7 ayı aşkın süredir tutuklu bulunan HDP
Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Bizi tutuklayarak topluma yaymak istedikleri
korkuyu kırabilmek için sanata, edebiyata özellikle ağırlık verdim. Bununla
vermek istediğim mesaj şudur; biz cezaevindeki hücrelerimizde korkudan tir tir
titremiyoruz. Moralliyiz, güçlüyüz ve korkmuyoruz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş, 4 Kasım 2016’dan bu yana 223 gündür Edirne F Tipi
Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Tutukluluk şartlarından dolayı dışarıyla
iletişim koşulları çok sınırlı olan Demirtaş’ın görüşlerini halen Türkiye’de
önemli bir kesim merak ediyor.
Türkiye siyasetinin de önemli bir ismi
olan Demirtaş’ın dihaber’in sorularına yazılı olarak verdiği yanıtlar şöyle:
* Tutukluluğunuzdan bu yana kaç kitap
okudunuz? Ağırlıkla hangi tür kitapları okuyorsunuz?
Okuduğum kitap sayısını tutmadım. Ama
sanırım 100 civarında kitap okudum. Her tür kitap okumaya çalışıyorum; ama
ağırlıklı olarak roman okuyorum.
* Sizi ziyaret edenler arasında
beklemediğiniz, şaşırdığınız bir isim oldu mu?
Avukat ziyaretleri dışında sadece
ailemle görüşebiliyorum. Yıllardır görüşemediğim avukat arkadaşlarım ziyaretime
geliyorlar. Şakayla karışık “Allah devletimizden razı olsun, seni tutukladılar
da rahatça görüşebiliyoruz” diyorlar. Fakat OHAL uygulamaları nedeniyle dayı,
amca, hala, teyze ve kuzenlerimin görüşlerine yasak getirilmiş durumda. Sadece
birinci derece akrabalarımı görebiliyorum. Ailem dışında üç kişiyle daha
görüşme hakkım da gasp edilmiş durumda. Bütün cezaevlerinde OHAL nedeniyle
ihlal ve baskı had safhaya ulaştı. Biz de bunu içeriden görüyoruz.
* AKP'li bir isimden hiç mesaj geldi mi?
Toplumun farklı kesimlerinden mesaj ve
mektup alıyorum. Kendini CHP’li, AKP’li ve hatta MHP’li olarak tanıtan yüzlerce
kişiden dayanışma mektupları aldım. Bu da beni ayrıca mutlu ediyor. Ancak
siyasette yıllarca tanışıklığımız olan ve kendini eşitlik, adalet ve demokrasi
yanlısı olarak yansıtan AKP’nin yönetici ve milletvekilleri, bırakın mesaj
göndermeyi, korkudan küçük dillerini yutmuş gibiler. Hiçbir üst düzey AKP’liden
mesaj almadım.
* Mektup ve görüş dışında telefonla
görüşme hakkınız var. Bu görüşmeyi kimlerle yapıyorsunuz?
15 günde bir defa 10 dakika ile sınırlı
olmak üzere, eşimle telefon görüşmesi yapıyorum. Görüşme saatimiz önceden belli
olduğu için eşim ve kızlarım birlikte oluyorlar. Son zamanlarda büyük kızım
Delal, keman çalmayı ilerlettiği için telefonda bana keman çalıyor. Küçük kızım
Dılda da gitar dinletiyor. On dakika dolunca da görüşme otomatikman kesiliyor.
* Bugüne kadar kaç mektup aldınız?
Sayısını tam olarak bilmiyorum ama
binlerce mektup aldım.
* Hangi ülkelerden mektuplar aldınız?
Bu konuda bir istatistik çıkarma şansım
olmadı. Ancak Avrupa’nın neredeyse tüm ülkeleri; Kanada, Amerika ve
Avustralya’ya kadar onlarca ülkeden mektup aldım.
* Gelen mektupları nasıl
yanıtlıyorsunuz? Mektupları biriktiriyor musunuz?
Gelen mektupların büyük kısmını
cevaplıyorum. Bununla birlikte, çok sayıda mektup gelmesi nedeniyle bazılarına
kısa bir teşekkür mesajı gönderiyorum. Gelen mektupların tamamını saklıyorum.
Koliler dolmuş durumda. Belli bir düzen içinde hepsini arşivliyorum.
* Aldığınız en ilginç mektuptan söz eder
misiniz?
Bütün mektuplar benim için ilginç ve
anlamlıdır. Dolayısıyla mektuplar arasında böyle bir ayırım yapamam.
* Farklı dillerden de mektuplar geliyor
mu?
Genelde Türkçe, Kürtçe ve İngilizce
yazılmış mektuplar alıyorum. Ağırlıklı olarak Türkçe mektuplar.
* Sizi en çok duygulandıran mektup
hangisi oldu?
Aldığım tüm mektuplar beni
duygulandırıyor.
* Sanat çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Sanat çalışmalarımı amatör bir ruhla ve
belli bir amaç doğrultusunda yürütüyorum. Benim açımdan, siyasette ciddiyet
çatık kaşlı olmak değil, yaptığı işi ciddiye almaktır.
Bu açıdan bence mizah en ciddi iştir.
Siyasetin, yaşamın ve mücadelenin en önemli araçlarından biri de mizahtır.
Faşizmin baş edemeyeceği ve üstesinden gelemeyeceği kadar ciddi bir zekâ işidir
mizah. Topluma ulaşmanın en kestirme ve samimi yoludur. Edebiyat da böyledir.
Günümüz siyaset dili kaba, çirkin, ötekileştirici ve erildir. Sanat ise,
siyasetin tüm bu kabalıklarını yontarak önemli işler görebilir. Sanatın,
edebiyatın ruhları incelten yanı HDP’nin politikalarını daha anlaşılır hale
getiriyor. Ben başarılı olup olmayacağına bakmaksızın, küçük de olsa sanat,
edebiyat içiçeliğine gönderme yapmak istedim. Beni siyasette rol model olarak
alan genç arkadaşlarımı da sanata, edebiyata motive etmeye çalıştım.
* O şartlarda sanatsal çalışmalara
yönelmenizin sebebi neydi?
Bizi tutuklayarak topluma yaymak
istedikleri korkuyu kırabilmek için sanata, edebiyata özellikle ağırlık verdim.
Bununla vermek istediğim mesaj şudur; biz cezaevindeki hücrelerimizde korkudan
tir tir titremiyoruz. Moralliyiz, güçlüyüz ve korkmuyoruz. Burada imkânlar çok
çok kısıtlı ama yine de sanata, edebiyata zaman ayırmaya çalışıyorum.
Olumlu ve olumsuz çok sayıda değerli
eleştiri alıyorum. Bu, beni daha da motive ediyor. Katılmadığım tek eleştiri,
benim gibi bir siyasi liderin cezaevinde resim ve edebiyat üretmesinin liderlik
ciddiyetiyle bağdaşmadığı şeklindeki eleştiridir.
Bu vesileyle tüm halkımıza ve dostlara
büyük bir moral ve kararlılıkla, bulundukları her yerde faşizme karşı cesaretle
dimdik durma çağrımızı yineliyor, Abdullah Zeydan arkadaşımla birlikte selam ve
sevgilerimizi gönderiyoruz. (dihaber)