14 Haziran 2017 Çarşamba

'Korkudan küçük dillerini yutmuş gibiler'..!

7 ayı aşkın süredir tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Bizi tutuklayarak topluma yaymak istedikleri korkuyu kırabilmek için sanata, edebiyata özellikle ağırlık verdim. Bununla vermek istediğim mesaj şudur; biz cezaevindeki hücrelerimizde korkudan tir tir titremiyoruz. Moralliyiz, güçlüyüz ve korkmuyoruz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 4 Kasım 2016’dan bu yana 223 gündür Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Tutukluluk şartlarından dolayı dışarıyla iletişim koşulları çok sınırlı olan Demirtaş’ın görüşlerini halen Türkiye’de önemli bir kesim merak ediyor.
Türkiye siyasetinin de önemli bir ismi olan Demirtaş’ın dihaber’in sorularına yazılı olarak verdiği yanıtlar şöyle:
* Tutukluluğunuzdan bu yana kaç kitap okudunuz? Ağırlıkla hangi tür kitapları okuyorsunuz?
Okuduğum kitap sayısını tutmadım. Ama sanırım 100 civarında kitap okudum. Her tür kitap okumaya çalışıyorum; ama ağırlıklı olarak roman okuyorum.
* Sizi ziyaret edenler arasında beklemediğiniz, şaşırdığınız bir isim oldu mu?
Avukat ziyaretleri dışında sadece ailemle görüşebiliyorum. Yıllardır görüşemediğim avukat arkadaşlarım ziyaretime geliyorlar. Şakayla karışık “Allah devletimizden razı olsun, seni tutukladılar da rahatça görüşebiliyoruz” diyorlar. Fakat OHAL uygulamaları nedeniyle dayı, amca, hala, teyze ve kuzenlerimin görüşlerine yasak getirilmiş durumda. Sadece birinci derece akrabalarımı görebiliyorum. Ailem dışında üç kişiyle daha görüşme hakkım da gasp edilmiş durumda. Bütün cezaevlerinde OHAL nedeniyle ihlal ve baskı had safhaya ulaştı. Biz de bunu içeriden görüyoruz.
* AKP'li bir isimden hiç mesaj geldi mi?
Toplumun farklı kesimlerinden mesaj ve mektup alıyorum. Kendini CHP’li, AKP’li ve hatta MHP’li olarak tanıtan yüzlerce kişiden dayanışma mektupları aldım. Bu da beni ayrıca mutlu ediyor. Ancak siyasette yıllarca tanışıklığımız olan ve kendini eşitlik, adalet ve demokrasi yanlısı olarak yansıtan AKP’nin yönetici ve milletvekilleri, bırakın mesaj göndermeyi, korkudan küçük dillerini yutmuş gibiler. Hiçbir üst düzey AKP’liden mesaj almadım.
* Mektup ve görüş dışında telefonla görüşme hakkınız var. Bu görüşmeyi kimlerle yapıyorsunuz?
15 günde bir defa 10 dakika ile sınırlı olmak üzere, eşimle telefon görüşmesi yapıyorum. Görüşme saatimiz önceden belli olduğu için eşim ve kızlarım birlikte oluyorlar. Son zamanlarda büyük kızım Delal, keman çalmayı ilerlettiği için telefonda bana keman çalıyor. Küçük kızım Dılda da gitar dinletiyor. On dakika dolunca da görüşme otomatikman kesiliyor.
* Bugüne kadar kaç mektup aldınız?
Sayısını tam olarak bilmiyorum ama binlerce mektup aldım.
* Hangi ülkelerden mektuplar aldınız?
Bu konuda bir istatistik çıkarma şansım olmadı. Ancak Avrupa’nın neredeyse tüm ülkeleri; Kanada, Amerika ve Avustralya’ya kadar onlarca ülkeden mektup aldım.
* Gelen mektupları nasıl yanıtlıyorsunuz? Mektupları biriktiriyor musunuz?
Gelen mektupların büyük kısmını cevaplıyorum. Bununla birlikte, çok sayıda mektup gelmesi nedeniyle bazılarına kısa bir teşekkür mesajı gönderiyorum. Gelen mektupların tamamını saklıyorum. Koliler dolmuş durumda. Belli bir düzen içinde hepsini arşivliyorum.
* Aldığınız en ilginç mektuptan söz eder misiniz?
Bütün mektuplar benim için ilginç ve anlamlıdır. Dolayısıyla mektuplar arasında böyle bir ayırım yapamam.
* Farklı dillerden de mektuplar geliyor mu?
Genelde Türkçe, Kürtçe ve İngilizce yazılmış mektuplar alıyorum. Ağırlıklı olarak Türkçe mektuplar.
* Sizi en çok duygulandıran mektup hangisi oldu?
Aldığım tüm mektuplar beni duygulandırıyor.
* Sanat çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Sanat çalışmalarımı amatör bir ruhla ve belli bir amaç doğrultusunda yürütüyorum. Benim açımdan, siyasette ciddiyet çatık kaşlı olmak değil, yaptığı işi ciddiye almaktır.
Bu açıdan bence mizah en ciddi iştir. Siyasetin, yaşamın ve mücadelenin en önemli araçlarından biri de mizahtır. Faşizmin baş edemeyeceği ve üstesinden gelemeyeceği kadar ciddi bir zekâ işidir mizah. Topluma ulaşmanın en kestirme ve samimi yoludur. Edebiyat da böyledir. Günümüz siyaset dili kaba, çirkin, ötekileştirici ve erildir. Sanat ise, siyasetin tüm bu kabalıklarını yontarak önemli işler görebilir. Sanatın, edebiyatın ruhları incelten yanı HDP’nin politikalarını daha anlaşılır hale getiriyor. Ben başarılı olup olmayacağına bakmaksızın, küçük de olsa sanat, edebiyat içiçeliğine gönderme yapmak istedim. Beni siyasette rol model olarak alan genç arkadaşlarımı da sanata, edebiyata motive etmeye çalıştım.
* O şartlarda sanatsal çalışmalara yönelmenizin sebebi neydi?
Bizi tutuklayarak topluma yaymak istedikleri korkuyu kırabilmek için sanata, edebiyata özellikle ağırlık verdim. Bununla vermek istediğim mesaj şudur; biz cezaevindeki hücrelerimizde korkudan tir tir titremiyoruz. Moralliyiz, güçlüyüz ve korkmuyoruz. Burada imkânlar çok çok kısıtlı ama yine de sanata, edebiyata zaman ayırmaya çalışıyorum.
Olumlu ve olumsuz çok sayıda değerli eleştiri alıyorum. Bu, beni daha da motive ediyor. Katılmadığım tek eleştiri, benim gibi bir siyasi liderin cezaevinde resim ve edebiyat üretmesinin liderlik ciddiyetiyle bağdaşmadığı şeklindeki eleştiridir.
Bu vesileyle tüm halkımıza ve dostlara büyük bir moral ve kararlılıkla, bulundukları her yerde faşizme karşı cesaretle dimdik durma çağrımızı yineliyor, Abdullah Zeydan arkadaşımla birlikte selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. (dihaber)