24 Eylül 2016 Cumartesi

TÜRBAN KADINA ÖZGÜRLÜK YALANI..!

TÜRBAN ERKENLERİN GEREKSİNİMLERİNİ YERİNE GETİREN DİN DAYATMASIDIR..
AKP diktatörlüğü Türbanın yaşanın her alanında serbestleştirirken bir yandan dinimi gereği derken öte yandan tepkileri azaltmak için ” insan hak ve özgürlüklerini genişletiyoruz” demagojisi arkasına gizlenerek, toplumun dinsel gericilik etkisi altına daha fazla çekilmesi ve kadınların türban, çarşaf vb. sokulması, İslam dinini vecibelerine göre kadınların kapatılması ve Kuran’ın ve Hz. Muhammed’in kadınları erkeklere görünmeyecek bizimde örtünmesini emreden ve böylece kadınları erkeklerin kölesi ve ikinci sınıf insan olmasını dayatan ayet ve hadislerine uyulmasını dayatıyor. Bu bakımdan türbanın yüksek öğrenimden serbestliği kadınların özgürleşmesi mücadelesi bakımından geri bir adım olduğu gibi aynı zamanda kadınları erkeğin kölesi gören yaklaşımın bir kez daha tescil edilmesi ve Orta-çağcıl yaşamın topluma dayatılması anlamı taşımaktadır. Bu bakımdan kadını köleleştiren, Orta-çağcıl yaşama dönüşün yolunu döşeyen ve tarikatlara örgütlenme özgürlüğü tanıyan Türbanın serbest bırakılmasına hayır diyoruz.
Tarihsel bağlamda ele alındığında, din ve laiklik arasındaki çatışma, insanlığın ileriye doğru attığı adımlardan biridir. Akılcı düşüncenin, bilim ve teknolojinin, insanın düşünsel ve kültürel gelişiminin önünde engel oluşturan, kadını erkek karşısında sefil bir varlık olarak biçimlendiren, feodal sınıfların egemenlik araçlarından biri olarak dine karşı mücadele, bugün devrimci proletaryanın omuzlarında yükselen ve kilise-medrese eğitimi ile laik eğitim arasında süren bir savaşım olarak kendisini ifade etmektedir. Devrimciler olarak laik kazanımların korunup ileri taşınmasında nerde duracağız.? Sorun bir nokta da burada da düğümleniyor.
Haliyle Türbanın her alanda serbest bırakılması göstermelik laikliğin daha da göstermelik hale gelmesi demektir ve türbanına hayır demek faşist gerici güçlerin insafına bırakılamaz. Çünkü Onlar da kadının köleleştirilmesini savunuyor ve uyguluyorlar. Bu bakımdan Orta-çağcıl dini gericiliğe karşı mücadele gerçek laikliğin savunucusu komünist ve devrimcilerin omzuna binmiştir.
Devrimci ve sosyalist harekete karşı devletin koç başı olarak kullandığı şeriatçı akımlar beslenip büyütüldü ve 12 Eylül faşist askeri darbesi ile açılan ve ardından devam eden süreçte, dinci gericiliğin bilinçli, planlı çok yönlü körüklenmesinin, geliştirildi.Bunun ili nedeni varı;.
Birinci neden, kitleleri, işçi sınıfını dini ideolojiyle daha bir derinden şekillendirerek kurulu zorba düzene bağlama, yığınları daha geri konumlara çekme; yeni devrimci yükselişi geciktirme, engelleme; yeni devrimci atılıma ve devrime karşı, dinci gericiliği militan bir vurucu güç olarak hazırlama politikasıydı.
İkinci neden ise, Türkiye'yi "ılımlı" İslamcı çizgiye çekerek, Ortadoğu'da üstlenilmiş olan Amerikan emperyalizminin jandarmalığı görevinin daha iyi, daha kamufleli, daha etkin ve aktifçe yerine getirilmesini sağlama olgusudur. Nitekim bu jandarmalık rolü İslam alkımının önderi Müslüman Türkiye şiarında bir güzelce somutlaşmaktadır. İslamcı akımların güçlendiği bir Türkiye, laikliğin daha da biçimselleştirildiği bir Türkiye görüntüsü vererek, Türkiye'nin jandarmalık rolü kamufle edilerek bölge halkına daha kolay yutturulabileceği hesaplanmaktadır
İSLAM DİNİ KADINI KÖLELEŞTİRİR
Toplumda İslam dininin baskı aracı olarak kullanılması kadının ezilmesi ve köleleştirilmesinde daha yoğun olarak görülmektedir. İslam dininin baskı aracı olarak kullanılması, kadının ezilmesi ve köleleştirilmesinde, çok daha yoğun görülmektedir. Bugün Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da, İran'da, kısaca tüm İslam toplumlarında önemli etkisi olan İslam dininin kadınlara nasıl baktığını ortaya koyarak ve bu kör inançlardan kadınları kurtarmak, ülkemiz kadın mücadelesinin gelişmesinde özel önemde bir görevdir: 
İslam dininin kadınlar hakkında söylediklerini özetlersek; kadın köledir, akılsızdır, güçsüzdür, dayak atılması gereken bir yaratıktır, sırtından sopası karnından sıpası eksiltilmesi, okuması günah, erkeğe karşı konuşma hakkı olmayan, namusuna leke sürdürmeyen, kocasının ve atasının sözünden çıkmayan, boşanma hakkı olmayan, üstüne evlenilebilen, erkekle aynı sofraya oturamayan, kendisine güvenilmeyen bir şeydir. 
