29 Haziran 2017 Perşembe

“Senin Yüzünden Tarık Akan’la Küsmüştük”

Hürriyet gazetesine verdiği röportajda tutuklu gazetecilere terörist diyen, “AK Parti sayesinde ifade özgürlüğü ile tanıştık” ifadelerini kullanan Hülya Koçyiğit’e sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, T24’deki köşesinden yanıt verdi. Dorsay “Sevgili Hülya… Sahiden böyle mi düşünüyorsun? Tıpatıp iktidarın görüşlerini yansıtan bu sonuçlara nasıl varıyorsun, hangi gazeteyi okuyorsun, hangi köşe yazarlarına bakıyorsun? Cumhuriyet veya Sözcü okumuyor, Halk TV izlemiyor, arada sırada T24’e göz atmıyor olabilirsin. Onca tutuklu gazeteci terörist mi? ” diye sordu.Dorsay, Hülya Koçyiğit’e ” senin yüzünden rahmetli Tarık Akan’la bozuşmuştum” diye hatırlattı.
İşte Atilla Dorsay’In o yazısından ilgili bölümler;
“Hürriyetteki röportajına sağlık haberlerini almak için baktık”
“Ah Hülya Koçyiğit… Hürriyet’teki bayram söyleşinle yaktın bizi. Hürriyet’teki söyleşiye sanki balıklama daldık. Senden son sağlık haberlerini almak için… Ama onunla birlikte hiç beklemediğimiz bir iktidar övgüsüyle, bir Tayyip Erdoğan güzellemesiyle, kolay kolay kabul edilemeyecek siyasal yorumlarla karşılaştık. Ve şaşırdık.
Sevgili Hülya. Oyuncular da elbette siyasete karışabilir. Hatta bence karışmalı da…Halk üzerindeki büyük etki güçlerini insanları daha doğru, daha iyi olanı seçmeye yöneltmek için kullanmalı. Dünya artık ulusal ve de uluslararası siyasette söz sahibi olan ünlülerle dolu. Köşesine kapanıp hiçbir konuda fikir beyan etmeyen, etliye-sütlüye karışmayan gizemli starlar devri çoktan kapandı.
Nitekim sen, daha birçok ünlü isimle birlikte ‘akil adamlar” grubuna katıldığında, kendi adıma çok mutlu olmuştum. Hele ki Kürt Sorunu’nun sadece dağda terorist öldürmekle bitmeyeceğine, Kürt vatandaşlarımızın mutlaka siyasete katılması gerektiğine, o kesimle diyalogun demokrasiye has yöntemlerle kurulmasının şart olduğuna içtenlikle inanmış biri olarak, sana da büyük saygı duymuştum. Recep Tayyip Erdoğan’ı, hele bugün geldiği noktada hiçbir biçimde onaylamasam da, bu ülkede hala yarıya yakın bir kitle gibi sen de onun bir lider olarak sahip olduğu cerbezeye, kitlelere seslenme ve onları ikna etme yeteneğine hayran olabilirsin.”
“Senin yüzünden Tarık Akan’la küs ayrıldık”
“Üstelik ben, daha o dönemde, senin yüzünden rahmetli Tarık Akan’la bozuşmuştum. Çünkü 2014 yılında TÜYAP beni ‘yılın yazarı’ seçtiğinde ve bunun için bir dizi etkinlik düzenlendiğinde, ben ilk panel için seni ve Tarık’ı seçmiş ve size ricada bulunmuştum.
Çünkü aynı yıl çıkan 100 Yılın 100 Türk Filmi kitabımda Tarık tam 9 filmle en başta yer alıyordu. Sense 6 filmle onu izliyordun. Sırf matematik bir seçim yani. Ve ikiniz de lutfedip kabul etmiştiniz.
Ama Tarık son dakikada caydı. Gerekçesi, seninle birlikte olmamaktı. Bu gerekçeyi hiçbir biçimde haklı bulmuyordum. Bulsam bile, son dakikada iptal bana çok saygısızca geliyordu.
Biz seninle o söyleşiyi gayet iyi yürüttük. Ama Tarık’a son derece kırıldım. Ve bunu da açıkça ortaya koydum. Sonradan o vefat ettiğinde (hastalığı için bir geçmiş olsun telefonum dışında) küs ayrıldık. Bunları aslında anılar kitabıma saklıyordum, ancak güncellik beni bu açıklamaya zorladı.
Ama o son konuşmadaki kimi görüşlerine nasıl katılabilirim? Hadi, “başımızda bir diktatör var söylemine katılmıyorum” ya da Kılıçdaroğlu yürüyüşü için “Kendi canlarını yakan bir vakanın üzerine yürümeleri beni heyecanlandırmıyor” sözlerini kale almayalım.”
“Onca gazeteci terörist mi?”
“Ama neredeyse birkaç yüz gazetecinin tutuklanıp içerde tutulduğu ve bunun tüm dünyada basın özgürlüğü denen kavrama vurulmuş en büyük darbe sayıldığı bir ortamda, sen şöyle buyuruyorsun: “Gazetecilik yaptıkları için bu insanların suçlu olduklarına inanmıyorum ben. Terörizme hizmet eden insanlar var. Her kalemi eline alan gazeteci değildir, her gazeteye yazan gazeteci değildir.”.
Sevgili Hülya… Sahiden böyle mi düşünüyorsun? Tıpatıp iktidarın görüşlerini yansıtan bu sonuçlara nasıl varıyorsun, hangi gazeteyi okuyorsun, hangi köşe yazarlarına bakıyorsun? Cumhuriyet veya Sözcü okumuyor, Halk TV izlemiyor, arada sırada T24’e göz atmıyor olabilirsin.
Ama büyük gazeteleri de mi okumuyorsun? En azından bir Ahmet Hakan, bir Mehmet Tezkan, bir Melih Aşık, bir Taha Akyol, bir Sedat Ergin, bir Mehmet Y. Yılmaz, bazen bir Ertuğrul Özkök, hatta iktidar yanlısı olarak bilinen bir Abdülkadir Selvi veya Akif Beki (ki onlar da kimi zaman yapılanları eleştiriyor!) bile okumuyor musun? Kimileri ülkeyi bıçakla böler gibi böldükten sonra ortaya çıkan iki yarının sadece bir yanına mı bakıyorsun?”