1 Haziran 2017 Perşembe

Ölümünün 26.Yılında Umut Dağlarda Diyen Ahmet Arifi Anarken..!

Ahmet Arif, 21 Nisan 1927'de Diyarbakır'ın Hançepek semtindeki Yağcı sokak 7 no'lu evde dünyaya geldi. Diyarbakır Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümünde okudu.1950 yılında TKP’li olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya uğradı.1952 yılında yargılandı ve iki yıl hapis cezası aldı. 1940-1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde hep ezilen ve sömürülen sınıfların sorunlarını işler ve onlara yol göstermeye, uyandırmaya çalışan Ahmet Arif, Ankara'da yalnız yaşadığı evinde, 2 Haziran 1991 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu 64 yaşında yaşamını yitirdi.
Diyarbakır da yaz sıcağı ikliminde başlayan, sömürü ve zulme karşı mücadele eden bir ömürdür Ahmet Arif.
Dağlara, sınır boylarına ve doğaya tutkulu yaşamdır söz konusu olan.” Umut dağlardadır” Onun için., çünkü “dağlarına bahar gelmiş”tir, memleketinin.Oralar da yaşar ve oraları yazar şiirinin dizlerinde. Diyarbakır kalesinde notlar tutar. Ve türkü yazar “ Adiloş bebe”ye.; “doğdun /üç gün aç tuttuk/üç gün meme vermedik sana/Adiloş bebem/Hast düşmeyesin diye/ töremiz böyle diye/saldır şimdi memeye/saldırda büyü” dizeleriyle.
Yaşamı boyunca çok üretmemiş ama ürettiğiyle gönüllere taht kurmuş bir şairdir Ahmet Arif. Redçi bir tavırla,karşı koyamasa da darbe yıllarındaki baskılara, şiirleri okunmuştur yıllarca cezaevlerinde, işkencelerde..
Yine, Nazım Hikmet, kapitalist sömürünün dizginsizce yaşandığı büyük kentlerden seslenir insana; denilebilir ki o burjuvazinin her türden gericiliğine ve zorbalığına karşı proletaryanın devrimci savaşında fabrikaları, kentlerin direnişlerle dolu meydanlarını mesken tutmuş ve şiirinin ana mekan örgüsünü bu alanlardan faydalanarak yaratmıştır. Mecazi anlamda Nazım’ın şiiri, burjuvazinin köhneleşmiş sistemine karşı onu yıkma girişiminde bulunan bir milis savaşçısının şiiridir. Ahmed Arif ise Nazım’ın tersine insana kentlerden değil ‘dağlardan’ seslenir. Onun şiirinin mekan örgüsünü de dipsiz uçurumları, sarp kayalıkları ile dağlar oluşturur. Dağın sesini kentlere kadar taşıyan derin bir çığlık gibidir adeta her mısra.
Mısralar anlam ve yoğunluk olarak dağın çığlığını, acısını, hüznünü ve umutlarını omuzlayabilecek kadar sağlam ve birbirleri ile uyumludur. Mısralar bir biri ardına muazzam bir biçimde bir nehir gibi akar; bu nehrin yatağında taşıdığı yük insanın çileli tarihinden, acı ile yaratılmış dünyasından, kapanmak bilmeyen ve bin yıllardır kanayan yaralarından izler taşır. Fakat insan burada çaresizlik içinde kıvranıp duran bir unsur değildir. Umutsuzluğa düşmesinin mümkünü yoktur insanın; çünkü nasıl ki Nazım’ın şiiri her an direnişte olan bir milisin şiiri ise, Ahmed Arif’in şiiri de doğanın acımasızlığına, zulmün ölüm kusan karanlığına karşı ‘Türkü söyleyerek çarpışan, yaralıyken de, arkadaşları için tarih özeti çıkaran, buna felsefe ve inanç katmayı ihmal etmeyen bir gerillanın şiiridir.'
Akşam erken indiği mahpushanelerden yazar kimileyin.” Karanfil sokağını”, “ Şah murat suyu”nu hani şu donanan. Ama yalnız değiştirdi O, hayın ve karanlık olsa da gece, “ terk etmez sevdası”,” tütünsüz uykusuz” kalsa da.
Art arda geçen zemheriler, yaşamından yıllar göredursun O. Gör, nasıl yeniden yaratılırım, “Namuslu, genç ellerinle/ Kızlarım/Oğullarım var gelecekte” diyerek ölümsüzlüğü vurgular.
“Vurulsam kaybolsam derim,/Çırılçıplak, bir kavgada,/Erkekçe olsun isterim,/Dostluk da, düşmanlık da..” dese de kalleş bir ölüm ayırdı aramızdan Ahmet Arifi, 1991’in 2 Haziran sıcağında. 26 yıl oldu Ahmet arifi kaybedeli. O geride kalanlara:
“Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçeride, dışarıda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?”

Vasiyetini bırakarak. Ölümünün 26.yılında kavgamızın ölümsüz şairi Ahmet Arif’i saygıyla anıyor ve yarım bıraktıklarını tamamlayacağımıza söz veriyoruz.