışmayı
gerektiriyor. Yaşam hakkını korumakla hükümlü olan devletin dikkatini çekmek
istedik.”
MUHATAP BULAMIYORUZ
Gülmen ve Özakça’nın sorununun çözümü
için defalarca girişimde bulunduklarını ifade eden Birdal, “Bugüne kadar
aralarında insan hakları savunucuları, sanatçı ve aydınların olduğu 14 kişilik
bir heyet oluşturarak konu ile dizi başvurularımız oldu. Öncelikle Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve bir iki bakanla görüşme talebimiz oldu. Ancak ne
yazık ki başvurularımıza bugüne değin yanıt alamadık. Yaşam hakkı için, haklar
ve özgürlükler için bir muhatap arıyoruz. İşlerine geri dönme noktasında bir
güvence verilirse iki emekçiyi ölümün kıyısından çekmek istiyoruz. Bence Semih
ve Nuriye şahsında orada insan hakları kıyıdan çekilecek” diye konuştu.
ONLAR İÇİN DE İMZA ATARIZ
İşlerine geri dönmek isteyen
eğtimcilerin taleplerinin insani olduğunu ifade eden Birdal, Bakan Soylu’nun
tepkisini doğru bulmadığını söyledi. Sadece Gülmen ve Özakça için değil,
haksızlığa uğrayan herkes için imza vereceklerini belirten Birdal, şöyle
konuştu: “Adalet, insan hakları herkes için gerekli. Bir gün onlar da böyle bir
hak ve özgürlüklere gereksinim duyarlarsa biz onlar için de imza atarız. Onlar
için de girişimde bulunuruz. O nedenle bir an önce Semih ve Nuriye’nin bu
kıyıdan çekilmesini istiyoruz. Devlet, bunu bir yenilgi olarak görmemeli. Tam
tersine iki insanın yaşamının kazanılması olarak bakmalı. Bunu kör bir inada
dönüştürmemek gerekiyor. Biz 111 arkadaş Nuriye ve Semih’in durumu ile ilgili
kamuoyunun dikkatini çekmek istedik. Vicdanlara seslenmek istedik. Kuşkusuz
öncelikle bundan etkilenmesi gereken buna karşılık vermesi gereken devlettir.”
TÜRKALİ: ÖRGÜT LAFINI CİDDİYE ALMIYORUM
Sanatçı Deniz Türkali, Soylu’nun Gülmen
ve Özakça’yı DHKP-C’li ilan etmesini eleştirdi. “Örgüt laflarını ciddiye
almıyorum" diyen Türkali, “Örgüt sözleri sadece safsatadır. Muhtemelen
bunu söyleyenler de biliyorlardır. Başka çareleri olmadığı için bunu
söylüyorlardır. Nuriye Gülmen’in ‘Eğer ben örgüt üyesi olsaydım, bunca yıldır
bir kamu kuruluşunda nasıl görevli olurdum’ açıklaması her şeyi açıklıyor.
Örgüt üyesi, parti üyesi ya da kim veya nereden olursa olsun fark etmiyor.
Kendine insanım diyen herkesin yüreği, canını ortaya koyanlara sızlar.
Politika, siyaset değil, bu metnin altına imza atmak sadece vicdan sorunudur”
dedi.
FİNCANCI: BAKAN SOYLU HAKKINDA
‘TEHDİTTEN’ DAVA AÇILMALI
Akademisyen Prof. Dr. Şebnem Korur
Fincancı ise “İmzamızın değerini ve neye imza attığımızı bilecek insanlarız”
diyerek, Bakan Soylu’nun açıklamalarına tepki gösterdi. Gülmen ve Özakça’nın
yargı kararı olmadan Soylu tarafından örgüt üyesi ilan edilmesini eleştiren
Fincancı, “Nuriye ve Semih’in henüz yargılaması bile yapılmadan İçişleri Bakanı
bu kişileri, ‘örgüt üyesi’ olmakla suçlayarak kendini yargı yerine koymuş
oluyor. Bakanın yaklaşımı kabul edilebilir değil. Soylu’nun yaptığı
açıklamalardan dolayı aslında kendisine ‘tehdit’ten dava açmamız gerekir” diye
konuştu.
ATAY: SANIRIM BİRİLERİ RAHATSIZ OLMUŞ
Bakan Soylu’nun açıklamasını, “Sanıyorum
Nuriye ve Semih’in başlattığı ve kitleselleşen bu eylem bayağı canını sıkmış ve
ne yapacaklarını bilemez duruma getirmiş” sözleri ile değerlendiren sinema ve
tiyatro oyuncusu Barış Atay, “O zaman şunu sormak lazım. Israrla ‘terör örgütü
üyesi’ dediğiz insanlar, nasıl olur da bu kadar süre çalışıyorlardı. İçişleri
bakanı adli sicil kaydında bile hiçbir şey yazmayan iki insanı neye dayanarak
‘örgüt üyesi’ ilan ediyor. Bu yöntem devletin çok sık başvurduğu algı
operasyonudur. Karşımızda tehdidin işe yaracağını zanneden yapı var” dedi.
"İMZAMIZIN ARKASINDAYIZ"
Neyin altına imza attıklarını
bildiklerini ifade eden Atay şöyle konuştu: İmzamızın arkasındayız. Nuriye ve
Semih’in eyleminin özelinde, artık devletin hiçbir açıklama yapmadan insanların
işlerinden koparılmasının ve insanların canına mal olacak hareketler yapmasının
protestosunun gerçekleştiği bir dönemde, biz sadece çok insani bir talebin
arkasında duruyoruz. Elbette ki yaşamın kutsallığını biliyoruz. Elbette ki
insanların ölmesini istemiyoruz. Fakat bununla ilgili karar vermek bize düşen bir
görev de değil. Biz onların sesini duyurmakla mükellefiz sadece. Bu insanları
neden işten çıkardığınızla ilgili elinizde hiçbir somut delil yokken, bu
insanların işine iade edilmesini istiyoruz.
GÜRSOY: İKİ GENÇ İNSANIN ÖLMEK ÜZERE
OLDUĞU TELAŞI İÇİNDEYİZ
İmzacılar arasında bulunan Prof. Dr.
Gençay Gürsoy, Bakan Soylu’nun açıklamasının kendilerini şaşırtmadığını
söyledi. Gürsoy, “Bakanın bu tür beyanatlarına artık alıştık demek istemiyorum
ama sıkça tanık olmaya başladık. Biz ne yaptığımızı biliyoruz. Örgüt var mıdır,
yok mudur bu bizi ilgilendirmez. Meşru bir talepte bulunan, işlerini isteyen
iki genç insanın ölmek üzere olduğunun telaşı içindeyiz. Bu konuda vicdanı olan
herkesin bir şey yapması, bir adım atması gerektiği inancındayız. Bildiriye
imza atmamızın nedeni de budur” ifadelerini kullandı.
GÜVEN: YAŞAM İÇİN İMZA ATTIM
Gazeteci Banu Güven ise şunları söyledi:
“Adalet arayışına desteğin ve yaşama dair desteğin altına imza attım. Göz göre
göre iki insanın eriyip, kaybolup gitmesine hiç kimse seyirci kalamaz. Kimsenin
vicdanı bunu kaldıramaz diye düşünüyorum. Nuriye ve Semih yaşasın istiyorum.
Yaşam için imza attım. Adalet için imza attım. Neye imza attığımı çok iyi
biliyorum.