15-16
Haziran Büyük İşçi Direnişinin 47.yıl dönümü. Türkiye işçi sınıfı hareketi 1970
Haziran'ın 15 ve 16. günlerindeki düzeyine ne o tarihe kadar ulaşmıştı ve ne
de, üzerinden geçen yaklaşık çeyrek yüzyıla rağmen o tarihten bu yana
ulaşabilmiştir.
15-16
Haziran, hala ''biricik'' olma niteliğini hala koruyor ve işçi sınıfı hala
ikinci bir 15-16 Haziran yaratamamanın eksikliği ile yüz yüze.
Dönemin
faşist AP hükümeti, işçi sınıfı hareketinin elde ettiği bir kısım kazanımların
ve bu yöndeki gidişin devlet ve hakim sınıflar açısından bir tehdit teşkil
ettiği düşüncesi ve gelişmenin önüne set çekmek amacıyla bazı yasal haklarda
kısıtlayıcı düzenlemelere yönelmişti.
İşçi
sınıfının grev ve toplu iş sözleşmesine ilişkin kazanımları ve Türk-İş'ten
bağımsız bir örgütlenmeyle ortaya çıkan hızla gelişen Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonu'nun (DİSK) boğulması amaçlanıyordu.
1967'de
kurulan, yani henüz yeni olan fakat önemli bir gelişme gösteren DİSK, egemen
sınıfların ve onların kaygılarını hukuki zeminlerde dile getiren hükümetin
çalışmalarına karşı, bir yıl öncesinden hazırlıklara girişmişti. Devletin
çabalarının,1961 Anayasası'nın yaklaşımına aykırı olması, gelecekte ortaya
çıkacak işçi hareketine .ayrıca yasal bir meşruiyet de kazandırıyordu. Bundan
hareketle DİSK, işyeri birimlerinde “Anayasa Direniş Komiteleri'' adıyla
örgütlenmelere önayak olmuştu. DİSK'in hareketlendirdiği direniş eylemleri 15
Haziran'da İstanbul ve Kocaeli'nde başlamış, 16 Haziran'da daha militan, yasa
ve engel tanımaz bir niteliğe bürünmüştür. Türkiye işçi sınıfının, en ileri ve
organize I50 bini iki gün boyunca bu iki kentte bir fiili durum yaratmışlardır.
hareketin kendini bir kez ortaya koymasıyla D1SK, bütün etkinliğini bir anda
yitirivermiş ve sınıfın hareketi karşısında girdiği sınıf düşmanlarına benzer
panik psikozuyla, işçi sınıfı yerine devlet ve egemen sınıflarla birlikte
olmayı yeğlemiştir .
I5-16
Haziran'da, sendika yöneticileri dahil olmak üzere, sınıfın sıradan üyeleri
dışında yer alan tek bir güç sonuna kadar işçilerle birlikte polis ve asker
barikatlarına karşı yürümüştür: Devrimci gençlik. Devrimci İstanbul gençliği
sınıfın hareketine önderlik edememiş ama devrimci niteliği ile sınıfın
hareketinin yanında sonuna kadar yer almıştır.
Revizyonist-reformist
solun içinde yer alan, her türden sendika ağası, TİP'lisi ve TKP'lisi,
cuntacısı ve parlamentaristi, sınıfın kendiliğinden eyleminin doğal akışıyla
ilkede ayrı olduklarını I5-16 Haziran'da göstermişlerdir.
I5-16 Haziran,
güçlü bir mücadele geleneği yaratamamış olan Türkiye işçi sınıfının,
kendiliğinden hareketinin politik bir niteliğe bürünebileceğini ve bunun mümkün
sınırlarını göstermiştir .
Sınıfın
kendiliğinden hareketinin ''düzenin kontrolü''nden çıkmaya ne ölçüde eğilimli
ve elverişli olduğu I5- 16 Haziran'da bir kez daha kanıtlanmıştır. Dolayısıyla
Marksist-Leninistlerin kendiliğindenciliğe düşmeden sınıfın kendiliğindenliğine
ne kadar önem vermeleri gerektiği bir kez daha görülmüştür.15-16 Haziran,
sınıfın kendiliğinden hareketinin sosyo-politik devrim için ''olmazsa olmaz''
bir koşul olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Fakat 15-16
Haziran sadece bunları göstermekle kalmamıştır:
Sınıfın
kendiliğinden hareketinin kat edebileceği politik ve birleşik yolun sınırlarını
da göstermiştir. Sınıfın, sınıf ideolojisine ve politikasına sahip olmayan
''önderlik'' lerden dolayı ne kadar büyük kayıplara uğradığını da gözler önüne
koymuştur.
Sınıfın,
kendisiyle organik bir bağın mutlak kurulmak zorunda olduğu öncü politik kurmaya
ne kadar ihtiyaç duyduğunu da göstermiştir..
Kendisine
işçi sınıfının politik öncüsü olma misyonu yükleyenlerin görevi misyonu'
gerçek" kılmak ve ancak ve ancak örgütlü, birleşik ve öncü kurmayıyla
birlikte sosyalizmle soylulaştırılmış 15-16 Haziranlar yaratmak olmalıdır.
15-16 Haziran'ın üç işçi şehidini, Yaşar YILDIRIM, Mustafa BAYRAM ve Mehmet
GIDAK'ı anıyor ve söylüyoruz:
İşçi
sınıfının kendiliğinden hareketi sosyalizmle soylulaşmış yeni 15-16 Haziranlar
yaratmalıdır. Sınıfın çelikleşmesi bizzat mücadele içinde olmasıyla mümkündür.
Faşist baskı, sınır tanımaz sömürü, krizin yıkıcı etkileri, hak gaspları, Kürt
ulusuna yönelik inkar ve imha politikalarının darbelenerek, demokrasi ve
özgürlük mücadelesinin ileri taşınmasının yolu, işçi sınıfının kendiliğinden
hareketinin sosyalizmle soylulaşmış yeni 15-16 Haziranlar yaratılmasından
geçiyor. Bunu yaratmak için devrimci ve sosyalistlere daha fazla sorumluluk
yüklüyor. Bu görevlere daha sıkıca sarılmak ve işçi hareketine devrimci
müdahale etmek ve sosyalist hareketle işçi hareketini aynı kulvarda buluşturmak
başat görev olmaya devam ediyor.
Yaşasın 15.16 Haziran Büyük İşçi
Direnişi !
Kahrolsun Emperyalizm ve Kapitalizm
!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm !