
11 Eylül 1973 yılında
Allende’nin Halkçı iktidarını yıkmak için ABD’nin desteğinde General Pinochet tarafından faşist darbe
gerçekleştirildi. Faşist darbeleciler,
olası ayaklanmayı bastırmak için devrimci-demokrat ve ilericileri kitlesel
gözaltına alarak stadyumlara kapattılar. Faşist cuntacıların hedeflerinde
biriside devrimci sanatçı ve Şili
komünist partisi üyesi olan Victor Jara’yıdı. İlk gözaltına alınıp
Santiago (Estadio Chile) stadyumuna getirilenlerin başında Jara vardı.
Jara aynı zamanda . gitarını da yanına
almıştı. Stadyuma girer girmez Unidad Popular (Venseremos) şarkısını
çalıp söylemeye başladı. Stadyumun yönetimi vahşi bir faşist olan Albay Mario
Manriquez Bravo’nun elindeydi. Victor Jara’nın Venseremos’u söylemesi ve
stadyumdakilerin de buna eşlik etmesi, albayı çok rahatsız etti. Emrinde, en az
kendisi kadar faşist ve gaddar iki subayını çağırdı.
Victor Jara’nın gitar çalmasını engellemelerini istedi. Subaylardan
biri, “Ne olursa olsun engellememizi mi istiyorsunuz komutanım,” diye sorunca,
albay Bravo başıyla “evet” anlamında yanıt verdi. İki subay hızla Jara’nın
yanına ulaştılar. Jara’nın etrafı yığınla vatansever tarafından kuşatılmış
olduğundan, dipçik darbeleriyle kendilerine yol açıyorlardı. Sonunda Jara’nın
yanına ulaşmayı başardılar.
Hiç uyarmadılar, tek kelime bile
etmediler. Subaylardan biri gitarı Jara’nın kucağından alıp yere çaldı. Büyük
bir uğultu yükseldi. Ardından kolundan tutup Jara’yı yere yatırdılar. Yüzün
koyu yatıyordu ünlü müzisyen. Şili’nin bağımsızlık savaşçısı, devrimcisi.
Subaylardan biri kollarından birinin üzerine ayağıyla basarak kıpırdamasını
engelledi. Diğeri ise tüfeğinin dipçiğiyle Jara’nın parmaklarını kırdı.
Defalarca vurdu, yılmadan vurdu, acımadan vurdu… Sonra subay öteki koluna
geçti. Dipçik darbesiyle sağ elini paramparça eden diğer subay bu kez sol eline
vurmaya başladı. Jara hala mırıltı halinde Venseremos’u söylemeye çalışıyordu.
“VANSEREMOS
yırtıyor fırtına sessizliği
ufuktan bir güneş doğuyor
gecekondulardan geliyor halk
tüm şili türküler söylüyor
ufuktan bir güneş doğuyor
gecekondulardan geliyor halk
tüm şili türküler söylüyor
venseremos, venseremos!
kıralım zincirlerimizi.
venseremos, venseremos!
zulme ve yoksulluğa paydos.
kıralım zincirlerimizi.
venseremos, venseremos!
zulme ve yoksulluğa paydos.
şili’de halk bugün savaşıyor
cesaret ve halkın gücüyle.
kahrolsun halkın katili cunta
yaşasın “unitad popular”!
cesaret ve halkın gücüyle.
kahrolsun halkın katili cunta
yaşasın “unitad popular”!
venseremos, venseremos!
kıralım zincirlerimizi.
venseremos, venseremos!
zulme ve yoksulluğa paydos.
kıralım zincirlerimizi.
venseremos, venseremos!
zulme ve yoksulluğa paydos.
geçmişe ağlamak fayda vermez,
gelecek, mutlak sosyalizmin,
yarını bugünden kuracaksın
o senin tarihin olacak.
gelecek, mutlak sosyalizmin,
yarını bugünden kuracaksın
o senin tarihin olacak.
venseremos, venseremos!
kıralım zincirlerimizi.
venseremos, venseremos!
zulme ve yoksulluğa paydos!”
kıralım zincirlerimizi.
venseremos, venseremos!
zulme ve yoksulluğa paydos!”
Kısık bir çığlık şeklinde
çıkıyordu sesi, ama söylüyordu. Kalabalık dehşet içindeydi ve susmuştu. Herşeye
rağmen şarkısını mırıldanmaya çalışan Victor Jara’ya “sahibinin sesi” olan
subaylar çok sinirlenmişlerdi. Kollarına basan subay da tüfeğini kavramış,
dipçiğini Jara’ya doğrultmuştu. Jara hafifçe katillerine doğru döndü. O anda
şimşek gibi bir dipçik darbesi ağzının tam ortasına yapıştı. Dişlerinden bir
iki tanesi kırılmıştı. Ağzından kan fışkırdı. Daha ne olduğunu bile anlayamadan
ikinci dipçik darbesi burnuna geldi. Burnu kırılmıştı. Acı ile, ama hala
Venceremos’u mırıldanmaya çalışarak yeniden yüzün koyu yere uzandı. Artık
kafasını kaldıracak hali kalmamıştı.
Subaylardan biri tüfeğini bir sopa
gibi namlusundan tutarak, tüm gücüyle Jara’nın kafasına vurdu. Ses kesilmişti.
Kalabalık da donakalmıştı. Saniyeler sonra, diğer subay da tüm gücüyle Jara’nın
kıpırtısız başına vurdu. Artık Jara kıpırdamıyordu. Subaylar defalarca
vurdular. Jara’nın başı paramparça olmuş, beyninden fırlayan kanlı küçük
parçalar etrafa yayılmıştı. Kalabalıktan birkaç kişi kusmaya başladı. Victor
Jara ölmüştü… İyi de, kimdi bu yürekli adam.
Faşistlerin tam ortasında özgürlük
şarkıları söyleme cesareti gösteren ve son nefesine kadar da söylemeyi
sürdüren? Öylesine bir nefret vardı ki subaylarda, Albay Bravo ne olur ne olmaz
diye herhalde, Jara’nın vücuduna onlarca kurşun sıktı ve kırık ellerini
bileklerinden kestirip stadyumda herkesin görebileceği bir yere astırdı. Kimdi
bu adam? Neden bu kadar tehlikeliydi? Neydi bu kinin arkasındaki vahşet?
Tuhaftır, ama Şili’nin başkenti Santiago’da doğan Victor Jara, bir çiftçi
ailesinin oğluydu. Din eğitimi görmesi sonraki yaşamı ile tam bir çelişkidir.
İlahiyat okumak istemesine rağmen,
toplumsal hareketlerdeki uçurumlar onu müziğe doğru itmiştir. Şili folkloruyla
ilgilenmeye başladığında henüz çok gençtir. Tiyatro ile de ilgilenmesine rağmen
müzik 1970′li yılların başından itibaren hayatının en önemli uğraşısı olmuştur.
Yirminci yüzyılın en devrimci, en
taviz vermez sanatçılarından biri olarak tüm Şili müziğini dünyaya tanıtmayı
başarmış bir sanatçıdır Victor Jara… Bundan sonrası ansiklopedilerde
bulunabilecek bilgilerdir. Victor Jara’yı tanımak için onun müziklerini
dinlemek gerek, ağıtlarına kulak vermek gerek. Sanatçı denilen kimliğin köşe
tutmanın çok ötesinde bir sorumluluk olduğunu görmek gerek…
Devrimci bir aydın- sanatçı olarak faşizme karşı
direnerek ölümsüzleşen Viktor Jara emekçi halkların devrimci kavgasında ve
beyninde yaşıyor.