15 Temmuz darbe girişimi sonrası,
cemaatle mücadele adı altında kamu emekçilerine yönelik başlatılan saldırılar
giderek ağırlaşırken, kanun hükmünde kararnamelere, haksız ihraçlara ve Öğretim
Üyesi Yetiştirme Programı’na (ÖYP) karşı bugün Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)
binası önündeydik.
YÖK önünde yapılan eyleme Genel
Sekreterimiz Mesut Fırat, KESK MYK üyeleri Ramazan Gürbüz ve İlhan Yiğit, SES
Eş Genel Başkanları Gönül Erden ve İbrahim Kara, çok sayıda akademisyen,
üniversite çalışanları ve öğrenciler katıldı. İstanbul, Kocaeli, İzmir ve
Eskişehir gibi birçok ilden akademisyenin katıldığı eyleme HDP milletvekilleri
Hişyar Özsoy, Mehmet Ali Aslan ve Kadri Yıldırım da destek verdi. Olağanüstü
hal (OHAL) kararnamesi ile ÖYP araştırma görevlilerinin 50/d statüsüne
geçirilmesinin protesto edildiği eylemde, “Haksız ihraçlara son!”, “ÖYP
düzenlemesi geri alınsın!” ve “Herkese iş güvencesi!” talepleri dile getirildi.
Eğitim Sen ve SES adına ortak bir
açıklama yapan Akademisyen ve Ankara 5 No’lu Şube Yöneticimiz Aysun Gezen,
KHK’lar ile özlük haklarının ellerinden alınmasına neden olan 50/D’nin ve
haksız ihraçların geri çekilmesini istedi. Gezen, “ÖYP düzenlemesi ve
arkadaşlarımız geri alınana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.” dedi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
“Değerli Basın Emekçileri,
Bizler burada, ülkenin farklı
üniversitelerinde emek-barış ve demokrasi mücadelesi yürüttüğü için işinden
atılmış akademisyen arkadaşlarımıza sahip çıkmak, ÖYP düzenlemesiyle hayatları
alt üst edilen arkadaşlarımızın sesini duyurmak ve herkes için iş güvencesi
talep etmek üzere bir araya geldik. İşinden atılan, geleceği karartılan
akademisyenler ve yükseköğretim emekçileri olarak taleplerimizi güçlü bir
şekilde haykırmak için buradayız.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından
ilan edilen OHAL ile birlikte AKP iktidarı sivil darbe gerçekleştirerek 12
Eylül darbecilerinden çok daha ağır koşullarla emekçilere saldırmaktadır. AKP,
15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirerek darbeyle alakası olmayan ama
kendisine muhalif olan herkesi susturmanın derdine düşmüştür. Evrensel hukuk
ilkeleri çerçevesinde hareket etmek yerine adeta hukuka düşman kesilmiş,
Meclis’i devre dışı bırakarak OHAL’i kendi hukuksuzluklarına kalkan yapmayı
tercih etmiştir.
Hükümet eline aldığı OHAL kalkanıyla,
yıllardır verilen mücadeleler nedeniyle yapmak isteyip de yapamadığı
politikalarını, eksiksiz biçimde hayata geçirmeye başlamıştır. Bir gecede
çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle on binlerce kamu emekçisi haksız ve
hukuksuz biçimde açığa alınmış ya da ihraç edilmiştir.
Oysa Hükümet, kamudan ihraç edilenlerin
hangi somut gerekçelerle ihraç edildiklerini, ihraç edilenlerin darbe girişimi
ile aralarında hangi somut bağlar bulunduğunu en küçük bir şüpheye yer
bırakmayacak şekilde açıklamak zorundadır. Kamuda yaşanan ihraçlara
bakıldığında “darbecilerle mücadele” söylemi gerçeği kesinlikle
yansıtmamaktadır. Cumhurbaşkanı tarafından “Allah’ın bir lütfu” olarak
değerlendirilen 15 Temmuz darbe süreci, hükümet tarafından kendilerinden farklı
düşünenleri de tasfiye etmek için bir fırsat olarak kullanılmıştır. Barış talep
eden, barışın sağlanması konusunda devleti sorumluluğunu yerine getirmeye
çağıran, özerk ve demokratik bir üniversite mücadelesi veren akademisyenlerin,
“artık kimsenin ölmesini istemiyoruz” diyen, emekten gelen gücünü kullanan
eğitim ve bilim emekçilerinin karşı karşıya kaldığı saldırı bunun en önemli
göstergesidir.
OHAL’in arkasına sığınılarak yapılan
ihraç ve açığa almaların, darbeci zihniyetlerin yaptıklarından hiçbir farkı
yoktur! Çünkü her darbe, hukuku askıya almayı ve gücü elinde tutanın kudretine
herkesin itaat etmesini sağlamayı amaç edinir! Bugün de hükümetin
politikalarını eleştiren ve onaylamayanlara yapılanlar, toplumun geniş
kesimlerine diz çöktürülmek istendiğini açıkça göstermektedir.
Eğitim, AKP’nin ideolojisi doğrultusunda
dinselleştirme ve ticarileştirme temelinde yeniden dizayn edilme amacıyla en
kapsamlı saldırıya maruz kalan alandır. Üniversiteler de AKP’nin oluşturmak
istediği hakikat ve kamu rejimi doğrultusunda bu saldırılardan payını almıştır.
Siyasi iktidar, yıllardır eğitimin dinselleştirilmesine ve ticarileştirilmesine
direnen, laik-bilimsel eğitimi savunan, emek, barış ve demokrasi mücadelesi
yürüten eğitim emekçilerden intikam alırcasına hareket etmektedir. Her biri
küçük birer diktatöre dönüşen rektörlerin hazırladığı listeler eleştirel
düşünceyi, özgür bilimi, laik, kamusal, parasız eğitimi savunan
akademisyenlerin tasfiyesine yönelmiştir.