AKP İKTİDARI TÜRBANI HIZLA YAYGINLAŞTIRDI
Keza, son araştırmalar AKP hükümeti döneminde özellikle genç kızlar arasında türbanın dört misli arttığını gösteriyor. Ve üniversitelerde, kamuda serbest bırakın türbanın, ardından sokak, mahalle baskısını koşullayarak, bir çok kadının güçlü olana ayak uydurma adına türbanın etkisi altına girdiği bir sır değildir. 
Soldan geçinen ama solla alakası kalmamış olan bazı liberal aydınlar ve küçük hesap içinde hareket eden pragmatizm içinde olan devrimci akımlardan bazı kesimler Türbanın kadını özgürleştirmesi bir yana erkeğin egemenliği altına sokan; kadını aşağılayan, onun davranışlarını, gündelik hayatını ve toplumdaki rolünü büyük ölçüde sınırlayan dayatmasına “itiraz edilmemesi, aksine desteklenmesi gerekir” diyerek, Türbanın okullarda ve kamuda serbest olmasına destek vererek, özgürlükle alakası olmayan bir istemin arkasında durarak tarikatların özgürlüğünü savundular-savunuyorlar. 
Laik-dinci çatışmasının alt unsuru olarak türban, kaynağını kadının İslami değer ve normlara bağlılığını ifade eden "tesettür”den alır. “Tesettür”, erkekten kaçma, erkeğe açık görünmeme anlamına gelir ve kadının İslamiyet’teki konumunu, erkekle, köleliğe dayalı ilişkisini kabullenişini simgeler. Buna göre kadın, saçından ayak bileğine kadar örtünmelidir. Kadın, erkeğin evcil kölesidir; dışarıya ancak tepeden tırnağa örtünmüş olarak çıkabilir. Bunun ideal biçimi gözlerin dahi görünmediği burka ve çarşaftır. Şer-i hükümlere göre kadının ikinci sınıf insan olduğunun tescili anlamına gelen türban konusunda liberal aydınların eleştirisi yok. Erkek egemen bir inanç sisteminin ürünü olan ve bugün doğrudan AKP hükümetinden gelen türban baskısına karşı her hangi bir tutum almadıkları gibi kadınları türban içine sokan “özgürlüğe” omuz vermektedirler. Türkiye taşrasında başı açık kadınlara neredeyse "fahişe" muamelesinin yapıldığını, inanılmaz bir "toplumsal" baskı ve kuşatma uygulandığını yakınen biliyoruz. Hatta bırakalım taşra kentlerini İstanbul’un bazı semtlerinde bile türbansız kadınların dolaşmasının sorun olduğu biliniyor. 
Türban önce üniversiteler de ardından orta-öğretime, oradan kamuya ve ardından mecliste serbest bırakılması, Türbanın önümüzdeki süreçte “dinin emridir” diyerek tüm toplumu kapsayacak biçimde genişletilerek yaygınlaşacak ve mahalle baskısıyla toplum katında zoraki örtünme normal hale gelecektir. Buda kadınların erkekler için zoraki kapanmalarını ve kendi kimliklerini yaşamalarını darbeleyecek ve erkeklerin istemlerine göre örtünmesinin resmileşmesi anlamına da gelecektir.. 
Gerçektende özgürlük olayına ilerici ve insanlık özgürlük kurulu sistemin dayatmalarına karşı ileriye doğru gidişi ve insanlığın ortak hazinesine bir şeyler katıp katmaması bakımından ve bir başkasına sağlanan özgürlüğün bir başkasının özgürlüğün önleyip önlememesi bağlamında bakmak gerekiyor. Buradan hareket ettiğimizde de türban kadına hangi özgürlüğü getiren ilerici bir öz taşımakta ve kadınların özgürleşmesi savaşımına katkı sunmaktadır? Olaya bu merkezde baktığımız olay daha bir netlik kazanacaktır.
Bilinmeli ki, insan aklını teslim almaya çalışan emperyalizmin küresel yeni liberal saldırısının öncelikle ideolojik alanda gerçekleştiğini unutmamak gerekiyor. Burada bir akıl tutulması, bilinç kayması yanında liberal bir kirlenmeyle karşı karşıya olunduğu bir gerçek. Bu nedenle öncelikle ideolojik-kültürel planda bir alan temizliğine, kavramlarımızı yeniden kurmaya ve arınmaya ihtiyaç var. 
İnsanlığı yeni bir ortaçağa iade etmeye çalışan neo-liberalizme, insan aklını kuşatan yeni muhafazakarlığa ve bir gelecek projesine sahip olmayan, dolayısıyla emperyalist kapitalist uygarlığın mutlak egemenliğine hizmet eden her türden post-modern anlayışa karşı mücadele etmeden de bu arınmayı gerçekleştirmek mümkün değil. 
Buradan hareket ettiğimizde son yıllarda Türkiye’de de hak ve özgürlükler mücadelesindeki liberal savrulmayı en iyi gözlemlenecek alan, hiç kuşkusuz "türban" konusudur. Esas olarak kadının özgürlüğüne, kazanılmış haklarına ve toplumsal statüsüne karşı aşağıdan gelen kuşatıcı bir gerici saldırı olmasına karşın, "türban" konusu neredeyse kadın hakları mücadelesinin parçası ve bir özgürlük sorunu gibi algılanmaya, anlaşılmaya ve gösterilmeye çalışılıyor.