4 Haziran 2017 Pazar

Tarihe 6 Gün Savaşı Olarak Geçen İsrail-Arap Devletleri Aarsındaki Savaş Aslında Bölgede Denegelerin Tümden Değişin mi Savaşıdır..!

Hatırlanacağı üzere 1948 yılında Ortadoğu coğrafyasında yeni bir devlet olarak ortaya çıkan İsrail, bölgede uyguladığı işgal ve şiddet politikaları nedeniyle, Arap devletleriyle kısa zamanda art arda savaşlara yaşadı. 5 Haziran 1967 yılında İsrail ile,Mısır, Suriye ve Ürdün arasında başlayıp 11 haziranda İsrailin Sina çölünü ele geçirmesiyle biten 6 Gün savaşı, bu savaşların üçüncüsüdür. İsrail devleti emperyalistlerınde desteğiyle, kısa zamanda topraklarını üç katına çıkardı, Ortadoğu topraklarındaki bu kanlı savaş, yeni savaşların zeminini oluşturdu.
19. yüzyılda ortaya çıkan Siyonizm akımı, emperyalizmin Ortadoğu'daki en önemli müttefiki ve temsilcisi olarak, 1948 yılında İsrail devletini kurdu. İsrail devleti, varlığını tanrı tarafından Yahudilere "vaat edilen" topraklar üzerindeki "meşru" haklarına dayandırmasına karşın, asıl kuruluş amacı, petrol bölgelerine olan yakınlığı ve aynı coğrafyadaki "güvenilmez" Arap halklarına karşı emperyalizmin çıkarlarını savunmasını sağlamaktı.
Arap devletleri, İsrail'in yayılmacı şiddet politikaları karşısında varlıklarını tehlikede görerek, bu devleti ortadan kaldırmak üzere harekete geçtiler. 1967'deki Altı Gün Savaşı, İsrail'in bölgedeki varlığının meşru olmadığını savunan ve İsrail'i ortadan kaldırma planları yapan Arap devletleri için ağır bir yenilgiyle sonuçlandı. Arap devletlerinin İsrail'i Ortadoğu'dan çıkarma düşüncesi rafa kalktı.
1967'deki savaşın öncesine kısaca bakmak gerekirse; Arap devletlerinin 20 yıla yakın süredir devam eden İsrail'i tanımama ve Ortadoğu'dan çıkarma siyaseti, Arap devletlerinin tarihleri boyunca sahip oldukları en güçlü orduları ve kendi aralarında bütün sorunlara rağmen İsrail'e karşı kenetlemiş yapıları ile gerçeğe oldukça yaklaşmıştı. 1964 yılında yaşanan su krizi ve sonrasında Mısır'ın Süveyş Kanalı'nı İsrail gemilerine kapatması ve böylelikle İran'la İsrail arasındaki petrol transferini durdurması yaklaşan savaşın habercisiydi.
1967'nin başlarından itibaren Arap liderleri kışkırtıcı açıklamalar yapıyor, asıl ve tek hedeflerinin İsrail devletini yıkmak olduğunu altını çizerek belirtiyor, ortam gitgide gerginleşiyordu. 1967 Mayıs'ında Mısır devlet başkanı Nasır yaklaşık on yıldır bölgede görev yapan BM askerlerine bölgeyi boşaltmaları yönünde çağrı yaparken, İsrail sınırına da 100.000 piyade ile 1.000 tanktan oluşan büyük bir askeri güç yığmıştı.
Bu sıralarda, hem Suriye'nin hem de Ürdün'ün askerlerinin de savaşa katılması erzaksız, cephanesiz ordusu ve eskimiş teçhizatıyla Mısır için zorunluydu.
Benzer şekilde İsrail de bu iki ülkenin savaşa katılmaması için yoğun uğraşlar veriyor, özellikle başbakan Eshkol sorunun diplomatik girişimlerle aşılabileceğini ve savaşın İsrail devletinin sonunu getirebileceğini savunuyordu. Yine de ibre, artan savaş tehdidi gerekçesi ve halkın da desteğiyle Ariel Sharon'un da aralarında bulunduğu şahinlerin lehine döndü. İsrail için bundan sonraki strateji savunma değil, saldırıydı.
Arap ülkelerini destekleyen Sovyetler ile İsrail'i destekleyen ABD'nin de dahli söz konusu olduğundan kimileri tarafından savaşın yıllarca süreceği ve 3.Dünya Savaşı olacağı öngörüldü. İsrail'de çok yoğun savaş hazırlıkları yapıldı, her iki taraf da ilk müdahalenin karşı taraftan yapılarak ellerine koz geçmesini umuyordu. ABD için bölgedeki Arap ülkeleriyle gelişmekte olan iyi ilişkiler ve hâlihazırda Vietnam'da süren savaş nedeniyle bu savaş zarardan başka bir şey getirmeyecekti. SSCB'de ise tam da bu nedenle ABD'yi Ortadoğu batağına çekme düşüncesi vardı.
Artık her an beklenen savaş, bütün hesapları alt üst edecek şekilde başladı. 5 Haziran 1967 gibi sabah saatlerinde Mısır hava kuvvetlerine saldıran İsrail uçakları, Mısır hava filosunun %90'ını havalanmadan yok etti. Bu Arap ülkeleri arasındaki en büyük hava gücüne sahip Mısır'ın, bu unvanını kaybetmesi anlamına geliyordu. İsrail, takip eden günlerde düzensiz Arap ordularına karşı peş peşe zaferler kazandı.
Yıllarca süreceği öngörülen savaş altı gün içinde sona ererken, İsrail savaş sonrasında işgal ettiği yerlerle birlikte toprak büyüklüğünü üç katına çıkardı. Stratejik önem sahip Golan tepelerinin yanı sıra Mısır'dan Sina yarımadası, Batı Şeria ve Doğu Kudüs ve halen kanlı savaşın sürdüğü Gazze Şeridi bu tarihte İsrail'in kontrolüne girdi.
On binlerce sivilin yanı sıra binlerce FKÖ mensubu gerilla da savaş sırasında tehdit oluşturabilecekleri tehlikesiyle İsrail tarafından öldürüldü. Savaş sonunda hem Arap ülkelerinde hem de İsrail'de yabancı düşmanlığı yükselişe geçti. İsrail'in zaferi üzerine Mısır, Lübnan Yemen, Fas ve Tunus'ta onlarca sinagog yakıldı, Yahudiler öldürüldüler veya sınır dışı edildiler. İsrail'de ise zafer mucize olarak nitelendirilirken, halka pompalanan ırkçılığın dozu artırıldı.

Ancak hepsinin ötesinde, Altı Gün Savaşı bugün dahi devam eden kanlı savaşın ortaya çıkışının önemli bir aşamasıdır. Meşruiyeti şüpheli korsan İsrail devleti işgallerine yenilerini burada eklemiş, yoksul Filistin halkını ezmeye devam etmiştir. Ayrıca Süveyş Savaşı esnasında İsrail'e destek veren İngiltere ve Fransa tarafından hazırlanan, 242 nolu BM güvenlik konseyi kararı kabul edilmiştir. Bu kararda, İsrail'in 6 Gün Savaşı ile işgal ettiği topraklardan çıkması öngörülmektedir. Ama bu karar, öte yandan tam da '48 sınırları dahilinde İsrail devletini meşrulaştırmış olmaktadır.