Emeğin güvencesizleştirilmesi
politikaları doğrultusunda hazırlıkları çok daha önceden başlayan “50d’yi
yegâne istihdam biçimi” kılma çalışmaları bir gecede bir KHK ile fırsattan
istifade gerçekleştirilmiştir. 674 sayılı KHK kapsamında yapılan değişiklikle
tüm ÖYP’li araştırma görevlilerinin statüsü bir gecede güvencesizliğin
cisimleşmiş hali olan 50/d’ye geçirilmiştir. Hukuka ve anayasaya aykırılığı
açık ve seçik olan ÖYP düzenlemesi ile araştırma görevlilerinin iş güvencesi
tamamen ortadan kaldırılmış, gelecekleri belirsizleştirilmiş, kaderleri
rektörlerin iki dudağı arasına terk edilmiştir.
Bu değişikliğin amacı uzun zamandır
YÖK’ün güvencesiz istihdamı, temel ve yaygın istihdam biçimi haline getirme
çabasından başka bir şey değildir. Çünkü güvencesiz istihdam ile hükümetin
makbul görmediği konu ve alanlarda araştırma yapan, hakikati dile getiren
herkesin işten atılabilmesi amaçlanmaktadır.
Üstelik bu düzenleme ile bugüne kadar
elde edilen yargı kararları yok sayılmış, mevcut hukuksal kazanımlar
anlamsızlaştırılmıştır. OHAL KHK’ları ile ilgili yargı yollarının görece zor
olması, bu değişikliğin bu şekilde yapılmasına neden olmuş, yargı yolu tıkanmak
istenmiştir. Yapılan düzenlemenin gerek 2547 sayılı yasanın 35.maddesine
gerekse mevcut hukuksal kazanımlara aykırı olduğu kuşkusuzdur.
Bizler, iş güvencemizi ve savunduğumuz
üniversite değerleri hedef alan bu uygulamalara karşı mücadelemizi kararlılıkla
sürdüreceğiz. Çok iyi biliyoruz ki iş güvencesi olmadan bilimin özgür olması da
mümkün değildir. Hatırlatmak isteriz ki;
İhraç edilenler ve açığa alınanlar
görevlerine iade edilene, ÖYP düzenlemesi geri alınana ve herkes için iş
güvencesi sağlanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
Görevi bilgi üretmek ve ürettiği bilgiyi
toplumsallaştırmak olan akademisyenlerin içinde yaşadığı toplumun sorunlarına
kayıtsız kalması mümkün değildir. Bu sorunların çözümüne dair düşüncelerini
kamuoyu ile paylaşma hakları vardır. Bizler bu hakkı savunmaktan geri durmayacağız.
Kamusal finansman, kurumsal özerklik, iş
güvencesi, akademik özgürlükler ve üniversite bileşenlerinin yönetim ve denetim
mekanizmalarında yer aldığı eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik özyönetim
ilkelerine dayanan üniversite mücadelemizi kararlıkla sürdüreceğiz.
AKP iktidarından aldığı gücü rantçı,
eşitsizlikçi, ayrımcı, baskıcı ve yasakçı düzene hizmet etmek için kullanan
rektörlere karşı üniversite değerleri savunmaya tüm gücümüzle devam edeceğiz.
Emeğe yönelen saldırılar karşısında
sermayenin, kapitalist düzenin değil, emeğin safında olmaya devam edeceğiz.
Bugüne kadar emek, demokrasi ve barış
mücadelesi yürüten hiçbir arkadaşımız, iktidarın baskı ve sindirme politikaları
karşısında diz çökmemiştir, cübbelerine iktidar iliğinin açılmasına izin
vermemiştir. Hesap etmeyi unuttukları bir gerçek vardır! Bu gerçek de bizlerin
mücadele azmi ve kararlığıdır. Kime karşı yapılıyor olursa olsun, her türlü
haksızlık ve hukuksuzluk karşısında hukuksal ve örgütsel mücadeleden geri
durmayacağımız bilinmelidir.
Ve yine bilinmelidir ki; AKP’nin kamu
rejiminde yaratmak istediği dönüşüm karşısında emek mücadelemizi meslek
örgütleri, emek ve demokrasi güçleri olarak omuz omuza, dayanışma içinde
kararlıkla sürdüreceğiz.
Taleplerimiz açık ve nettir. Haksız ve
hukuksuz açığa almalara, ihraçlara son verilmeli, arkadaşlarımız görevlerine
iade edilmelidir. KHK ile yapılan ÖYP düzenlemesi geri alınmalı, herkese iş
güvencesi sağlanmalıdır.
Bu eylem bir mücadele çağrısıdır. Bundan
sonra bulunduğumuz tüm üniversitelerde, amfilerde, dersliklerde mücadelemizi
sürdüreceğiz. İşinden atılan arkadaşlarımıza destek olacağız, onların
üniversitelerde yokluğunu aratmayacağız, onların yanında eksikliğimizi
hissettirmeyeceğiz. ÖYP asistanı arkadaşlarımızın özlük haklarının korumak için
her yolu kullanacağız. Birbirimizden aldığımız güçle, tüm güçlükleri aşacağız
ve biz kazanacağız.
Taleplerimiz karşılanana kadar, herkesi
AKP karanlığına karşı bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.”
Ortak açıklamadan sonra Genel
Sekreterimiz Mesut Fırat, KESK MYK üyesi Ramazan Gürbüz ve SES Eş Genel Başkanı
Gönül Erden de birer konuşma yaptılar. Eylemde Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç
edilen akademisyenler de söz aldı. Açıklamaların ardından halaylar çekilip,
sloganlar atıldı.