15 Haziran 2017 Perşembe

FAŞİZM VE SERMAYENİN ADINDAN KORKTUĞU DİRENİŞ 15-16 HAZİRAN 47.YAŞINDA.. !

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 47.yıl dönümü. Türkiye işçi sınıfı hareketi 1970 Haziran'ın 15 ve 16. günlerindeki düzeyine ne o tarihe kadar ulaşmıştı ve ne de, üzerinden geçen yaklaşık çeyrek yüzyıla rağmen o tarihten bu yana ulaşabilmiştir.
15-16 Haziran, hala ''biricik'' olma niteliğini hala koruyor ve işçi sınıfı hala ikinci bir 15-16 Haziran yaratamamanın eksikliği ile yüz yüze.
Dönemin faşist AP hükümeti, işçi sınıfı hareketinin elde ettiği bir kısım kazanımların ve bu yöndeki gidişin devlet ve hakim sınıflar açısından bir tehdit teşkil ettiği düşüncesi ve gelişmenin önüne set çekmek amacıyla bazı yasal haklarda kısıtlayıcı düzenlemelere yönelmişti.
İşçi sınıfının grev ve toplu iş sözleşmesine ilişkin kazanımları ve Türk-İş'ten bağımsız bir örgütlenmeyle ortaya çıkan hızla gelişen Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) boğulması amaçlanıyordu.
1967'de kurulan, yani henüz yeni olan fakat önemli bir gelişme gösteren DİSK, egemen sınıfların ve onların kaygılarını hukuki zeminlerde dile getiren hükümetin çalışmalarına karşı, bir yıl öncesinden hazırlıklara girişmişti. Devletin çabalarının,1961 Anayasası'nın yaklaşımına aykırı olması, gelecekte ortaya çıkacak işçi hareketine .ayrıca yasal bir meşruiyet de kazandırıyordu. Bundan hareketle DİSK, işyeri birimlerinde “Anayasa Direniş Komiteleri'' adıyla örgütlenmelere önayak olmuştu. DİSK'in hareketlendirdiği direniş eylemleri 15 Haziran'da İstanbul ve Kocaeli'nde başlamış, 16 Haziran'da daha militan, yasa ve engel tanımaz bir niteliğe bürünmüştür. Türkiye işçi sınıfının, en ileri ve organize I50 bini iki gün boyunca bu iki kentte bir fiili durum yaratmışlardır. hareketin kendini bir kez ortaya koymasıyla D1SK, bütün etkinliğini bir anda yitirivermiş ve sınıfın hareketi karşısında girdiği sınıf düşmanlarına benzer panik psikozuyla, işçi sınıfı yerine devlet ve egemen sınıflarla birlikte olmayı yeğlemiştir .
I5-16 Haziran'da, sendika yöneticileri dahil olmak üzere, sınıfın sıradan üyeleri dışında yer alan tek bir güç sonuna kadar işçilerle birlikte polis ve asker barikatlarına karşı yürümüştür: Devrimci gençlik. Devrimci İstanbul gençliği sınıfın hareketine önderlik edememiş ama devrimci niteliği ile sınıfın hareketinin yanında sonuna kadar yer almıştır.
Revizyonist-reformist solun içinde yer alan, her türden sendika ağası, TİP'lisi ve TKP'lisi, cuntacısı ve parlamentaristi, sınıfın kendiliğinden eyleminin doğal akışıyla ilkede ayrı olduklarını I5-16 Haziran'da göstermişlerdir.
I5-16 Haziran, güçlü bir mücadele geleneği yaratamamış olan Türkiye işçi sınıfının, kendiliğinden hareketinin politik bir niteliğe bürünebileceğini ve bunun mümkün sınırlarını göstermiştir .
Sınıfın kendiliğinden hareketinin ''düzenin kontrolü''nden çıkmaya ne ölçüde eğilimli ve elverişli olduğu I5- 16 Haziran'da bir kez daha kanıtlanmıştır. Dolayısıyla Marksist-Leninistlerin kendiliğindenciliğe düşmeden sınıfın kendiliğindenliğine ne kadar önem vermeleri gerektiği bir kez daha görülmüştür.15-16 Haziran, sınıfın kendiliğinden hareketinin sosyo-politik devrim için ''olmazsa olmaz'' bir koşul olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Fakat 15-16 Haziran sadece bunları göstermekle kalmamıştır:
Sınıfın kendiliğinden hareketinin kat edebileceği politik ve birleşik yolun sınırlarını da göstermiştir. Sınıfın, sınıf ideolojisine ve politikasına sahip olmayan ''önderlik'' lerden dolayı ne kadar büyük kayıplara uğradığını da gözler önüne koymuştur.
Sınıfın, kendisiyle organik bir bağın mutlak kurulmak zorunda olduğu öncü politik kurmaya ne kadar ihtiyaç duyduğunu da göstermiştir..
Kendisine işçi sınıfının politik öncüsü olma misyonu yükleyenlerin görevi misyonu' gerçek" kılmak ve ancak ve ancak örgütlü, birleşik ve öncü kurmayıyla birlikte sosyalizmle soylulaştırılmış 15-16 Haziranlar yaratmak olmalıdır. 15-16 Haziran'ın üç işçi şehidini, Yaşar YILDIRIM, Mustafa BAYRAM ve Mehmet GIDAK'ı anıyor ve söylüyoruz:
İşçi sınıfının kendiliğinden hareketi sosyalizmle soylulaşmış yeni 15-16 Haziranlar yaratmalıdır. Sınıfın çelikleşmesi bizzat mücadele içinde olmasıyla mümkündür. Faşist baskı, sınır tanımaz sömürü, krizin yıkıcı etkileri, hak gaspları, Kürt ulusuna yönelik inkar ve imha politikalarının darbelenerek, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin ileri taşınmasının yolu, işçi sınıfının kendiliğinden hareketinin sosyalizmle soylulaşmış yeni 15-16 Haziranlar yaratılmasından geçiyor. Bunu yaratmak için devrimci ve sosyalistlere daha fazla sorumluluk yüklüyor. Bu görevlere daha sıkıca sarılmak ve işçi hareketine devrimci müdahale etmek ve sosyalist hareketle işçi hareketini aynı kulvarda buluşturmak başat görev olmaya devam ediyor.
Yaşasın 15.16 Haziran Büyük İşçi Direnişi !
Kahrolsun Emperyalizm ve Kapitalizm !

Yaşasın Devrim ve Sosyalizm !